Joe Biden yönetiminin; 1915 Ermeni olaylarını “Genocide = Soykırım” deyimiyle tanımlaması, Amerika-Türkiye ilişkilerini yeni bir mecraya soktu.
Sosyal medya bu konuda coşmuş vaziyette…
Resmî ve gayri resmî demeçlerin bini bir para…
Biden yönetiminin bu çıkışı, özellikle de Amerika’da yaşayan Ermeni diasporasını, yıllardır mücadelesini verdiği soykırımın (!) tanınması konusunda başarılı kılmıştır.
Diğer taraftan, Türk dış politikasının Amerika’daki köşe taşı soykırımının tanınmaması mücadelesi de çökmüştür!
Konu çok kapsamlı…
Öncelikle birkaç kısa anekdot üzerinden biraz ufuk açma niyetindeyim.
Sonra da kendi açımdan Amerika’nın aldığı bu kararın küresel olarak ne anlama geldiği irdeleyeceğim.
Yıl 1990. Amerika’da 5 bin küsur üniversite var, fakat hiçbir fakültede “Atatürk Kürsüsü” yok! O zamanın parasıyla $750 bin dolarlık bir fon yarattım. Başka katkılar da sağlandı ve sonuçta dünyaca ünlü Princeton Üniversitesinde Atatürk Kürsüsü kuruldu.
Boğaziçi'nden hocam Heath Lowry de “Atatürk Professor of Turkish Studies” olarak ilk atanan hoca oldu.
Lowry, tarihçiler arasında süregelen “soykırım mı, değil mi?” tartışmasında, yıllarca Türk tarafının tezini tanıttı.
Kürsünün kurulmasında, dönemin Amerikan Büyükelçisinin de büyük yardımı olmuştu. Büyükelçinin rezidansında kutlama yemeğine davet edildim. Ağırlandığım masada bir de ne göreyim! Tarihçi Bernard Lewis, yanımda oturuyor.
Tarihe meraklı bir insanım. Bana göre, Bernard Lewis 99 yaşında (birkaç sene önce!) vefat edinceye kadar Orta Doğu tarihi konusunda dünyada bir numaraydı.
Bernard Lewis’in 1915 Ermeni olaylarıyla ilgili görüşünün özeti şöyledir: “Büyük bir insanlık dramıdır ancak Musevilere yapılan Hitlervari soykırım gibi lanse edilemez!”.
Bernard Lewis’in akranlarından, “Atatürk” biyografisinin yazarı büyük Tarihçi Lord Kinross da “Osmanlı Asırları” kitabında, 1915 olaylarında Ermeni ölümlerinden yerel Kürt ahalisinin sorumlu olduğunu yazar.
Washington’a gelen, isimlerini yakından tanıdığınız günümüz Kürt politikacıları da özel aile sohbetlerinde Kinross’un iddiasını teyit etmişlerdir. Şahidim!
Abide-i Hürriyet Anıtı
İstanbul Şişli’deki “Abide-i Hürriyet Anıtı”nın 1915 olaylarıyla doğrudan ilişkisi var.
Ermeni olaylarının mimarı İttihatçı Talat Paşa, 1921’de bir Ermeni tetikçi tarafından Berlin’de öldürüldü.
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu 1943 senesinde, Talat Paşa’nın cenazesi Türkiye’ye getirildi ve Şişli’deki anıt mezarına defnedildi.
Talat Paşa’yla beraber Osmanlı’yı savaşa sokan, romantik savaş teknikleriyle 90 bin askeri tek kurşun atılmadan Sarıkamış’ta donarak şehit eden -Atatürk’ün hiç hazzetmediği- Enver Paşa'nın da kemikleri,1996 senesinde Şişli’de aynı anıta gömüldü.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kemikleri Tacikistan’dan getirilen Enver Paşa için düzenlenen cenaze töreninde yaptığı heyecanlı konuşmayla, Paşa’nın mirasını da adeta rehabilite etmiş oldu.
Türk medyasının eski kalemlerinden Hasan Cemal’i tanımayan yoktur. Tüm yazılarında “Ermeni Soykırımı”nı savunur! Türkiye’nin özür dilemesi gerektiğini işler.
Tarihin cilvesi olsa gerek, 1915 olaylarının yaşandığı dönemde ülkeyi yöneten Üçlü Erk’in (Triumvirat) 3’üncü paşası ve İttihat Terakki’nin kurucu Cemal Paşa'nın torunudur kendisi.
“Üçlü Paşalar Yönetimi”nin elemanları hep beraber bir Alman denizaltısıyla kaçarlar.
Cemal Paşa da Tiflis’te bir Ermeni tarafından öldürülür. Atatürk, Cemal Paşa'nın eşine ve çocuklarına maaş bağlatır.
">
Joe Biden yönetiminin; 1915 Ermeni olaylarını “Genocide = Soykırım” deyimiyle tanımlaması, Amerika-Türkiye ilişkilerini yeni bir mecraya soktu.
Sosyal medya bu konuda coşmuş vaziyette…
Resmî ve gayri resmî demeçlerin bini bir para…
Biden yönetiminin bu çıkışı, özellikle de Amerika’da yaşayan Ermeni diasporasını, yıllardır mücadelesini verdiği soykırımın (!) tanınması konusunda başarılı kılmıştır.
Diğer taraftan, Türk dış politikasının Amerika’daki köşe taşı soykırımının tanınmaması mücadelesi de çökmüştür!
Konu çok kapsamlı…
Öncelikle birkaç kısa anekdot üzerinden biraz ufuk açma niyetindeyim.
Sonra da kendi açımdan Amerika’nın aldığı bu kararın küresel olarak ne anlama geldiği irdeleyeceğim.
Yıl 1990. Amerika’da 5 bin küsur üniversite var, fakat hiçbir fakültede “Atatürk Kürsüsü” yok! O zamanın parasıyla $750 bin dolarlık bir fon yarattım. Başka katkılar da sağlandı ve sonuçta dünyaca ünlü Princeton Üniversitesinde Atatürk Kürsüsü kuruldu.
Boğaziçi'nden hocam Heath Lowry de “Atatürk Professor of Turkish Studies” olarak ilk atanan hoca oldu.
Lowry, tarihçiler arasında süregelen “soykırım mı, değil mi?” tartışmasında, yıllarca Türk tarafının tezini tanıttı.
Kürsünün kurulmasında, dönemin Amerikan Büyükelçisinin de büyük yardımı olmuştu. Büyükelçinin rezidansında kutlama yemeğine davet edildim. Ağırlandığım masada bir de ne göreyim! Tarihçi Bernard Lewis, yanımda oturuyor.
Tarihe meraklı bir insanım. Bana göre, Bernard Lewis 99 yaşında (birkaç sene önce!) vefat edinceye kadar Orta Doğu tarihi konusunda dünyada bir numaraydı.
Bernard Lewis’in 1915 Ermeni olaylarıyla ilgili görüşünün özeti şöyledir: “Büyük bir insanlık dramıdır ancak Musevilere yapılan Hitlervari soykırım gibi lanse edilemez!”.
Bernard Lewis’in akranlarından, “Atatürk” biyografisinin yazarı büyük Tarihçi Lord Kinross da “Osmanlı Asırları” kitabında, 1915 olaylarında Ermeni ölümlerinden yerel Kürt ahalisinin sorumlu olduğunu yazar.
Washington’a gelen, isimlerini yakından tanıdığınız günümüz Kürt politikacıları da özel aile sohbetlerinde Kinross’un iddiasını teyit etmişlerdir. Şahidim!
Abide-i Hürriyet Anıtı
İstanbul Şişli’deki “Abide-i Hürriyet Anıtı”nın 1915 olaylarıyla doğrudan ilişkisi var.
Ermeni olaylarının mimarı İttihatçı Talat Paşa, 1921’de bir Ermeni tetikçi tarafından Berlin’de öldürüldü.
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu 1943 senesinde, Talat Paşa’nın cenazesi Türkiye’ye getirildi ve Şişli’deki anıt mezarına defnedildi.
Talat Paşa’yla beraber Osmanlı’yı savaşa sokan, romantik savaş teknikleriyle 90 bin askeri tek kurşun atılmadan Sarıkamış’ta donarak şehit eden -Atatürk’ün hiç hazzetmediği- Enver Paşa'nın da kemikleri,1996 senesinde Şişli’de aynı anıta gömüldü.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kemikleri Tacikistan’dan getirilen Enver Paşa için düzenlenen cenaze töreninde yaptığı heyecanlı konuşmayla, Paşa’nın mirasını da adeta rehabilite etmiş oldu.
Türk medyasının eski kalemlerinden Hasan Cemal’i tanımayan yoktur. Tüm yazılarında “Ermeni Soykırımı”nı savunur! Türkiye’nin özür dilemesi gerektiğini işler.
Tarihin cilvesi olsa gerek, 1915 olaylarının yaşandığı dönemde ülkeyi yöneten Üçlü Erk’in (Triumvirat) 3’üncü paşası ve İttihat Terakki’nin kurucu Cemal Paşa'nın torunudur kendisi.
“Üçlü Paşalar Yönetimi”nin elemanları hep beraber bir Alman denizaltısıyla kaçarlar.
Cemal Paşa da Tiflis’te bir Ermeni tarafından öldürülür. Atatürk, Cemal Paşa'nın eşine ve çocuklarına maaş bağlatır.