AKP iktidarı 2011’de en vahim ve en yüksek maliyetli dış politika gafını yaptı, iyi hesaplanmamış bir girişim başlattı: Suriye’da rejim değişikliği. Üstelik bunu, birinci amacı Suriye’yi istikrarsızlaşmak olan ABD liderliğindeki koalisyona katılarak gerçekleştirmek istedi.
Esed rejimi düşmedi, proje iflas etti. Ama AKP el yükseltti, en büyüğü ve sonuncusu İdlip’te dört askeri harekat düzenledi. Yabancı medyaya göre şimdi 20 binden fazla asker İdlip’te, yani TSK’nın toplam asker sayısının yaklaşık %5,5’i.
Kaderin cilvesi, 2011’de ABD Başkan Yardımcısı olan ve bölgeyi yakından tanıyan Joe Biden şimdi Başkan. Suriye kanamaya devam ediyor. Türkiye için çok yönlü yüksek maliyetler kaynağı Suriye’de, yeni Washington yönetimi ne yapacak? Ankara’nın işini kolaylaştıracak bir işbirliği olabilir mi?
Türkiye ile iki büyük güç ABD ve Rusya’nın pozisyonları dört temel parametre çerçevesinde incelendiğinde görülüyor ki, yeni dönemde Moskova-Washington işbirliği Ankara-Washington işbirliğinden daha yüksek olasılık. Esed rejimi, cihatçı terör örgütleri, Kürtler ve İran konuları dört temel parametreyi oluşturuyor.
Esed rejimiyle ilgili olarak Biden yönetimi, askeri çözümün mümkün olmadığını kabul ediyor ama eskiye dönüşü de arzu edilir bulmuyor. İlk tercihleri muhalif kesimlere daha geniş haklar sağlayacak ve Esed rejiminin zaman içinde değişmesine yol açabilecek bir siyasi çözüm. AKP iktidarının ilk hedefi hâlâ Esed rejimini düşürmek. Yapılan açıklamalar, Ankara’nın kanatları altında aldığı ‘Suriye Geçici Hükümeti’ veya ‘Suriye Milli Ordusu’ gibi yapılanmalar ve dört askeri harekat bunu gösteriyor.
En büyük askeri yığınağın yapıldığı İdlip’te Kürtler veya PYD bulunmuyor. Amaç sadece yeni bir göç dalgasını önlemek olsa, daha az riskli önlemler alınabilirdi. Esed rejimiyle eşgüdüm veya askeri birliklerin sınır hattı boyunca yerleştirilmesi gibi; ama şimdi arazinin her tarafında ve özellikle Esed’in Arap ordusunun karşısında konuşlanmış durumda.
Esed’in geleceğiyle ilgili tercihler açısından, rejimin baş destekçisi ve siyasi çözümün güçlü savunucusu Rusya’yla Biden yönetiminin uzlaşması, Ankara-Washington uzlaşmasından daha kolay görünüyor.
İkinci parametre cihatçı terör örgütlerine karşı izlenen tutum. Rusya ve Amerika birbirine hayli yakın duruyor, ikisi de kararlı hareket edilmesini istiyor. Ankara’nın bu örgütlere karşı tavrında 2011’den beri sorgulanan pek çok husus oldu. Biden ve takımı bunları en iyi bilenler arasında.
Geçmiş bir yana, soru işaretleri bugün de devam ediyor. Mesela İdlip, başta Heyet Tahrir Şam (eski Nusra Cephesi) olmak üzere El Kaide çizgisindeki terör örgütlerinin Ortadoğu’daki en yoğun yerleşme ve yeşerme alanına dönüştü. Rusya’yla yapılan iki anlaşmaya rağmen, bu örgüler tasfiye edilmedi veya edilemedi. AKP iktidarı bu konuda ketum, hemen hiç açıklama yapmıyor. Çok açık ki, cihatçı terör örgütlerinin tasfiyesi açısından ABD-Rusya işbirliği, ABD-Türkiye işbirliğinden daha etkili ve kolaydır.
Üçüncü parametre Suriye’deki Kürtler, özellikle PYD. Ankara, PKK’ya yakın bağları nedeniyle PYD’yi de terör örgütü kabul ediyor ve başkalarının ilişki kurmasına sert karşı çıkıyor. Ama ne ABD ne Rusya bu görüşe katılıyor. Her ikisi PYD’yle ilişki kurmanın ötesinde etkili işbirliği yapıyor.
Ankara’nın Amerika ve Rusya’yı ikna edebilmesi zor görünüyor. Nedenlerden biri, krizin başlarında bizzat AKP iktidarının Esed rejimine karşı savaşa ikna için PYD’yle yoğun görüşmeler yürütmüş olması. Anlaşabilselerdi, Şam’a karşı PYD’yle beraber savaşacaklardı. Ayrıca AKP iktidarının, kendi uygun bulduğu zamanlarda kimlerle ve nasıl işbirliği yaptığı belli (çözüm süreci, İstanbul belediye seçimleri gibi). Bu gerçekler AKP’nin gerekçelerine ikna gücü sağlamıyor. Suriye Kürtleri açısından ABD ve Rusya’nın ortak bir noktada buluşabilmesi, ABD-Türkiye uzlaşmasından kesinlikle daha kolay.
Dördüncüsü, İran’ın Suriye’deki varlığı. ABD için İran’ın askeri desteğini bitirmek önemli bir hedef, ama başarmak kolay değil. İsrail’le de iyi ilişkiler sürdürmek isteyen Rusya esnek davranıyor. Mesela İran unsurlarının İsrail sınırından uzak tutulmasına yardımcı oldu. ABD nükleer anlaşmaya dönüş müzakerelerinde muhtemelen İran’dan bu konuda ödün koparmaya çalışacak. AKP nasıl hareket eder, bilmiyoruz. Ama İran’ın Suriye’deki etkinliğini sınırlamada Moskova, Ankara’dan çok daha etkili araçlara sahip.
Rusya’yla işbirliği hakkında Biden takımının değişik düşünceleri var. En somut ifadelerden biri, şimdi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü olan Brett McGurk’un Mayıs 2019 makalesinde yer alıyor: “Suriye’de şimdi en etkili güç odağı Rusya… Amerika sonuç alabilmek için Moskova’yla işbirliği yapmak zorunda. Rusya ve Amerika’nın Suriye’de çakışan çıkarları var… Suriye krizi, Moskova ve Washington doğrudan angajmana girmeden çözülemez. ABD Suriye sorununu, Rusya’yla olan belalı ve hasmane ilişkisinin diğer veçhelerinden ayrı tutmalı.”
Washington’un dış politika gündeminde Suriye en üst sıralarda değil. Halen az sayıda askeri var; bu sayı biraz artsa da, sürpriz gelişmeler olmadığı sürece büyük askeri güç kullanma niyeti yok. Esed yönetimine yaptırımlar ve siyasi çözüm olursa yeniden inşa için ekonomik kaynakların harekete geçirilmesi gibi baskı araçları kullanıyor.
Siyasi çözüm arayışların merkezi Cenevre’deki müzakereler. Ama çalışmalar sümüklüböcek hızı ile dahi ilerlemiyor. Ocak 1998’de görevi başlayan Anayasa Komitesi için sadece üye isimlerinin belirlenmesi 22 ay sürdü! Pek çok nedenle siyasi çözüm arayışları batağa saplanabilir.
O takdirde yeni ABD yönetimi, bizzat Biden’ın Washington’un etkili bir dış politika kurumunda değindiği (Ocak 2018) ikinci seçeneğe, Suriye’nin parçalanmasına yönelebilir: “…ancak bizim Rusya’yla (Suriye’de) işbirliği yapabilmemiz için, esasen ülkenin parçalarını alabilmemiz için, değişik yollar vardır – (Suriye) uzun süre bölünmüş bir ülke olacaktır… Suriye’de birleşmeyi sağlayacak bir prensip bulunmuyor…”
Suriye’de ABD-Rusya işbirliği kuvvetli bir olasılık görünüyor. Bunun anlamı ABD-Türkiye işbirliğinin hiç olamayacağı değil, ikinci planda kalacağıdır.
Yukarıdaki analizleri Ankara-Washington arasında başka nedenlerden kaynaklanan tahrip edici gerginlikler olmayacağı varsayımıyla yaptık. Mesela S-400’ler nedeniyle olumsuz gelişmeler yaşanırsa, Suriye’de AKP iktidarının hareket alanı daha da daralacak.
İki büyük güç Rusya ve Amerika’yı birbirine karşı kullanmaya çalışan AKP iktidarı S-400 alımında kendini öyle bir noktaya taşıdı ki, şimdi ne yaparsa yapsın ciddi bir bedel ödeyecek. Dilerim Amerika ve Rusya arasında izlenen zikzaklı ve yanlış hamlelerle dolu Suriye siyaseti nedeniyle, ikinci kez benzer bir durumla karşılaşmayız.
Kaynak: HalukOzdalga.com
">AKP iktidarı 2011’de en vahim ve en yüksek maliyetli dış politika gafını yaptı, iyi hesaplanmamış bir girişim başlattı: Suriye’da rejim değişikliği. Üstelik bunu, birinci amacı Suriye’yi istikrarsızlaşmak olan ABD liderliğindeki koalisyona katılarak gerçekleştirmek istedi.
Esed rejimi düşmedi, proje iflas etti. Ama AKP el yükseltti, en büyüğü ve sonuncusu İdlip’te dört askeri harekat düzenledi. Yabancı medyaya göre şimdi 20 binden fazla asker İdlip’te, yani TSK’nın toplam asker sayısının yaklaşık %5,5’i.
Kaderin cilvesi, 2011’de ABD Başkan Yardımcısı olan ve bölgeyi yakından tanıyan Joe Biden şimdi Başkan. Suriye kanamaya devam ediyor. Türkiye için çok yönlü yüksek maliyetler kaynağı Suriye’de, yeni Washington yönetimi ne yapacak? Ankara’nın işini kolaylaştıracak bir işbirliği olabilir mi?
Türkiye ile iki büyük güç ABD ve Rusya’nın pozisyonları dört temel parametre çerçevesinde incelendiğinde görülüyor ki, yeni dönemde Moskova-Washington işbirliği Ankara-Washington işbirliğinden daha yüksek olasılık. Esed rejimi, cihatçı terör örgütleri, Kürtler ve İran konuları dört temel parametreyi oluşturuyor.
Esed rejimiyle ilgili olarak Biden yönetimi, askeri çözümün mümkün olmadığını kabul ediyor ama eskiye dönüşü de arzu edilir bulmuyor. İlk tercihleri muhalif kesimlere daha geniş haklar sağlayacak ve Esed rejiminin zaman içinde değişmesine yol açabilecek bir siyasi çözüm. AKP iktidarının ilk hedefi hâlâ Esed rejimini düşürmek. Yapılan açıklamalar, Ankara’nın kanatları altında aldığı ‘Suriye Geçici Hükümeti’ veya ‘Suriye Milli Ordusu’ gibi yapılanmalar ve dört askeri harekat bunu gösteriyor.
En büyük askeri yığınağın yapıldığı İdlip’te Kürtler veya PYD bulunmuyor. Amaç sadece yeni bir göç dalgasını önlemek olsa, daha az riskli önlemler alınabilirdi. Esed rejimiyle eşgüdüm veya askeri birliklerin sınır hattı boyunca yerleştirilmesi gibi; ama şimdi arazinin her tarafında ve özellikle Esed’in Arap ordusunun karşısında konuşlanmış durumda.
Esed’in geleceğiyle ilgili tercihler açısından, rejimin baş destekçisi ve siyasi çözümün güçlü savunucusu Rusya’yla Biden yönetiminin uzlaşması, Ankara-Washington uzlaşmasından daha kolay görünüyor.
İkinci parametre cihatçı terör örgütlerine karşı izlenen tutum. Rusya ve Amerika birbirine hayli yakın duruyor, ikisi de kararlı hareket edilmesini istiyor. Ankara’nın bu örgütlere karşı tavrında 2011’den beri sorgulanan pek çok husus oldu. Biden ve takımı bunları en iyi bilenler arasında.
Geçmiş bir yana, soru işaretleri bugün de devam ediyor. Mesela İdlip, başta Heyet Tahrir Şam (eski Nusra Cephesi) olmak üzere El Kaide çizgisindeki terör örgütlerinin Ortadoğu’daki en yoğun yerleşme ve yeşerme alanına dönüştü. Rusya’yla yapılan iki anlaşmaya rağmen, bu örgüler tasfiye edilmedi veya edilemedi. AKP iktidarı bu konuda ketum, hemen hiç açıklama yapmıyor. Çok açık ki, cihatçı terör örgütlerinin tasfiyesi açısından ABD-Rusya işbirliği, ABD-Türkiye işbirliğinden daha etkili ve kolaydır.
Üçüncü parametre Suriye’deki Kürtler, özellikle PYD. Ankara, PKK’ya yakın bağları nedeniyle PYD’yi de terör örgütü kabul ediyor ve başkalarının ilişki kurmasına sert karşı çıkıyor. Ama ne ABD ne Rusya bu görüşe katılıyor. Her ikisi PYD’yle ilişki kurmanın ötesinde etkili işbirliği yapıyor.
Ankara’nın Amerika ve Rusya’yı ikna edebilmesi zor görünüyor. Nedenlerden biri, krizin başlarında bizzat AKP iktidarının Esed rejimine karşı savaşa ikna için PYD’yle yoğun görüşmeler yürütmüş olması. Anlaşabilselerdi, Şam’a karşı PYD’yle beraber savaşacaklardı. Ayrıca AKP iktidarının, kendi uygun bulduğu zamanlarda kimlerle ve nasıl işbirliği yaptığı belli (çözüm süreci, İstanbul belediye seçimleri gibi). Bu gerçekler AKP’nin gerekçelerine ikna gücü sağlamıyor. Suriye Kürtleri açısından ABD ve Rusya’nın ortak bir noktada buluşabilmesi, ABD-Türkiye uzlaşmasından kesinlikle daha kolay.
Dördüncüsü, İran’ın Suriye’deki varlığı. ABD için İran’ın askeri desteğini bitirmek önemli bir hedef, ama başarmak kolay değil. İsrail’le de iyi ilişkiler sürdürmek isteyen Rusya esnek davranıyor. Mesela İran unsurlarının İsrail sınırından uzak tutulmasına yardımcı oldu. ABD nükleer anlaşmaya dönüş müzakerelerinde muhtemelen İran’dan bu konuda ödün koparmaya çalışacak. AKP nasıl hareket eder, bilmiyoruz. Ama İran’ın Suriye’deki etkinliğini sınırlamada Moskova, Ankara’dan çok daha etkili araçlara sahip.
Rusya’yla işbirliği hakkında Biden takımının değişik düşünceleri var. En somut ifadelerden biri, şimdi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü olan Brett McGurk’un Mayıs 2019 makalesinde yer alıyor: “Suriye’de şimdi en etkili güç odağı Rusya… Amerika sonuç alabilmek için Moskova’yla işbirliği yapmak zorunda. Rusya ve Amerika’nın Suriye’de çakışan çıkarları var… Suriye krizi, Moskova ve Washington doğrudan angajmana girmeden çözülemez. ABD Suriye sorununu, Rusya’yla olan belalı ve hasmane ilişkisinin diğer veçhelerinden ayrı tutmalı.”
Washington’un dış politika gündeminde Suriye en üst sıralarda değil. Halen az sayıda askeri var; bu sayı biraz artsa da, sürpriz gelişmeler olmadığı sürece büyük askeri güç kullanma niyeti yok. Esed yönetimine yaptırımlar ve siyasi çözüm olursa yeniden inşa için ekonomik kaynakların harekete geçirilmesi gibi baskı araçları kullanıyor.
Siyasi çözüm arayışların merkezi Cenevre’deki müzakereler. Ama çalışmalar sümüklüböcek hızı ile dahi ilerlemiyor. Ocak 1998’de görevi başlayan Anayasa Komitesi için sadece üye isimlerinin belirlenmesi 22 ay sürdü! Pek çok nedenle siyasi çözüm arayışları batağa saplanabilir.
O takdirde yeni ABD yönetimi, bizzat Biden’ın Washington’un etkili bir dış politika kurumunda değindiği (Ocak 2018) ikinci seçeneğe, Suriye’nin parçalanmasına yönelebilir: “…ancak bizim Rusya’yla (Suriye’de) işbirliği yapabilmemiz için, esasen ülkenin parçalarını alabilmemiz için, değişik yollar vardır – (Suriye) uzun süre bölünmüş bir ülke olacaktır… Suriye’de birleşmeyi sağlayacak bir prensip bulunmuyor…”
Suriye’de ABD-Rusya işbirliği kuvvetli bir olasılık görünüyor. Bunun anlamı ABD-Türkiye işbirliğinin hiç olamayacağı değil, ikinci planda kalacağıdır.
Yukarıdaki analizleri Ankara-Washington arasında başka nedenlerden kaynaklanan tahrip edici gerginlikler olmayacağı varsayımıyla yaptık. Mesela S-400’ler nedeniyle olumsuz gelişmeler yaşanırsa, Suriye’de AKP iktidarının hareket alanı daha da daralacak.
İki büyük güç Rusya ve Amerika’yı birbirine karşı kullanmaya çalışan AKP iktidarı S-400 alımında kendini öyle bir noktaya taşıdı ki, şimdi ne yaparsa yapsın ciddi bir bedel ödeyecek. Dilerim Amerika ve Rusya arasında izlenen zikzaklı ve yanlış hamlelerle dolu Suriye siyaseti nedeniyle, ikinci kez benzer bir durumla karşılaşmayız.
Kaynak: HalukOzdalga.com