CHP’de yaşanan “Saray krizi” sanki memleketin tek sorunuymuş gibi gündeme oturdu. CHP açısından çok hızlı atlatılabilecek bu “suni kriz”, hem CHP süreci iyi yönetilemediği için, hem de yandaş basının ve AKP-MHP blokunun çabalarıyla gündemdeki yerini korudu.
Ancak “haberin” tümüyle yalanlar üzerine oturması, Türkiye’nin sert gerçekleri karşısında “suni krizin” ömrünü hızla kısalttı. İktidarın CHP’ye yönelik “bunlar beş koyunu güdemez” ezberi devam edecek olsa da, ortaya çıktı ki, bu krizden “Saray’a daha fazla ekmek çıkmaz”!
Çünkü esas olarak 2014 sonrasının ama asıl olarak 31 Mart sonrasının yükselen siyasi değeri CHP, kendi hatalarından dolayı bu süreçten yara alsa da, bu yaraları hızla sarıp, iktidar yürüyüşünü yükseltme şansına sahip en önemli siyasi aktör olmaya devam ediyor…
Çünkü yoksulluğun, işsizliğin ve adaletsizliğin biriktirdiği öfke akacak kanal aramaya devam ediyor. 23 Haziran’da İstanbul’da 13 binden 800 bine yükselen fark bu tepkinin öfkeye dönüşmüş haliydi!
AKP ne söylerse söylesin, buna CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu “ti”ye alma da dahil, asıl kriz AKP’de yaşanıyor…
Yoruma gerek yok; Yargıtay verilerine göre, son 15 ay içinde AKP’den istifa eden üye sayısı 902 bin kişi. Son iki ayda tam 57 bin 856 üye AKP’den ayrılmış.
Yaşanan ekonomik kriz belli ki AKP’deki çözülmeyi arttıracak.
Büyük şehirlerin el değiştirmesi, “olanakları daralan” birçok AKP kadrosunu ve binlerce üyesini daha AKP’den uzaklaştıracak…
AKP bu gerçeği artık yalnızca ajitasyon ve motivasyonla çözemez. Başarısız oldukları gerekçesiyle istifa ettirilen il başkanlarıyla da çözemez…
Bir aile partisine dönüşen AKP, CHP’nin ve genel olarak muhalefet hareketinin hatalarına ve yetersizliklerine rağmen bu gerçeği değiştiremez, yalnızca zaman kazanır. Ömrünü biraz daha uzatır. Hepsi bu!
Türkiye siyasal tarihinin, biraz abartarak söylersek “en korkak ve en garantici ekibi” olan “Gül-Babacan” ekibinin bile sahaya inmesi AKP’de çözülmenin hızlanacağını gösteriyor.
Ahmet Davutoğlu’dan sonra, dün akşam Ali Babacan’ın iddialı söylemleri hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını açıkça işaret ediyor. Erdoğan kendisine göre “yumuşak karın” olarak gördüğü CHP ve Kılıçdaroğlu’na yüklense de hem AKP’deki erimeyi, hem de genel krizin neden olduğu temel sorunları çözemeyeceği kesin gözüküyor…
Ali Babacan, “krizi başkanlık sistemi getirdi, Türkiye'de korku siyaseti çaresizlikten geliyor. Siyaset gelecek vaad edemeyince desteğin yolunu korkuda, karşı düşman üretmekte arıyor. Türkiye'de bugün ciddi ifade özgürlüğü problemi var” belirlemeleri yapıyor… Alevi ve Kürt meselesine “eşit yurttaşlık” vurgusu yaparak kendi çözümlerini öneriyor ve “Türkiye yeniden ümit ve gelecek siyasetine dönmek istiyor” dedikten sonra parlamenter demokrasi ve kuvvetler ayrılığı vurgusu yapıyor…
Babacan’ın da, Gül’ün de, Davutoğlu’nun da 17 yıllık AKP iktidarının ortakları ve “günahlara” ortak oldukları bir gerçek olsa da, bu gerçek son söylenenlerin önemini ortadan kaldırmaz. Babacan’ın “Parlamenter demokrasi” vurgusuyla yaptığı çıkış, işi gücü CHP’yle uğraşmak olan AKP’de işleri çok zorlaştıracak. Asıl kriz AKP’de büyüyecek ve saklanır olmaktan çıkacak…
Tam da bu nedenlerle, 1973-77 dönemi, kısmen de 1987-89 dönemi hariç, 70 yıldır bir ezbere dönüşen ve “sağın içinden çıkacak ve hiçbir temel sorunu çözemeyecek olan sağ alternatiflere bir kez daha mahkum olmamak için” CHP’ye, sola, sosyal demokrasiye büyük görev düşüyor…
Bu anlamıyla CHP’liler açısından asıl sorun, CHP’de iktidar olmak değil, ülkede iktidar olmak!
27 Kasım 2019, İstanbul
Necdet Saraç
">
CHP’de yaşanan “Saray krizi” sanki memleketin tek sorunuymuş gibi gündeme oturdu. CHP açısından çok hızlı atlatılabilecek bu “suni kriz”, hem CHP süreci iyi yönetilemediği için, hem de yandaş basının ve AKP-MHP blokunun çabalarıyla gündemdeki yerini korudu.
Ancak “haberin” tümüyle yalanlar üzerine oturması, Türkiye’nin sert gerçekleri karşısında “suni krizin” ömrünü hızla kısalttı. İktidarın CHP’ye yönelik “bunlar beş koyunu güdemez” ezberi devam edecek olsa da, ortaya çıktı ki, bu krizden “Saray’a daha fazla ekmek çıkmaz”!
Çünkü esas olarak 2014 sonrasının ama asıl olarak 31 Mart sonrasının yükselen siyasi değeri CHP, kendi hatalarından dolayı bu süreçten yara alsa da, bu yaraları hızla sarıp, iktidar yürüyüşünü yükseltme şansına sahip en önemli siyasi aktör olmaya devam ediyor…
Çünkü yoksulluğun, işsizliğin ve adaletsizliğin biriktirdiği öfke akacak kanal aramaya devam ediyor. 23 Haziran’da İstanbul’da 13 binden 800 bine yükselen fark bu tepkinin öfkeye dönüşmüş haliydi!
AKP ne söylerse söylesin, buna CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu “ti”ye alma da dahil, asıl kriz AKP’de yaşanıyor…
Yoruma gerek yok; Yargıtay verilerine göre, son 15 ay içinde AKP’den istifa eden üye sayısı 902 bin kişi. Son iki ayda tam 57 bin 856 üye AKP’den ayrılmış.
Yaşanan ekonomik kriz belli ki AKP’deki çözülmeyi arttıracak.
Büyük şehirlerin el değiştirmesi, “olanakları daralan” birçok AKP kadrosunu ve binlerce üyesini daha AKP’den uzaklaştıracak…
AKP bu gerçeği artık yalnızca ajitasyon ve motivasyonla çözemez. Başarısız oldukları gerekçesiyle istifa ettirilen il başkanlarıyla da çözemez…
Bir aile partisine dönüşen AKP, CHP’nin ve genel olarak muhalefet hareketinin hatalarına ve yetersizliklerine rağmen bu gerçeği değiştiremez, yalnızca zaman kazanır. Ömrünü biraz daha uzatır. Hepsi bu!
Türkiye siyasal tarihinin, biraz abartarak söylersek “en korkak ve en garantici ekibi” olan “Gül-Babacan” ekibinin bile sahaya inmesi AKP’de çözülmenin hızlanacağını gösteriyor.
Ahmet Davutoğlu’dan sonra, dün akşam Ali Babacan’ın iddialı söylemleri hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını açıkça işaret ediyor. Erdoğan kendisine göre “yumuşak karın” olarak gördüğü CHP ve Kılıçdaroğlu’na yüklense de hem AKP’deki erimeyi, hem de genel krizin neden olduğu temel sorunları çözemeyeceği kesin gözüküyor…
Ali Babacan, “krizi başkanlık sistemi getirdi, Türkiye'de korku siyaseti çaresizlikten geliyor. Siyaset gelecek vaad edemeyince desteğin yolunu korkuda, karşı düşman üretmekte arıyor. Türkiye'de bugün ciddi ifade özgürlüğü problemi var” belirlemeleri yapıyor… Alevi ve Kürt meselesine “eşit yurttaşlık” vurgusu yaparak kendi çözümlerini öneriyor ve “Türkiye yeniden ümit ve gelecek siyasetine dönmek istiyor” dedikten sonra parlamenter demokrasi ve kuvvetler ayrılığı vurgusu yapıyor…
Babacan’ın da, Gül’ün de, Davutoğlu’nun da 17 yıllık AKP iktidarının ortakları ve “günahlara” ortak oldukları bir gerçek olsa da, bu gerçek son söylenenlerin önemini ortadan kaldırmaz. Babacan’ın “Parlamenter demokrasi” vurgusuyla yaptığı çıkış, işi gücü CHP’yle uğraşmak olan AKP’de işleri çok zorlaştıracak. Asıl kriz AKP’de büyüyecek ve saklanır olmaktan çıkacak…
Tam da bu nedenlerle, 1973-77 dönemi, kısmen de 1987-89 dönemi hariç, 70 yıldır bir ezbere dönüşen ve “sağın içinden çıkacak ve hiçbir temel sorunu çözemeyecek olan sağ alternatiflere bir kez daha mahkum olmamak için” CHP’ye, sola, sosyal demokrasiye büyük görev düşüyor…
Bu anlamıyla CHP’liler açısından asıl sorun, CHP’de iktidar olmak değil, ülkede iktidar olmak!
27 Kasım 2019, İstanbul
Necdet Saraç