Amerika'nın Zenci Realitesi ve Kıyam

Şikâyet var: Amerika yanıyor! Şehirler yakılıp yıkılıyor. Kaos gitgide...

Engin Civan engin.civan@haber3.com

Şikâyet var: Amerika yanıyor!

Şehirler yakılıp yıkılıyor.

Kaos gitgide büyüyor.

Bütün dünya pür dikkat kesilmiş ABD’de olup bitenleri yakından takip ediyor.

Peki, çeşitli haber sitelerinde kalem oynatan anlı şanlı yorumcularımız, büyük köşe yazarlarımız neredeler?

Dağdan taştan ses geliyor; bizimkilerden tık yok!  

Milyon dolarlık yazarlarımız, akademisyenlerimiz ve siyasilerimiz, incir çekirdeğini doldurmayacak konularla ilgilenmeye devam ededursunlar.  

Yukarıdaki haklı feryadı sosyal medyada okuyunca…

Pazar günü bahçe keyfimi askıya aldım ve bir analiz yazmaya karar verdim.

3 Haziran Çarşamba günü, ABD’de yaşanan olaylarla ilgili Almanya’nın Sesi’ne mülakat vereceğim için, zaten birkaç gündür konu üzerinde araştırma yapıyordum.

Anlayacağınız, yazı için altyapı hazır.

Göçmenler Kokteyli 

Netice itibariyle, Dünya’nın dört bir yanından gelmiş göçmenlerin oluşturduğu bir ülkedir Amerika.

Koloni olduğu yıllarda gelenlerin çoğu Avrupa kökenli.

Avrupa’dan din özgürlüğü için gelen var.

Açlık ve kıtlık nedeniyle gelen var.

Zulümden kaçıp gelen de var. 

İngiliz sömürgesinden bağımsızlığına kadar olan zaman diliminde, Amerika’ya gelen göçmenlerin çoğunluğu Avrupa kökenli.

İngiltere’nin ham madde üreticisi olan mümbit Amerikan topraklarına, işgücü yetersizliği nedeniyle, Afrika’dan özellikle de Batı Afrika’dan büyük çapta köle getirtilmiş.

Gelen zenci köleler büyük çiftliklerde (Plantasyonlarda) bir üretim aracı olarak kabul görmüş. O çiftliğin parçası ve çiftlik ağasının mülkü olmuş.

Daha net bir ifadeyle, bir iş makinesi, bir beygir gücü ya da bir üretim robotu gibi algılanmış.

Ruhsuz bir algılama ve zencilerin insan olduklarını unutan bu yaklaşım, bugün halen Amerika’nın en büyük sosyal sorunu olmaya devam ediyor.

Amerika Tarihine Damgasını Vuran Zencilerdir

Yukarıdaki ara başlık aslında eksik oldu.

 Amerika tarihine damgasını vuran olgu, toplumda zencilerin algılanmasındaki farklılıktır.

Her ülkede ‘Kurucu Babalar’ tabudur. Öyle kolay kolay eleştirilmezler. Dil uzatan toplu saldırıya maruz kalır-Bu durum Amerika için de geçerlidir-

Amerika’yı kuranlar büyük çiftlik ağalarıdır.

Hepsi Avrupalıdır ve çoğu İngiliz kökenlidir.

Peki, neden İngiliz İmparatorluğu’na karşı ayaklanıyorlar?

Resmî tarihe göre İngiltere'nin (Çay dahil) bazı ürünlere getirdiği vergiler ve Boston Çay Partisi’yle başlayan ayaklanma…

Amma velakin üzerinde fazla konuşulmayan, dokunulmayan ve telaffuz edilmeyen başka bir ekonomik neden daha var.

İngiltere, imparatorluk topraklarında köleliği yasaklayan bir kanun çıkarıyor. Bu kanun Amerika için de geçerli oluyor.

Görüşünüz ne olursa olsun, Karl Marx’ın kabul görmüş bazı evrensel öngörüleri var.

Bunlardan bir tanesi de “Üretim araçlarını kontrol eden toplumu kontrol eder!” öngörüsüdür.

Büyük çiftlik ağalarına göre, zenciler üretim aracı…

Devrimin lideri ve ilk Başkan George Washington’un yüzlerce kölesi var. Genç ve güzel birkaç kadın köle de metresi...

Kısacası Amerikan Devrimi’nin ve Cumhuriyetin kuruluşunda zencilerin ne olduğu konusu olayın tetiklenmesinde büyük rol oynuyor.

Amerikan Tarihinin İkinci Büyük Dönüm Noktası

Evet, ikinci büyük dönüm noktası nedir?

İç Savaş/Sivil Savaş -Civil War-

Kuzey ve Güney Amerika kurulduktan yaklaşık yüz sene sonra kapışıyor.

Güney Amerika halen mega tarım bölgesi ve zencileri köle olarak kullanıyor.

Kuzey Amerika’da ise sanayileşmeye başlamış, zencileri işçi olarak kullanıyor.

Her iki taraf için de zenci çalıştırmak, ekonomi noktasında büyük avantaj sağlıyor.

Güneyde, köle tarım işçisi hür olandan daha ucuz.

Kuzeyde ise hür olan işçi köle, sanayi işçisinden daha ucuz.

Kuzey güçlerinin başında Abraham Lincoln var.

Köleliğin, esasen zencilerin köleliğinin iptali istiyorlar.  

Güney bu talebe itiraz ediyor. “Köleliğe devam…” çünkü köle tarım işçisi daha ekonomik.

Kuzey Orduları’nda 180 bin (Toplan gücün yüzde 10’u) zenci asker yer alıyor.

Ne var ki, Güney Ordusu’nda rakam göz ardı edilecek kadar düşük. 

4 yıl savaş ve 600 bin ölüden sonra (Günümüz nüfusuna oranlarsak 6 milyon…) Kuzey, savaşı kazanıyor ve Lincoln köleliği fesheden kanunu Senato’dan güçlükle de olsa geçiriyor.

Bugün halen Washington’un 15 kilometre uzaklığındaki Güney Cumhuriyeti Başkanı’nın ve savaşan paşaların isimlerini caddelerde ve okullarda görebilirsiniz.

Kısacası, yaralar halen kapanmamış!

Donald Trump taraftarı göstericilerin, motosikletiyle gövde gösterisi yapan deri montlu ve dövmeli sürücülerin, halen güney konfederasyon bayrağı dalgalan dırdığını görebilirsiniz.

Olağan manzaradır.

Güneylilerin iç savaşta Kuzeyli askerler için kullandığı ‘Yankee’ deyimi, sonradan tüm Dünya’da Amerikan askerlerinin lakabı olarak kullanılmaya başlamıştır.

Gelelim Günümüze

‘Bir Kara Mesih daha çıkar mı?’ sorusuna yanıt aradığım 10 Mayıs tarihli analizimde; Amerika’da Korona’dan doğan işsizliğin toplumun alt kesimlerinde, en az virüs kadar olumsuz etkili olabileceğine dair yorumlar yapmıştım.

İnsanlar aptal değil, durumun farkındalar.

Sağlık sigortası yok, düşük ücretle geçim mücadelesi veriyorlar. Toplumda huzursuzluk ve ‘gaz sıkışması’ var.

Başta zenciler olmak üzere toplumun neredeyse bütün alt tabakası, ‘feda edilebilir güruhlar’ olarak hissediyor kendini.

Evet, bir kıvılcım gerekiyordu. Ve fitili ateşleyen o kıvılcım Minneapolis’den geldi.

Amerikan Polisi Sadece Polis Değildir

İstanbul Vilayet binasının önünde yıllarca bir pankart asılı kalmıştı. Bugün hala asılı mı bilmiyorum!

Mealen; “Bir hırsızı, bir katili hatta bir fahişeyi affedebilirim. Fakat polise el kaldıranı asla. Polise kalkan el devletin bittiğini gösterir” -Napolyon-

Polislik böyle kritik bir görev.

Devletin gücü ve vatandaşıyla arasında hassas ilişkinin vücut bulmuş hali.

Türkiye’de tek tip polis var ve doğrudan Ankara’ya bağlı.

Amerikan Polisi ise bambaşka bir mahlukat.

Amerika’da yaklaşık 900 bin polis ve bağlı oldukları yine yaklaşık 18 bin kurum var.

Evet, doğru okudunuz! 18 bin.

Başta Federal Devlet’in polisi var-ki tüm ülkede yetkili-

Her eyaletin kendi polisi var onlar da o eyaletin Adalet Bakanı’na bağlı.

Eyaletleri oluşturan ‘county’ (Türkçede karşılığı yok!) minik devletler var, onların polisi de o mini devletin başkanına bağlı.

Ayrıca her şehirde polis gücü var; o şehrin belediye başkanına bağlı-En meşhuru NYPD-

İlaveten…

Şerifler var.

Milli Park ve anıtları koruyan parklar polisi var.

Metrolarda çalışan metro polisi var.

Parlamento’yu koruyan ‘Senato Polisi’ var.

Var oğlu var!

Amerika’nın 50 eyaletinde 3 bin adet ‘county’= mini devlet var.

Alın size 3 bin polis teşkilatı.

100’den fazla şehrin kendi polis gücü var.

Özel hizmet için kurulmuş polisler var.

Kısacası her çeşit polis gücü ve kurumu mevcut.

O kadar ki bazı küçük polis güçleri maaş almakta zorlanıyor.

Minneapolis’te yaşanan son olayda ölen zenci ve ölüme sebebe olan polis,  ek gelir için çıplak kızların dans ettiği aynı gece kulübünde koruma olarak çalışıyormuş.

O polis, 17 yıldır legal olarak maaş almaktaymış-‘Go-Go Bar’dan-

Amerikan Polisi’nde durum bu.

Karmaşık, farklı eğitim, farklı silah, farklı üniforma, özetle farklı kalite.

Gelelim Yakıp Yıkan Zencilere 

Özellikle genç zenciler arasında, suç oranı ulusal ortalamanın katbekat üstünde.

Amerika’da yaşayan Türkler arasında bir anket yapın göreceksiniz, çoğunluk, zencileri tembel bulacak, suç makinesi olarak görecek ve sempati duymadığı ortaya çıkacak.

Tabii bu sonuçları elde etmek için de anketin anonim olması gerekir.

İnsanlardaki bu algılamanın nedeni, birinci elden yaşanan kişisel tecrübe, zencilere hukuken tanınan pozitif ayrımcılık hakları vs vs.

Kısacası, vasat bir zenci öğrencinin en iyi üniversitelere gitmesi için kotalar var.

Devlet içinde terfi etmesi için kotalar var.

Kanunlar önünü açmış.  

Dahası, en güzel ve en somut örnek Barack Obama’dır.

Buna rağmen zencilerin bu kadar zorlanması, suç işlemeye yatkın durması, (Türkiye’den gelip Amerika’da tutunmaya çalışan Türkler gibi) birçok sonradan gelen gruplar arasında güceniklik yaratıyor.

Fakat şunu da unutmamamız gerekli. Kölelik konusunda, tıpkı Almanya’nın Musevilere yaptığı gibi bir tazminat beklentisi var zencilerde. Ancak böyle bir diyalog henüz güçlenmedi.

Girdiği mağazadan ayakkabı çalan zenci genç, asırlardır kendi ırkından çalınan haklar karşısında yaptığını içsel olarak meşrulaştırıyor.

Sistemin parçası olan zenci belediye başkanları, politikacılar, Obama gibi turp (İçi beyaz dışı siyah) eski başkanlar yapılan şiddeti kınıyor ve kamuyu teskin etmeye çalışıyor.

Bakıyoruz 21 şehirde sokağa çıkma yasağı var. 14 eyalette Askeri Ulusal Milis güçleri sokakta konuşlanmış. Yakıp yıkılan tahrip edilen mal-mülk çok.

Demek ki zenciler arasında kırgınlık fidanları yeniden yeşermiş.

Amerika için Zencilere uygulanan sistematik ırkçılık, kurumsal ayrımcılıkla yüzleşmenin  zamanı geldi, geçiyor.

Döndük dolaştık 1965 senesinde öldürülen efsane zenci lider Malcolm X’in dediğine geldik; “Beyaz adamın demokrasisi hipokrasi/ riyakarlıkdır”

Analizimin sonuna geldim ve aklınızdan birçok soru geçtiğini biliyorum.

Trump’a ne olacak?

Dolara ne olacak? 

Amerika nereye gidiyor?

Bunların hepsi ayrı bir analiz konusu ve önümüzdeki günlerde değineceğim.

An itibarıyla Trump iyi bir kriz yönetimi yapamıyor.

Seçimleri kaybeder mi? Henüz kesin değil.

Şu son notumu da unutmayın, çünkü günlük hayatınızı etkileyecek.

Trump, Çin ile ABD arasında ekonomik bir soğuk savaş başlattı.

 ABD’nin elinde kaşıyacağı sosyal konular vardı.

Ve şimdi Çinlilerin eline de kaşıyacakları yeni bir sosyal yara geçmiş oldu.
 

">

Şikâyet var: Amerika yanıyor!

Şehirler yakılıp yıkılıyor.

Kaos gitgide büyüyor.

Bütün dünya pür dikkat kesilmiş ABD’de olup bitenleri yakından takip ediyor.

Peki, çeşitli haber sitelerinde kalem oynatan anlı şanlı yorumcularımız, büyük köşe yazarlarımız neredeler?

Dağdan taştan ses geliyor; bizimkilerden tık yok!  

Milyon dolarlık yazarlarımız, akademisyenlerimiz ve siyasilerimiz, incir çekirdeğini doldurmayacak konularla ilgilenmeye devam ededursunlar.  

Yukarıdaki haklı feryadı sosyal medyada okuyunca…

Pazar günü bahçe keyfimi askıya aldım ve bir analiz yazmaya karar verdim.

3 Haziran Çarşamba günü, ABD’de yaşanan olaylarla ilgili Almanya’nın Sesi’ne mülakat vereceğim için, zaten birkaç gündür konu üzerinde araştırma yapıyordum.

Anlayacağınız, yazı için altyapı hazır.

Göçmenler Kokteyli 

Netice itibariyle, Dünya’nın dört bir yanından gelmiş göçmenlerin oluşturduğu bir ülkedir Amerika.

Koloni olduğu yıllarda gelenlerin çoğu Avrupa kökenli.

Avrupa’dan din özgürlüğü için gelen var.

Açlık ve kıtlık nedeniyle gelen var.

Zulümden kaçıp gelen de var. 

İngiliz sömürgesinden bağımsızlığına kadar olan zaman diliminde, Amerika’ya gelen göçmenlerin çoğunluğu Avrupa kökenli.

İngiltere’nin ham madde üreticisi olan mümbit Amerikan topraklarına, işgücü yetersizliği nedeniyle, Afrika’dan özellikle de Batı Afrika’dan büyük çapta köle getirtilmiş.

Gelen zenci köleler büyük çiftliklerde (Plantasyonlarda) bir üretim aracı olarak kabul görmüş. O çiftliğin parçası ve çiftlik ağasının mülkü olmuş.

Daha net bir ifadeyle, bir iş makinesi, bir beygir gücü ya da bir üretim robotu gibi algılanmış.

Ruhsuz bir algılama ve zencilerin insan olduklarını unutan bu yaklaşım, bugün halen Amerika’nın en büyük sosyal sorunu olmaya devam ediyor.

Amerika Tarihine Damgasını Vuran Zencilerdir

Yukarıdaki ara başlık aslında eksik oldu.

 Amerika tarihine damgasını vuran olgu, toplumda zencilerin algılanmasındaki farklılıktır.

Her ülkede ‘Kurucu Babalar’ tabudur. Öyle kolay kolay eleştirilmezler. Dil uzatan toplu saldırıya maruz kalır-Bu durum Amerika için de geçerlidir-

Amerika’yı kuranlar büyük çiftlik ağalarıdır.

Hepsi Avrupalıdır ve çoğu İngiliz kökenlidir.

Peki, neden İngiliz İmparatorluğu’na karşı ayaklanıyorlar?

Resmî tarihe göre İngiltere'nin (Çay dahil) bazı ürünlere getirdiği vergiler ve Boston Çay Partisi’yle başlayan ayaklanma…

Amma velakin üzerinde fazla konuşulmayan, dokunulmayan ve telaffuz edilmeyen başka bir ekonomik neden daha var.

İngiltere, imparatorluk topraklarında köleliği yasaklayan bir kanun çıkarıyor. Bu kanun Amerika için de geçerli oluyor.

Görüşünüz ne olursa olsun, Karl Marx’ın kabul görmüş bazı evrensel öngörüleri var.

Bunlardan bir tanesi de “Üretim araçlarını kontrol eden toplumu kontrol eder!” öngörüsüdür.

Büyük çiftlik ağalarına göre, zenciler üretim aracı…

Devrimin lideri ve ilk Başkan George Washington’un yüzlerce kölesi var. Genç ve güzel birkaç kadın köle de metresi...

Kısacası Amerikan Devrimi’nin ve Cumhuriyetin kuruluşunda zencilerin ne olduğu konusu olayın tetiklenmesinde büyük rol oynuyor.

Amerikan Tarihinin İkinci Büyük Dönüm Noktası

Evet, ikinci büyük dönüm noktası nedir?

İç Savaş/Sivil Savaş -Civil War-

Kuzey ve Güney Amerika kurulduktan yaklaşık yüz sene sonra kapışıyor.

Güney Amerika halen mega tarım bölgesi ve zencileri köle olarak kullanıyor.

Kuzey Amerika’da ise sanayileşmeye başlamış, zencileri işçi olarak kullanıyor.

Her iki taraf için de zenci çalıştırmak, ekonomi noktasında büyük avantaj sağlıyor.

Güneyde, köle tarım işçisi hür olandan daha ucuz.

Kuzeyde ise hür olan işçi köle, sanayi işçisinden daha ucuz.

Kuzey güçlerinin başında Abraham Lincoln var.

Köleliğin, esasen zencilerin köleliğinin iptali istiyorlar.  

Güney bu talebe itiraz ediyor. “Köleliğe devam…” çünkü köle tarım işçisi daha ekonomik.

Kuzey Orduları’nda 180 bin (Toplan gücün yüzde 10’u) zenci asker yer alıyor.

Ne var ki, Güney Ordusu’nda rakam göz ardı edilecek kadar düşük. 

4 yıl savaş ve 600 bin ölüden sonra (Günümüz nüfusuna oranlarsak 6 milyon…) Kuzey, savaşı kazanıyor ve Lincoln köleliği fesheden kanunu Senato’dan güçlükle de olsa geçiriyor.

Bugün halen Washington’un 15 kilometre uzaklığındaki Güney Cumhuriyeti Başkanı’nın ve savaşan paşaların isimlerini caddelerde ve okullarda görebilirsiniz.

Kısacası, yaralar halen kapanmamış!

Donald Trump taraftarı göstericilerin, motosikletiyle gövde gösterisi yapan deri montlu ve dövmeli sürücülerin, halen güney konfederasyon bayrağı dalgalan dırdığını görebilirsiniz.

Olağan manzaradır.

Güneylilerin iç savaşta Kuzeyli askerler için kullandığı ‘Yankee’ deyimi, sonradan tüm Dünya’da Amerikan askerlerinin lakabı olarak kullanılmaya başlamıştır.

Gelelim Günümüze

‘Bir Kara Mesih daha çıkar mı?’ sorusuna yanıt aradığım 10 Mayıs tarihli analizimde; Amerika’da Korona’dan doğan işsizliğin toplumun alt kesimlerinde, en az virüs kadar olumsuz etkili olabileceğine dair yorumlar yapmıştım.

İnsanlar aptal değil, durumun farkındalar.

Sağlık sigortası yok, düşük ücretle geçim mücadelesi veriyorlar. Toplumda huzursuzluk ve ‘gaz sıkışması’ var.

Başta zenciler olmak üzere toplumun neredeyse bütün alt tabakası, ‘feda edilebilir güruhlar’ olarak hissediyor kendini.

Evet, bir kıvılcım gerekiyordu. Ve fitili ateşleyen o kıvılcım Minneapolis’den geldi.

Amerikan Polisi Sadece Polis Değildir

İstanbul Vilayet binasının önünde yıllarca bir pankart asılı kalmıştı. Bugün hala asılı mı bilmiyorum!

Mealen; “Bir hırsızı, bir katili hatta bir fahişeyi affedebilirim. Fakat polise el kaldıranı asla. Polise kalkan el devletin bittiğini gösterir” -Napolyon-

Polislik böyle kritik bir görev.

Devletin gücü ve vatandaşıyla arasında hassas ilişkinin vücut bulmuş hali.

Türkiye’de tek tip polis var ve doğrudan Ankara’ya bağlı.

Amerikan Polisi ise bambaşka bir mahlukat.

Amerika’da yaklaşık 900 bin polis ve bağlı oldukları yine yaklaşık 18 bin kurum var.

Evet, doğru okudunuz! 18 bin.

Başta Federal Devlet’in polisi var-ki tüm ülkede yetkili-

Her eyaletin kendi polisi var onlar da o eyaletin Adalet Bakanı’na bağlı.

Eyaletleri oluşturan ‘county’ (Türkçede karşılığı yok!) minik devletler var, onların polisi de o mini devletin başkanına bağlı.

Ayrıca her şehirde polis gücü var; o şehrin belediye başkanına bağlı-En meşhuru NYPD-

İlaveten…

Şerifler var.

Milli Park ve anıtları koruyan parklar polisi var.

Metrolarda çalışan metro polisi var.

Parlamento’yu koruyan ‘Senato Polisi’ var.

Var oğlu var!

Amerika’nın 50 eyaletinde 3 bin adet ‘county’= mini devlet var.

Alın size 3 bin polis teşkilatı.

100’den fazla şehrin kendi polis gücü var.

Özel hizmet için kurulmuş polisler var.

Kısacası her çeşit polis gücü ve kurumu mevcut.

O kadar ki bazı küçük polis güçleri maaş almakta zorlanıyor.

Minneapolis’te yaşanan son olayda ölen zenci ve ölüme sebebe olan polis,  ek gelir için çıplak kızların dans ettiği aynı gece kulübünde koruma olarak çalışıyormuş.

O polis, 17 yıldır legal olarak maaş almaktaymış-‘Go-Go Bar’dan-

Amerikan Polisi’nde durum bu.

Karmaşık, farklı eğitim, farklı silah, farklı üniforma, özetle farklı kalite.

Gelelim Yakıp Yıkan Zencilere 

Özellikle genç zenciler arasında, suç oranı ulusal ortalamanın katbekat üstünde.

Amerika’da yaşayan Türkler arasında bir anket yapın göreceksiniz, çoğunluk, zencileri tembel bulacak, suç makinesi olarak görecek ve sempati duymadığı ortaya çıkacak.

Tabii bu sonuçları elde etmek için de anketin anonim olması gerekir.

İnsanlardaki bu algılamanın nedeni, birinci elden yaşanan kişisel tecrübe, zencilere hukuken tanınan pozitif ayrımcılık hakları vs vs.

Kısacası, vasat bir zenci öğrencinin en iyi üniversitelere gitmesi için kotalar var.

Devlet içinde terfi etmesi için kotalar var.

Kanunlar önünü açmış.  

Dahası, en güzel ve en somut örnek Barack Obama’dır.

Buna rağmen zencilerin bu kadar zorlanması, suç işlemeye yatkın durması, (Türkiye’den gelip Amerika’da tutunmaya çalışan Türkler gibi) birçok sonradan gelen gruplar arasında güceniklik yaratıyor.

Fakat şunu da unutmamamız gerekli. Kölelik konusunda, tıpkı Almanya’nın Musevilere yaptığı gibi bir tazminat beklentisi var zencilerde. Ancak böyle bir diyalog henüz güçlenmedi.

Girdiği mağazadan ayakkabı çalan zenci genç, asırlardır kendi ırkından çalınan haklar karşısında yaptığını içsel olarak meşrulaştırıyor.

Sistemin parçası olan zenci belediye başkanları, politikacılar, Obama gibi turp (İçi beyaz dışı siyah) eski başkanlar yapılan şiddeti kınıyor ve kamuyu teskin etmeye çalışıyor.

Bakıyoruz 21 şehirde sokağa çıkma yasağı var. 14 eyalette Askeri Ulusal Milis güçleri sokakta konuşlanmış. Yakıp yıkılan tahrip edilen mal-mülk çok.

Demek ki zenciler arasında kırgınlık fidanları yeniden yeşermiş.

Amerika için Zencilere uygulanan sistematik ırkçılık, kurumsal ayrımcılıkla yüzleşmenin  zamanı geldi, geçiyor.

Döndük dolaştık 1965 senesinde öldürülen efsane zenci lider Malcolm X’in dediğine geldik; “Beyaz adamın demokrasisi hipokrasi/ riyakarlıkdır”

Analizimin sonuna geldim ve aklınızdan birçok soru geçtiğini biliyorum.

Trump’a ne olacak?

Dolara ne olacak? 

Amerika nereye gidiyor?

Bunların hepsi ayrı bir analiz konusu ve önümüzdeki günlerde değineceğim.

An itibarıyla Trump iyi bir kriz yönetimi yapamıyor.

Seçimleri kaybeder mi? Henüz kesin değil.

Şu son notumu da unutmayın, çünkü günlük hayatınızı etkileyecek.

Trump, Çin ile ABD arasında ekonomik bir soğuk savaş başlattı.

 ABD’nin elinde kaşıyacağı sosyal konular vardı.

Ve şimdi Çinlilerin eline de kaşıyacakları yeni bir sosyal yara geçmiş oldu.
 

Tüm yazılarını göster