Dünya, Japonya'da yaşanan Tsunami sonrası oluşabilecek nükleer felaket tehlikesi nedeniyle nükleer santrallerin geleceğini gözden geçirirken, Türkiye, Mersin’de temel atma hazırlığı yapıyor.
Tsunami teknolojinin beşiğini vurmuş, tüm dünya teyakkuz durumunda, Türkiye ise gönül rahatlığı içinde yatırımının dünya’da eşi benzeri olmayacağını söylüyor. Allah nasılsa biz Türkleri korur!
Nükleer konusundaki bu ısrar bana Türkiye’nin bölgede almaya çalıştığı rolün ne olduğunu düşündürüyor. Malum, İran’daki uranyum Türkiye’de depolanması için anlaşıldı. Kapalı kapılar ardında mutlaka anlaşmalar, planlar vardır, nükleer program bu anlaşmalar çerçevesinde yürütülüyordur. Ama merak ettiğim konu şu: Türkiye bölgenin nükleer lideri mi, yoksa nükleer çöplüğü mü olacak? Bilinmeyen denklemin merkezi sanırım bu sorunun cevabında gizli!
Nükleeri savunanların en büyük dayanağı gelişmiş ülkelerdeki nükleer santraller. Gelişmiş ülkeler nükleer enerji santrallerini yaklaşık 40 yıldır kullanıyorlar ama dünya değişti, teknoloji gelişti. Artık farklı kaynaklardan enerji sağlanabilir. Üstelik masrafsız ve tehlikesiz! Güvenli olmayan, pahalı bir yatırım olan ve rüzgar enerjileri gibi alternatifler denenmeden bu ısrar anlaşılır gibi değil! Japonya’nın acısı tüm fukara hayatlar için ders niteliğindedir.
Geri dönüşüm bilinci oluşturulamamış, atık pilleri bile depolamaktan aciz bir yurttaş kitlemiz var.
Katı çöp depolama alanları şehrin içinde kalmış, kimisi zaman zaman patlayan, kokan, Radyoaktif maddeleri çöpe atan ve bunu bile depolayamayan, bir ülke olduğumuzu unutmayalım.
Japonya böylesi bir felaket karşısında çaresiz kalmışken yarım yamalak teknolojimiz ile afete dur diyemeyiz. Daha Körfez depreminin yarasını saramadık. Deprem uyarı sistemini hayata geçiremedik. Dünya’ya örnek olacak tesisi yapacakmışız! Geçiniz!
Neresinden bakarsanız bakın Türkiye japonya’ya göre geri bir ülkedir. Türkiye depreme karşı önlem konusunda Japonya’nın eline su bile dökemez. Hiç düşündünüz mü, depreme en hazırlıklı ülke olan Japonya bu kadar sarsılmışken, Türkiye gibi her şeyi “sallama” olan bir ülke “sallandığında” nükleer santral nasıl bir tehlike oluşturacak! Bırakın depremi, Tsunami’yi.
Kimse Japonya’daki acıyı ve felaketi hafife almasın. Japonya’nın yaşadığı kâbusu görmezlikten gelmek ne kadar feci bir güvenlik riski oluşturduğunu görememek tam anlamıyla bir gaflettir.
Karadeniz'de yaşayan yurttaşlar yıllardır çırpınıyor... Daha Çernobil hatırası kanserli hücreleri temizleyemedi tıp bilimi! Hastane kayıtlarında grip vakasından daha çok kanser vakası!
Çernobil ile trajedi ekildi İnsanoğlu’nun hayatına. Mersin ile korkulara korku eklenecek!
Japonya'nın yaşadığı felaket Körfez depreminin 35 katı büyüklüğünde... "Beklenen" deprem ise Körfez depreminden çok daha büyük olacağı yıllardır söyleniyor. Nasıl bir felaketin bizi beklediğini telaffuz etmeyi bırakın, düşünmek bile acı verici. Ve Türkiye misafirperver bir ev sahibi gibi körfez depremini beklemekte... Üstelik yıllardır laf dışında hiçbir somut adım atmadan, çare düşünmeden! Hangi teknolojiye, hangi zihniyete güvenebiliriz ki!
Deprem ve Tsunami yaşayan Japonya halkı acı içinde. Ağlıyor. Görmeli ve hissetmeliyiz. Bu acılardan bir ders çıkarmalıyız. Tamam, bilimsel olarak tehlikenin boyutunu göremeyecek kadar aciziz, ama acının tarifi ülkeden ülkeye değişir mi? Bunu da mı anlayamıyoruz?
Ekranlarımızın başında Japonya’da yaşananları dehşet içinde seyrederken, gaflet uykusundan uyanmak zorunda olduğumuzu görmeliyiz artık.
Nükleer ile ilgili diğer yazılar.
Nükleer'de büyük çelişki
Akla zarar bir komplo teorisi
Mersin nükleer çöplük olmasın
Mersin için kader günü bugün
www.twitter.com/yolagiden
">
Dünya, Japonya'da yaşanan Tsunami sonrası oluşabilecek nükleer felaket tehlikesi nedeniyle nükleer santrallerin geleceğini gözden geçirirken, Türkiye, Mersin’de temel atma hazırlığı yapıyor.
Tsunami teknolojinin beşiğini vurmuş, tüm dünya teyakkuz durumunda, Türkiye ise gönül rahatlığı içinde yatırımının dünya’da eşi benzeri olmayacağını söylüyor. Allah nasılsa biz Türkleri korur!
Nükleer konusundaki bu ısrar bana Türkiye’nin bölgede almaya çalıştığı rolün ne olduğunu düşündürüyor. Malum, İran’daki uranyum Türkiye’de depolanması için anlaşıldı. Kapalı kapılar ardında mutlaka anlaşmalar, planlar vardır, nükleer program bu anlaşmalar çerçevesinde yürütülüyordur. Ama merak ettiğim konu şu: Türkiye bölgenin nükleer lideri mi, yoksa nükleer çöplüğü mü olacak? Bilinmeyen denklemin merkezi sanırım bu sorunun cevabında gizli!
Nükleeri savunanların en büyük dayanağı gelişmiş ülkelerdeki nükleer santraller. Gelişmiş ülkeler nükleer enerji santrallerini yaklaşık 40 yıldır kullanıyorlar ama dünya değişti, teknoloji gelişti. Artık farklı kaynaklardan enerji sağlanabilir. Üstelik masrafsız ve tehlikesiz! Güvenli olmayan, pahalı bir yatırım olan ve rüzgar enerjileri gibi alternatifler denenmeden bu ısrar anlaşılır gibi değil! Japonya’nın acısı tüm fukara hayatlar için ders niteliğindedir.
Geri dönüşüm bilinci oluşturulamamış, atık pilleri bile depolamaktan aciz bir yurttaş kitlemiz var.
Katı çöp depolama alanları şehrin içinde kalmış, kimisi zaman zaman patlayan, kokan, Radyoaktif maddeleri çöpe atan ve bunu bile depolayamayan, bir ülke olduğumuzu unutmayalım.
Japonya böylesi bir felaket karşısında çaresiz kalmışken yarım yamalak teknolojimiz ile afete dur diyemeyiz. Daha Körfez depreminin yarasını saramadık. Deprem uyarı sistemini hayata geçiremedik. Dünya’ya örnek olacak tesisi yapacakmışız! Geçiniz!
Neresinden bakarsanız bakın Türkiye japonya’ya göre geri bir ülkedir. Türkiye depreme karşı önlem konusunda Japonya’nın eline su bile dökemez. Hiç düşündünüz mü, depreme en hazırlıklı ülke olan Japonya bu kadar sarsılmışken, Türkiye gibi her şeyi “sallama” olan bir ülke “sallandığında” nükleer santral nasıl bir tehlike oluşturacak! Bırakın depremi, Tsunami’yi.
Kimse Japonya’daki acıyı ve felaketi hafife almasın. Japonya’nın yaşadığı kâbusu görmezlikten gelmek ne kadar feci bir güvenlik riski oluşturduğunu görememek tam anlamıyla bir gaflettir.
Karadeniz'de yaşayan yurttaşlar yıllardır çırpınıyor... Daha Çernobil hatırası kanserli hücreleri temizleyemedi tıp bilimi! Hastane kayıtlarında grip vakasından daha çok kanser vakası!
Çernobil ile trajedi ekildi İnsanoğlu’nun hayatına. Mersin ile korkulara korku eklenecek!
Japonya'nın yaşadığı felaket Körfez depreminin 35 katı büyüklüğünde... "Beklenen" deprem ise Körfez depreminden çok daha büyük olacağı yıllardır söyleniyor. Nasıl bir felaketin bizi beklediğini telaffuz etmeyi bırakın, düşünmek bile acı verici. Ve Türkiye misafirperver bir ev sahibi gibi körfez depremini beklemekte... Üstelik yıllardır laf dışında hiçbir somut adım atmadan, çare düşünmeden! Hangi teknolojiye, hangi zihniyete güvenebiliriz ki!
Deprem ve Tsunami yaşayan Japonya halkı acı içinde. Ağlıyor. Görmeli ve hissetmeliyiz. Bu acılardan bir ders çıkarmalıyız. Tamam, bilimsel olarak tehlikenin boyutunu göremeyecek kadar aciziz, ama acının tarifi ülkeden ülkeye değişir mi? Bunu da mı anlayamıyoruz?
Ekranlarımızın başında Japonya’da yaşananları dehşet içinde seyrederken, gaflet uykusundan uyanmak zorunda olduğumuzu görmeliyiz artık.
Nükleer ile ilgili diğer yazılar.
Nükleer'de büyük çelişki
Akla zarar bir komplo teorisi
Mersin nükleer çöplük olmasın
Mersin için kader günü bugün
www.twitter.com/yolagiden