Korku ve şiddet toplumu olmuşuz çok yazık. En son yaptığım röportajda bunu çok net olarak görebiliyorum. Nereden? Tabii ki, gelen bazı saçma sapan yorumlardan ve maillerden.
İnsanların, milliyetçi bir kimliğe tahammülü yok.
Çok enteresan, nerelerden nerelere geldik.
Atatürk ün kurduğu cumhuriyetin, temel ilkelerinden sayılan milliyetçilik kavramı artık faşizmle aynı kavram olarak görülüyor.
İnsanlar, milliyetçilerden korkuyor, banal ve çağın gerisinde kalmış olarak görüyor. Ama geri kalmış olan görenler ise bana göre, o kadar ilkel ve banal ki daha iki kelimeyi bir araya getirip, düzgün bir Türkçe kullanamıyor.
Karşıt bir görüşe tahammül edemiyor, ancak hakaret ederek, korkutmaya çalışarak, saldırarak kendisini ortaya koyuyor. Buralara geldik maalesef.
Üzülerek izliyorum, ben diğer gazeteciler gibi, yok sayma politikasını uygulayamayacağım. Tam tersi, daha çok bu konuların altını çizeceğim.
Cengiz Aktar hoca, benim haber spikerliği yaptığım dönemde, birkaç kez, benim sunduğum, haber bültenlerine konuk olmuştu ve pek çok konuda, özellikle Avrupa Birliği konusunda görüşlerine başvurduğumuz bir akademisyendi.
Ben bazı görüşlerine katılmasam da, pek çok açıdan, eğitimi, genel kültürü, şu anda bulunduğu akademik kariyeri bakımından saygı duyduğum bir insandır.
Röportajı yaparken, arka planda, samimi olarak düşündüğümde, bazı düşüncelerini çok insani gördüm. Ancak, mesele böyle samimi açıklamaları, kötü niyetli insanların da kendi lehlerine kullanması oluyor. Buna fırsat vermemek lazım diye düşünüyorum.
Yoksa, toplumlarda farklı düşüncelerin konuşulması, tartışılması ne kadar güzel olur, insanlar belki bu sayede, birbirleriyle yakınlaşır, uzlaşır, çözülmez gibi görünen konular, belki çözüme ulaşır.
Çözülemeyen nokta, insanların, hakaret, saldırı, yıldırma gibi politikaları izlemesi ve bunları uygulaması. Etki ve tepki meselesi. Buna dikkat etmek lazım.
Çok aklı başında yorumlar da oluyor, onlara da teşekkür ediyorum. Tabii ki, herkesin aynı entelektüel düzeyde olması beklenemez.
İnşallah onlar da, kendilerini geliştirir, kendileriyle aynı şekilde düşünmeyen insanların da düşüncelerine saygı göstermeyi öğrenebilirler ki ciddiye alınabilecek düzeye gelsinler.
Bu röportajı yapmam da ki amaç, farklı düşüncelere sahip bir gazeteci ve bir akademisyenin fikirlerinin toplum içindeki paylaşımıydı.
Toplum içinde etkin olan iki farklı görüşü temsil ediyordu.
Ben röportajdan sonra da, nasıl öncesinde, Cengiz hoca ya saygı duyuyorsam, röportaj bitiminde de, saygımdan doğal olarak hiçbir şey eksilmedi.
Cengiz hocam, farklı düşünüyor mudur? Onu bilemem.
Ben milliyetçi bir insan olmakla birlikte, şiddetin her türüne karşı bir insanım.
Bunun içinde, bırakın vurmayı, kırmayı, hakaret ve yıldırma politikalarına, bile karşıyım.
İki yüzlülüğe, samimiyetsizliklere, çifte standarta, toparlarsam, sahte ve sahtekarca yapılan her işe karşıyım. Birbirimizi sevmeyebiliriz, görüşlerimizi beğenmeyebiliriz, hepsi kabul edilebilir ama samimi düşüncelere saygı duymayı öğrenmemiz gerekir.
">
Korku ve şiddet toplumu olmuşuz çok yazık. En son yaptığım röportajda bunu çok net olarak görebiliyorum. Nereden? Tabii ki, gelen bazı saçma sapan yorumlardan ve maillerden.
İnsanların, milliyetçi bir kimliğe tahammülü yok.
Çok enteresan, nerelerden nerelere geldik.
Atatürk ün kurduğu cumhuriyetin, temel ilkelerinden sayılan milliyetçilik kavramı artık faşizmle aynı kavram olarak görülüyor.
İnsanlar, milliyetçilerden korkuyor, banal ve çağın gerisinde kalmış olarak görüyor. Ama geri kalmış olan görenler ise bana göre, o kadar ilkel ve banal ki daha iki kelimeyi bir araya getirip, düzgün bir Türkçe kullanamıyor.
Karşıt bir görüşe tahammül edemiyor, ancak hakaret ederek, korkutmaya çalışarak, saldırarak kendisini ortaya koyuyor. Buralara geldik maalesef.
Üzülerek izliyorum, ben diğer gazeteciler gibi, yok sayma politikasını uygulayamayacağım. Tam tersi, daha çok bu konuların altını çizeceğim.
Cengiz Aktar hoca, benim haber spikerliği yaptığım dönemde, birkaç kez, benim sunduğum, haber bültenlerine konuk olmuştu ve pek çok konuda, özellikle Avrupa Birliği konusunda görüşlerine başvurduğumuz bir akademisyendi.
Ben bazı görüşlerine katılmasam da, pek çok açıdan, eğitimi, genel kültürü, şu anda bulunduğu akademik kariyeri bakımından saygı duyduğum bir insandır.
Röportajı yaparken, arka planda, samimi olarak düşündüğümde, bazı düşüncelerini çok insani gördüm. Ancak, mesele böyle samimi açıklamaları, kötü niyetli insanların da kendi lehlerine kullanması oluyor. Buna fırsat vermemek lazım diye düşünüyorum.
Yoksa, toplumlarda farklı düşüncelerin konuşulması, tartışılması ne kadar güzel olur, insanlar belki bu sayede, birbirleriyle yakınlaşır, uzlaşır, çözülmez gibi görünen konular, belki çözüme ulaşır.
Çözülemeyen nokta, insanların, hakaret, saldırı, yıldırma gibi politikaları izlemesi ve bunları uygulaması. Etki ve tepki meselesi. Buna dikkat etmek lazım.
Çok aklı başında yorumlar da oluyor, onlara da teşekkür ediyorum. Tabii ki, herkesin aynı entelektüel düzeyde olması beklenemez.
İnşallah onlar da, kendilerini geliştirir, kendileriyle aynı şekilde düşünmeyen insanların da düşüncelerine saygı göstermeyi öğrenebilirler ki ciddiye alınabilecek düzeye gelsinler.
Bu röportajı yapmam da ki amaç, farklı düşüncelere sahip bir gazeteci ve bir akademisyenin fikirlerinin toplum içindeki paylaşımıydı.
Toplum içinde etkin olan iki farklı görüşü temsil ediyordu.
Ben röportajdan sonra da, nasıl öncesinde, Cengiz hoca ya saygı duyuyorsam, röportaj bitiminde de, saygımdan doğal olarak hiçbir şey eksilmedi.
Cengiz hocam, farklı düşünüyor mudur? Onu bilemem.
Ben milliyetçi bir insan olmakla birlikte, şiddetin her türüne karşı bir insanım.
Bunun içinde, bırakın vurmayı, kırmayı, hakaret ve yıldırma politikalarına, bile karşıyım.
İki yüzlülüğe, samimiyetsizliklere, çifte standarta, toparlarsam, sahte ve sahtekarca yapılan her işe karşıyım. Birbirimizi sevmeyebiliriz, görüşlerimizi beğenmeyebiliriz, hepsi kabul edilebilir ama samimi düşüncelere saygı duymayı öğrenmemiz gerekir.