Ülkemizdeki derin kutuplaşmaların meydana geldiğini ve her geçen gün de artarak devam ettiğini gözlemlemekteyiz. Başkanlık sistemiyle beraber, iktidar olmanın sihirli rakamı %51 de kutuplaşmaları en üst seviyeye taşımaktadır.
Kimsenin kimseye tahammülü kalmamış, siyasi tartışmalar üslup olarak yerini hakaretlere bırakmıştır. Ülkemizin birlik ve dirliğini tehdit eden konularda dahi çözüm üretmek, tek bilek, tek yürek olmak yerine taraflar birbirini suçlar konuma gelmiştir.
Hal böyle olunca incir çekirdeğini doldurmayacak, ehemmiyetsiz kayıkçı kavgaları dış güçlerin, terör örgütlerinin ve sinsice bekleyen art niyetlilerin ekmeğine yağ, bal, kaymak olmuştur.
İşin temeline indiğimizde ise, oy devşirmek için ortaya konulan tavırlar yani koltuk sevdası siyasetin seviyesini ayaklar altına düşürmüş, tabiri caizse yer yer kan davalı kişilerin ortaya koyduğu davranışlara benzer tavırlar ortaya konulmaya başlanmıştır.
Buradan hareketle işin vahamet tarafı da milletimizin birliği, devletimizin bütünlüğü için milli ve dini konularda tek ses, tek bilek, tek yürek olamıyorsak vah halimize. Çok büyük bir sorunun olduğuna ve bir şeylerin doğru gitmediğinin farkına varmaktan başka çaremizin olmadığını görmemiz gerekir.
Hal böyle olunca olayı süzüp işin temeline bakacak olursak Ekonomi, Din ve Atatürk olgularının olduğunu açık ve seçik görürüz.
Realize edecek olursak,
Milli bir ekonomimizin olmaması hasebiyle dışa endeksli bir ekonomik anlayışla yaşamak zorunda bırakılmamız, ekonomik bağımsızlığımızı elimize alacak, Milli bir ekonomi ortaya koyacak plan ve projeye sahip olunmaması,
Dindar görünen bazı kesimlerin hak dini yaşamak yerine kullanmaya çalışması ve Atatürk'e her türlü hakaret, aşağılamaya müsaade edilmesi,
Atatürkçü görünen çevrelerin de Atamızı anlamak ve O'nun yolunda yürümek yerine kullanmaya çalışılması. Aynı kesimin dini değerlere gereği kadar sahip çıkılmaması.
İşte büyük fotoğrafta ekonomi dışa bağımlı, Atatürk ve din sahipsiz olunca ülkemiz bu vaziyete gelmiştir.
Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği için;
Milli ve Dini konularda tek ses olmak istiyorsak, dış güçlere, pkk'ya, fetö'ye, diğer terör örgütlerine, milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne göz dikenlere karşı çelikten bir ülke olmak istiyorsak; Ehl-i Beyt inancıyla Atatürk etrafında kenetlenerek, Haydar Baş hocamızın bütün miraslarına bilhassa insanlığa adadığı "Milli Ekonomi Modeli'ne" ve "Hoş Geldin Atatürk" ve "Birlik mayamız Ehl-i Beyt'tir" felsefesine sahip çıkıp, bu yolda yürümekle mümkündür. Bu eksen bizim huzur, birlik ve kardeşliğimizin teminatıdır.
Hiç unutmayalım ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin harcı yokluk içinde samimi duygularla, şehitlerimizin kanı ile karılmıştır. Bu harcı karan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Ülkemizin birliğine musallat olan zihniyetleri bertaraf etmenin yolu Atatürk çizgisinden çıkmadan hareket etmekten geçer.
">
Ülkemizdeki derin kutuplaşmaların meydana geldiğini ve her geçen gün de artarak devam ettiğini gözlemlemekteyiz. Başkanlık sistemiyle beraber, iktidar olmanın sihirli rakamı %51 de kutuplaşmaları en üst seviyeye taşımaktadır.
Kimsenin kimseye tahammülü kalmamış, siyasi tartışmalar üslup olarak yerini hakaretlere bırakmıştır. Ülkemizin birlik ve dirliğini tehdit eden konularda dahi çözüm üretmek, tek bilek, tek yürek olmak yerine taraflar birbirini suçlar konuma gelmiştir.
Hal böyle olunca incir çekirdeğini doldurmayacak, ehemmiyetsiz kayıkçı kavgaları dış güçlerin, terör örgütlerinin ve sinsice bekleyen art niyetlilerin ekmeğine yağ, bal, kaymak olmuştur.
İşin temeline indiğimizde ise, oy devşirmek için ortaya konulan tavırlar yani koltuk sevdası siyasetin seviyesini ayaklar altına düşürmüş, tabiri caizse yer yer kan davalı kişilerin ortaya koyduğu davranışlara benzer tavırlar ortaya konulmaya başlanmıştır.
Buradan hareketle işin vahamet tarafı da milletimizin birliği, devletimizin bütünlüğü için milli ve dini konularda tek ses, tek bilek, tek yürek olamıyorsak vah halimize. Çok büyük bir sorunun olduğuna ve bir şeylerin doğru gitmediğinin farkına varmaktan başka çaremizin olmadığını görmemiz gerekir.
Hal böyle olunca olayı süzüp işin temeline bakacak olursak Ekonomi, Din ve Atatürk olgularının olduğunu açık ve seçik görürüz.
Realize edecek olursak,
Milli bir ekonomimizin olmaması hasebiyle dışa endeksli bir ekonomik anlayışla yaşamak zorunda bırakılmamız, ekonomik bağımsızlığımızı elimize alacak, Milli bir ekonomi ortaya koyacak plan ve projeye sahip olunmaması,
Dindar görünen bazı kesimlerin hak dini yaşamak yerine kullanmaya çalışması ve Atatürk'e her türlü hakaret, aşağılamaya müsaade edilmesi,
Atatürkçü görünen çevrelerin de Atamızı anlamak ve O'nun yolunda yürümek yerine kullanmaya çalışılması. Aynı kesimin dini değerlere gereği kadar sahip çıkılmaması.
İşte büyük fotoğrafta ekonomi dışa bağımlı, Atatürk ve din sahipsiz olunca ülkemiz bu vaziyete gelmiştir.
Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği için;
Milli ve Dini konularda tek ses olmak istiyorsak, dış güçlere, pkk'ya, fetö'ye, diğer terör örgütlerine, milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne göz dikenlere karşı çelikten bir ülke olmak istiyorsak; Ehl-i Beyt inancıyla Atatürk etrafında kenetlenerek, Haydar Baş hocamızın bütün miraslarına bilhassa insanlığa adadığı "Milli Ekonomi Modeli'ne" ve "Hoş Geldin Atatürk" ve "Birlik mayamız Ehl-i Beyt'tir" felsefesine sahip çıkıp, bu yolda yürümekle mümkündür. Bu eksen bizim huzur, birlik ve kardeşliğimizin teminatıdır.
Hiç unutmayalım ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin harcı yokluk içinde samimi duygularla, şehitlerimizin kanı ile karılmıştır. Bu harcı karan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Ülkemizin birliğine musallat olan zihniyetleri bertaraf etmenin yolu Atatürk çizgisinden çıkmadan hareket etmekten geçer.