Biz yazılarımızı yazarken bazen konu çok olduğundan tıkanır yazamayız, bazen de sözün bittiği yerlerde takılırız. Aslında zor dönemeçlerden geçiyor, çok laf etmek istiyor ama sözün bittiği yerlerde dolaşıyoruz. O yüzden;
Başka bir şeyden bahsedeceğim bu gün; Zekeriya Beyaz hoca’ dan ve Ulusal Kanal’ da ki programından…
Oldum olası Beyaz Hoca’ yı çok sempatik bulmuşumdur. Aynı zamanda zeki, vicdanlı, ve doğruları söyleyen bir ilahiyatçı olarak düşünürüm.
Tam anlamıyla her sözüne katılırım diyemem ama aklın yolu bir olan her insanın buluştuğu gibi ortak noktalarda buluştuğumuz oluyor .
Ulusal Kanal’ ın bilindik ve sabit bir çizgisi var herkesçe malum. İşçiden, memurdan, ezilen kalabalıklardan yana…
Orada programlara konuk olarak çıkan ya da program yapan isimlere baktığımızda çok düzgün isimler görüyoruz. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ dan, Hakan Bayrakçı’ ya, Zekeriya Beyaz Hoca’ dan, Ahmet Ercan’ a kadar pek çok akademisyen bu kanalı tercih ediyor. Diğer kanallarda da çok fazla görmüyoruz onları.
Ortak noktaları belki de iktidarın yanlışlarını görüp bunları dile getirmeleri. Tabii ki hakaret etmeden, düşünce özgürlüğü çerçevesinde…
Beyaz Hoca ise bir fenomen. İlk defa izledim Ulusal Kanal’ da….
Ben bu kadar heyecanlı, kendisini paralayan, bir konferanstan diğerine koşarken sesi kısılmış ama bir de üzerine programa çıkıp orada da kendisini düşünmeden konuşan bir insan görmedim. O kadar çok bağırarak konuşuyor ki; stüdyoda bir oksijen tüpü olsa da arada koklasa diye düşünüyorum…Şaka bir yana;
Ne söylediğinin çok da önemi yok öylesine samimi ki söylemlerinde, o kadar içinden geldiği gibi hesapsız kitapsız konuşuyor ki. İnsan kendini düşünmekten alamıyor niye böyle duygusal insanlar siyasetin içinde değil de, organize, planlı programlı konuşan ve düşünen insanlar siyasetçi oluyor diye….
Akıllı olmak, kontrollü olmak kuşkusuz meziyet ama böyle içten ve doğal olmak da meziyet değil mi?
Bence böylesi çok daha değerli. Beyaz hoca duyduğuma göre Bayrampaşa civarlarında mütevazi bir evde oturuyormuş. Sade eşyalarla döşenmiş ama bolca kitabın olduğu bir yermiş. Yani bu bir ölçü değil ama günümüzde moda olan Ilımlı İslam modelinde gördüğümüz; lüks arabalar, lüks evlerde yaşayan, marka giyen tesettürlü hanımların olduğu modelden çok uzak.
Tam da Akp’ den önce , bizim çocukluğumuzda yaşanan İslam’ ın sadelik ve gösterişten uzak olduğu daha konservatif ve içimizde yaşandığı dönemlerdeki Müslümanlığı benimsemiş bir tarzı var….
Yine şimdilerde demode olan ulusalcı bir çizgiye sahip. Yani ülkede üretimin yavaşladığından, devlete ait fabrikaların özelleştirildiğinden, büyük alışveriş merkezlerinin açılmasıyla gelen tüketim çılgınlığından, Avrupa Birliği’ ne girme hayalleri, A.B. D, NATO müttefikliğinin yanlışlarından bahsediyor.
Belki okurken size de bu düşünceler çok demode gelebilir. Hepsine katılmak zorunda değilsiniz ama bana çok samimi geldiğini söylemeliyim.
Yayında bir soru geliyor Beyaz Hoca’ ya diyor ki bir izleyici; İkiniz de İslam’ a inanıyorsunuz ama neden tavır olarak Başbakan ile sizin aranızda niye çok bariz farklar var?
Beyaz Hoca buna da hazır cevaplığı ile güzel bir yanıt veriyor; Ben İlahiyat Fakültesi’ ni bitirdim, tüm dinler tarihini inceledim. Başbakan ise İmam Hatip mezunu. İmam Hatip’ ler İlahiyat Fakülteleri’ nin alt yapısını hazırlar diyor.
Çok hoş bir cevap, gerçi bu gün dini arkasına alan herkes, köklü bir dini eğitimi olsun olmasın dine yeni bir bakış, yeni bir anlayış getiriyor.
Bunun için de, çok hanımlı imam nikahlı eşlere sahip beylerden, küçük yaşta gelin olmuş kızlardan, tuhaf tuhaf adetlere kadar kafasına göre dini yorumlayıp bayağı bir şirazeden çıkan, kafasına göre İslam’ ı anlatan o kadar çok grup ve insan var ki….
Onların içinde Zekeriya Beyaz hoca adı gibi gerçekten pırıl pırıl parlıyor….
">
Biz yazılarımızı yazarken bazen konu çok olduğundan tıkanır yazamayız, bazen de sözün bittiği yerlerde takılırız. Aslında zor dönemeçlerden geçiyor, çok laf etmek istiyor ama sözün bittiği yerlerde dolaşıyoruz. O yüzden;
Başka bir şeyden bahsedeceğim bu gün; Zekeriya Beyaz hoca’ dan ve Ulusal Kanal’ da ki programından…
Oldum olası Beyaz Hoca’ yı çok sempatik bulmuşumdur. Aynı zamanda zeki, vicdanlı, ve doğruları söyleyen bir ilahiyatçı olarak düşünürüm.
Tam anlamıyla her sözüne katılırım diyemem ama aklın yolu bir olan her insanın buluştuğu gibi ortak noktalarda buluştuğumuz oluyor .
Ulusal Kanal’ ın bilindik ve sabit bir çizgisi var herkesçe malum. İşçiden, memurdan, ezilen kalabalıklardan yana…
Orada programlara konuk olarak çıkan ya da program yapan isimlere baktığımızda çok düzgün isimler görüyoruz. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ dan, Hakan Bayrakçı’ ya, Zekeriya Beyaz Hoca’ dan, Ahmet Ercan’ a kadar pek çok akademisyen bu kanalı tercih ediyor. Diğer kanallarda da çok fazla görmüyoruz onları.
Ortak noktaları belki de iktidarın yanlışlarını görüp bunları dile getirmeleri. Tabii ki hakaret etmeden, düşünce özgürlüğü çerçevesinde…
Beyaz Hoca ise bir fenomen. İlk defa izledim Ulusal Kanal’ da….
Ben bu kadar heyecanlı, kendisini paralayan, bir konferanstan diğerine koşarken sesi kısılmış ama bir de üzerine programa çıkıp orada da kendisini düşünmeden konuşan bir insan görmedim. O kadar çok bağırarak konuşuyor ki; stüdyoda bir oksijen tüpü olsa da arada koklasa diye düşünüyorum…Şaka bir yana;
Ne söylediğinin çok da önemi yok öylesine samimi ki söylemlerinde, o kadar içinden geldiği gibi hesapsız kitapsız konuşuyor ki. İnsan kendini düşünmekten alamıyor niye böyle duygusal insanlar siyasetin içinde değil de, organize, planlı programlı konuşan ve düşünen insanlar siyasetçi oluyor diye….
Akıllı olmak, kontrollü olmak kuşkusuz meziyet ama böyle içten ve doğal olmak da meziyet değil mi?
Bence böylesi çok daha değerli. Beyaz hoca duyduğuma göre Bayrampaşa civarlarında mütevazi bir evde oturuyormuş. Sade eşyalarla döşenmiş ama bolca kitabın olduğu bir yermiş. Yani bu bir ölçü değil ama günümüzde moda olan Ilımlı İslam modelinde gördüğümüz; lüks arabalar, lüks evlerde yaşayan, marka giyen tesettürlü hanımların olduğu modelden çok uzak.
Tam da Akp’ den önce , bizim çocukluğumuzda yaşanan İslam’ ın sadelik ve gösterişten uzak olduğu daha konservatif ve içimizde yaşandığı dönemlerdeki Müslümanlığı benimsemiş bir tarzı var….
Yine şimdilerde demode olan ulusalcı bir çizgiye sahip. Yani ülkede üretimin yavaşladığından, devlete ait fabrikaların özelleştirildiğinden, büyük alışveriş merkezlerinin açılmasıyla gelen tüketim çılgınlığından, Avrupa Birliği’ ne girme hayalleri, A.B. D, NATO müttefikliğinin yanlışlarından bahsediyor.
Belki okurken size de bu düşünceler çok demode gelebilir. Hepsine katılmak zorunda değilsiniz ama bana çok samimi geldiğini söylemeliyim.
Yayında bir soru geliyor Beyaz Hoca’ ya diyor ki bir izleyici; İkiniz de İslam’ a inanıyorsunuz ama neden tavır olarak Başbakan ile sizin aranızda niye çok bariz farklar var?
Beyaz Hoca buna da hazır cevaplığı ile güzel bir yanıt veriyor; Ben İlahiyat Fakültesi’ ni bitirdim, tüm dinler tarihini inceledim. Başbakan ise İmam Hatip mezunu. İmam Hatip’ ler İlahiyat Fakülteleri’ nin alt yapısını hazırlar diyor.
Çok hoş bir cevap, gerçi bu gün dini arkasına alan herkes, köklü bir dini eğitimi olsun olmasın dine yeni bir bakış, yeni bir anlayış getiriyor.
Bunun için de, çok hanımlı imam nikahlı eşlere sahip beylerden, küçük yaşta gelin olmuş kızlardan, tuhaf tuhaf adetlere kadar kafasına göre dini yorumlayıp bayağı bir şirazeden çıkan, kafasına göre İslam’ ı anlatan o kadar çok grup ve insan var ki….
Onların içinde Zekeriya Beyaz hoca adı gibi gerçekten pırıl pırıl parlıyor….