Avrupa Ukrayna’da zor durumda

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı... Avrupa Ukrayna’da zor durumda

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Avrasya’daki jeopolitik dengelerini yeniden şekillendirecek Ukrayna savaşında Avrupa zor durumda.

Savaşın kazanan ve kaybeden tarafları belli. Ukrayna yanlısı Batı medyası dahi artık, dolambaçlı bir dille de olsa, Ukrayna’nın kaybettiğini itiraf ediyor: “Amerikalı savunma ve istihbarat yetkililerinin vardığı sonuç, Ukrayna savaşında artık bir yenişememe durumunun söz konusu olmadığıdır” (NY Times, 1 Kasım).

Yeni Başkan Trump’ın tavrı net. Sorumluluğu Biden yönetimi üzerine yıkmak, ABD’ye maddi külfet yüklemeden savaşı hızla bitirmek ve Ukrayna’yı ayağa kaldırma faturasının çoğunu AB’ye ödetmek istiyor.

Ancak Avrupalı ülkelerin Amerika gibi işin içinden sıyırabilmesi o kadar kolay değil. Önlerinde zor ve tehlikeli iki seçenek var.

Birincisi, nasıl daha önce Biden yönetimi peşine takıldılarsa, şimdi Trump’ın 180 derece zıt Ukrayna siyasetinin arkasında hizalanmayı içlerine sindirmek. Ancak barış anlaşması Rusya’nın kazandığının tescili anlamına gelecek, Avrupa’da muhtemelen sert görüş ayrılıkları, bölünmeler ve derin bir güvenlik krizi çıkacak.

İkinci seçenek, pek çok Avrupa ülkesinin halen tercih eder gibi göründüğü üzere Amerika olmaksızın askeri desteği sürdürerek Ukrayna’nın savaşa devamını sağlamak.

Ama bu çılgınca bir seçenek.

Avrupa’nın savaşın gidişini değiştirebilecek askeri ve teknolojik kapasitesi yok. Ekonomileri Ukrayna’nın yükünü tek başına taşıyabilecek durumda değil. Ayrıca, savaşın uzaması Ukrayna için daha büyük felaketlere yol açabilir; Ukrayna ordusu hatta devleti çökebilir, Avrupa’nın ödeyeceği bedel katlanabilir.

Ukrayna savaşı eninde sonunda müzakere masasında bitecek ve ardından Türkiye-AB ilişkilerini doğrudan ilgilendiren konu gündeme gelecek: Yeni Avrupa güvenlik sisteminin (mimarisinin) oluşturulması.

*   *   *

Savaş ve barış. Arazide giderek artan kanlı çatışmalar yaşanıyor, artık hemen her gün yüzlerce değil binlerce asker ölüyor. Rusya’nın savaşın başından beri en büyük toprak kazanımları içinde bulunduğumuz günlerde gerçekleşiyor. Ukrayna ordusu kahramanca direniyor, ama kaybettiğini telafi edecek kadar taze askeri birliği cepheye sürebilmesi giderek zorlaşıyor.

Rusya savaşın başından beri daha geniş bir askere alma havuzuna sahipti. Kiev’deki Gelecek İçin Ukrayna Enstitüsü’ne göre savaş nedeniyle Ukrayna’nın nüfusu %30 azaldı, 29 milyona düştü. Fark açıldı, Rusların askere alma havuzu şimdi en az 5 kat daha büyük.

Ukrayna polisi sokaklarda, lokantalarda, vs. erkekleri zorla toplayıp askere alıyor. Orduda yaş ortalamasının 45 civarına çıktığı tahmin ediliyor.

Buna karşılık Rusya her ay cepheye 30-35 bin taze asker sevk ediyor. Bu sayı bir yönüyle Rusya’nın yüksek askere alma kapasitesini gösterirken, bir başka yönüyle Rusya’nın (tabii Ukrayna’nın da) zaiyatının ne kadar korkunç düzeylere tırmandığını anlatıyor. 

Savaşın en sıkı saklanan sırlarından biri her iki tarafın verdiği asker zaiyatı. İki taraf da kendi kayıplarını az, karşı tarafınkini yüksek göstermeye çalışıyor. Ukrayna yanlısı kaynaklar Rusya’nın iki misli daha çok zaiyat verdiğini ileri sürüyor. Bu oran esas alınsa bile, toplam veriler Ukrayna ordusunun asker eksiği nedeniyle uzun süre savaşa devam edebilmesinin çok zor olduğunu gösteriyor.

Şimdilik elini pek belli etmeyen Putin’in barış planını Trump yönetimine açıklaması bekleniyor. İlk barış önerisi müzakereye başlangıç pozisyonu olacak ve muhtemelen yüksek talepler içerecek. Moskova’nın kabul edebileceği asgari koşullar ise Kırım dahil şu anda kontrol ettiği 5 vilayetin Rusya’ya bırakılması ve Ukrayna’nın kesinlikle NATO dışında tutulması olarak tahmin edilebilir.

Geçen hafta ziyaret ettiğim Moldava’da çok sayıda Ukraynalı ile karşılaştım, çoğu ülkelerini yeni terk etmiş 30’lu, 40’lı yaşlarda erkek idi. Aslında o yaşlardaki erkeklerin yurt dışına çıkması yasaktı ama bunu nasıl becerdikleri belliydi, sormadım.

Anlattıklarından biri Ukrayna’nın popüler sosyal medyası Telegram’da yayınlanan bir harita idi ve tahminen Putin’in 20 Ocak’tan sonra Trump yönetimine sunacağı talepleri kapsıyordu (aşağıda):

– Kırmızı bölge, yani Rusya’nın halen kontrol ettiği 5 vilayet Rusya’ya bırakılacak.

– Merkez ve güneyi kapsayan turuncu bölgedeki Ukrayna devletinin, “Rusya’nın dostu” olması garanti edilecek.

– Batıda sarı bölgede kalan “tartışmalı toprakların” kaderi ise Rusya ile (Ukrayna değil) Polonya, Macaristan, Romanya arasında yapılacak müzakerelerde belirlenecek.

Amerika’da neler oluyor? “Topal ördek” Biden yönetimi Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerini ATACMS füzeleriyle vurmasına izin verdi. Ayrıca hızlandırılmış süreçlerle Ukrayna’ya silah ve para yağdırıyorlar.

NY Times, Washington (Derin Devlet) bürokratlarının Biden’a çılgın bir öneri yaptığını da açıkladı: Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Ukrayna’dan alınan nükleer silahlar geri verelim!

Putin ise Rusya’nın buna asla izin vermeyeceğini ve “ellerindeki her türlü silahla” engelleyeceklerini açıkladı. Washington derin devlet bürokratlarının atladığı husus, Ukrayna aslında hiçbir zaman o silahlara gerçekten sahip olmadı, Sovyetler döneminde Ukrayna’ya konuşlu nükleer silahların şifreleri Moskova’nın elindeydi.  

Aynı bürokratlar başka açıklamalarında ATACMS füzelerinin ve akıtılan silahların savaşın gidişatını değiştiremeyeceğini vurguluyor! Zaten bu füzeler nispeten eski teknoloji ve %80-90’ı hedefe ulaşmadan Rusya hava savunma sistemi tarafından imha ediliyor.

Biden’ın amaçları belli. Trump’ın barış girişimine çomak sokmak ve hareket alanını daraltmak istiyor. Kibar dilde bu, savaşı “Trump’a karşı sigortalamak” (Trump proofing) diye ifade ediliyor. İkinci olarak, Avrupa ülkelerini savaşı desteklemeye devam için cesaretlendirmeyi amaçlıyor.

Trump’ın oğlu ve en yakını politikacılar Biden’ı, 3. Dünya Savaşı çıkararak yeni yönetimi engellemeye çalışmakla suçladı. Daha sonra Trump’ın güvenlik danışmanı Waltz, muhtemelen Ukrayna ve Rusya arasında daha dengeli bir yaklaşımı yansıtmak amacıyla, Biden yönetimiyle aramızda ikilik yok mealinde bir açıklama yaptı.    

Trump daha önce ABD’nin sonsuz savaşlarını bitireceğini sert ifadelerle defalarca açıklamıştı:

“Özgürlük ve demokrasi için savaşıyoruz bahanesiyle bizi kesintisiz şekilde sonu gelmeyen savaşlara sürükleyen küreselci neo-con kurulu düzeninin tamamen dağıtılması konusunda kararlılığımız eksiksiz… Dışişleri Bakanlığı, savunma bürokrasisi, istihbarat servisleri ve diğerleri tamamen elden geçirilecek, yeniden oluşturulacak ve Derin Devletçilerin işi bitirilecektir…”

Biden’ın barış girişimine çomak sokma çabalarının etkili olabilmesi zor. Muhtemelen Trump önce Putin’le mutabakat sağlayacak, sonra Ukrayna’yı ikna etmeye çalışacak ve Avrupalı liderlerle asgari ölçüde danışarak işi yönetecek.

Zaten son haberler, Trump’ın ve Putin’in yakın danışmanları arasında temasların sürdüğünü ve kimi “güvencelerin” sağlandığını gösteriyor.

Avrupa’da ise durum karışık.

Avrupa ne yapacak? Trump’ın seçimi kazanmasından birkaç gün sonra Britanya ve Fransa liderleri Paris’te buluştu, en önemli müzakere konusu Ukrayna oldu. İki lider Ukrayna’ya desteğin “sarsılmaz” şekilde devam edeceğini teyit etti. Le Monde, Fransa ve İngiltere’nin Ukrayna savaşına askeri birlikler göndermeyi tasarladıklarını yazdı.

Ardından Britanya hükümeti, Biden yönetiminden gelen telkinlerle Amerika’yı taklit etti, Ukrayna’nın Storm Shadow füzeleriyle Rusya’nın içlerini vurmasına izin verdi.

Moskova’nın cevabı, nükleer silah kullanma eşiğini düşürmek ve daha önce görülmemiş, sesten 10 kat hızlı, 6000 km menzilli, konvansiyonel veya nükleer çoklu başlık taşıyabilen bir füzeyle güç gösterisi oldu. Putin’in açıklaması net:

“Rusya’ya tekrar saldırırsanız, o silahları veren ülkenin askeri tesislerini vuracağız. Sivillerin tahliyesi için önceden uyaracağız. Bu hızdaki füzeyi durduracak hava savunma sisteminiz bulunmuyor”.

Batı medyası bunu “Putin Batı’yı korkutmak istiyor” diye yorumladı. Küçük bir düzeltme yapılabilir; amaç Batı’dan çok Avrupa’ya göz dağı vermek. Füzenin menzili belli, azami Avrupa’nın her köşesini vurabilecek kadar, Britanya dahil!

Kasım ortasında Polonya’da toplanan 6 Avrupa ülkesi Dışişleri Bakanı yayınladıkları ortak bildiride Ukrayna’ya desteğin “sebatla” devam edeceğini vurgularken, Rusya’dan talep ettikleri koşular barışı imkansız kılıyordu.

Rusya’ya karşı en sert tutum kuzeydeki Polonya, üç Baltık ülkesi, Finlandiya ve İsveç’ten geliyor. İsveç’in Merkez Partisi lideri yazılı açıklamasında, sadece İsveç değil altı kuzey ülkesinde egemen eğilimleri yansıtan radikal bir öneri sundu:

Trump’ın barış planı, Kremlin’deki diktatörü işlediği suçlar nedeniyle ödüllendirecektir. Avrupa elinden geleni yaparak Trump’ın girişimini engellemelidir. AB ekonomisi Rusya’nınkinden 10 katı büyüktür, Avrupa artık ABD’ye güvenmeyi bırakmalı ve Ukrayna’ya desteğin liderliğini üstlenmelidir.

Kıta güvenliği açısından hayati gelişmelerin yaşandığı günlerde Avrupa’nın birinci ekonomisi Almanya kendi iç sorunlarıyla boğuşuyor ve şubat ayındaki erken seçimlere hazırlanıyor. Zor durumdaki Başbakan Scholz Almanya’nın savaşa desteğini sınırlı tutmaya çalışıyor.

Scholz, içerden ve dışardan gelen yoğun baskılara rağmen, ileri teknoloji Alman Taurus füzelerini Ukrayna’ya vermeyi kabul etmedi. Bu füzeler mesela, Moskova’daki herhangi bir binayı doğu cephesindeki 8. katın 3. penceresinden vurma yeteneğine sahip. Hava savunma sistemleri tarafından imhası neredeyse imkansız. Scholz ayrıca yeni NATO Genel Sekreterine, Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı olduğunu bildirdi.

Scholz’un bir başka çarpıcı hamlesi Putin’le telefonda görüşmek oldu. Böylece Avrupalı liderlerin iki yıldır Putin’e uyguladığı temas tecridi kırıldı. Zelenski hoşnutsuzluğunu “Pandora’nın kutusu açıldı” yorumuyla dışa vurdu.

Yeni Alman hükümetinin Trump yönetimine ve Ukrayna savaşına karşı nasıl bir duruş sergileyeceği Avrupa’da kritik öneme sahip olacak.

Almanya’nın eski Başbakanı Angela Merkel’in piyasaya yeni çıkan hatıralarında Ukrayna’ya ilişkin iki çarpıcı husus var. Merkel, Ukrayna’nın üyeliği 2008 NATO zirvesinde görüşülürken, bunun Rusya tarafından “savaş nedeni” kabul edileceğini bildirdiğini ve ayrıca o günlerde Ukrayna halkının çoğunluğunun NATO üyeliğine karşı olduğunu anlatıyor. Merkel’in tanıklığı, Rusya’nın başlattığı işgalin, Biden yönetiminin yaymaya çalıştığı ve kimi çevrelerin gözü kapalı tekrarladığı gibi “tahrik edilmemiş bir savaş” olduğu iddiasını yalanlıyor.

Trump’ın barış girişimine rağmen Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya askeri desteği savaşı teşvik edecek şekilde ve Washington’la koordinasyon yapmadan sürdürür mü, göreceğiz.

Avrupa’nın o yola gitmesini Trump kendi barış çözümünün engellenmesi olarak görebilir. O takdirde muhtemelen “biz karışmıyoruz, buyurun dilediğiniz gibi yapın, ama Rusya’yla çatışırsanız NATO’nun 5. Madde uygulamasına Amerika katılmayacak” tavrını benimseyebilir.

Böyle bir gelişme sadece Ukrayna için daha büyük felaket değil, Rusya ile Avrupa ülkeleri arasında ciddi savaş olasılığı yaratacaktır. Rusya’nın bazı Avrupa ülkelerini füzelerle vurduğunu izleyebiliriz.

Ancak tahminim, Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu Trump’ın Ukrayna siyasetinin arkasında hizaya girecektir. Avrupalı liderler, özellikle ABD’den geldiğinde, zoru görünce çark etme konusunda epey deneyimlidir.

Ukrayna barışı çerçevesinde Türkiye-AB ilişkileri ise gelecek yazımızın konusu olacak.

">

Avrasya’daki jeopolitik dengelerini yeniden şekillendirecek Ukrayna savaşında Avrupa zor durumda.

Savaşın kazanan ve kaybeden tarafları belli. Ukrayna yanlısı Batı medyası dahi artık, dolambaçlı bir dille de olsa, Ukrayna’nın kaybettiğini itiraf ediyor: “Amerikalı savunma ve istihbarat yetkililerinin vardığı sonuç, Ukrayna savaşında artık bir yenişememe durumunun söz konusu olmadığıdır” (NY Times, 1 Kasım).

Yeni Başkan Trump’ın tavrı net. Sorumluluğu Biden yönetimi üzerine yıkmak, ABD’ye maddi külfet yüklemeden savaşı hızla bitirmek ve Ukrayna’yı ayağa kaldırma faturasının çoğunu AB’ye ödetmek istiyor.

Ancak Avrupalı ülkelerin Amerika gibi işin içinden sıyırabilmesi o kadar kolay değil. Önlerinde zor ve tehlikeli iki seçenek var.

Birincisi, nasıl daha önce Biden yönetimi peşine takıldılarsa, şimdi Trump’ın 180 derece zıt Ukrayna siyasetinin arkasında hizalanmayı içlerine sindirmek. Ancak barış anlaşması Rusya’nın kazandığının tescili anlamına gelecek, Avrupa’da muhtemelen sert görüş ayrılıkları, bölünmeler ve derin bir güvenlik krizi çıkacak.

İkinci seçenek, pek çok Avrupa ülkesinin halen tercih eder gibi göründüğü üzere Amerika olmaksızın askeri desteği sürdürerek Ukrayna’nın savaşa devamını sağlamak.

Ama bu çılgınca bir seçenek.

Avrupa’nın savaşın gidişini değiştirebilecek askeri ve teknolojik kapasitesi yok. Ekonomileri Ukrayna’nın yükünü tek başına taşıyabilecek durumda değil. Ayrıca, savaşın uzaması Ukrayna için daha büyük felaketlere yol açabilir; Ukrayna ordusu hatta devleti çökebilir, Avrupa’nın ödeyeceği bedel katlanabilir.

Ukrayna savaşı eninde sonunda müzakere masasında bitecek ve ardından Türkiye-AB ilişkilerini doğrudan ilgilendiren konu gündeme gelecek: Yeni Avrupa güvenlik sisteminin (mimarisinin) oluşturulması.

*   *   *

Savaş ve barış. Arazide giderek artan kanlı çatışmalar yaşanıyor, artık hemen her gün yüzlerce değil binlerce asker ölüyor. Rusya’nın savaşın başından beri en büyük toprak kazanımları içinde bulunduğumuz günlerde gerçekleşiyor. Ukrayna ordusu kahramanca direniyor, ama kaybettiğini telafi edecek kadar taze askeri birliği cepheye sürebilmesi giderek zorlaşıyor.

Rusya savaşın başından beri daha geniş bir askere alma havuzuna sahipti. Kiev’deki Gelecek İçin Ukrayna Enstitüsü’ne göre savaş nedeniyle Ukrayna’nın nüfusu %30 azaldı, 29 milyona düştü. Fark açıldı, Rusların askere alma havuzu şimdi en az 5 kat daha büyük.

Ukrayna polisi sokaklarda, lokantalarda, vs. erkekleri zorla toplayıp askere alıyor. Orduda yaş ortalamasının 45 civarına çıktığı tahmin ediliyor.

Buna karşılık Rusya her ay cepheye 30-35 bin taze asker sevk ediyor. Bu sayı bir yönüyle Rusya’nın yüksek askere alma kapasitesini gösterirken, bir başka yönüyle Rusya’nın (tabii Ukrayna’nın da) zaiyatının ne kadar korkunç düzeylere tırmandığını anlatıyor. 

Savaşın en sıkı saklanan sırlarından biri her iki tarafın verdiği asker zaiyatı. İki taraf da kendi kayıplarını az, karşı tarafınkini yüksek göstermeye çalışıyor. Ukrayna yanlısı kaynaklar Rusya’nın iki misli daha çok zaiyat verdiğini ileri sürüyor. Bu oran esas alınsa bile, toplam veriler Ukrayna ordusunun asker eksiği nedeniyle uzun süre savaşa devam edebilmesinin çok zor olduğunu gösteriyor.

Şimdilik elini pek belli etmeyen Putin’in barış planını Trump yönetimine açıklaması bekleniyor. İlk barış önerisi müzakereye başlangıç pozisyonu olacak ve muhtemelen yüksek talepler içerecek. Moskova’nın kabul edebileceği asgari koşullar ise Kırım dahil şu anda kontrol ettiği 5 vilayetin Rusya’ya bırakılması ve Ukrayna’nın kesinlikle NATO dışında tutulması olarak tahmin edilebilir.

Geçen hafta ziyaret ettiğim Moldava’da çok sayıda Ukraynalı ile karşılaştım, çoğu ülkelerini yeni terk etmiş 30’lu, 40’lı yaşlarda erkek idi. Aslında o yaşlardaki erkeklerin yurt dışına çıkması yasaktı ama bunu nasıl becerdikleri belliydi, sormadım.

Anlattıklarından biri Ukrayna’nın popüler sosyal medyası Telegram’da yayınlanan bir harita idi ve tahminen Putin’in 20 Ocak’tan sonra Trump yönetimine sunacağı talepleri kapsıyordu (aşağıda):

– Kırmızı bölge, yani Rusya’nın halen kontrol ettiği 5 vilayet Rusya’ya bırakılacak.

– Merkez ve güneyi kapsayan turuncu bölgedeki Ukrayna devletinin, “Rusya’nın dostu” olması garanti edilecek.

– Batıda sarı bölgede kalan “tartışmalı toprakların” kaderi ise Rusya ile (Ukrayna değil) Polonya, Macaristan, Romanya arasında yapılacak müzakerelerde belirlenecek.

Amerika’da neler oluyor? “Topal ördek” Biden yönetimi Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerini ATACMS füzeleriyle vurmasına izin verdi. Ayrıca hızlandırılmış süreçlerle Ukrayna’ya silah ve para yağdırıyorlar.

NY Times, Washington (Derin Devlet) bürokratlarının Biden’a çılgın bir öneri yaptığını da açıkladı: Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Ukrayna’dan alınan nükleer silahlar geri verelim!

Putin ise Rusya’nın buna asla izin vermeyeceğini ve “ellerindeki her türlü silahla” engelleyeceklerini açıkladı. Washington derin devlet bürokratlarının atladığı husus, Ukrayna aslında hiçbir zaman o silahlara gerçekten sahip olmadı, Sovyetler döneminde Ukrayna’ya konuşlu nükleer silahların şifreleri Moskova’nın elindeydi.  

Aynı bürokratlar başka açıklamalarında ATACMS füzelerinin ve akıtılan silahların savaşın gidişatını değiştiremeyeceğini vurguluyor! Zaten bu füzeler nispeten eski teknoloji ve %80-90’ı hedefe ulaşmadan Rusya hava savunma sistemi tarafından imha ediliyor.

Biden’ın amaçları belli. Trump’ın barış girişimine çomak sokmak ve hareket alanını daraltmak istiyor. Kibar dilde bu, savaşı “Trump’a karşı sigortalamak” (Trump proofing) diye ifade ediliyor. İkinci olarak, Avrupa ülkelerini savaşı desteklemeye devam için cesaretlendirmeyi amaçlıyor.

Trump’ın oğlu ve en yakını politikacılar Biden’ı, 3. Dünya Savaşı çıkararak yeni yönetimi engellemeye çalışmakla suçladı. Daha sonra Trump’ın güvenlik danışmanı Waltz, muhtemelen Ukrayna ve Rusya arasında daha dengeli bir yaklaşımı yansıtmak amacıyla, Biden yönetimiyle aramızda ikilik yok mealinde bir açıklama yaptı.    

Trump daha önce ABD’nin sonsuz savaşlarını bitireceğini sert ifadelerle defalarca açıklamıştı:

“Özgürlük ve demokrasi için savaşıyoruz bahanesiyle bizi kesintisiz şekilde sonu gelmeyen savaşlara sürükleyen küreselci neo-con kurulu düzeninin tamamen dağıtılması konusunda kararlılığımız eksiksiz… Dışişleri Bakanlığı, savunma bürokrasisi, istihbarat servisleri ve diğerleri tamamen elden geçirilecek, yeniden oluşturulacak ve Derin Devletçilerin işi bitirilecektir…”

Biden’ın barış girişimine çomak sokma çabalarının etkili olabilmesi zor. Muhtemelen Trump önce Putin’le mutabakat sağlayacak, sonra Ukrayna’yı ikna etmeye çalışacak ve Avrupalı liderlerle asgari ölçüde danışarak işi yönetecek.

Zaten son haberler, Trump’ın ve Putin’in yakın danışmanları arasında temasların sürdüğünü ve kimi “güvencelerin” sağlandığını gösteriyor.

Avrupa’da ise durum karışık.

Avrupa ne yapacak? Trump’ın seçimi kazanmasından birkaç gün sonra Britanya ve Fransa liderleri Paris’te buluştu, en önemli müzakere konusu Ukrayna oldu. İki lider Ukrayna’ya desteğin “sarsılmaz” şekilde devam edeceğini teyit etti. Le Monde, Fransa ve İngiltere’nin Ukrayna savaşına askeri birlikler göndermeyi tasarladıklarını yazdı.

Ardından Britanya hükümeti, Biden yönetiminden gelen telkinlerle Amerika’yı taklit etti, Ukrayna’nın Storm Shadow füzeleriyle Rusya’nın içlerini vurmasına izin verdi.

Moskova’nın cevabı, nükleer silah kullanma eşiğini düşürmek ve daha önce görülmemiş, sesten 10 kat hızlı, 6000 km menzilli, konvansiyonel veya nükleer çoklu başlık taşıyabilen bir füzeyle güç gösterisi oldu. Putin’in açıklaması net:

“Rusya’ya tekrar saldırırsanız, o silahları veren ülkenin askeri tesislerini vuracağız. Sivillerin tahliyesi için önceden uyaracağız. Bu hızdaki füzeyi durduracak hava savunma sisteminiz bulunmuyor”.

Batı medyası bunu “Putin Batı’yı korkutmak istiyor” diye yorumladı. Küçük bir düzeltme yapılabilir; amaç Batı’dan çok Avrupa’ya göz dağı vermek. Füzenin menzili belli, azami Avrupa’nın her köşesini vurabilecek kadar, Britanya dahil!

Kasım ortasında Polonya’da toplanan 6 Avrupa ülkesi Dışişleri Bakanı yayınladıkları ortak bildiride Ukrayna’ya desteğin “sebatla” devam edeceğini vurgularken, Rusya’dan talep ettikleri koşular barışı imkansız kılıyordu.

Rusya’ya karşı en sert tutum kuzeydeki Polonya, üç Baltık ülkesi, Finlandiya ve İsveç’ten geliyor. İsveç’in Merkez Partisi lideri yazılı açıklamasında, sadece İsveç değil altı kuzey ülkesinde egemen eğilimleri yansıtan radikal bir öneri sundu:

Trump’ın barış planı, Kremlin’deki diktatörü işlediği suçlar nedeniyle ödüllendirecektir. Avrupa elinden geleni yaparak Trump’ın girişimini engellemelidir. AB ekonomisi Rusya’nınkinden 10 katı büyüktür, Avrupa artık ABD’ye güvenmeyi bırakmalı ve Ukrayna’ya desteğin liderliğini üstlenmelidir.

Kıta güvenliği açısından hayati gelişmelerin yaşandığı günlerde Avrupa’nın birinci ekonomisi Almanya kendi iç sorunlarıyla boğuşuyor ve şubat ayındaki erken seçimlere hazırlanıyor. Zor durumdaki Başbakan Scholz Almanya’nın savaşa desteğini sınırlı tutmaya çalışıyor.

Scholz, içerden ve dışardan gelen yoğun baskılara rağmen, ileri teknoloji Alman Taurus füzelerini Ukrayna’ya vermeyi kabul etmedi. Bu füzeler mesela, Moskova’daki herhangi bir binayı doğu cephesindeki 8. katın 3. penceresinden vurma yeteneğine sahip. Hava savunma sistemleri tarafından imhası neredeyse imkansız. Scholz ayrıca yeni NATO Genel Sekreterine, Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı olduğunu bildirdi.

Scholz’un bir başka çarpıcı hamlesi Putin’le telefonda görüşmek oldu. Böylece Avrupalı liderlerin iki yıldır Putin’e uyguladığı temas tecridi kırıldı. Zelenski hoşnutsuzluğunu “Pandora’nın kutusu açıldı” yorumuyla dışa vurdu.

Yeni Alman hükümetinin Trump yönetimine ve Ukrayna savaşına karşı nasıl bir duruş sergileyeceği Avrupa’da kritik öneme sahip olacak.

Almanya’nın eski Başbakanı Angela Merkel’in piyasaya yeni çıkan hatıralarında Ukrayna’ya ilişkin iki çarpıcı husus var. Merkel, Ukrayna’nın üyeliği 2008 NATO zirvesinde görüşülürken, bunun Rusya tarafından “savaş nedeni” kabul edileceğini bildirdiğini ve ayrıca o günlerde Ukrayna halkının çoğunluğunun NATO üyeliğine karşı olduğunu anlatıyor. Merkel’in tanıklığı, Rusya’nın başlattığı işgalin, Biden yönetiminin yaymaya çalıştığı ve kimi çevrelerin gözü kapalı tekrarladığı gibi “tahrik edilmemiş bir savaş” olduğu iddiasını yalanlıyor.

Trump’ın barış girişimine rağmen Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya askeri desteği savaşı teşvik edecek şekilde ve Washington’la koordinasyon yapmadan sürdürür mü, göreceğiz.

Avrupa’nın o yola gitmesini Trump kendi barış çözümünün engellenmesi olarak görebilir. O takdirde muhtemelen “biz karışmıyoruz, buyurun dilediğiniz gibi yapın, ama Rusya’yla çatışırsanız NATO’nun 5. Madde uygulamasına Amerika katılmayacak” tavrını benimseyebilir.

Böyle bir gelişme sadece Ukrayna için daha büyük felaket değil, Rusya ile Avrupa ülkeleri arasında ciddi savaş olasılığı yaratacaktır. Rusya’nın bazı Avrupa ülkelerini füzelerle vurduğunu izleyebiliriz.

Ancak tahminim, Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu Trump’ın Ukrayna siyasetinin arkasında hizaya girecektir. Avrupalı liderler, özellikle ABD’den geldiğinde, zoru görünce çark etme konusunda epey deneyimlidir.

Ukrayna barışı çerçevesinde Türkiye-AB ilişkileri ise gelecek yazımızın konusu olacak.

Tüm yazılarını göster