Türkiye, Anayasa değişikliklerini hatta yeni bir Anayasayı tartışıyor...
Sistemin çok önemli unsurları olan, Siyasi Partiler Yasası ve seçim düzeneği ise pek gündemde değil...
Oysa, Anayasa üzerindeki çalışmaları parlamenterler yürüttüğüne göre, seçim sistemi ve partiler yasası hakkında haydi haydi katkı sağlayabilirler.
Çünkü bu konular, bir yerde anayasayla ve bir büyük ölçüde ulusal egemenlikle ilintilidir.
Ulusal Egemenlik, Milletin iradesinin tecelli etmesidir. O irade seçimle belirir.
Seçimlerin işlevselliği ve siyasi partilerin işleyişi, demokrasi kıvamının ta kendisidir.
Ancak neredeyse 30 yıldır seçim sistemini ve siyasi parti yasasını bu doğrultuda yenileyemedik.
Oysa, tüm üyelerle ön seçim, dar bölge sistemi ve özellikle Büyük-şehir belediyeleri seçimlerinde iki turlu oylama, işleyen bir demokrasi için -belki de-en gerekli düzenlemelerdi...
Bu anlamda 12 Eylül'ü aşamadık ama askeri dönemin %10 barajını bölgeci siyaset her seçimde zaten fiilen aşıyor, "istikrar"dan geriye kalan liderlik sultası ve "iki buçuk parti" arayışı oluyor; ki bu, merkez partilerine de, seçmene de, yapılabilecek bir haksızlık olarak işlev görüyor...
O arada, siyaset, medya ve kamuoyu araştırmalarından aşırı derecede etkilenir oldu...
Siyasetin finansmanında saydamlık sağlanamadı. Bu genel tablodan sendikalar ve kitle örgütleri de olumsuz anlamda etkilendiler.
Bu koşullarda, Anayasal değişikliklerle, tabandan tavana işler bir demokrasinin, hayata aktarılması çok zordur.
Kaldı ki, kapsamlı hatta yazılı bir anayasa olmasa bile parti ve seçim düzeneği demokrasiyle koşut işleyen ülke örnekleri vardır.
Bütün bunlar bir yana, Temel Yasanın özü ve Yasama-Yürütme-Yargı güçler dengesi üzerindeki tartışmalarımız giderek yoğunlaşmaktadır.
Bu böyle devam ederse; ortaya Dünya'da bile görülmedik bir Başkanlık sistemi ile seçimleri veya referandumu, halkın ilgisinden ve iradesinden büsbütün uzaklaştıran bir tablo çıkabilir...
Siyaset, medya ve kamuoyu araştırmalarına gereğinden fazla zaman ayırmadan ve dünyanın deneyimlerini bilerek ama ülkenin gerçeklerini ön planda tutmaya devam ederek, bu konularda, halkımızla, doğrudan iletişimini güçlendirmelidir.
Çünkü bizim halkımız son derecede sağduyuludur ve devlet geleneğimizin yapı-taşıdır.
">
Türkiye, Anayasa değişikliklerini hatta yeni bir Anayasayı tartışıyor...
Sistemin çok önemli unsurları olan, Siyasi Partiler Yasası ve seçim düzeneği ise pek gündemde değil...
Oysa, Anayasa üzerindeki çalışmaları parlamenterler yürüttüğüne göre, seçim sistemi ve partiler yasası hakkında haydi haydi katkı sağlayabilirler.
Çünkü bu konular, bir yerde anayasayla ve bir büyük ölçüde ulusal egemenlikle ilintilidir.
Ulusal Egemenlik, Milletin iradesinin tecelli etmesidir. O irade seçimle belirir.
Seçimlerin işlevselliği ve siyasi partilerin işleyişi, demokrasi kıvamının ta kendisidir.
Ancak neredeyse 30 yıldır seçim sistemini ve siyasi parti yasasını bu doğrultuda yenileyemedik.
Oysa, tüm üyelerle ön seçim, dar bölge sistemi ve özellikle Büyük-şehir belediyeleri seçimlerinde iki turlu oylama, işleyen bir demokrasi için -belki de-en gerekli düzenlemelerdi...
Bu anlamda 12 Eylül'ü aşamadık ama askeri dönemin %10 barajını bölgeci siyaset her seçimde zaten fiilen aşıyor, "istikrar"dan geriye kalan liderlik sultası ve "iki buçuk parti" arayışı oluyor; ki bu, merkez partilerine de, seçmene de, yapılabilecek bir haksızlık olarak işlev görüyor...
O arada, siyaset, medya ve kamuoyu araştırmalarından aşırı derecede etkilenir oldu...
Siyasetin finansmanında saydamlık sağlanamadı. Bu genel tablodan sendikalar ve kitle örgütleri de olumsuz anlamda etkilendiler.
Bu koşullarda, Anayasal değişikliklerle, tabandan tavana işler bir demokrasinin, hayata aktarılması çok zordur.
Kaldı ki, kapsamlı hatta yazılı bir anayasa olmasa bile parti ve seçim düzeneği demokrasiyle koşut işleyen ülke örnekleri vardır.
Bütün bunlar bir yana, Temel Yasanın özü ve Yasama-Yürütme-Yargı güçler dengesi üzerindeki tartışmalarımız giderek yoğunlaşmaktadır.
Bu böyle devam ederse; ortaya Dünya'da bile görülmedik bir Başkanlık sistemi ile seçimleri veya referandumu, halkın ilgisinden ve iradesinden büsbütün uzaklaştıran bir tablo çıkabilir...
Siyaset, medya ve kamuoyu araştırmalarına gereğinden fazla zaman ayırmadan ve dünyanın deneyimlerini bilerek ama ülkenin gerçeklerini ön planda tutmaya devam ederek, bu konularda, halkımızla, doğrudan iletişimini güçlendirmelidir.
Çünkü bizim halkımız son derecede sağduyuludur ve devlet geleneğimizin yapı-taşıdır.