Bazen tabloyu çizmek için bir kaç fırça darbesi yetiyor mu ? Kaba hatlarıyla panaromayı görmek faydalı olabiliyor. Olayları esasa indirgemek günlük koşturmaca içinde göremediklerimize netlik kazandırabiliyor. Türkiye'nin yakın tarihinde iktidar mücadelesi halk arasında veya sınıfsal değil aksine kurumsal. Doğu Batı Arasında Köprü Olmak : Soğuk Savaş bitince, Türkiye için Doğu Batı arasında köprü olmak moda deyim olmuştu. Böyle bir deyim stratejik önem, anahtar ülke, denge unsuru gibi çağrışımları beraberinde getirdiği için kulaklara hoş geldi. Türkiye'nin kişiselleştirilmiş entellektüel ortamında kimse Türkiye'nin köprü rolünün ne olduğu tartışmadı. İğnesi geçmişe takılmış bir pikap gibi tartışmalar hep aynı konular üzerinde, aynı kişilikler üzerinde dolandı durdu. Köprü konusuda şartlanma sürekli Doğu'dan Batı'ya akım olarak algılandı. Türkiye'nin Batılılaşma macerası ve AB serüvenide bu çerçeve içinde kabul gördü. Türk ruhu ve yönlenmesi sürekli Avrupa'ya karadan ilerleme ekseni üzerine inşa edildi. Son günlerin 'Minare Referandumu' konusu bu nedenle hassasiyet göstermekte. Doğu-Batı Gerginliği Kendi İçimizde : Osmanlının Avrupaya yapılan seferlerinin Doğu-Batı, medeniyetler çatışması, dinler arası çatışmalar olarak görülmesi doğal. Önemli olan Osmanlının çöküşünden sonra kendi kabuğuna çekilen Türkiye'nin kendi içinde Doğu-Batı gerginliğin günlük hayatın parçası oldunu farketmek. Hatta bir adım daha ileri giderek, içsel Doğu-Batı çatışmasının Osmanlının çöküşüyle eşzamalı olarak 'Batılaşma' hareketinle başladığı söyleyebiliriz. Kim Batılı Kim Doğulu ? : Batı Doğu ayrımını coğrafi konum olarak tanımlamak oldukça zor. Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, Selanik doğumlu sarışın ve mavi gözlü. Modern Türkiye'nin kurucusu olarak Cumhuriyet'i emanet ettiği Silahlı Kuvvetler merkezi bozkırın ortasında olsada Batıyı savunan en güçlü kurum. Esmer ve heybetli görünümlü Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa Karamanlı ve Doğulu. Bugün Ankara'da yaratılmış kültte Karabekir Paşanın esamesi okunmuyor. Kurumlara baktığımızda siyasi parti olarak CHP kesinlikle Batılı. Kaderin cilvesi olarak Ecevit'in başkanlığından bu yana iktidar yüzü görmemiş. Ecevit ( Demirel Kürt kökenli olduğunu iddaa eder) kesinlikle Batılı. Buna karşılık askerlerin idam ettirdiği Menderes temsil ettiği felsefe olarak Doğulu ama köken olarak Egeli. Menderes neden Doğulu, çünkü din konusunda ve özel girişimcilik konusunda halkçı. Menderes CHP iktidarı gibi Ankara radyosunda Türk müziğini yasaklamamış. Özal askerlerin darbe sonrası iktidara getirdiği bir teknisyendi. Özal Malatya doğumlu, bıyıklı ve göbekliydi. Özal Doğuluydu, çünkü kendisi Nakşibendi ve dindar bir insandı. Ama aynı zamanda Cumhuriyeti kuranları kült haline getirip kendi parasını korumak için kanun çıkaran bürokrasiye karşı mücadele vermişti. Anadolu Kaplanları deyimine anlam vererek özel girişimi küçük üreticiye ve ülke sathına yaydı. Büyük sanayii elinde tutan İstanbul Dükalığına alternatif yarattı. Batılıların elinde tuttuğu medyayı özel TV'le tanıştırıp, kamuoyu manüplasyon tekelini kırmıştı. Bu nedenle Doğuluydu. İlk seçilmiş sivil Cumhurbaşkanı oldu. Başbakan Erdoğan Rize kökenli, dindar bir insan ve Doğulu. Özel televizyonlar, internet ve cep telefonu çağında sayısal üstünlüğü elinde tutan Doğuluların lideri olmak hem daha kolay hemde vurucu gücü daha yüksek.Türkiye'nin bugüne kadar gerçek iktidar kurumu olan orduyla mücadelede önceki liderlere göre eli daha güçlü. Çalışma arkadaşları, Cumhurbaşkanı, Dışişleribakanı ve kendi eşinin türbanlı olması 'Doğuluların' artık ne kadar güçlü olduğunu göstermekte. Son Güncel Olaylar Birde Bu Açıdan : Türkiye Adalet mekanizması içinde iktidar çekişmeleri devam etmekte. 'Batılıların' israrla sürdürmek istedikleri Fransızların Napolyon döneminden kalma merkezi yönetim biçimi 'Doğulular' tarafından sürekli 'challenge' ediliyor. Durum böyle olunca bakıyoruz belli etnik gruplar, örneğin Adalet kurumlarında, orantısız temsil edilmekte. Bir anlamda eşyanın tabiatına aykırı bir durum. Dersim Olaylarının defterinin açılması, Kürt Açılımı, Ergenekon Olayı, Gülen Hareketi ve benzeri sosyal olaylar özünde 'Batılılarla' 'Doğulularla' arasında iktidar çatışmasının değişik formasyonlarıdır. !Batılılara' kötü haberim var, sayısal çoğunluk artık 'Doğuluların' elinde ve 'Batılıların' medya gücü kızgın tavada tereyağı gibi erimekte. Nasıl Bir Çözüm ? : Çözüm ne kadar basit olursa çözmek o kadar zorlaşıyor. Türkiye'nin yönetim şeklinin değişmesi tek çözümdür. Türkiye Almanya, Meksika veya Hindistan gibi bir federasyona geçmek zorundadır. Bu çok kolay bir formül fakat uygulaması bir o kadar zordur. İlk direnç, merkezi idareden nemalanan merkezi bürokrasi olacaktır. İkinci bir direnç, merkezi idare sisteminden rant alan iş dünyasından gelecektir. Bir dizi direnç gurubu daha var ama konumuzu fazla dağıtmayalım. Federasyona gitmek için atılması gereken en önemli ve esas adım Türk Silahlı Kuvvetlerinin biran önce profesyönel orduya geçmesi olacaktır. Türkiye'nin profesyönel bir ordusu olsaydı, bugün 'uzmanların' Beyaz Saray'da günün konusu olarak ele alınacağını belirtikleri Afganistan'a asker gönderme konusu 'kadük' olurdu. Tabii ki Türkiye'nin Afganistan'a asker göndermesi gerekmekte, çünkü Talibah örgütünün en büyük hedefi Türkiye gibi demokrasiyi yürüten müslüman ülkedir. Başbakan Erdoğan sezgileri kuvvetli bir politikacı. Bence Erdoğan Türkiye federasyon olarak yönetilirse Amerika'nın algılanması ne olur sorusunun cevabını bugün Beyaz Saray'da arayacak.
">
Bazen tabloyu çizmek için bir kaç fırça darbesi yetiyor mu ? Kaba hatlarıyla panaromayı görmek faydalı olabiliyor. Olayları esasa indirgemek günlük koşturmaca içinde göremediklerimize netlik kazandırabiliyor. Türkiye'nin yakın tarihinde iktidar mücadelesi halk arasında veya sınıfsal değil aksine kurumsal. Doğu Batı Arasında Köprü Olmak : Soğuk Savaş bitince, Türkiye için Doğu Batı arasında köprü olmak moda deyim olmuştu. Böyle bir deyim stratejik önem, anahtar ülke, denge unsuru gibi çağrışımları beraberinde getirdiği için kulaklara hoş geldi. Türkiye'nin kişiselleştirilmiş entellektüel ortamında kimse Türkiye'nin köprü rolünün ne olduğu tartışmadı. İğnesi geçmişe takılmış bir pikap gibi tartışmalar hep aynı konular üzerinde, aynı kişilikler üzerinde dolandı durdu. Köprü konusuda şartlanma sürekli Doğu'dan Batı'ya akım olarak algılandı. Türkiye'nin Batılılaşma macerası ve AB serüvenide bu çerçeve içinde kabul gördü. Türk ruhu ve yönlenmesi sürekli Avrupa'ya karadan ilerleme ekseni üzerine inşa edildi. Son günlerin 'Minare Referandumu' konusu bu nedenle hassasiyet göstermekte. Doğu-Batı Gerginliği Kendi İçimizde : Osmanlının Avrupaya yapılan seferlerinin Doğu-Batı, medeniyetler çatışması, dinler arası çatışmalar olarak görülmesi doğal. Önemli olan Osmanlının çöküşünden sonra kendi kabuğuna çekilen Türkiye'nin kendi içinde Doğu-Batı gerginliğin günlük hayatın parçası oldunu farketmek. Hatta bir adım daha ileri giderek, içsel Doğu-Batı çatışmasının Osmanlının çöküşüyle eşzamalı olarak 'Batılaşma' hareketinle başladığı söyleyebiliriz. Kim Batılı Kim Doğulu ? : Batı Doğu ayrımını coğrafi konum olarak tanımlamak oldukça zor. Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, Selanik doğumlu sarışın ve mavi gözlü. Modern Türkiye'nin kurucusu olarak Cumhuriyet'i emanet ettiği Silahlı Kuvvetler merkezi bozkırın ortasında olsada Batıyı savunan en güçlü kurum. Esmer ve heybetli görünümlü Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa Karamanlı ve Doğulu. Bugün Ankara'da yaratılmış kültte Karabekir Paşanın esamesi okunmuyor. Kurumlara baktığımızda siyasi parti olarak CHP kesinlikle Batılı. Kaderin cilvesi olarak Ecevit'in başkanlığından bu yana iktidar yüzü görmemiş. Ecevit ( Demirel Kürt kökenli olduğunu iddaa eder) kesinlikle Batılı. Buna karşılık askerlerin idam ettirdiği Menderes temsil ettiği felsefe olarak Doğulu ama köken olarak Egeli. Menderes neden Doğulu, çünkü din konusunda ve özel girişimcilik konusunda halkçı. Menderes CHP iktidarı gibi Ankara radyosunda Türk müziğini yasaklamamış. Özal askerlerin darbe sonrası iktidara getirdiği bir teknisyendi. Özal Malatya doğumlu, bıyıklı ve göbekliydi. Özal Doğuluydu, çünkü kendisi Nakşibendi ve dindar bir insandı. Ama aynı zamanda Cumhuriyeti kuranları kült haline getirip kendi parasını korumak için kanun çıkaran bürokrasiye karşı mücadele vermişti. Anadolu Kaplanları deyimine anlam vererek özel girişimi küçük üreticiye ve ülke sathına yaydı. Büyük sanayii elinde tutan İstanbul Dükalığına alternatif yarattı. Batılıların elinde tuttuğu medyayı özel TV'le tanıştırıp, kamuoyu manüplasyon tekelini kırmıştı. Bu nedenle Doğuluydu. İlk seçilmiş sivil Cumhurbaşkanı oldu. Başbakan Erdoğan Rize kökenli, dindar bir insan ve Doğulu. Özel televizyonlar, internet ve cep telefonu çağında sayısal üstünlüğü elinde tutan Doğuluların lideri olmak hem daha kolay hemde vurucu gücü daha yüksek.Türkiye'nin bugüne kadar gerçek iktidar kurumu olan orduyla mücadelede önceki liderlere göre eli daha güçlü. Çalışma arkadaşları, Cumhurbaşkanı, Dışişleribakanı ve kendi eşinin türbanlı olması 'Doğuluların' artık ne kadar güçlü olduğunu göstermekte. Son Güncel Olaylar Birde Bu Açıdan : Türkiye Adalet mekanizması içinde iktidar çekişmeleri devam etmekte. 'Batılıların' israrla sürdürmek istedikleri Fransızların Napolyon döneminden kalma merkezi yönetim biçimi 'Doğulular' tarafından sürekli 'challenge' ediliyor. Durum böyle olunca bakıyoruz belli etnik gruplar, örneğin Adalet kurumlarında, orantısız temsil edilmekte. Bir anlamda eşyanın tabiatına aykırı bir durum. Dersim Olaylarının defterinin açılması, Kürt Açılımı, Ergenekon Olayı, Gülen Hareketi ve benzeri sosyal olaylar özünde 'Batılılarla' 'Doğulularla' arasında iktidar çatışmasının değişik formasyonlarıdır. !Batılılara' kötü haberim var, sayısal çoğunluk artık 'Doğuluların' elinde ve 'Batılıların' medya gücü kızgın tavada tereyağı gibi erimekte. Nasıl Bir Çözüm ? : Çözüm ne kadar basit olursa çözmek o kadar zorlaşıyor. Türkiye'nin yönetim şeklinin değişmesi tek çözümdür. Türkiye Almanya, Meksika veya Hindistan gibi bir federasyona geçmek zorundadır. Bu çok kolay bir formül fakat uygulaması bir o kadar zordur. İlk direnç, merkezi idareden nemalanan merkezi bürokrasi olacaktır. İkinci bir direnç, merkezi idare sisteminden rant alan iş dünyasından gelecektir. Bir dizi direnç gurubu daha var ama konumuzu fazla dağıtmayalım. Federasyona gitmek için atılması gereken en önemli ve esas adım Türk Silahlı Kuvvetlerinin biran önce profesyönel orduya geçmesi olacaktır. Türkiye'nin profesyönel bir ordusu olsaydı, bugün 'uzmanların' Beyaz Saray'da günün konusu olarak ele alınacağını belirtikleri Afganistan'a asker gönderme konusu 'kadük' olurdu. Tabii ki Türkiye'nin Afganistan'a asker göndermesi gerekmekte, çünkü Talibah örgütünün en büyük hedefi Türkiye gibi demokrasiyi yürüten müslüman ülkedir. Başbakan Erdoğan sezgileri kuvvetli bir politikacı. Bence Erdoğan Türkiye federasyon olarak yönetilirse Amerika'nın algılanması ne olur sorusunun cevabını bugün Beyaz Saray'da arayacak.