Bugünkü analizim Amazon’la ilgili.
Baştan belirteyim, bu Amazon, Güney Amerika kıtasının ve dünyanın akciğerleri ormanların içinden akıp giden bildiğiniz efsane nehir Amazon değil.
Bu Amazon, 20 senede internet üzerinden pazarlama şirketi olarak yaşayan efsaneye dönüşmüş bir şirket.
Geçtiğimiz hafta Amazon’un başından, tüm iktisat teorilerinin ruhuna işlemiş bir tecrübe geçti. Amazon’un sayısız devasa antrepolarından birinde sendika oylaması yapıldı.
Amazon’u Amazon yapan internet çağıdır. Yeni teknoloji çağında, iktisat biliminin ‘Siyam İkizi’ emek-sermaye bütünleşmesi ve çelişkisi sınava tabi tutuldu.
Marx’ın başyapıtı ‘Sermaye’ ve önerdiği işçi devrimine ilham kaynağı olan iğrenç durumdaki tekstil fabrikaları tarihe karışmış durumda. Aynı sınav, bu defa internet çağının sembolü olan Amazon Dağıtım Merkezi’nde verildi.
Bugün çalışan işçiler daha eğitimli, sosyal medya üzerinden bilgiye daha kolay ulaşıyorlar. O nedenle, işçi bildiğin Marx’ın kafasındaki modele mi uygun; yoksa teknoloji başka bir işçi türü mü yarattı, sorusu kafalarda yankı yaptı.
Sendikaya evet mi hayır mı oylaması, büyük ilgi kaynağı oldu.
Birincisi, ilk defa bir teknoloji devi böyle bir deneyimden geçecekti.
İkincisi, burada alınacak sonuçlar ‘Big Tech’ denilen şirketle emsal teşkil edecekti.
Üçüncüsü, ileri kapitalizmin sancak gemisi Amerika’da yaşanan tecrübeler nihayetinde tüm dünyayı da etkileyecekti.
Alabama’da bir dağıtım merkezinde işçilerinin oylaması adeta bir şov sahnesine döndü.
Sosyalist Senatör Sanders (Hatırlarsınız Demokrat Parti Başkan adayıydı!) başta olmak üzere, CNN gibi birçok kanal, mekânı gösteri platformuna dönüştürdü.
Ama isterseniz sonuçlara ve nedenlerine geçmeden önce Amazon’u ve kurucusu Jeff Bezos’u biraz yakından tanıyalım.
Çünkü Amazon’un olayı aynı zamanda dijital ekonomik fenomenlerin doğuşu, yükselişi ve yarattıkları zenginliklerle iç içe gelişmiş bir olgu ve incelemeye değer bir oluşumdur.
Bezos
Jeff Bezos, bankacı olarak New York’ta hayata atılır. Asistanı MacKenzie’le evlenir. Beraberce Amerika’nın batı yakasına taşınırlar ve internetin doğduğu yıllarda sanal kitapçı olarak iş hayatına atılırlar. Gerisi malumunuz…
Amazon; yüz binlerce çalışanı, binlerce lojistik merkezi, 10 binlerce dağıtım aracıyla bugün bir dünya devidir.
Amazon’un piyasa değeri 1,7 trilyon Amerikan dolarıdır. (Türkiye’nin yıllık milli geliri $800 milyar dolar)
Yani tüm Türkiye iki sene çalışsa ancak bir Amazon üretebiliyor.
Nihayetinde olay dönüp dolaşıp kimin teknoloji ürettiğine gelip dayanıyor anlayacağınız.
Bu arada, Jeff Bezos $198 milyar servetiyle dünyanın en zengin insanı oluyor.
2019 yılında boşandığı ve şirketin 3’te 1’ini devrettiği eski eşi MacKenzie de $60 milyar dolarla dünyanın 3’üncü en zengin kadını.
Jeff Bezos konusunda kamu oyunda aşırı spekülasyonlar var. Yaklaşık $500 milyon vererek dünyanın en prestijli gazetelerinden Washington Post’u satın aldı. Washington’da Beyaz Saray’ı gecekonduya indirgeyen bir malikaneye yerleşti.
Sosyal konularda kamu çıkarını okşayıcı demeçler vermekte. Söylentiler Başkan adayı olacağı yönünde…
Gelelim sonuçlara...
Joe Biden de dahil birçok politikacının topa girmesine ve liberal medyanın sendikalaşma güzellemeleri bombardımana rağmen, işçiler sendikalı olmayı açık ara reddetti.
Adil ve şeffaf oylama sonunda, 5900 potansiyel oydan 3000 katılım oldu ve 1800 ‘hayır’a karşın 750 ‘evet’ çıktı.
Modern şirketin modern işçisi, geleneksel örgütlenmeyi istemedi.
Şüphesiz bu sonuçtan değişik çıkarımlar yapılabilir. Benim de kendime göre izlenimlerim oldu. İşçiler politikacıların onların üzerinden onların adına politika yapmasını istemiyor. Aynı şekilde işçiler “romantik sol” sarmalına düşmüş liberal medyaya da prim vermiyor. Ve işçiler dijital ortamda çok daha bilinçli.
New York’ta dünyaca ünlü bir üniversite var: Columbia.
Columbia’nın bünyesinde bizdeki medya esnafının ağzının suyunu akıtan Pulitzer Gazetecilik Fakültesi bulunmakta.
İşte bu okulun bünyesinde hocalık yapan ve sendika konusunda uzmanlaşmış bir profesör canlı yayında durumu şöyle özetledi: “Ben Amazon’un işçilere ödediği ücretleri ve sosyal yardımları inceledim. Sizi temin ederim, üniversitede çalışan birçok akademisyen arkadaş böyle bir ödeme paketi için işini değiştirir.”
Ezcümle: Çalışanlar istediklerini elde etmek için sendika gibi aracı bir kurumun pek yüzüne bakmadı. İşçiler dünyanın en zengin iş insanının servetine hasetlik yapmadı. Girişimciliğin hakkını verdi, kendi çıkarını kendi korudu.
">
Bugünkü analizim Amazon’la ilgili.
Baştan belirteyim, bu Amazon, Güney Amerika kıtasının ve dünyanın akciğerleri ormanların içinden akıp giden bildiğiniz efsane nehir Amazon değil.
Bu Amazon, 20 senede internet üzerinden pazarlama şirketi olarak yaşayan efsaneye dönüşmüş bir şirket.
Geçtiğimiz hafta Amazon’un başından, tüm iktisat teorilerinin ruhuna işlemiş bir tecrübe geçti. Amazon’un sayısız devasa antrepolarından birinde sendika oylaması yapıldı.
Amazon’u Amazon yapan internet çağıdır. Yeni teknoloji çağında, iktisat biliminin ‘Siyam İkizi’ emek-sermaye bütünleşmesi ve çelişkisi sınava tabi tutuldu.
Marx’ın başyapıtı ‘Sermaye’ ve önerdiği işçi devrimine ilham kaynağı olan iğrenç durumdaki tekstil fabrikaları tarihe karışmış durumda. Aynı sınav, bu defa internet çağının sembolü olan Amazon Dağıtım Merkezi’nde verildi.
Bugün çalışan işçiler daha eğitimli, sosyal medya üzerinden bilgiye daha kolay ulaşıyorlar. O nedenle, işçi bildiğin Marx’ın kafasındaki modele mi uygun; yoksa teknoloji başka bir işçi türü mü yarattı, sorusu kafalarda yankı yaptı.
Sendikaya evet mi hayır mı oylaması, büyük ilgi kaynağı oldu.
Birincisi, ilk defa bir teknoloji devi böyle bir deneyimden geçecekti.
İkincisi, burada alınacak sonuçlar ‘Big Tech’ denilen şirketle emsal teşkil edecekti.
Üçüncüsü, ileri kapitalizmin sancak gemisi Amerika’da yaşanan tecrübeler nihayetinde tüm dünyayı da etkileyecekti.
Alabama’da bir dağıtım merkezinde işçilerinin oylaması adeta bir şov sahnesine döndü.
Sosyalist Senatör Sanders (Hatırlarsınız Demokrat Parti Başkan adayıydı!) başta olmak üzere, CNN gibi birçok kanal, mekânı gösteri platformuna dönüştürdü.
Ama isterseniz sonuçlara ve nedenlerine geçmeden önce Amazon’u ve kurucusu Jeff Bezos’u biraz yakından tanıyalım.
Çünkü Amazon’un olayı aynı zamanda dijital ekonomik fenomenlerin doğuşu, yükselişi ve yarattıkları zenginliklerle iç içe gelişmiş bir olgu ve incelemeye değer bir oluşumdur.
Bezos
Jeff Bezos, bankacı olarak New York’ta hayata atılır. Asistanı MacKenzie’le evlenir. Beraberce Amerika’nın batı yakasına taşınırlar ve internetin doğduğu yıllarda sanal kitapçı olarak iş hayatına atılırlar. Gerisi malumunuz…
Amazon; yüz binlerce çalışanı, binlerce lojistik merkezi, 10 binlerce dağıtım aracıyla bugün bir dünya devidir.
Amazon’un piyasa değeri 1,7 trilyon Amerikan dolarıdır. (Türkiye’nin yıllık milli geliri $800 milyar dolar)
Yani tüm Türkiye iki sene çalışsa ancak bir Amazon üretebiliyor.
Nihayetinde olay dönüp dolaşıp kimin teknoloji ürettiğine gelip dayanıyor anlayacağınız.
Bu arada, Jeff Bezos $198 milyar servetiyle dünyanın en zengin insanı oluyor.
2019 yılında boşandığı ve şirketin 3’te 1’ini devrettiği eski eşi MacKenzie de $60 milyar dolarla dünyanın 3’üncü en zengin kadını.
Jeff Bezos konusunda kamu oyunda aşırı spekülasyonlar var. Yaklaşık $500 milyon vererek dünyanın en prestijli gazetelerinden Washington Post’u satın aldı. Washington’da Beyaz Saray’ı gecekonduya indirgeyen bir malikaneye yerleşti.
Sosyal konularda kamu çıkarını okşayıcı demeçler vermekte. Söylentiler Başkan adayı olacağı yönünde…
Gelelim sonuçlara...
Joe Biden de dahil birçok politikacının topa girmesine ve liberal medyanın sendikalaşma güzellemeleri bombardımana rağmen, işçiler sendikalı olmayı açık ara reddetti.
Adil ve şeffaf oylama sonunda, 5900 potansiyel oydan 3000 katılım oldu ve 1800 ‘hayır’a karşın 750 ‘evet’ çıktı.
Modern şirketin modern işçisi, geleneksel örgütlenmeyi istemedi.
Şüphesiz bu sonuçtan değişik çıkarımlar yapılabilir. Benim de kendime göre izlenimlerim oldu. İşçiler politikacıların onların üzerinden onların adına politika yapmasını istemiyor. Aynı şekilde işçiler “romantik sol” sarmalına düşmüş liberal medyaya da prim vermiyor. Ve işçiler dijital ortamda çok daha bilinçli.
New York’ta dünyaca ünlü bir üniversite var: Columbia.
Columbia’nın bünyesinde bizdeki medya esnafının ağzının suyunu akıtan Pulitzer Gazetecilik Fakültesi bulunmakta.
İşte bu okulun bünyesinde hocalık yapan ve sendika konusunda uzmanlaşmış bir profesör canlı yayında durumu şöyle özetledi: “Ben Amazon’un işçilere ödediği ücretleri ve sosyal yardımları inceledim. Sizi temin ederim, üniversitede çalışan birçok akademisyen arkadaş böyle bir ödeme paketi için işini değiştirir.”
Ezcümle: Çalışanlar istediklerini elde etmek için sendika gibi aracı bir kurumun pek yüzüne bakmadı. İşçiler dünyanın en zengin iş insanının servetine hasetlik yapmadı. Girişimciliğin hakkını verdi, kendi çıkarını kendi korudu.