Sevgili Büyük İnsan, yüce Atatürk…
Yine hüzün dolu karanlık bir 10 Kasım’dayız. Bugün yine sirenler çalacak ve seni anmaya başlayacağız. 71 yıldır her 10 Kasım hüzün dolu geçiyor. Her gün biraz daha hissediliyor eksikliğin.
İzliyorsun bizi değil mi?
Seni anmayı sadece merasim yapmak sanıyorlar bugün. Zamanında, “Sap gibi durmak” diye niteleyenler olmuştu seni anma törenlerini. Şimdi onlar çok güçlüler.
Seni kabullenemeyenler ile seni savaş meydanlarında yenemeyenler güçlü bir işbirliği içindeler. Toplumu bölmek, huzursuzluk yaratmak adına duygularımıza kamçılar vuruyorlar. Mantığımızı dövüyorlar.
Sen aydınlık bir ülkenin özlemi ile savaştın Emperyalistlerle. Emperyalistler şimdi “fikir” veriyorlar bizimkilere!
Senin ilkelerinden vazgeçtiğimizde çıkacakmış Türkiye aydınlığa... Resmi dairelerdeki senin fotoğrafların engelliyormuş Türkiye’nin gelişmesini.
Avrupa Birliğinin akıl hocalarının emri bu yönde! Bizim sahte aydınlar destekliyor. Kemalizm’den vazgeçilmeliymiş! Seni eleştirmek ve seni yok saymak ilericilikmiş!
Senin mahalle çetecilerinden kurduğun gözbebeğimiz orduyu kapatalım diyenler var gazete köşelerinde. Ordu dağıtılmalı ve yeni bir ordu kurulmalıymış!
Şimdi gözlerimizin içine bakıyor ve diyorsundur: “Bunlar oluyorken sizler neler yapıyorsunuz? Gençlik nerede?
Gençliğimiz senin cumhuriyeti emanet ettiğin gençlik hala. Ama bir sorun var.
Hani, “Türk övün, çalış güven” demiştin ya sen…
Çabuk zengin olmakla övünen, daha az çalışmayı ilke edinen ve hep bir başkasına güvenen bir nesil yetiştirdik.
Senin o eşsiz sözlerinde ne demek istediğini anlamaktan-anlatmaktan çok ezber yaptırdık çocuklarımıza…
Gençlik ne ülkesine güveniyor ne kendisine ne de ülke insanına. Uygun bir yol bulan ilk gemi ile terk ediyor bu limanı…
Atam,“beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir." Demiştin sen.
Seni anlayamadık. Sana layık bir nesil yetiştiremedik. Özür dileriz.
Sen “demir ağlarla ördün anayurdu” dört baştan, şimdilerde ise yolsuzluk ve hırsızlıklarla örülü etrafımız. Bugün artık seni sevenlere gerici diyorlar.. Çağdaş düşüncelerinden korkanlar, duvardaki resimlerine, yollardaki heykellerine bile tahammül edemiyorlar.
Çok iyi biliyoruz ki seni ve devrimlerini yok saymak bu ülkeden vazgeçmek demektir. Onlarda bunu biliyorlar! Devrimlerini tartıştırıyorlar, sorguluyorlar. Benliğin yitirilmesi bu olsa gerek.
Senin ilkelerini takip etmek, seni savunmak çıkarcı dünyada beden ve fikir satmaktan çok daha zor geliyor insanlara.
Bugün, cumhuriyeti yıkma hayali içinde olanlar var. Kafalarında türlü senaryolar.
Bugün Sevr’i hortlatmaya çalışanlar var. Orduyu yıpratmak istiyorlar.
Biliyorlar ki; ordu bu ülkenin en güçlü kurumudur. O yıkılırsa, güç kaybederse...
Bugün, kişisel çıkar ve amaçlarını emperyalistlerin amaçlarıyla birleştirmek isteyenler var.
Liberal diyorlar kendilerine...
Cumhuriyetçiliği anlamıyorlar, milliyetçiliği küçümsüyorlar.. laiklik sürekli yıpratılıyor, devletçilik yok sayılıyor. Halkı küçümsedikleri için halkçılığı önemsemiyorlar. inkılapçılık onlara sürekli bir tehdit içeriyor.
Kuşatılmış bir halkın şikayetleridir sana ulaşan.
Her şeye rağmen kemiklerin sızlamasın demek istiyorum, rahat uyu demek istiyorum…
Yüreğimden gelen ağlamaklı bir sesle. Ağlamamak ne mümkün, bakarken düşmanca gülümseyen gözlere.
Bir insan bu kadar mı özlenir. Neden bu kadar erken gittin. Yapılacak çok iş, alınacak çok yol vardı oysa. Senin yerin hala dolmadı. Dolduramaz da hiç kimse… Sahi kaç yıl geçti aradan… Gelmeyecek misin? Kurtarmayacak mısın bizi tekrar?
1881'den beri yaşıyorsun... Cübbeliye, dış düşmana, işbirlikçiye, gönlü kiralıklara, beyni satılıklara inat... Seni saygı ile anıyoruz. Yaşatacağız.
Bugün matem günü değil... Hiç olmadı. Biz senin fikirlerini sağlamlaştırmak ve bize aydınlık, güzel bir ülke yarattığın için seni şükranla anıyoruz.
Mekanın cennet olsun.
Seni anıyor, seni anlıyoruz.
http://yolagiden.blogspot.com
">
Sevgili Büyük İnsan, yüce Atatürk…
Yine hüzün dolu karanlık bir 10 Kasım’dayız. Bugün yine sirenler çalacak ve seni anmaya başlayacağız. 71 yıldır her 10 Kasım hüzün dolu geçiyor. Her gün biraz daha hissediliyor eksikliğin.
İzliyorsun bizi değil mi?
Seni anmayı sadece merasim yapmak sanıyorlar bugün. Zamanında, “Sap gibi durmak” diye niteleyenler olmuştu seni anma törenlerini. Şimdi onlar çok güçlüler.
Seni kabullenemeyenler ile seni savaş meydanlarında yenemeyenler güçlü bir işbirliği içindeler. Toplumu bölmek, huzursuzluk yaratmak adına duygularımıza kamçılar vuruyorlar. Mantığımızı dövüyorlar.
Sen aydınlık bir ülkenin özlemi ile savaştın Emperyalistlerle. Emperyalistler şimdi “fikir” veriyorlar bizimkilere!
Senin ilkelerinden vazgeçtiğimizde çıkacakmış Türkiye aydınlığa... Resmi dairelerdeki senin fotoğrafların engelliyormuş Türkiye’nin gelişmesini.
Avrupa Birliğinin akıl hocalarının emri bu yönde! Bizim sahte aydınlar destekliyor. Kemalizm’den vazgeçilmeliymiş! Seni eleştirmek ve seni yok saymak ilericilikmiş!
Senin mahalle çetecilerinden kurduğun gözbebeğimiz orduyu kapatalım diyenler var gazete köşelerinde. Ordu dağıtılmalı ve yeni bir ordu kurulmalıymış!
Şimdi gözlerimizin içine bakıyor ve diyorsundur: “Bunlar oluyorken sizler neler yapıyorsunuz? Gençlik nerede?
Gençliğimiz senin cumhuriyeti emanet ettiğin gençlik hala. Ama bir sorun var.
Hani, “Türk övün, çalış güven” demiştin ya sen…
Çabuk zengin olmakla övünen, daha az çalışmayı ilke edinen ve hep bir başkasına güvenen bir nesil yetiştirdik.
Senin o eşsiz sözlerinde ne demek istediğini anlamaktan-anlatmaktan çok ezber yaptırdık çocuklarımıza…
Gençlik ne ülkesine güveniyor ne kendisine ne de ülke insanına. Uygun bir yol bulan ilk gemi ile terk ediyor bu limanı…
Atam,“beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir." Demiştin sen.
Seni anlayamadık. Sana layık bir nesil yetiştiremedik. Özür dileriz.
Sen “demir ağlarla ördün anayurdu” dört baştan, şimdilerde ise yolsuzluk ve hırsızlıklarla örülü etrafımız. Bugün artık seni sevenlere gerici diyorlar.. Çağdaş düşüncelerinden korkanlar, duvardaki resimlerine, yollardaki heykellerine bile tahammül edemiyorlar.
Çok iyi biliyoruz ki seni ve devrimlerini yok saymak bu ülkeden vazgeçmek demektir. Onlarda bunu biliyorlar! Devrimlerini tartıştırıyorlar, sorguluyorlar. Benliğin yitirilmesi bu olsa gerek.
Senin ilkelerini takip etmek, seni savunmak çıkarcı dünyada beden ve fikir satmaktan çok daha zor geliyor insanlara.
Bugün, cumhuriyeti yıkma hayali içinde olanlar var. Kafalarında türlü senaryolar.
Bugün Sevr’i hortlatmaya çalışanlar var. Orduyu yıpratmak istiyorlar.
Biliyorlar ki; ordu bu ülkenin en güçlü kurumudur. O yıkılırsa, güç kaybederse...
Bugün, kişisel çıkar ve amaçlarını emperyalistlerin amaçlarıyla birleştirmek isteyenler var.
Liberal diyorlar kendilerine...
Cumhuriyetçiliği anlamıyorlar, milliyetçiliği küçümsüyorlar.. laiklik sürekli yıpratılıyor, devletçilik yok sayılıyor. Halkı küçümsedikleri için halkçılığı önemsemiyorlar. inkılapçılık onlara sürekli bir tehdit içeriyor.
Kuşatılmış bir halkın şikayetleridir sana ulaşan.
Her şeye rağmen kemiklerin sızlamasın demek istiyorum, rahat uyu demek istiyorum…
Yüreğimden gelen ağlamaklı bir sesle. Ağlamamak ne mümkün, bakarken düşmanca gülümseyen gözlere.
Bir insan bu kadar mı özlenir. Neden bu kadar erken gittin. Yapılacak çok iş, alınacak çok yol vardı oysa. Senin yerin hala dolmadı. Dolduramaz da hiç kimse… Sahi kaç yıl geçti aradan… Gelmeyecek misin? Kurtarmayacak mısın bizi tekrar?
1881'den beri yaşıyorsun... Cübbeliye, dış düşmana, işbirlikçiye, gönlü kiralıklara, beyni satılıklara inat... Seni saygı ile anıyoruz. Yaşatacağız.
Bugün matem günü değil... Hiç olmadı. Biz senin fikirlerini sağlamlaştırmak ve bize aydınlık, güzel bir ülke yarattığın için seni şükranla anıyoruz.
Mekanın cennet olsun.
Seni anıyor, seni anlıyoruz.
http://yolagiden.blogspot.com