Bir barış lafları almış başını gidiyor. Barış ne demek? Savaş mı vardı da, barıştan bahsediliyor? Savaş denince, iki aynı şiddette ve ağırlıkta gücün mücadelesinden bahsedilir.
Ya da aralarındaki dava neyse, onun yenişemeyişidir, savaşa iten neden.
Bu gün geldiğimiz noktada, benim gibi yazılar yazanlar, faşist, ırkçı, gibi, bir takım medya mensubunun, yıllanmış tecrübelerine bağlı olarak, bu kelimelerle ifade ediliyor maalesef..
Mesela bu gün bayağı bir yıllanmış köşe yazarı, yazısında; ‘şehit analarını da hoş görmeliyiz, barış güçlülerin işidir’ diyordu. Lafın bittiği yer, her halde burası olmalı dedim içimden..Şehit analarını hoş görme tavsiyesinde bulunuyor, hangi hakla acaba?
Yani milliyetçi yazarları bu sözlerle eleştiriyor ve demokrasi, insan hakları, barıştan ve medeniyetten bahsediyorlar. Sanki milliyetçi olmak, insanı bu kavramlardan uzaklaştırıyormuş gibi.. Adeta ironi yapar, alay eder gibi..
Bir taraftan da çok iyi oluyor, herkes, eteğindeki taşları dökmüş oluyor.
İnsanlar da kimin nasıl olduğunu görüyor..
Zaten bu açılım taraftarlarının bir çoğu, Avrupa Birliği Kalkınma Projeleri kapsamında, çeşitli projeler hazırlayıp, binlerce, hatta milyonlarca euro , proje bedeli kazanıyorlar. İnternetten araştırırsanız, kimlerin hangi projelerle, ne kadar para kazandığını görürsünüz.
Dolayısıyla, Avrupa Birliği’ ni ve dünyada küreselleşmenin bir getirisiymiş gibi, değişen değerlerin , en hızlı savunucusu da onlar oluyorlar..
Yani, özgürlük, barış, kardeşlik gibi….
Milliyetçilik ve statükoculuk gibi kavramlar onlar için, sadece sözlükte yer alan ve yeni dünya düzeninde demodelik olarak algılanan bir yerde bulunuyor.
34 Pkk’ lının teslim oluşuna baktığımızda ise , beyaz jeepler, taşkın haller çok çirkin duruyor.
Ergenekon’ dan dolayı, içeride olan insanların davaları sürerken, teslim olan bu Pkk’ lıların, sınıra mahkeme kurulupta, bir anda serbest kalmalarının, şehit ailelerinde yarattığı sıkıntı ve rahatsızlığıysa üzülerek izliyoruz. Kaldı ki, teslim olmanın da bir şekli vardır…. El insaf, halk kahramanı havalarına gerek yok.
Başa dönücek olursam, savaştan nasıl bahsedilir, yani koskoca Türk ordusu ile dağdaki bir avuç teröristin savaş yaptığı nasıl telaffuz edilebilir. Dolayısıyla barıştan nasıl bahsedilir? Bu olsa olsa, bir takım kötü niyetli insanların, günahsız insanlara saldırması ve onları besleyen dış güçleri de arkasına alarak, bir takım haklar istemesi ve buna da terörü alet etmesidir. Bir avuç terörist, ordunun muhatabı değildir. Bu bir savaş değil, bir terör sorunudur. Dolayısıyla, barışla, şu gün yaşanan sorunların ne ilgisi var?
Dtp’ lilere göre 'barış elçisi,' bize göre '34 Pkk’ lının teslimiyetinde', gözüme çarpan bir diğer rahatsız edici konu da, yine aynı partiden kadın milletvekilinin, eline mikrofonu alıp, konuşmasıydı. Şöyle diyordu milletvekili; ‘Biz bu barışa katkı sağlayacak durumdan sonra, bir hukuksuzluk abidesi olan, askerlerin hazırladığı 82 Anayasa’ sını da değiştirmeliyiz.’
Herhalde, değişmez ilk üç maddesinden birinden bahsediyordu. Duyduklarıma inanamadım. Kürt vatandaşlarımızın asimile olduğundan şikayet ediyorlar ya… Her halde, dillerini de Türkiye’ de hakim kılmaya çalışırlar artık…
Teslimiyet olayında, Apo’ nun etken olduğundan ve onun talimatıyla, dağdan inen teröristlerden bahsediliyor. Yine medyadan okuduğumuz haberlere dayanarak yazıyorum. Eğer gerçekten böyleyse, burada da ayrı bir yanlışlık daha barınıyor. Siz teröristbaşı diye, adamı içeri alacaksınız ama o yine örgütüyle haberleşme halinde olacak. Bu nasıl bir haldir? O zaman içeride bulunmasının anlamı ne? Akıl, sır ermiyor…
Önümüzdeki günler nelere sahne olacak, bu teslimiyetler nereye kadar sürecek, bütün Pkk’ lılar teslim olacak mı? Açılım gerçekten yaşanan acılara çare olacak mı? Hepsini bekleyerek göreceğiz. Burada önemli olan daha fazla üzüntüler yaşanmadan, tavizler verilmeden, önyargılı olmadan vicdanımızın bizi götürdüğü yere gidebilmek..İnşallah hakkımızda hayırlısı olsun…
">
Bir barış lafları almış başını gidiyor. Barış ne demek? Savaş mı vardı da, barıştan bahsediliyor? Savaş denince, iki aynı şiddette ve ağırlıkta gücün mücadelesinden bahsedilir.
Ya da aralarındaki dava neyse, onun yenişemeyişidir, savaşa iten neden.
Bu gün geldiğimiz noktada, benim gibi yazılar yazanlar, faşist, ırkçı, gibi, bir takım medya mensubunun, yıllanmış tecrübelerine bağlı olarak, bu kelimelerle ifade ediliyor maalesef..
Mesela bu gün bayağı bir yıllanmış köşe yazarı, yazısında; ‘şehit analarını da hoş görmeliyiz, barış güçlülerin işidir’ diyordu. Lafın bittiği yer, her halde burası olmalı dedim içimden..Şehit analarını hoş görme tavsiyesinde bulunuyor, hangi hakla acaba?
Yani milliyetçi yazarları bu sözlerle eleştiriyor ve demokrasi, insan hakları, barıştan ve medeniyetten bahsediyorlar. Sanki milliyetçi olmak, insanı bu kavramlardan uzaklaştırıyormuş gibi.. Adeta ironi yapar, alay eder gibi..
Bir taraftan da çok iyi oluyor, herkes, eteğindeki taşları dökmüş oluyor.
İnsanlar da kimin nasıl olduğunu görüyor..
Zaten bu açılım taraftarlarının bir çoğu, Avrupa Birliği Kalkınma Projeleri kapsamında, çeşitli projeler hazırlayıp, binlerce, hatta milyonlarca euro , proje bedeli kazanıyorlar. İnternetten araştırırsanız, kimlerin hangi projelerle, ne kadar para kazandığını görürsünüz.
Dolayısıyla, Avrupa Birliği’ ni ve dünyada küreselleşmenin bir getirisiymiş gibi, değişen değerlerin , en hızlı savunucusu da onlar oluyorlar..
Yani, özgürlük, barış, kardeşlik gibi….
Milliyetçilik ve statükoculuk gibi kavramlar onlar için, sadece sözlükte yer alan ve yeni dünya düzeninde demodelik olarak algılanan bir yerde bulunuyor.
34 Pkk’ lının teslim oluşuna baktığımızda ise , beyaz jeepler, taşkın haller çok çirkin duruyor.
Ergenekon’ dan dolayı, içeride olan insanların davaları sürerken, teslim olan bu Pkk’ lıların, sınıra mahkeme kurulupta, bir anda serbest kalmalarının, şehit ailelerinde yarattığı sıkıntı ve rahatsızlığıysa üzülerek izliyoruz. Kaldı ki, teslim olmanın da bir şekli vardır…. El insaf, halk kahramanı havalarına gerek yok.
Başa dönücek olursam, savaştan nasıl bahsedilir, yani koskoca Türk ordusu ile dağdaki bir avuç teröristin savaş yaptığı nasıl telaffuz edilebilir. Dolayısıyla barıştan nasıl bahsedilir? Bu olsa olsa, bir takım kötü niyetli insanların, günahsız insanlara saldırması ve onları besleyen dış güçleri de arkasına alarak, bir takım haklar istemesi ve buna da terörü alet etmesidir. Bir avuç terörist, ordunun muhatabı değildir. Bu bir savaş değil, bir terör sorunudur. Dolayısıyla, barışla, şu gün yaşanan sorunların ne ilgisi var?
Dtp’ lilere göre 'barış elçisi,' bize göre '34 Pkk’ lının teslimiyetinde', gözüme çarpan bir diğer rahatsız edici konu da, yine aynı partiden kadın milletvekilinin, eline mikrofonu alıp, konuşmasıydı. Şöyle diyordu milletvekili; ‘Biz bu barışa katkı sağlayacak durumdan sonra, bir hukuksuzluk abidesi olan, askerlerin hazırladığı 82 Anayasa’ sını da değiştirmeliyiz.’
Herhalde, değişmez ilk üç maddesinden birinden bahsediyordu. Duyduklarıma inanamadım. Kürt vatandaşlarımızın asimile olduğundan şikayet ediyorlar ya… Her halde, dillerini de Türkiye’ de hakim kılmaya çalışırlar artık…
Teslimiyet olayında, Apo’ nun etken olduğundan ve onun talimatıyla, dağdan inen teröristlerden bahsediliyor. Yine medyadan okuduğumuz haberlere dayanarak yazıyorum. Eğer gerçekten böyleyse, burada da ayrı bir yanlışlık daha barınıyor. Siz teröristbaşı diye, adamı içeri alacaksınız ama o yine örgütüyle haberleşme halinde olacak. Bu nasıl bir haldir? O zaman içeride bulunmasının anlamı ne? Akıl, sır ermiyor…
Önümüzdeki günler nelere sahne olacak, bu teslimiyetler nereye kadar sürecek, bütün Pkk’ lılar teslim olacak mı? Açılım gerçekten yaşanan acılara çare olacak mı? Hepsini bekleyerek göreceğiz. Burada önemli olan daha fazla üzüntüler yaşanmadan, tavizler verilmeden, önyargılı olmadan vicdanımızın bizi götürdüğü yere gidebilmek..İnşallah hakkımızda hayırlısı olsun…