Deniz Baykal’ ın kaset iddiası daha uzun zaman gündemi meşgul edeceğe benziyor.
Tabii sosyal paylaşım sitesi Facebook’ ta da, bu konuyla ilgili gündem takip ediliyor ve Baykal tekrar partinin başına dönsün grupları açılıyor. Kişisel olarak, ben de bu gruba katıldım, ne kadar önemi var ya da yok, onu bilmem, herkes kadar olabilir.
Bir editör arkadaşım da, CHP içinden hangi ismin, partinin genel başkanı olması açısından iyi olacağını sormuş.
Aslında şu sıralarda, en çok konuşulan ve düşünülen güncel bir soru hoşuma gitti.
Orada da aynen şöyle yanıtladım; Bence artık CHP yeni bir liderle yoluna devam edebilir, değişim ve taze kanlar, her oluşuma iyi gelebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu, halka güven veren ve popülaritesi de yerinde olan bir lider olabilir.
Hatta bence keşke Uğur Dündar olsa…
Ya da bir vakit genel başkanlığa aday olan, genç ve başarılı iş adamları vardı, onlar da olabilir.
Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta; böyle özel hayata ilişkin bir olaydan dolayı, bir parti liderinin siyasi yaşamının bitirilmek istenmesine karşı verilen tepkidir.
Yani bu gün Yunanistan seyahati öncesi, Başbakanımızın yaptığı basın toplantısında, dediği gibi; ‘Biz kim olursa olsun evli insanların, eşlerini aldatmasını mağduriyet olarak görmeyiz, bu toplumsal çöküşün başlangıcıdır.’ Açıklamasına bir tepki olmalıdır.
Bu ayrı bir konudur, ama insanların gizlice özel hayatlarının kameraya alınıp, kamuoyuna sunulması başka bir olay ve yanlışlıktır.
Bunun haklı sebebi olmamalı.
Diğer konu aldatma konusu varsa bile, bu insanların kendilerini, ailelerini ilgilendirir.
İki birbirine çok yakın gibi görünen konuyu birbirine karıştırmamak lazım.
Hele hele bunu siyasi malzeme haline getirmeye, sebep olmamalı.
Kaldı ki, bazı İslamiyeti bir devlet yönetim şekli olarak benimsemiş ülkelerde, bu tip konular taşlanmaya kadar giden bir yol izler.
O zaman insanın aklına onların yaptıkları uygulamalar için bu da mı meşru ve dine uygun diye gelir.
Bu hassas çizgilere dikkat etmek gerekir.
İnsanların inançları, adetleri, örfleri toplumun kendisine yönlendirdiği gibi değil, kendi bireysel inanışları doğrultusundadır.
Kimse toplumu alet ederek, bu bizim toplumsal yapımızı anlatır diye genelleme yapmamalıdır.
Herkes bu konularda şahsı adına açıklama yapmalıdır.
Medeni ve demokrat bakış açısı bunu gerektirir diye düşünüyorum.
Ayrıca laiklik dediğimiz bakış açısı da bunu anlatır ve bu kavram karmaşasına sebebiyet vermemesi için, bundan 100 yıl kadar önce insanları vicdanları ve dinsel tercihleri arasında serbest bırakmıştır.
İsteyen istediği gibi düşünür, kendi görüşünü de bunun doğrusu budur diye ortaya koyamaz, herkesin doğrusu kendinedir çünkü.
O zaman herkes ağzına geleni uygun ya da uygunsuz söyler, mesela bu açıklamalarla ilgili bir vatandaşımız, şöyle bir yorum yapmış; o zaman Başbakan, parti içindeki üç eşli AKP’ liler için ne diyor, onlar toplum yapısına uygun muymuş? Diye soruyor.
Ben böyle insanlar var mı AKP içinde hakikaten bilmiyorum.
Çünkü insanların özel hayatları ve dinsel inançları ile ilgilenmiyorum.
Doğruysa gerçekten bu soruyu sormak lazım tabii.
Bu tarz konuşmaları sevmiyorum.
O zaman düzey değişiyor, konuşma çirkin bir üsluba doğru gidiyor.
İşin buralara gelmemesi lazım.
Eleştirenler, diyorlar ki; Baykal, bu kaseti yalanlamadı ki...
Yani yalanlasa ve kaset olayı doğru olsa acaba yalanladı diye inanılacak mı?
Bir çok insan, böyle ilişkiler yaşıyor ve yalanlıyor ya da ortaya çıkartmıyor ama biz biliyoruz ki, öyle değil.
Yalanladığı şey doğru aslında ama yalanladı diye, tamam yalanladı, aklandı.
Böyle bir şey yok.
Biraz objektif olmak lazım.
Böyle özel konuları da siyasete karıştırmamak lazım.
">
Deniz Baykal’ ın kaset iddiası daha uzun zaman gündemi meşgul edeceğe benziyor.
Tabii sosyal paylaşım sitesi Facebook’ ta da, bu konuyla ilgili gündem takip ediliyor ve Baykal tekrar partinin başına dönsün grupları açılıyor. Kişisel olarak, ben de bu gruba katıldım, ne kadar önemi var ya da yok, onu bilmem, herkes kadar olabilir.
Bir editör arkadaşım da, CHP içinden hangi ismin, partinin genel başkanı olması açısından iyi olacağını sormuş.
Aslında şu sıralarda, en çok konuşulan ve düşünülen güncel bir soru hoşuma gitti.
Orada da aynen şöyle yanıtladım; Bence artık CHP yeni bir liderle yoluna devam edebilir, değişim ve taze kanlar, her oluşuma iyi gelebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu, halka güven veren ve popülaritesi de yerinde olan bir lider olabilir.
Hatta bence keşke Uğur Dündar olsa…
Ya da bir vakit genel başkanlığa aday olan, genç ve başarılı iş adamları vardı, onlar da olabilir.
Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta; böyle özel hayata ilişkin bir olaydan dolayı, bir parti liderinin siyasi yaşamının bitirilmek istenmesine karşı verilen tepkidir.
Yani bu gün Yunanistan seyahati öncesi, Başbakanımızın yaptığı basın toplantısında, dediği gibi; ‘Biz kim olursa olsun evli insanların, eşlerini aldatmasını mağduriyet olarak görmeyiz, bu toplumsal çöküşün başlangıcıdır.’ Açıklamasına bir tepki olmalıdır.
Bu ayrı bir konudur, ama insanların gizlice özel hayatlarının kameraya alınıp, kamuoyuna sunulması başka bir olay ve yanlışlıktır.
Bunun haklı sebebi olmamalı.
Diğer konu aldatma konusu varsa bile, bu insanların kendilerini, ailelerini ilgilendirir.
İki birbirine çok yakın gibi görünen konuyu birbirine karıştırmamak lazım.
Hele hele bunu siyasi malzeme haline getirmeye, sebep olmamalı.
Kaldı ki, bazı İslamiyeti bir devlet yönetim şekli olarak benimsemiş ülkelerde, bu tip konular taşlanmaya kadar giden bir yol izler.
O zaman insanın aklına onların yaptıkları uygulamalar için bu da mı meşru ve dine uygun diye gelir.
Bu hassas çizgilere dikkat etmek gerekir.
İnsanların inançları, adetleri, örfleri toplumun kendisine yönlendirdiği gibi değil, kendi bireysel inanışları doğrultusundadır.
Kimse toplumu alet ederek, bu bizim toplumsal yapımızı anlatır diye genelleme yapmamalıdır.
Herkes bu konularda şahsı adına açıklama yapmalıdır.
Medeni ve demokrat bakış açısı bunu gerektirir diye düşünüyorum.
Ayrıca laiklik dediğimiz bakış açısı da bunu anlatır ve bu kavram karmaşasına sebebiyet vermemesi için, bundan 100 yıl kadar önce insanları vicdanları ve dinsel tercihleri arasında serbest bırakmıştır.
İsteyen istediği gibi düşünür, kendi görüşünü de bunun doğrusu budur diye ortaya koyamaz, herkesin doğrusu kendinedir çünkü.
O zaman herkes ağzına geleni uygun ya da uygunsuz söyler, mesela bu açıklamalarla ilgili bir vatandaşımız, şöyle bir yorum yapmış; o zaman Başbakan, parti içindeki üç eşli AKP’ liler için ne diyor, onlar toplum yapısına uygun muymuş? Diye soruyor.
Ben böyle insanlar var mı AKP içinde hakikaten bilmiyorum.
Çünkü insanların özel hayatları ve dinsel inançları ile ilgilenmiyorum.
Doğruysa gerçekten bu soruyu sormak lazım tabii.
Bu tarz konuşmaları sevmiyorum.
O zaman düzey değişiyor, konuşma çirkin bir üsluba doğru gidiyor.
İşin buralara gelmemesi lazım.
Eleştirenler, diyorlar ki; Baykal, bu kaseti yalanlamadı ki...
Yani yalanlasa ve kaset olayı doğru olsa acaba yalanladı diye inanılacak mı?
Bir çok insan, böyle ilişkiler yaşıyor ve yalanlıyor ya da ortaya çıkartmıyor ama biz biliyoruz ki, öyle değil.
Yalanladığı şey doğru aslında ama yalanladı diye, tamam yalanladı, aklandı.
Böyle bir şey yok.
Biraz objektif olmak lazım.
Böyle özel konuları da siyasete karıştırmamak lazım.