Trump, Amerikan istihbaratının hazırladığı raporu sümen altı etmişti; fakat parti içi baskılar sonucu Biden, o raporu açıklamak zorunda kaldı.
Söz konusu rapor, zanlı olarak doğrudan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı işaret ediyor.
Şimdi gelin geriye birkaç adım atalım, büyük resmi görmeye çalışalım.
Bir tarafta, Amerikan başkanlarını deviren Washington Post gazetesi var. Liberal demokratların Kabe’si konumunda...
Bu medya kurumuna son yıllarda farklı bir boyut daha eklendi. Dijital devrim sonucu dünyanın en zengin insanlarından biri olmayı başaran, yeni çağın sembolü Jeff Bezos gazetenin yeni sahibi oldu.
Suud Kralı, yaşı itibarıyla idareyi oğluna devretmiş. Veliaht Prens de gençliğinin verdiği testosteronlu turbo şarj ile büyük işlere kalkışmış durumda.
Yönetim şekli 'şeriat' olan ülkede bir dizi reform hareketine girişiliyor ve kadınlara yeni haklar tanıyor.
Prens Selman'ın cebindeki yol haritası detaylıca planlanmış. Planın çıpası: İsrail’le barış!
Dedikodusu çıktı ama yalanlanmadı.
Selman, göreve başlamadan önce gizlice İsrail'i ziyaret etti ve el sıkıştı. Ki, aradan bir yıl geçmeden barışın meyvelerini gördük.
Arap dünyasında S. Arabistan'ın “decoy = oyuncak modeli” BAE İsrai’li resmen tanıdı ve ekonomik ilişkilerini normalleştirdi.
Mısır'da darbeyle başa gelen General Sisi zaten Amerika’nın adamı olduğu için gelinen son durum İsrail için büyük bir diplomatik başarıdır.
Biliyorum, özellikle I. Dünya Savaşı'nda yaşananlardan sonra Türkiye’de, Çöl Arapları konusunda önyargılar fazla müspet değil.
Fakat emin olun! Selman’nın en önemli diplomatik post olan Washington’a büyükelçi olarak atadığı 35 yaşlarındaki genç kadını görseniz, Suudların ne kadar sofistike bir plan içinde olduğunu anlarsınız.
Genç diplomatta eğitim küresel, lisan fevkalade, karizma 10 numara. Koluna girip konuştuğu ortalama yaşı 80 olan Amerikan senatörlerine, gel de Suudi Arabistan'ın Bedevilerden müteşekkil bir cemaat olduğunu anlat bakalım.
Arka planda birkaç değişik çark daha dönüyor. Onlara da bir bakalım ve esas konumuza dönelim.
Ne oldu da Suudi’ler binlerce yıl öncesine geri gidip Hz. İbrahim’e dayanan Yahudi- Arap akrabalığını hatırladılar?
Cevap kısa ve basit: İran'ın nükleer gücü!
Diğer tarafta Türkiye ve Erdoğan hem bölgesel güç hem de Sünni İslam dünyasının lideri olma konumunda. Kısacası Erdoğan’la Selman arasında adı konmamış zımni bir rekabet var.
Bütün bu olaylar arka planda fokurdarken...
Biden'in başkanlığı devralması ile iş başına gelen ekip de liberal demokrasi konusunda oldukça iddialı.
Donald Trump’ın demokratik olmadığını ispat etmek istercesine, Amerika'nın dünyanın gidişatına aktif biçimde karışmasına taraftarlar.
Ekibin hedef tahtasında bazı dünya liderleri var. Erdoğan da o liderlerden biri.
Biden'in yönetiminde/şürekasında Musevi kökenli Amerikalıların özgül ağırlığı fazla.
Erdoğan - Salman çekişmesinde de tercihleri belli.
Kaldı ki geleneksel Türk dostu(!) Rum ve Ermeni lobisine bir de FETÖ diasporası katıldı.
Geçenlerde etrafta bir bildiri dolaşıyordu. NBA Basketbol oyuncusu (FETÖ'cü) Enes Kanter’in sponsorluğunu yaptığı, altına da onlarca Senatörün imza attığı o bildiri biraz fazla ağır oldu.
Biden'in işi zor!
Yönetimde oldukça önemli bir kısım, "Selman kasaptır ve cezalandırılmalıdır" diyor.
Biden da para gücü yüksek ve Washington’da ağırlığı olan Suudları karşısına almak istemiyor; çünkü İran’ı dengelemek zorunda.
Biden, "Suudi Arabistan müttefikimizdir" diyor.
Biden’in köklü bir Musevi aileden gelen Dışişleri Bakanı Antony Blinken de Türkiye’yi “sözde müttefik” olarak tanımlıyor.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Biden, hem İran'ı hem Türkiye'yi hem de Suudlları karşısına alabilir mi?
Doğası itibarıyla yapısal olarak geniş koalisyon içeren sol kanattaki partilerde yaşandığı gibi parti içi baskılar sonucu Selman’a yaptırım getirebilir mi?
Yoksa Arena’daki tribünleri tatmin etmek için (Ne de olsa Amerikan Başkanları çağdaş Roma İmparatoru ya!) Erdoğan’ı aslanların önüne atabilir mi?
Yoksa "Ben esas meseleye konsantre olayım. İmparatorluğu tehdit eden barbarlara yöneleyim" diyerek, İran’a sefer mi düzenler?
Değerli okur, bugünlerde tüm ülkeler Kovid’e odaklanmış ve ekonomilerini kurtarma peşinde...
Sizleri uyarırım, aşılar yaygınlaşıp hayat normale dönünce, çarklar da dönmeye başlayacak.
Ve Doğu Akdeniz'de son tango başlayacak.
">
Trump, Amerikan istihbaratının hazırladığı raporu sümen altı etmişti; fakat parti içi baskılar sonucu Biden, o raporu açıklamak zorunda kaldı.
Söz konusu rapor, zanlı olarak doğrudan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı işaret ediyor.
Şimdi gelin geriye birkaç adım atalım, büyük resmi görmeye çalışalım.
Bir tarafta, Amerikan başkanlarını deviren Washington Post gazetesi var. Liberal demokratların Kabe’si konumunda...
Bu medya kurumuna son yıllarda farklı bir boyut daha eklendi. Dijital devrim sonucu dünyanın en zengin insanlarından biri olmayı başaran, yeni çağın sembolü Jeff Bezos gazetenin yeni sahibi oldu.
Suud Kralı, yaşı itibarıyla idareyi oğluna devretmiş. Veliaht Prens de gençliğinin verdiği testosteronlu turbo şarj ile büyük işlere kalkışmış durumda.
Yönetim şekli 'şeriat' olan ülkede bir dizi reform hareketine girişiliyor ve kadınlara yeni haklar tanıyor.
Prens Selman'ın cebindeki yol haritası detaylıca planlanmış. Planın çıpası: İsrail’le barış!
Dedikodusu çıktı ama yalanlanmadı.
Selman, göreve başlamadan önce gizlice İsrail'i ziyaret etti ve el sıkıştı. Ki, aradan bir yıl geçmeden barışın meyvelerini gördük.
Arap dünyasında S. Arabistan'ın “decoy = oyuncak modeli” BAE İsrai’li resmen tanıdı ve ekonomik ilişkilerini normalleştirdi.
Mısır'da darbeyle başa gelen General Sisi zaten Amerika’nın adamı olduğu için gelinen son durum İsrail için büyük bir diplomatik başarıdır.
Biliyorum, özellikle I. Dünya Savaşı'nda yaşananlardan sonra Türkiye’de, Çöl Arapları konusunda önyargılar fazla müspet değil.
Fakat emin olun! Selman’nın en önemli diplomatik post olan Washington’a büyükelçi olarak atadığı 35 yaşlarındaki genç kadını görseniz, Suudların ne kadar sofistike bir plan içinde olduğunu anlarsınız.
Genç diplomatta eğitim küresel, lisan fevkalade, karizma 10 numara. Koluna girip konuştuğu ortalama yaşı 80 olan Amerikan senatörlerine, gel de Suudi Arabistan'ın Bedevilerden müteşekkil bir cemaat olduğunu anlat bakalım.
Arka planda birkaç değişik çark daha dönüyor. Onlara da bir bakalım ve esas konumuza dönelim.
Ne oldu da Suudi’ler binlerce yıl öncesine geri gidip Hz. İbrahim’e dayanan Yahudi- Arap akrabalığını hatırladılar?
Cevap kısa ve basit: İran'ın nükleer gücü!
Diğer tarafta Türkiye ve Erdoğan hem bölgesel güç hem de Sünni İslam dünyasının lideri olma konumunda. Kısacası Erdoğan’la Selman arasında adı konmamış zımni bir rekabet var.
Bütün bu olaylar arka planda fokurdarken...
Biden'in başkanlığı devralması ile iş başına gelen ekip de liberal demokrasi konusunda oldukça iddialı.
Donald Trump’ın demokratik olmadığını ispat etmek istercesine, Amerika'nın dünyanın gidişatına aktif biçimde karışmasına taraftarlar.
Ekibin hedef tahtasında bazı dünya liderleri var. Erdoğan da o liderlerden biri.
Biden'in yönetiminde/şürekasında Musevi kökenli Amerikalıların özgül ağırlığı fazla.
Erdoğan - Salman çekişmesinde de tercihleri belli.
Kaldı ki geleneksel Türk dostu(!) Rum ve Ermeni lobisine bir de FETÖ diasporası katıldı.
Geçenlerde etrafta bir bildiri dolaşıyordu. NBA Basketbol oyuncusu (FETÖ'cü) Enes Kanter’in sponsorluğunu yaptığı, altına da onlarca Senatörün imza attığı o bildiri biraz fazla ağır oldu.
Biden'in işi zor!
Yönetimde oldukça önemli bir kısım, "Selman kasaptır ve cezalandırılmalıdır" diyor.
Biden da para gücü yüksek ve Washington’da ağırlığı olan Suudları karşısına almak istemiyor; çünkü İran’ı dengelemek zorunda.
Biden, "Suudi Arabistan müttefikimizdir" diyor.
Biden’in köklü bir Musevi aileden gelen Dışişleri Bakanı Antony Blinken de Türkiye’yi “sözde müttefik” olarak tanımlıyor.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Biden, hem İran'ı hem Türkiye'yi hem de Suudlları karşısına alabilir mi?
Doğası itibarıyla yapısal olarak geniş koalisyon içeren sol kanattaki partilerde yaşandığı gibi parti içi baskılar sonucu Selman’a yaptırım getirebilir mi?
Yoksa Arena’daki tribünleri tatmin etmek için (Ne de olsa Amerikan Başkanları çağdaş Roma İmparatoru ya!) Erdoğan’ı aslanların önüne atabilir mi?
Yoksa "Ben esas meseleye konsantre olayım. İmparatorluğu tehdit eden barbarlara yöneleyim" diyerek, İran’a sefer mi düzenler?
Değerli okur, bugünlerde tüm ülkeler Kovid’e odaklanmış ve ekonomilerini kurtarma peşinde...
Sizleri uyarırım, aşılar yaygınlaşıp hayat normale dönünce, çarklar da dönmeye başlayacak.
Ve Doğu Akdeniz'de son tango başlayacak.