Düşünsenize kendi kızınızın bedeninin ikiye ayrılarak bir çöp tenekesine atılmış olarak bulunduğunu... Allah korusun. Bu dayanılacak bir durum değildir.
Bu büyük acıya rağmen Süreyya Karabulut insanın dayanma noktasının tepesinde izledi aylardır ismi belli katilin bulunma serüvenini. Ve katilin kendi teslim olana ve İstanbul’da yaşıyor olmasına rağmen, yani 6 ay boyunca “bir şekilde” bulunamamasını acı içinde takip ediyordu...
Kızının katilinin yakalanmadığını ve adalete teslim edilemediğini görmek kendisini her gün bir kere daha öldürüyordu. Kolay değil... Ekranlarda, gazete sayfalarında acılı ama güçlü durmaya çalışan bir anne ve dayanma noktasını tüketmeye yüz tutmuş bir babayı defalarca izledik, gördük...
Ne yaptıysa yakalanamadı kızının katili... Ne yapıp edip gizlediler onu.
Genç bir delikanlının aylardır “birilerinin” desteği ve yardımı olmadan yaşamasının mümkün olmamasına rağmen bulunamaması garip ötesi bir durumdu. Bu cinayeti işleyen kişi sıradan bir insan olsaydı ne olurdu? Kaç gün ve nerede saklanabilirdi?
Bu acılı baba aylardır kızının katilinin adalete teslim edilmesini bekliyordu... Fakat “tüm aramalara rağmen” bulunamıyordu! Bir babanın acısı her gün çığlık şeklinde büyürken, tüm aramalara rağmen bir türlü bulunamayan katil zanlısı koca çocuk “babasına dayanamadığı için” üzülüyordu ve teslim oldu!
Yani kafası kesilerek öldürülen Münevver’in babası delirmek üzereyken, katili hapisteki babasına üzüldüğü için teslim oluyordu!
Kolay mı Süreyya Karabulut’un yaşadıkları?
Ülkenin konusunda uzman kurumu!!! Adli Tıp önce “ikinci bir kişi var” dedi. Sonra “iç çamaşırında sperm var” dedi. Sonra “af edersiniz” dedi... Sonra büyük araştırmacı gazetecilerimiz MSN kayıtlarından sonra cep telefonu mesajlarına da ulaşmıştı!.
Küçük kız bir başkasıyla mesajlaşmıştı ve büyük ihtimalle olayda bir kıskançlık vardı. Neredeyse katil “haklı” diyenler olacaktı. Üstelik katil zengin ve tanınmış bir ailenin soyadını taşıyordu!
Cinayeti çözmek ile mükellef Emniyet Müdürü “kızlarına sahip çıksalarmış” dedi. Bu kafaya göre kızlar evde oturmalı, aile kızlarını yalnız başına bir yere göndermemeli ve bir paranoya şeklinde sürekli takip etmeli. Bu emniyet müdürü cinayet henüz çözülmeden kimse “ödül ile ceza arasında kalan” bu atamayı sorgulamadı.
Neresinden bakarsanız bakın büyük bir acıdır baba ve annenin yaşadıkları, sönmez bir ateştir Karabulut ailesinin evinin tam içine düşen.
Bir insanın ciğeri her gün yanarken bu acı ile kimse ondan doğru ve mantıklı davranmasını beklememeli! Nitekim baba Karabulut dengesiz hareketler ve sözler içinde oldu kimi zaman!
Mesela 3 Milyon Euro istemesi bütünü ile yanlıştı ve para isteme olayı gündeme bomba gibi düştü.. Bu daha önce yazdığım yazıda olduğu gibi bana göre de helallik için 3 Milyon Euro istemek büyük bir hata ve koca bir yanlıştı ama kim anlamak istedi ki bu adamı? Basınımız sadece kendi görmek istediğini gördü her zaman ki gibi. Oysa 3 Milyon Euro isteyen acılı baba “katili teslim et ve bir okul yaptır” da diyordu. Basınımız bu iki isteği satır aralarında görebildi ancak.
Sonunda katil zanlısı teslim oldu ortalık bayram havası... Gazeteler boy boy yazıyor, emniyet birimleri birbirini kutluyor! Beyler burnunuzun dibinde yaşayan adımı göremediniz, bulamadınız, yakalayamadınız... Katil zanlısı 6 ay arka mahallenizde yaşıyormuş! Bulunamadı. Şimdi bu sevinç niye?
Bu teslimiyet tamamıyla acısını yaşarken bile hakkını arayan adamın zaferidir.
Şimdi iş emniyet ve savcılıkta.
Akıllara sorular geliyor sorulması gereken... Şimdi katil zanlısının durumu ne olacak?
Bir çocuğun kafasını keserek öldüren bir katil çocuk muamelesi mi görecek?
Babası hapiste, ağabeyi yurtdışında olan bir genci kim altı ay saklayabildi?
Saklayanlar ceza alacaklar mıdır?
Bir başka çocuğu öldürebilen, başını kesmek için testere almaya gidecek kadar soğukkanlı davranabilen, öldürdüğü kız arkadaşını sığmıyor diye başını kesip ayırabilen, bir başkasından yardım isteyerek ayırdığı bedeni çöp kutusunun içine atabilen, aylardır saklanabilen birisi ne kadar çocuktur?
Bu çocuk, sırf çocuk diye ceza indirimi alacak mıdır?
6 Ay bu koca çocuk hiçbir telefon görüşmesi yapmadan mı yaşadı?
Telefon görüşmesi yaptıysa neden dinlenmeye takılmadı?
Başkasının telefonu ile görüştüyse telefon lojistiği sağlayanda yardım ve yatak suçu işlemiş midir?
Elbette bu sorular ve akla gelen diğer sorular yetkililer tarafından soruluyor veya sorulacaktır. Bize mağdurun zaferine ortak olmak düşüyor.
Adalet her mağdurun beklentisidir.
Teşekkürler Süreyya Karabulut...
Paraya, şöhrete ve diğer çevresel faktörlere rağmen dar ettin ülkeyi soyadı ünlü koca çocuğa...
Bu senin zaferindir.
">
Düşünsenize kendi kızınızın bedeninin ikiye ayrılarak bir çöp tenekesine atılmış olarak bulunduğunu... Allah korusun. Bu dayanılacak bir durum değildir.
Bu büyük acıya rağmen Süreyya Karabulut insanın dayanma noktasının tepesinde izledi aylardır ismi belli katilin bulunma serüvenini. Ve katilin kendi teslim olana ve İstanbul’da yaşıyor olmasına rağmen, yani 6 ay boyunca “bir şekilde” bulunamamasını acı içinde takip ediyordu...
Kızının katilinin yakalanmadığını ve adalete teslim edilemediğini görmek kendisini her gün bir kere daha öldürüyordu. Kolay değil... Ekranlarda, gazete sayfalarında acılı ama güçlü durmaya çalışan bir anne ve dayanma noktasını tüketmeye yüz tutmuş bir babayı defalarca izledik, gördük...
Ne yaptıysa yakalanamadı kızının katili... Ne yapıp edip gizlediler onu.
Genç bir delikanlının aylardır “birilerinin” desteği ve yardımı olmadan yaşamasının mümkün olmamasına rağmen bulunamaması garip ötesi bir durumdu. Bu cinayeti işleyen kişi sıradan bir insan olsaydı ne olurdu? Kaç gün ve nerede saklanabilirdi?
Bu acılı baba aylardır kızının katilinin adalete teslim edilmesini bekliyordu... Fakat “tüm aramalara rağmen” bulunamıyordu! Bir babanın acısı her gün çığlık şeklinde büyürken, tüm aramalara rağmen bir türlü bulunamayan katil zanlısı koca çocuk “babasına dayanamadığı için” üzülüyordu ve teslim oldu!
Yani kafası kesilerek öldürülen Münevver’in babası delirmek üzereyken, katili hapisteki babasına üzüldüğü için teslim oluyordu!
Kolay mı Süreyya Karabulut’un yaşadıkları?
Ülkenin konusunda uzman kurumu!!! Adli Tıp önce “ikinci bir kişi var” dedi. Sonra “iç çamaşırında sperm var” dedi. Sonra “af edersiniz” dedi... Sonra büyük araştırmacı gazetecilerimiz MSN kayıtlarından sonra cep telefonu mesajlarına da ulaşmıştı!.
Küçük kız bir başkasıyla mesajlaşmıştı ve büyük ihtimalle olayda bir kıskançlık vardı. Neredeyse katil “haklı” diyenler olacaktı. Üstelik katil zengin ve tanınmış bir ailenin soyadını taşıyordu!
Cinayeti çözmek ile mükellef Emniyet Müdürü “kızlarına sahip çıksalarmış” dedi. Bu kafaya göre kızlar evde oturmalı, aile kızlarını yalnız başına bir yere göndermemeli ve bir paranoya şeklinde sürekli takip etmeli. Bu emniyet müdürü cinayet henüz çözülmeden kimse “ödül ile ceza arasında kalan” bu atamayı sorgulamadı.
Neresinden bakarsanız bakın büyük bir acıdır baba ve annenin yaşadıkları, sönmez bir ateştir Karabulut ailesinin evinin tam içine düşen.
Bir insanın ciğeri her gün yanarken bu acı ile kimse ondan doğru ve mantıklı davranmasını beklememeli! Nitekim baba Karabulut dengesiz hareketler ve sözler içinde oldu kimi zaman!
Mesela 3 Milyon Euro istemesi bütünü ile yanlıştı ve para isteme olayı gündeme bomba gibi düştü.. Bu daha önce yazdığım yazıda olduğu gibi bana göre de helallik için 3 Milyon Euro istemek büyük bir hata ve koca bir yanlıştı ama kim anlamak istedi ki bu adamı? Basınımız sadece kendi görmek istediğini gördü her zaman ki gibi. Oysa 3 Milyon Euro isteyen acılı baba “katili teslim et ve bir okul yaptır” da diyordu. Basınımız bu iki isteği satır aralarında görebildi ancak.
Sonunda katil zanlısı teslim oldu ortalık bayram havası... Gazeteler boy boy yazıyor, emniyet birimleri birbirini kutluyor! Beyler burnunuzun dibinde yaşayan adımı göremediniz, bulamadınız, yakalayamadınız... Katil zanlısı 6 ay arka mahallenizde yaşıyormuş! Bulunamadı. Şimdi bu sevinç niye?
Bu teslimiyet tamamıyla acısını yaşarken bile hakkını arayan adamın zaferidir.
Şimdi iş emniyet ve savcılıkta.
Akıllara sorular geliyor sorulması gereken... Şimdi katil zanlısının durumu ne olacak?
Bir çocuğun kafasını keserek öldüren bir katil çocuk muamelesi mi görecek?
Babası hapiste, ağabeyi yurtdışında olan bir genci kim altı ay saklayabildi?
Saklayanlar ceza alacaklar mıdır?
Bir başka çocuğu öldürebilen, başını kesmek için testere almaya gidecek kadar soğukkanlı davranabilen, öldürdüğü kız arkadaşını sığmıyor diye başını kesip ayırabilen, bir başkasından yardım isteyerek ayırdığı bedeni çöp kutusunun içine atabilen, aylardır saklanabilen birisi ne kadar çocuktur?
Bu çocuk, sırf çocuk diye ceza indirimi alacak mıdır?
6 Ay bu koca çocuk hiçbir telefon görüşmesi yapmadan mı yaşadı?
Telefon görüşmesi yaptıysa neden dinlenmeye takılmadı?
Başkasının telefonu ile görüştüyse telefon lojistiği sağlayanda yardım ve yatak suçu işlemiş midir?
Elbette bu sorular ve akla gelen diğer sorular yetkililer tarafından soruluyor veya sorulacaktır. Bize mağdurun zaferine ortak olmak düşüyor.
Adalet her mağdurun beklentisidir.
Teşekkürler Süreyya Karabulut...
Paraya, şöhrete ve diğer çevresel faktörlere rağmen dar ettin ülkeyi soyadı ünlü koca çocuğa...
Bu senin zaferindir.