Aydın Menderes

Aslında “her ölüm erken”dir; derler…Bugün, Aydın Menderes’in aramızdan ayrılışının üçüncü...

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Aslında “her ölüm erken”dir; derler…

Bugün, Aydın Menderes’in aramızdan ayrılışının üçüncü yıl-dönümü. 23 Aralık!

İsmi gibi “Aydın” ağabeyi,  anıyorum.

Bir gün sordum: “geçmişi ‘affedebiliyor’ musunuz?” diye…

Bana yanıtı şu oldu:

“Babamın idamını unutmam; aileme yaşattığı travmayı unutamam. Ama Türkiye payidar, milletimiz mutlu olsun, kalan ömrümde bu bana yeter”

Bu bir isyan, bu bir tevekkül, bu bir başkaldırma, boyun eğiş, bu bir tevazu içinde direnişti…

Aydın abiyle doyumsuz söyleşilerimizin tümünü daha dün gibi anımsıyorum…

Hayata her konuda aynı pencereden bakmasak da “bizi” bir çok konuda aydınlatıyordu.

İlginç tespitleri, gözlemleri ve felsefi bir yönü de vardı…

“Türkiye’de algılamada ve uygulamada bazen sol, sağ gibidir; sağ, sol gibidir” diyordu…

Burada sanırım, vurguladığı olgu, tarihsel perspektif ve belli kesitlerde; ülkemiz siyaset pratiğinin rastlantısal dağılımıydı.

“AB’ye, NATO’ya gereğinde karşı durmalı, Batı’dan kopmadan seçenek mümkün” diyordu...

Bu noktada, ülkemizin dış ekonomik siyasetiyle ilgili "seçenekler" üzerinde duruyordu.

“Gençlere değer vermeli, toplumun her alanında ve siyasette yer açmalı” diyordu...

‘Okumaya, -yalnız öğrenim anlamında değil- klasik eserler ve tarih anlamında da önem veriyordu.

Aydın Menderes, 27 Mayıs’ın acısının “karşılığı” olarak tanımlanabilecek süreçleri dışlıyordu.

Denizlerin idamına da, 'düşüncenin suç sayılmasına' da, akılcı bir duygudaşlıkla karşı çıkıyordu.

Olağanlaşma, doğallaşma, normalleşme ve elbet “kalkınan Türkiye” en büyük arzusuydu.

Sendikası, demokratik kitle örgütleriyle “Tam Demokrasi” diyordu.

Elbette herkes gibi eleştirilebilecek yanları da olan Aydın Menderes, demokrasimizin, düşün dünyamızın, ‘erken’ kayıplarından biridir.

Yaşasaydı, bir çok şeyin yerli yerinde ‘olmasına, ve anlaşılmasına - entelektüel ve yazar kimliğiyle- daha çok katkılar yapabilecek bir birikimdi. 

Değerli eşini, vefa duyguları nedeniyle, -Aydın abi’nin cenazesinde olduğu gibi- bir kez daha selamlıyorum.

“Aydın ağabeyi”, sevgiyle, saygıyla, hasretle ve rahmetle anıyorum.

">

Aslında “her ölüm erken”dir; derler…

Bugün, Aydın Menderes’in aramızdan ayrılışının üçüncü yıl-dönümü. 23 Aralık!

İsmi gibi “Aydın” ağabeyi,  anıyorum.

Bir gün sordum: “geçmişi ‘affedebiliyor’ musunuz?” diye…

Bana yanıtı şu oldu:

“Babamın idamını unutmam; aileme yaşattığı travmayı unutamam. Ama Türkiye payidar, milletimiz mutlu olsun, kalan ömrümde bu bana yeter”

Bu bir isyan, bu bir tevekkül, bu bir başkaldırma, boyun eğiş, bu bir tevazu içinde direnişti…

Aydın abiyle doyumsuz söyleşilerimizin tümünü daha dün gibi anımsıyorum…

Hayata her konuda aynı pencereden bakmasak da “bizi” bir çok konuda aydınlatıyordu.

İlginç tespitleri, gözlemleri ve felsefi bir yönü de vardı…

“Türkiye’de algılamada ve uygulamada bazen sol, sağ gibidir; sağ, sol gibidir” diyordu…

Burada sanırım, vurguladığı olgu, tarihsel perspektif ve belli kesitlerde; ülkemiz siyaset pratiğinin rastlantısal dağılımıydı.

“AB’ye, NATO’ya gereğinde karşı durmalı, Batı’dan kopmadan seçenek mümkün” diyordu...

Bu noktada, ülkemizin dış ekonomik siyasetiyle ilgili "seçenekler" üzerinde duruyordu.

“Gençlere değer vermeli, toplumun her alanında ve siyasette yer açmalı” diyordu...

‘Okumaya, -yalnız öğrenim anlamında değil- klasik eserler ve tarih anlamında da önem veriyordu.

Aydın Menderes, 27 Mayıs’ın acısının “karşılığı” olarak tanımlanabilecek süreçleri dışlıyordu.

Denizlerin idamına da, 'düşüncenin suç sayılmasına' da, akılcı bir duygudaşlıkla karşı çıkıyordu.

Olağanlaşma, doğallaşma, normalleşme ve elbet “kalkınan Türkiye” en büyük arzusuydu.

Sendikası, demokratik kitle örgütleriyle “Tam Demokrasi” diyordu.

Elbette herkes gibi eleştirilebilecek yanları da olan Aydın Menderes, demokrasimizin, düşün dünyamızın, ‘erken’ kayıplarından biridir.

Yaşasaydı, bir çok şeyin yerli yerinde ‘olmasına, ve anlaşılmasına - entelektüel ve yazar kimliğiyle- daha çok katkılar yapabilecek bir birikimdi. 

Değerli eşini, vefa duyguları nedeniyle, -Aydın abi’nin cenazesinde olduğu gibi- bir kez daha selamlıyorum.

“Aydın ağabeyi”, sevgiyle, saygıyla, hasretle ve rahmetle anıyorum.

Tüm yazılarını göster