Sağlıklı yaşam, uzun ömür, genç kalmak ve görünmek.
Tabii ki herkesin ilgilendiği ve üzerinde düşündüğü bir konu.
Bilim adamlarından tutun da, bu işin ticaretini yapan insanlara kadar; birileri bir şeyler satıyor para kazanıyor. Birileri de bunları alıyor, para veriyor ama ya işine yarıyor, ya da yaramıyor.
Beslenme , spor zinde ve sağlıklı kalmanın anahtarı kuşkusuz.
Mesele nasıl olacağı?
Yıllarca bazı şeyleri deneme yanılma metodu ile öğrendik.
Birileri kilo verdi, hemen bizde onun gibi yapıp kilo vermeye çalıştık, sonrasında baktık ki yıllar içinde rahatsızlanmışız, bir şeyleri yanlış yapmışız.
Çünkü sağlıkla ilgili yapılan pek çok şey aslında kişiye özel.
Yani onun metabolizmasına ve ‘Dna’’ sına bağlı.
Yediklerimiz kuşkusuz önemli bir yere sahip ama ‘gen sağlıklı değilse’, sadece yiyip içtiklerimiz bizi ne kadar daha fazla uzun ve sağlıklı yaşatır?
Bunlar üzerine bilim adamları, tıp insanları halen araştırmalar yapıyor, o çalışmaların da sonuçlarını yayınlıyorlar.
Biz de yeni bir şeyler çıktıkça konuları gazeteci olarak araştırıyoruz.
Bir süredir ülkemizde konuşulan konulardan biri de,Alkali Diyet.
Alkali beslenme…
Alkali kelime anlamı olarak; suda çözünebilen demek. Vücudumuzun ne kadar genç ve sağlıklı kalabileceğine yeni trende göre bu denge belirliyor. Hücresel oranda, alkali ya da asit dengesi.
Yapılan araştırmalara göre kanser, şişmanlık, immün sistem hastalıkları gibi metabolik rahatsızlıklar incelendiğinde vücutta asit oranının yükseldiğini tespit etmişler. Asit oranını yükselten yiyecekleri bulmuşlar.
Mesela; Dondurma, pastörize inek sütü, inek peyniri, domuz eti, sığır eti, barbekü ve tütsülenmiş etler, kızarmış etler, salam, sosis, sucuk yüksek oranda asit içeriyor. İlaveten; marmelatlar, salamura meyveler, kurutulmuş meyveler, meyveli şekerlemeler de.
Tavsiye edilen besinler arasında; Hindistan cevizi sütü, badem sütü, misket limonu, Hindistan cevizi, avokado gibi yiyecekler yer alıyor.
Her zaman zararlı listesinde bulunan cola gibi asitli yiyeceklerin bir kez daha zararlı olduğunu söylemeye gerek yok, tatlılar da yüksek oranda şeker içerdiği için bu beslenme tipinde de asitlenmeye neden olduğu için zararlı.
Buradaki sihirli nokta bence yediklerimizin miktarı. Hangimiz çikolata dan nefret ederiz, onsuz bir yaşam düşünürüz, ya da kremalı pastalar ve tartlardan. Özellikle biz hanımlar şekerli kekler, pastalar, tatlılar denildi mi, akan suları durdururuz.
Bunları hiç yeme zararlı denildiğinde, tam tersi daha çok yemek için aşırı bir istek duyuyoruz. Onun için özetle diyorum ki; beslenme kişinin şifresi gibi kendisine özel olmalı. 20 dakika içinde beyin doyma sinyalini alıyor bu da demektir ki, fazla hızlı yemeyin. Yediğiniz şeyin keyfini alarak, çok çiğneyerek mümkün olan en az miktarlarda yemeye çalışın. Hem yediğinizi hissedin, hem de metabolizmayı fazla yormayın. Vücudun asit dengesini arttıracak; şekerli, bol katı yağlı, margarinli, yüksek ısıda pişmiş etler gibi, kötü kolesterolü arttıracak kabuklu deniz hayvanları gibi artık hepimizin bildiği yiyecekleri tüketmeyin ya da vazgeçemiyorsanız, minimum da tüketin. Zararlı bir şey yediyseniz, etkisini azaltmak için mutlaka faydalı bir şeyler yiyin, bol bol su için…Yediğiniz sizi mutlu ediyorsa, kendinizi hafif hissettiriyorsa sağlıklı ve doğrudur. Uykunuz geliyorsa, halsiz oluyorsanız tembelliğie yöneliyorsanız sağlıklı değildir. O durumlar içinde hareket etmeyi unutmayın. Yürüyüş, dans, temiz havada yapılan egzersizler gibi.
Yaşamak uzun, sağlıklı ve güzel yaş almak önemli. Bunu içten dışa bütüncül bir şekilde yapabilmek daha da önemli. Unutmayın ki; akıl güzelliği, ruh güzelliği, beden güzelliği hepsi bir bütün olduğu zaman kanatlarımızı açabilmemiz ve süzülebilmemiz mümkün…
Sağlıklı ve keyifli günler olsun.
">
Sağlıklı yaşam, uzun ömür, genç kalmak ve görünmek.
Tabii ki herkesin ilgilendiği ve üzerinde düşündüğü bir konu.
Bilim adamlarından tutun da, bu işin ticaretini yapan insanlara kadar; birileri bir şeyler satıyor para kazanıyor. Birileri de bunları alıyor, para veriyor ama ya işine yarıyor, ya da yaramıyor.
Beslenme , spor zinde ve sağlıklı kalmanın anahtarı kuşkusuz.
Mesele nasıl olacağı?
Yıllarca bazı şeyleri deneme yanılma metodu ile öğrendik.
Birileri kilo verdi, hemen bizde onun gibi yapıp kilo vermeye çalıştık, sonrasında baktık ki yıllar içinde rahatsızlanmışız, bir şeyleri yanlış yapmışız.
Çünkü sağlıkla ilgili yapılan pek çok şey aslında kişiye özel.
Yani onun metabolizmasına ve ‘Dna’’ sına bağlı.
Yediklerimiz kuşkusuz önemli bir yere sahip ama ‘gen sağlıklı değilse’, sadece yiyip içtiklerimiz bizi ne kadar daha fazla uzun ve sağlıklı yaşatır?
Bunlar üzerine bilim adamları, tıp insanları halen araştırmalar yapıyor, o çalışmaların da sonuçlarını yayınlıyorlar.
Biz de yeni bir şeyler çıktıkça konuları gazeteci olarak araştırıyoruz.
Bir süredir ülkemizde konuşulan konulardan biri de,Alkali Diyet.
Alkali beslenme…
Alkali kelime anlamı olarak; suda çözünebilen demek. Vücudumuzun ne kadar genç ve sağlıklı kalabileceğine yeni trende göre bu denge belirliyor. Hücresel oranda, alkali ya da asit dengesi.
Yapılan araştırmalara göre kanser, şişmanlık, immün sistem hastalıkları gibi metabolik rahatsızlıklar incelendiğinde vücutta asit oranının yükseldiğini tespit etmişler. Asit oranını yükselten yiyecekleri bulmuşlar.
Mesela; Dondurma, pastörize inek sütü, inek peyniri, domuz eti, sığır eti, barbekü ve tütsülenmiş etler, kızarmış etler, salam, sosis, sucuk yüksek oranda asit içeriyor. İlaveten; marmelatlar, salamura meyveler, kurutulmuş meyveler, meyveli şekerlemeler de.
Tavsiye edilen besinler arasında; Hindistan cevizi sütü, badem sütü, misket limonu, Hindistan cevizi, avokado gibi yiyecekler yer alıyor.
Her zaman zararlı listesinde bulunan cola gibi asitli yiyeceklerin bir kez daha zararlı olduğunu söylemeye gerek yok, tatlılar da yüksek oranda şeker içerdiği için bu beslenme tipinde de asitlenmeye neden olduğu için zararlı.
Buradaki sihirli nokta bence yediklerimizin miktarı. Hangimiz çikolata dan nefret ederiz, onsuz bir yaşam düşünürüz, ya da kremalı pastalar ve tartlardan. Özellikle biz hanımlar şekerli kekler, pastalar, tatlılar denildi mi, akan suları durdururuz.
Bunları hiç yeme zararlı denildiğinde, tam tersi daha çok yemek için aşırı bir istek duyuyoruz. Onun için özetle diyorum ki; beslenme kişinin şifresi gibi kendisine özel olmalı. 20 dakika içinde beyin doyma sinyalini alıyor bu da demektir ki, fazla hızlı yemeyin. Yediğiniz şeyin keyfini alarak, çok çiğneyerek mümkün olan en az miktarlarda yemeye çalışın. Hem yediğinizi hissedin, hem de metabolizmayı fazla yormayın. Vücudun asit dengesini arttıracak; şekerli, bol katı yağlı, margarinli, yüksek ısıda pişmiş etler gibi, kötü kolesterolü arttıracak kabuklu deniz hayvanları gibi artık hepimizin bildiği yiyecekleri tüketmeyin ya da vazgeçemiyorsanız, minimum da tüketin. Zararlı bir şey yediyseniz, etkisini azaltmak için mutlaka faydalı bir şeyler yiyin, bol bol su için…Yediğiniz sizi mutlu ediyorsa, kendinizi hafif hissettiriyorsa sağlıklı ve doğrudur. Uykunuz geliyorsa, halsiz oluyorsanız tembelliğie yöneliyorsanız sağlıklı değildir. O durumlar içinde hareket etmeyi unutmayın. Yürüyüş, dans, temiz havada yapılan egzersizler gibi.
Yaşamak uzun, sağlıklı ve güzel yaş almak önemli. Bunu içten dışa bütüncül bir şekilde yapabilmek daha da önemli. Unutmayın ki; akıl güzelliği, ruh güzelliği, beden güzelliği hepsi bir bütün olduğu zaman kanatlarımızı açabilmemiz ve süzülebilmemiz mümkün…
Sağlıklı ve keyifli günler olsun.