Eskiden biz Türklerin bilim dünyasına armağan ettiği bir buluş neden yok diye hayıflanırdım. Tecrübe bu olsa gerek, üzülmüyorum artık. Takmıyorum bile.
Günlük yaşayan toplumların yarınlara bırakacak mirası olmaz. Çocuklar aileden gördüğü, tekrarlanan ezberlerle büyür. Bunu anlatan en güzel söz "balık baştan kokar" atasözüdür. Çocuklarımız eğitimsiz, bilgisiz, duyarsız... Kimse “kıyma kirli” diye hayıflanmasın, kıyma makinesi paslanmış. Çocuklarımız da bu kirli çarkın içinde yetişiyorlar.
Eğitim sisteminin her yıl yap-boz gibi oynandığı Türkiye'de sahtecilik ve torpil hayatın her alanında var maalesef. Sağlık memurlarının bile torpille doçent olduğu bir ülke eğitimde nasıl yol alabilir? Halkına bilimsel gelişmeleri nasıl aktarabilir? Tezlerini hazırlarken utanmadan yabancı bilim adamlarının makalelerini Türkçe’ye çevirip kendi tezleriymiş gibi sunan bilim adamları bilim dünyasına yeni ne armağan edebilirler?
İşsizin bol olduğu bir ülkede akademik personel bolluğu nasıl açıklanır? Akademik kariyer sahibi olabilmek bilimsel gelişmişlik gösteren ülkelerde bu kadar kolay mıdır? Doçentlik veya Profesörlük tezlerini bile akademik kariyer yapan ve tez hazırlayan eğitim elemanının “tuttuğu partiye” göre değer gördüğü bir ülkeyiz biz maalesef.
Televizyonlarda iki kelimeyi konuşamayan, kendisinin dinletmesini bilmeyen, bir olay karşısında inandırıcı, bilgi temelli hiçbir savunma yapamayan insanların unvanı Profesör ise bu ülkede eğitim adına bir gelişme beklemek ütopyadır.
S.Arabistan’ın bile bu yıl iki üniversitesinin girdiği dünya’nın en iyi üniversiteleri arasında neden Türk üniversiteleri giremiyor? Üniversitelerdeki bilim kurulları, akademisyenler, M.E.Bakanlığı, Eğitim-Sen'in hiç tartıştığını, bunu dert ettiğini gördünüz mü?
Torpille, intihalle profesör, doçent olunabiliyor, kadro yaratıla biliniyor ama dünyada bilimsel saygınlık kazanılamıyor maalesef. İki kelime yan yana getiremeyenlere emanet ettiğimiz çocuklarımız neler öğrenebilir, nasıl yarınlara güvenle bakabilir, gelişmeleri okuyabilir, dünyayı nasıl kavrayabilir?
Türkiye'de asıl eğitimcilerin eğitilmeye ihtiyacı var.
1980 darbesinden (özellikle Özal'dan) sonra kadrolaşma ve kolay kariyer için eğitim sistemi günlük çıkarcı politikalara alet edildi. Geldiğimiz noktada toplum ahlakı çökmüşse bunun sebeplerinden birisi de eğitimdeki sistemsizlik ve sistemdeki aksaklıklardır. Kendimizle yüzleşme vakti geldi geçiyor...
Siyasetin çürümüşlüğünden her kurum kendi payında nasibini almış. Biz şimdi KPSS sınavındaki ahlaksızlığı, umut hırsızlığını konuşuyoruz. Balık baştan kokmuş. Biz aşağılara bakıyoruz.
Kim suçlu? Bunca yıl, kadrolaşma adına arpalık gibi gördüğümüz Milli Eğitimdeki çıkarcı, günlük politika(cı)lar mı? Son yirmi yıla imza atan Cemaat mi? Sağ siyasi geçmiş mi? Hepsi mi?
Bu ülkede yapılan bir sınavda torpil, haksızlık yapılmasın herkes hak ettiği yere gelsin artık. Bu ülkede özellikle yoksul bir hayatı yaşamak başlı başına büyük bir sınav. Bir de KPSS rezaleti ile hakları yenmesin insanların. Günahtır.
">
Eskiden biz Türklerin bilim dünyasına armağan ettiği bir buluş neden yok diye hayıflanırdım. Tecrübe bu olsa gerek, üzülmüyorum artık. Takmıyorum bile.
Günlük yaşayan toplumların yarınlara bırakacak mirası olmaz. Çocuklar aileden gördüğü, tekrarlanan ezberlerle büyür. Bunu anlatan en güzel söz "balık baştan kokar" atasözüdür. Çocuklarımız eğitimsiz, bilgisiz, duyarsız... Kimse “kıyma kirli” diye hayıflanmasın, kıyma makinesi paslanmış. Çocuklarımız da bu kirli çarkın içinde yetişiyorlar.
Eğitim sisteminin her yıl yap-boz gibi oynandığı Türkiye'de sahtecilik ve torpil hayatın her alanında var maalesef. Sağlık memurlarının bile torpille doçent olduğu bir ülke eğitimde nasıl yol alabilir? Halkına bilimsel gelişmeleri nasıl aktarabilir? Tezlerini hazırlarken utanmadan yabancı bilim adamlarının makalelerini Türkçe’ye çevirip kendi tezleriymiş gibi sunan bilim adamları bilim dünyasına yeni ne armağan edebilirler?
İşsizin bol olduğu bir ülkede akademik personel bolluğu nasıl açıklanır? Akademik kariyer sahibi olabilmek bilimsel gelişmişlik gösteren ülkelerde bu kadar kolay mıdır? Doçentlik veya Profesörlük tezlerini bile akademik kariyer yapan ve tez hazırlayan eğitim elemanının “tuttuğu partiye” göre değer gördüğü bir ülkeyiz biz maalesef.
Televizyonlarda iki kelimeyi konuşamayan, kendisinin dinletmesini bilmeyen, bir olay karşısında inandırıcı, bilgi temelli hiçbir savunma yapamayan insanların unvanı Profesör ise bu ülkede eğitim adına bir gelişme beklemek ütopyadır.
S.Arabistan’ın bile bu yıl iki üniversitesinin girdiği dünya’nın en iyi üniversiteleri arasında neden Türk üniversiteleri giremiyor? Üniversitelerdeki bilim kurulları, akademisyenler, M.E.Bakanlığı, Eğitim-Sen'in hiç tartıştığını, bunu dert ettiğini gördünüz mü?
Torpille, intihalle profesör, doçent olunabiliyor, kadro yaratıla biliniyor ama dünyada bilimsel saygınlık kazanılamıyor maalesef. İki kelime yan yana getiremeyenlere emanet ettiğimiz çocuklarımız neler öğrenebilir, nasıl yarınlara güvenle bakabilir, gelişmeleri okuyabilir, dünyayı nasıl kavrayabilir?
Türkiye'de asıl eğitimcilerin eğitilmeye ihtiyacı var.
1980 darbesinden (özellikle Özal'dan) sonra kadrolaşma ve kolay kariyer için eğitim sistemi günlük çıkarcı politikalara alet edildi. Geldiğimiz noktada toplum ahlakı çökmüşse bunun sebeplerinden birisi de eğitimdeki sistemsizlik ve sistemdeki aksaklıklardır. Kendimizle yüzleşme vakti geldi geçiyor...
Siyasetin çürümüşlüğünden her kurum kendi payında nasibini almış. Biz şimdi KPSS sınavındaki ahlaksızlığı, umut hırsızlığını konuşuyoruz. Balık baştan kokmuş. Biz aşağılara bakıyoruz.
Kim suçlu? Bunca yıl, kadrolaşma adına arpalık gibi gördüğümüz Milli Eğitimdeki çıkarcı, günlük politika(cı)lar mı? Son yirmi yıla imza atan Cemaat mi? Sağ siyasi geçmiş mi? Hepsi mi?
Bu ülkede yapılan bir sınavda torpil, haksızlık yapılmasın herkes hak ettiği yere gelsin artık. Bu ülkede özellikle yoksul bir hayatı yaşamak başlı başına büyük bir sınav. Bir de KPSS rezaleti ile hakları yenmesin insanların. Günahtır.