Bir Pazar Günümde Böyle Geçti..

Dün Pazar olmasını fırsat bilip çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşup, çocuklarımızdan, neler...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Dün Pazar olmasını fırsat bilip çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşup, çocuklarımızdan, neler yaptığımızdan, şuradan buradan sohbet ettik.

Önce biraz reklam gibi olacak ama ben bayılıyorum, İt" s a Joke " un muhteşem Tiramisu" sunu yemeye gittik. Sonra da eski evimin önündeki parka yani Maçka Parkı" na  yürümeye gidelim dedik..

Nişantaşı" nın o güzelim kafeleri, adeta bomboştu, ya da insanlar sıcağın boğucu etkisiyle, içerilere kaçmıştı. Artık o kadarını bilemiyorum.

Neyse biz parkın içinde yürüyüş yaptık, sonra da armut koltuklu bir dükkanın bahçesine attık kendimizi.

Ama o da ne? Ağaçların arasında, başı türbanla örtülmüş bir kadın, altında sevgilisi, kız çocuğun üstüne doğru uzanmış, yerde öpüşüyorlar. Öyle görünmeyen bir kuytu falan değil. Apaçık yolun kenarı, her geçen rahatlıkla görebiliyor ve onlar da zaten dünyada yalnızca ikisi kalmış gibi hareket ediyor. Yani dünya umurlarında değil. Biz oturduk, bunlar öpüşüyordu, öncesi varmıydı bilmem, kalktık 45 dak oturduk, biz giderken bunlar da kalktı gidiyordu. O kadar saat öpüştüler, bir ara kızın vampir olduğundan şüphelendik..

İngiltere" de falan olsa bu görüntüler çok normal, Hayd Park" ta güneşi görünce, hemen kendini kırlara atıp sevişen çiftler çok normal bir görüntü oluyor.

Ama üzülmeyin Maçka Parkı" da artık bu cins görüntülere sahne olmaya başlamış. E ne de olsa Avrupa Birliği" ne uyumlanmaya çalışıyoruz.

Ben böyle şeylere çok kızarım. Yani bazen biz kendi arkadaşlarımız arasında konuşuruz ( ben değil) hep derler ki, ya bu türbanlı, başını örten kızları görüyoruz, banklarda, parklarda, sevgilileriyle öpüşüyorlar diye..

Abarttıklarını düşünürüm  ve bir kişinin yanlışının, herkese fatura edilmesini  vicdanıma uygun bulmazdım. Yine bulmuyorum, değişen bir şey yok..

Yalnızca, bir kez daha anladığım bir şey daha var; O da türbanın her şeyi örtmediği ve insan, türbanlı da olsa, içinden gelen dürtülerini, nefsini kontrol edemediği….

Ayrıca hiç olmazsa başı açık bir genç kız böyle davransa, aşkı başına vurmuş, böyle ulu orta sevgilisiyle öpüşüyor der ayıplarız, türbanlı bir genç kızı böyle gördüğümüzde şaşırıyoruz.

Durum aynen anlattığım gibi, aslında fazla yoruma gerek yok. Böyle de bir gerçek var, bazılarının ister hoşuna gitsin, ister gitmesin..

Hani bazen yandaş medya, böyle abuk sabuk haberler yapıyor ve o haberleri kapak yapıyorlar ya, mesela; neymiş efendim, Vakit gazetesi" nin bir haberinde; Cem Gürdeniz diye bir paşanın, şoförünün köpeğini gezdirirken, bir fotoğrafını basmışlar, başlık da şu: Mehmetçiğe bunu da yaptılar?

Ne yaptılar, köpek gezdirmek, tuvalete götürmek , hem de sivil kıyafetle çok mu ayıp, günah? Ne saçma bir haber, muhtemelen  şu aralar yine birinci haber olarak vardır internet sayfalarında, bakarsanız görürsünüz..

Yani bizim şoförlerimiz olduğunda, köpeğimizi gezdirebilir ama generalin şoförü köpeğini sivil kıyafetle de olsa gezdiremez. İlla  paşanın kendisi gezdirecek. Yok böyle bir saçmalık..

Böyle saçmalıklar olduğu için, biz de madem bu haberleri  yapıyorsanız, işinize gelmeyen haberleri de yapın diyoruz. Ayrıca öyle gizli kameralara falan gerek yok, aleni olarak parklara bahçelere giderseniz, hiç zorlanmadan, etrafınıza bakıp görebilirsiniz.

Bir diğer enteresan  olay da, taksiye bindiğimiz sırada yaşandı.

Barbaros Bulvarı" nda taksi durağının yanına  yaklaştık.  Kısa mesafe gideceğimiz  için, durağın hemen yanında duran taksiye yanaştık..Sıradaki taksiyi sıradan çıkartmayalım, sonra kısa mesafe deyip surat yapıyorlar diye, arabamıza gideceğiz, taksi de bizi, Beşiktaş" tan , Nişantaşı" na çıkartacak.

 Hemen duraktaki bir şoför bizi sert bir biçimde uyardı, hanfendi bu arabaya binin diye, durağın ilk sırasındaki arabaya yönlendirdi.  Şoforüne de kızdı, niye arabanın başında değilsin diye, halbuki, o araca binmeme sebebimiz, çocuğun başında durmaması değil, yakın mesafeye gidecek olmamızdı. Neyse her halde aralarında bir çekişme var dedik, bindik arabaya..

On metre kadar ötede, bir taksi yolumuzu kesti, arabanın yanına geldi ve bizim bindiğimiz  arabanın şoförüne okkalı bir Osmanlı tokatı yapıştırdı.

 Biz arkadaşımla ne olduğunu şaşırdık, şimdi bunlar birbirine girecek, olay çıkacak diye.

Neyse bizim şoför zaten zayıf, ince yapılı bir çocuk.  Tokatı atan da, biraz önce çocuğa kızan, aynı durağın şoförü..

Çocuğu teselli ettik, boşver kardeşim sen uyma, aman kavga çıkmasın diye. Sonra bizim de kanımıza dokundu. Dedim ki, çek karakola şikayetçi ol, bizi de şahit yaz. Dağ başımı burası.

Çocuk da, yok abla ben hallederim dedi. Sonra başlarındaki müdürlerinin telefonunu yazdı. İsterseniz arayın durumu anlatın diye.

Hemen aldım aradım, durumu anlattım, sonra taksici çocuğu arayıp bilgi veriyordum ki, çocuk telefonda, abla 3 kişi bir den üstüme saldırdı, dayağı yedim deyince.

Ne diyeceğimi şaşırdım..

Bunu da şunun için yazdım. Olayın öncesini bilmiyorum, aralarında ne var, hangi olaylar yaşanmış da böyle bir duruma gelmişler..

Biz sadece artık buz dağının tepesini gördük, altını bilmiyoruz , gördüğümüz tabloysa çok düşündürücüydü.

Kendinden daha zayıf insana vurulmaz, kendinden daha güçsüz insanla itişilmez, tam tersi koruma altına alınır, delikanlılık da böyle bir şeydir. En azından ben kadın halimle böyle düşünüyorum. Erkek olarak da  böyle düşünmekten aciz insanlara  sedece acıyorum…

Bir Pazar da böyle, hem tatlı, hem tatsız geçti, hani hep olaylara pozitif bakalım felsefesini benimsiyoruz ya, ben de şöyle bir pozitif bakış açısı getiriyorum;

 " Her şerde bir hayır vardır:"

">

Dün Pazar olmasını fırsat bilip çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşup, çocuklarımızdan, neler yaptığımızdan, şuradan buradan sohbet ettik.

Önce biraz reklam gibi olacak ama ben bayılıyorum, İt" s a Joke " un muhteşem Tiramisu" sunu yemeye gittik. Sonra da eski evimin önündeki parka yani Maçka Parkı" na  yürümeye gidelim dedik..

Nişantaşı" nın o güzelim kafeleri, adeta bomboştu, ya da insanlar sıcağın boğucu etkisiyle, içerilere kaçmıştı. Artık o kadarını bilemiyorum.

Neyse biz parkın içinde yürüyüş yaptık, sonra da armut koltuklu bir dükkanın bahçesine attık kendimizi.

Ama o da ne? Ağaçların arasında, başı türbanla örtülmüş bir kadın, altında sevgilisi, kız çocuğun üstüne doğru uzanmış, yerde öpüşüyorlar. Öyle görünmeyen bir kuytu falan değil. Apaçık yolun kenarı, her geçen rahatlıkla görebiliyor ve onlar da zaten dünyada yalnızca ikisi kalmış gibi hareket ediyor. Yani dünya umurlarında değil. Biz oturduk, bunlar öpüşüyordu, öncesi varmıydı bilmem, kalktık 45 dak oturduk, biz giderken bunlar da kalktı gidiyordu. O kadar saat öpüştüler, bir ara kızın vampir olduğundan şüphelendik..

İngiltere" de falan olsa bu görüntüler çok normal, Hayd Park" ta güneşi görünce, hemen kendini kırlara atıp sevişen çiftler çok normal bir görüntü oluyor.

Ama üzülmeyin Maçka Parkı" da artık bu cins görüntülere sahne olmaya başlamış. E ne de olsa Avrupa Birliği" ne uyumlanmaya çalışıyoruz.

Ben böyle şeylere çok kızarım. Yani bazen biz kendi arkadaşlarımız arasında konuşuruz ( ben değil) hep derler ki, ya bu türbanlı, başını örten kızları görüyoruz, banklarda, parklarda, sevgilileriyle öpüşüyorlar diye..

Abarttıklarını düşünürüm  ve bir kişinin yanlışının, herkese fatura edilmesini  vicdanıma uygun bulmazdım. Yine bulmuyorum, değişen bir şey yok..

Yalnızca, bir kez daha anladığım bir şey daha var; O da türbanın her şeyi örtmediği ve insan, türbanlı da olsa, içinden gelen dürtülerini, nefsini kontrol edemediği….

Ayrıca hiç olmazsa başı açık bir genç kız böyle davransa, aşkı başına vurmuş, böyle ulu orta sevgilisiyle öpüşüyor der ayıplarız, türbanlı bir genç kızı böyle gördüğümüzde şaşırıyoruz.

Durum aynen anlattığım gibi, aslında fazla yoruma gerek yok. Böyle de bir gerçek var, bazılarının ister hoşuna gitsin, ister gitmesin..

Hani bazen yandaş medya, böyle abuk sabuk haberler yapıyor ve o haberleri kapak yapıyorlar ya, mesela; neymiş efendim, Vakit gazetesi" nin bir haberinde; Cem Gürdeniz diye bir paşanın, şoförünün köpeğini gezdirirken, bir fotoğrafını basmışlar, başlık da şu: Mehmetçiğe bunu da yaptılar?

Ne yaptılar, köpek gezdirmek, tuvalete götürmek , hem de sivil kıyafetle çok mu ayıp, günah? Ne saçma bir haber, muhtemelen  şu aralar yine birinci haber olarak vardır internet sayfalarında, bakarsanız görürsünüz..

Yani bizim şoförlerimiz olduğunda, köpeğimizi gezdirebilir ama generalin şoförü köpeğini sivil kıyafetle de olsa gezdiremez. İlla  paşanın kendisi gezdirecek. Yok böyle bir saçmalık..

Böyle saçmalıklar olduğu için, biz de madem bu haberleri  yapıyorsanız, işinize gelmeyen haberleri de yapın diyoruz. Ayrıca öyle gizli kameralara falan gerek yok, aleni olarak parklara bahçelere giderseniz, hiç zorlanmadan, etrafınıza bakıp görebilirsiniz.

Bir diğer enteresan  olay da, taksiye bindiğimiz sırada yaşandı.

Barbaros Bulvarı" nda taksi durağının yanına  yaklaştık.  Kısa mesafe gideceğimiz  için, durağın hemen yanında duran taksiye yanaştık..Sıradaki taksiyi sıradan çıkartmayalım, sonra kısa mesafe deyip surat yapıyorlar diye, arabamıza gideceğiz, taksi de bizi, Beşiktaş" tan , Nişantaşı" na çıkartacak.

 Hemen duraktaki bir şoför bizi sert bir biçimde uyardı, hanfendi bu arabaya binin diye, durağın ilk sırasındaki arabaya yönlendirdi.  Şoforüne de kızdı, niye arabanın başında değilsin diye, halbuki, o araca binmeme sebebimiz, çocuğun başında durmaması değil, yakın mesafeye gidecek olmamızdı. Neyse her halde aralarında bir çekişme var dedik, bindik arabaya..

On metre kadar ötede, bir taksi yolumuzu kesti, arabanın yanına geldi ve bizim bindiğimiz  arabanın şoförüne okkalı bir Osmanlı tokatı yapıştırdı.

 Biz arkadaşımla ne olduğunu şaşırdık, şimdi bunlar birbirine girecek, olay çıkacak diye.

Neyse bizim şoför zaten zayıf, ince yapılı bir çocuk.  Tokatı atan da, biraz önce çocuğa kızan, aynı durağın şoförü..

Çocuğu teselli ettik, boşver kardeşim sen uyma, aman kavga çıkmasın diye. Sonra bizim de kanımıza dokundu. Dedim ki, çek karakola şikayetçi ol, bizi de şahit yaz. Dağ başımı burası.

Çocuk da, yok abla ben hallederim dedi. Sonra başlarındaki müdürlerinin telefonunu yazdı. İsterseniz arayın durumu anlatın diye.

Hemen aldım aradım, durumu anlattım, sonra taksici çocuğu arayıp bilgi veriyordum ki, çocuk telefonda, abla 3 kişi bir den üstüme saldırdı, dayağı yedim deyince.

Ne diyeceğimi şaşırdım..

Bunu da şunun için yazdım. Olayın öncesini bilmiyorum, aralarında ne var, hangi olaylar yaşanmış da böyle bir duruma gelmişler..

Biz sadece artık buz dağının tepesini gördük, altını bilmiyoruz , gördüğümüz tabloysa çok düşündürücüydü.

Kendinden daha zayıf insana vurulmaz, kendinden daha güçsüz insanla itişilmez, tam tersi koruma altına alınır, delikanlılık da böyle bir şeydir. En azından ben kadın halimle böyle düşünüyorum. Erkek olarak da  böyle düşünmekten aciz insanlara  sedece acıyorum…

Bir Pazar da böyle, hem tatlı, hem tatsız geçti, hani hep olaylara pozitif bakalım felsefesini benimsiyoruz ya, ben de şöyle bir pozitif bakış açısı getiriyorum;

 " Her şerde bir hayır vardır:"

Tüm yazılarını göster