Bilgisayar terminolojisiyle dilimiz Türkçeye eklemlenen RESET, bozulan ya da güncelleşen bilgisayarda (hafıza dahil) tüm donanımın temizlenip yeniden başlatılması veya bir nevi sıfırlanması şeklinde çevrilen İngilizce bir deyimdir.
Evet, “Reset atmak” deyimi de buradan geliyor.
Baştan söyleyeyim: Türkiye tam da bir “reset” sürecine girmişken birdenbire bir seçim konusu ortaya çıktı.
Ben de seçimi bekleyip daha sonra yazmaya karar vermiştim ki bugüne kısmetmiş.
Herkes o kadar şarjlı, o kadar saldırgan, o kadar patavatsız ki, yazıdan dolayı alakasız saldırılarla uğraşmak niyetinde değildim.
Ancak şimdi tam zamanı…
Evet, Türkiye bir süper güç değildir!
Türkiye'nin ekonomik güç olarak da bir Brezilya, Endonezya veya Güney Afrika kadar olduğu da su götürmez bir gerçektir.
Amma velakin Türkiye’nin jeopolitik konumundan dolayı “Doğu-Batı” ekseninde olduğunu da hiç kimse göz ardı edemez!
Türkiye, deyim yerindeyse, terazinin mizanıdır/ibresidir. Bunun içindir ki Türkiye dengeyi bizatihi elinde tutar.
Bu bağlamda, reset sürecinde olan Türkiye’nin ruhu üzerinde bir çekişme olduğunu da söyleyebiliriz.
PUZZLE’IN PARÇALARI
Kaseti biraz geri saralım. Yıllar önce, etnik kökeni Macar Romanı olan Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, birkaç saatliğine Türkiye’ye geldi. Ağzında koca bir çiklet olan ve küstahça davranışlar sergileyen Sarkozy, dilinin altındaki baklayı çıkardı: “Biz sizi AB’ye falan almayız!”
Aradan yıllar geçti. ABD, başta Gülenist lobicilerin girişimleri olmak üzere, birçok etnik lobinin de etkisiyle önce Patriot füzelerini vermedi. Arkasından da parasını ödediğimiz F-35’lerin üstüne yattı.
Aynı mantıkla devam eden ABD, Venizelos’un torununu Yunanistan’a başbakan yapınca, 8 askeri üssünü Türkiye’nin burnunun dibine dikmeyi de ihmal etmedi.
Almanya boş durur mu? “Kürt özgürlük savaşçılarına karşı kullanıyorsunuz” diyerek önce Leopard tanklarının satışını durdurdu, arkasından da SIHA’ların motor ihracatını.
Batı’da bunlar olurken Doğu boş durur mu?
Daha önce dikkat çektiğim gibi Çin, Suudi Arabistan’a ziyarete gitti ve “ABD’yi boş verin! Biz sizi İran’a karşı koruruz” dedi.
Bu günlerde İran’la Suudlar görüşmelere devam ediyor.
Puzzle parçalarını birleştirmeye devam!
ABD, Ukrayna’yı gaza getirip NATO’ya sokmaya çalışınca da sonuç ortada.
Putin boş durur mu? Önce Türkiye’ye S-400’leri verdi, sonra da teknolojiyi. Yakında Türkiye, ABD’nin Yunanistan’a vereceği F-35’leri üreteceği S-400’lerle sıfırlarsa şaşırmayınız!
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Akkuyu Nükleer Santrali açılışında, canlı yayında yaptığı konuşmayı dikkatle izledim. Putin, ancak bu kadar dostane konuşabilirdi. Rusya’yı tam bir Türkiye dostu olarak prezante etti. Sanırsın Sovyet Dışişleri Bakanı Molotof’un Kars ve Ardahan'ı talep etmesinin ve Türkiye'nin de alelacele NATO’ya girmesine yol açan beyanın günahını çıkarıyor.
Tabii Putin de Türkiye dostu olduğunu “pamuk eller cebe” yaparak gösterdi. 35 milyar dolar doğal gaz faturasını da “Aramızda lafı mı olur ki…” diyerek askıya aldı.
İnsan sormadan edemiyor! Madem ki Batı müttefikimizdi de niye Konya’dan küçük araziye sahip Belçika’ya 7 adet nükleer santral yapılırken, Türkiye'ye bir adet santrali çok gördüler?
Daha Türkiye’nin gündemine girmedi ama Şanghay 5’lisinin diğer ağır abisi, Çin Başkanı da bu yaz Türkiye’ye geliyor.
Belki de Prens Salman’a yaptığı söylemin bir benzerini de Türkiye’de yapacak.
Parçalara devam edersek…
Ünlü İngiliz Gazetesi Telegraph’ın seçime 2 gün kala attığı manşet ‘NATO’nun içindeki düşman: Türkiye’
Almanlar da zaten Türkiye’yi gözden çıkarmışlar-ki bundan sonra-Türkiye onlar için sadece ucuz emek deposu.
Türkiye’nin, Ukrayna savaşının tetiklediği İsveç’in NATO üyeliğine, Kandil’e verdikleri destekten dolayı itirazı bile Batı’da “oyun bozanlık” olarak tanımlandı.
Akdeniz’in doğusunda, Kırım’da, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Karabağ’da, bazı Afrika ülkelerinde belli çekişmeler var ve Türkiye hepsinde müdahil.
Eskiden TSK’nın silahları ABD’nin envanter fazlasından oluşurken, şimdilerde ise savunma sanayinden dolayı koşullar değişti. Türkiye’nin rolü de değişti.
Kısacası Doğu-Batı eksenindeki Türkiye’nin ruhu üzerine devam eden çekişme tüm hızıyla devam ediyor.
Türkiye’de münevverlerin başını çektiği 300 yıllık bir Batılılaşma mücadelesi var. Öte yandan toplumun direnç gösterdiği bazı zorlama değişimler de var.
Seçim sonuçlarına yapılan yorumların bazıları, halkı “cehalet ve bilgisizlikle” suçluyor.
Ben de kendilerini uyarıyorum: Halkı anlayın, halkla organik bağ kurun. Batılı olmak başka çağdaş olmak başka. Türkiye, en nihayetinde geleneksel bir ülkedir, Müslüman bir ülkedir ve bir ayağı Orta Doğu’da olan bir ülkedir.
Türkiye'nin üzerinde Türkiye'nin ruhu için savaş varken, bana göre bu seçim 2 yıl erken oldu.
Çünkü Türkiye 2 sene içinde bir resete gidecek. Her şey Türkiye için. Her şey önce hayırlı sonra güzel olsun.
">
Bilgisayar terminolojisiyle dilimiz Türkçeye eklemlenen RESET, bozulan ya da güncelleşen bilgisayarda (hafıza dahil) tüm donanımın temizlenip yeniden başlatılması veya bir nevi sıfırlanması şeklinde çevrilen İngilizce bir deyimdir.
Evet, “Reset atmak” deyimi de buradan geliyor.
Baştan söyleyeyim: Türkiye tam da bir “reset” sürecine girmişken birdenbire bir seçim konusu ortaya çıktı.
Ben de seçimi bekleyip daha sonra yazmaya karar vermiştim ki bugüne kısmetmiş.
Herkes o kadar şarjlı, o kadar saldırgan, o kadar patavatsız ki, yazıdan dolayı alakasız saldırılarla uğraşmak niyetinde değildim.
Ancak şimdi tam zamanı…
Evet, Türkiye bir süper güç değildir!
Türkiye'nin ekonomik güç olarak da bir Brezilya, Endonezya veya Güney Afrika kadar olduğu da su götürmez bir gerçektir.
Amma velakin Türkiye’nin jeopolitik konumundan dolayı “Doğu-Batı” ekseninde olduğunu da hiç kimse göz ardı edemez!
Türkiye, deyim yerindeyse, terazinin mizanıdır/ibresidir. Bunun içindir ki Türkiye dengeyi bizatihi elinde tutar.
Bu bağlamda, reset sürecinde olan Türkiye’nin ruhu üzerinde bir çekişme olduğunu da söyleyebiliriz.
PUZZLE’IN PARÇALARI
Kaseti biraz geri saralım. Yıllar önce, etnik kökeni Macar Romanı olan Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, birkaç saatliğine Türkiye’ye geldi. Ağzında koca bir çiklet olan ve küstahça davranışlar sergileyen Sarkozy, dilinin altındaki baklayı çıkardı: “Biz sizi AB’ye falan almayız!”
Aradan yıllar geçti. ABD, başta Gülenist lobicilerin girişimleri olmak üzere, birçok etnik lobinin de etkisiyle önce Patriot füzelerini vermedi. Arkasından da parasını ödediğimiz F-35’lerin üstüne yattı.
Aynı mantıkla devam eden ABD, Venizelos’un torununu Yunanistan’a başbakan yapınca, 8 askeri üssünü Türkiye’nin burnunun dibine dikmeyi de ihmal etmedi.
Almanya boş durur mu? “Kürt özgürlük savaşçılarına karşı kullanıyorsunuz” diyerek önce Leopard tanklarının satışını durdurdu, arkasından da SIHA’ların motor ihracatını.
Batı’da bunlar olurken Doğu boş durur mu?
Daha önce dikkat çektiğim gibi Çin, Suudi Arabistan’a ziyarete gitti ve “ABD’yi boş verin! Biz sizi İran’a karşı koruruz” dedi.
Bu günlerde İran’la Suudlar görüşmelere devam ediyor.
Puzzle parçalarını birleştirmeye devam!
ABD, Ukrayna’yı gaza getirip NATO’ya sokmaya çalışınca da sonuç ortada.
Putin boş durur mu? Önce Türkiye’ye S-400’leri verdi, sonra da teknolojiyi. Yakında Türkiye, ABD’nin Yunanistan’a vereceği F-35’leri üreteceği S-400’lerle sıfırlarsa şaşırmayınız!
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Akkuyu Nükleer Santrali açılışında, canlı yayında yaptığı konuşmayı dikkatle izledim. Putin, ancak bu kadar dostane konuşabilirdi. Rusya’yı tam bir Türkiye dostu olarak prezante etti. Sanırsın Sovyet Dışişleri Bakanı Molotof’un Kars ve Ardahan'ı talep etmesinin ve Türkiye'nin de alelacele NATO’ya girmesine yol açan beyanın günahını çıkarıyor.
Tabii Putin de Türkiye dostu olduğunu “pamuk eller cebe” yaparak gösterdi. 35 milyar dolar doğal gaz faturasını da “Aramızda lafı mı olur ki…” diyerek askıya aldı.
İnsan sormadan edemiyor! Madem ki Batı müttefikimizdi de niye Konya’dan küçük araziye sahip Belçika’ya 7 adet nükleer santral yapılırken, Türkiye'ye bir adet santrali çok gördüler?
Daha Türkiye’nin gündemine girmedi ama Şanghay 5’lisinin diğer ağır abisi, Çin Başkanı da bu yaz Türkiye’ye geliyor.
Belki de Prens Salman’a yaptığı söylemin bir benzerini de Türkiye’de yapacak.
Parçalara devam edersek…
Ünlü İngiliz Gazetesi Telegraph’ın seçime 2 gün kala attığı manşet ‘NATO’nun içindeki düşman: Türkiye’
Almanlar da zaten Türkiye’yi gözden çıkarmışlar-ki bundan sonra-Türkiye onlar için sadece ucuz emek deposu.
Türkiye’nin, Ukrayna savaşının tetiklediği İsveç’in NATO üyeliğine, Kandil’e verdikleri destekten dolayı itirazı bile Batı’da “oyun bozanlık” olarak tanımlandı.
Akdeniz’in doğusunda, Kırım’da, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Karabağ’da, bazı Afrika ülkelerinde belli çekişmeler var ve Türkiye hepsinde müdahil.
Eskiden TSK’nın silahları ABD’nin envanter fazlasından oluşurken, şimdilerde ise savunma sanayinden dolayı koşullar değişti. Türkiye’nin rolü de değişti.
Kısacası Doğu-Batı eksenindeki Türkiye’nin ruhu üzerine devam eden çekişme tüm hızıyla devam ediyor.
Türkiye’de münevverlerin başını çektiği 300 yıllık bir Batılılaşma mücadelesi var. Öte yandan toplumun direnç gösterdiği bazı zorlama değişimler de var.
Seçim sonuçlarına yapılan yorumların bazıları, halkı “cehalet ve bilgisizlikle” suçluyor.
Ben de kendilerini uyarıyorum: Halkı anlayın, halkla organik bağ kurun. Batılı olmak başka çağdaş olmak başka. Türkiye, en nihayetinde geleneksel bir ülkedir, Müslüman bir ülkedir ve bir ayağı Orta Doğu’da olan bir ülkedir.
Türkiye'nin üzerinde Türkiye'nin ruhu için savaş varken, bana göre bu seçim 2 yıl erken oldu.
Çünkü Türkiye 2 sene içinde bir resete gidecek. Her şey Türkiye için. Her şey önce hayırlı sonra güzel olsun.