Başıboş köpek sorunu ortak akıl ve işbirliği ile çözülmeli

Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Levent Küçük yazdı: Başıboş köpek sorunu ortak akıl ve işbirliği ile çözülmeli

Levent Küçük levent80@gmail.com

Küçüklüğüm Osmaniye’de bahçeli tek katlı bir evde geçti. Rahmetli Babam, köpekleri çok severdi, evimizde mutlaka köpek beslerdik. Rahmetli Annem ise, çok titiz bir kadındı, etrafı kirletiyorlar diye evde köpek istemezdi.Babanın eve getirdiği yavru köpekleri başkalarına verir, sonra da bahçeden kaçmış derdi.

Köpeklerimiz için bahçemizin bir köşesinde kulübeleri bulunur, evimizdeki artık yemekler ile beslerdik. Bizlerle en uzun süre yaşayan köpeklerimiz beyaz renkli“Pamuk” ve “Panter” isimli kurt köpeğimizdi.

Babamların bir Yaz akşamı Komşumuz Rahmetli Veli Okur’lara (Veli Okur’un Konağı’na) yaptıkları aile ziyareti sonrası, vedalaşmak üzere ayağa kalktıklarında, Babanın oturduğu kanepenin altından Pamuk çıkıvermiş. Osmaniye’nin çok sıcak Yaz akşamlarında kapı ve pencereler açık olduğundan, Pamuk’un misafir evine nasıl girdiğinden ve o saate kadar kanepenin altında nasıl kaldığından hiç kimsenin haberi olmamış. Pamuk’un evden çıktığını gören Ev Sahibi Rahmetli Veli Okur, şaşkınlığını belirterek “Aaaacayip Tahir Bey” deyivermiş.

Yine o yıllarda, Halamların portakal bahçesi içindeki evlerinde mutlaka köpekleri olurdu. Halamlara her gidişimde, bahçeye girmekte zorluk çekerdim. Çünkü, Joe isimli siyah köpekleri ile hiç anlaşamazdım. Joe ne zaman beni görse havlar, bahçeye sokmak istemezdi.

O yıllarda köpekler, sevginin yanı sıra hırsızlık girişimlerine karşı evlerin bahçelerin güvenliği sağlamak amacıyla beslenirdi. Genelde, evlerin artık yemekleri ve kasaplardan alınan kemikler ile beslenen köpekler, o evin ve aile bireylerinin ayrılmaz bir parçası olurdu.

Yıllar itibariyle bahçeli evler yerlerini çok katlı binalara bırakınca, bahçelerde beslenen köpekler evlerin içine girip, sahiplenme amaçları ve beslenme biçimleri değişti. Köpek kuaförlerinden, köpek otellerine kadar uzanan bir ticari sektör bile oluştu. Sahipsiz köpeklerin şanslı olanları ise, barınaklarda yaşar hale geldiler.

Gündemde sahipsiz (Başıboş) köpeklere ilişkin yasal düzenleme tartışmaları olunca, köpeklere ilişkin hatırlarımı sizlerle paylaşarak, konuya ilişkin kişisel görüşlerimi aktarmak istedim.

Başıboş köpeklerin toplum için bir risk, bir tehdit haline geldiği, yaşanılan olumsuz olaylardan (Ölüm, yaralanma ve kuduz vakaları gibi) anlaşılıyor. Yaralanan veya yakınlarını kaybedenler açısından, daha hassas olmaktadır. Olayın bu boyuta ulaşması, elbette bazı tedbirleri zorunlu kılmaktadır.

Küçüklüğü köpeklerle, köpek sevgisi ile geçmiş bir kişi olarak, köpeklerin uyutulmasına elbette karşıyım. Bugün itibariyle bahçeli bir evde köpek beslemeyi çok isterim.

Ancak, insan hayatı ve sağlığı ile toplum güvenliğini sağlamanın her şeyden öncelikli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan, siyasi polemik konusu yapılmadan, kamu birimleri, yerel yönetimler, özel sektör ve STK’lar sorunun çözümü amacıyla, ortak akılla bir seferberlik ve koordinasyon içerisinde hareket ederek, köpeklerin kısırlaştırılması ve sahiplendirilmesine öncelik vermelidir. Uyutulma ise, kamu vicdanı ve toplum psikolojisi düşünülerek, en son çare olarak düşünülmelidir.

Ortak akıl ve işbirliği anlayışıyla, dünyadaki iyi uygulama örnekleri esas alınarak, sorunun çözülmesi gerektiği kanaatindeyim.

Saygılarımla.
Levent KÜÇÜK
Genel Başkan
Tüketiciler Derneği (TÜDER)

">

Küçüklüğüm Osmaniye’de bahçeli tek katlı bir evde geçti. Rahmetli Babam, köpekleri çok severdi, evimizde mutlaka köpek beslerdik. Rahmetli Annem ise, çok titiz bir kadındı, etrafı kirletiyorlar diye evde köpek istemezdi.Babanın eve getirdiği yavru köpekleri başkalarına verir, sonra da bahçeden kaçmış derdi.

Köpeklerimiz için bahçemizin bir köşesinde kulübeleri bulunur, evimizdeki artık yemekler ile beslerdik. Bizlerle en uzun süre yaşayan köpeklerimiz beyaz renkli“Pamuk” ve “Panter” isimli kurt köpeğimizdi.

Babamların bir Yaz akşamı Komşumuz Rahmetli Veli Okur’lara (Veli Okur’un Konağı’na) yaptıkları aile ziyareti sonrası, vedalaşmak üzere ayağa kalktıklarında, Babanın oturduğu kanepenin altından Pamuk çıkıvermiş. Osmaniye’nin çok sıcak Yaz akşamlarında kapı ve pencereler açık olduğundan, Pamuk’un misafir evine nasıl girdiğinden ve o saate kadar kanepenin altında nasıl kaldığından hiç kimsenin haberi olmamış. Pamuk’un evden çıktığını gören Ev Sahibi Rahmetli Veli Okur, şaşkınlığını belirterek “Aaaacayip Tahir Bey” deyivermiş.

Yine o yıllarda, Halamların portakal bahçesi içindeki evlerinde mutlaka köpekleri olurdu. Halamlara her gidişimde, bahçeye girmekte zorluk çekerdim. Çünkü, Joe isimli siyah köpekleri ile hiç anlaşamazdım. Joe ne zaman beni görse havlar, bahçeye sokmak istemezdi.

O yıllarda köpekler, sevginin yanı sıra hırsızlık girişimlerine karşı evlerin bahçelerin güvenliği sağlamak amacıyla beslenirdi. Genelde, evlerin artık yemekleri ve kasaplardan alınan kemikler ile beslenen köpekler, o evin ve aile bireylerinin ayrılmaz bir parçası olurdu.

Yıllar itibariyle bahçeli evler yerlerini çok katlı binalara bırakınca, bahçelerde beslenen köpekler evlerin içine girip, sahiplenme amaçları ve beslenme biçimleri değişti. Köpek kuaförlerinden, köpek otellerine kadar uzanan bir ticari sektör bile oluştu. Sahipsiz köpeklerin şanslı olanları ise, barınaklarda yaşar hale geldiler.

Gündemde sahipsiz (Başıboş) köpeklere ilişkin yasal düzenleme tartışmaları olunca, köpeklere ilişkin hatırlarımı sizlerle paylaşarak, konuya ilişkin kişisel görüşlerimi aktarmak istedim.

Başıboş köpeklerin toplum için bir risk, bir tehdit haline geldiği, yaşanılan olumsuz olaylardan (Ölüm, yaralanma ve kuduz vakaları gibi) anlaşılıyor. Yaralanan veya yakınlarını kaybedenler açısından, daha hassas olmaktadır. Olayın bu boyuta ulaşması, elbette bazı tedbirleri zorunlu kılmaktadır.

Küçüklüğü köpeklerle, köpek sevgisi ile geçmiş bir kişi olarak, köpeklerin uyutulmasına elbette karşıyım. Bugün itibariyle bahçeli bir evde köpek beslemeyi çok isterim.

Ancak, insan hayatı ve sağlığı ile toplum güvenliğini sağlamanın her şeyden öncelikli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan, siyasi polemik konusu yapılmadan, kamu birimleri, yerel yönetimler, özel sektör ve STK’lar sorunun çözümü amacıyla, ortak akılla bir seferberlik ve koordinasyon içerisinde hareket ederek, köpeklerin kısırlaştırılması ve sahiplendirilmesine öncelik vermelidir. Uyutulma ise, kamu vicdanı ve toplum psikolojisi düşünülerek, en son çare olarak düşünülmelidir.

Ortak akıl ve işbirliği anlayışıyla, dünyadaki iyi uygulama örnekleri esas alınarak, sorunun çözülmesi gerektiği kanaatindeyim.

Saygılarımla.
Levent KÜÇÜK
Genel Başkan
Tüketiciler Derneği (TÜDER)

Tüm yazılarını göster