Türkiye acı bir gerçeği yaşıyor. AKP ülkeyi yönetemiyor, muhalefet iktidara seçenek olamıyor.
Bu acı gerçeğin sayılamayacak kadar çok örneğini gözlüyoruz. İşte son günlerde yaşadığımız iki gelişme.
İktidarın ciddiyetten yoksun belgesi: Orta Vadeli Program
AKP iktidarı sadece ekonomi değil adalet, demokratik hukuk düzeni, eğitim, dış ilişkiler dahil hemen her konuda son derece başarısız. Yönetemiyor.
Ama herhalde en önemlisi, ekonomiyi adeta kırıma uğratması. Ekonomi yönetiminde beceriksizlikler akıl alır gibi değil.
Son örnek, bu ayın ilk günlerinde açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) adlı önemli belge oldu. OVP, gelecek üç yıl için ekonomik öngörüleri ve hedefleri açıklayan belge.
OVP’lerin aynı zamanda ekonomiye öngörülebilirlik ve güven kazandırması, istikrara katkı yapması beklenir. Ancak açıklanan belge ciddiyetten ve ikna edici olmaktan uzak.
Ekonominin en temel sorunlarından biri yüksek enflasyon. Başlıca nedeni de siyasi zorlamayla getirilen akıl dışı ‘politika faizi’. Veya “faiz sebeptir…” saplantısı.
Tepeden dayatmalarla politika faizi yapay şekilde enflasyonun altına düşürüldü. Politika faizi ile piyasa faizi arasındaki farkı idrak dahi edemediler. Türk parasından kaçınılmaz kaçış başladı, dövizin fiyatı sıçradı, dövize bağımlılığı yüksek Türk ekonomisinde fiyatlar zıpladı.
OVP’nin giriş bölümünde sayfalarca dünya ekonomisinde değişik nedenlerle enflasyonun yükseldiği (savaş, Covid, tedarik zincirinde aksamalar, vs.), Türkiye ekonomisinin de o nedenle yüksek enflasyona kapıldığı anlatılıyor!
OVD’yi kamuoyuna sunan CB Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın sözleri aynen şöyle: “Son yıllarda dünyadan, bölgemizden, birçok sebepten kaynaklanan geçici bir yükseliş dönemindeyiz ama…”
CB Tayyip Erdoğan da sık sık benzer açıklamalar yapıyor, enflasyonun sorumluluğunu başkalarına atıyor.
Ama bizdeki enflasyon, bölge ve dünyadaki enflasyondan kat kat daha yüksek!
OVD’yi hazırlayanlar enflasyonun nedenini doğru teşhis edebilmiş dahi değil. Nasıl enflasyonla mücadele edecekler?
OVP’ye göre milli gelir 2023’te 18.654 milyar TL veya 867 milyar $ olacak (GSYH, cari fiyatlarla, sayfa 29).
Yani OVP’yi hazırlayanlar 2023 ortalama $ kurunu 21,52 TL kabul etmiş (18.654/867). Fakat bu kabul ciddiyetten uzak.
Ortalama döviz kuru genellikle yıl başı, ortası ve sonundaki kur değerleri dikkate alınarak hesaplanır. Yıl başı ve ortası $ kuru 18,69 ve 26,01 TL.
OVP’nin varsayımının gerçekleşmesi için yıl sonunda $ kurunun yaklaşık 15,40 olması gerekiyor. Şu an 27 TL civarında!
Merkez Bankası kısa süre önce yıl sonu $ tahmini 26,18 TL olarak açıklamıştı. Bu tahmine göre 2023 ortalama dolar kuru 24,22 TL oluyor, yani OVP öngörüsünden %57 daha yüksek!
Merkez Bankası öngörüleriyle kaba şekilde çelişen bir OVP var önümüzde.
OVP yer yer acı itirafları da içeriyor. 2023’te toplam faiz harcaması 582 milyar TL olacak (Tablo 1.5, s.49). Yaklaşık 24 milyar dolar, milli gelirin yaklaşık %2,7’si. Toplam yatırım harcamaları 472 milyar TL.
Faiz karşıtlığını en akıl dışı uygulamalara vardıran bir iktidar döneminde, millete Cumhuriyet tarihinin rekor faizini ödetiyorlar. Faiz harcaması yatırımlardan bile % 23 daha fazla!
OVP’ye göre ““Türkiye ekonomisi… on iki yıldır kesintisiz büyüme sürecini sürdürerek emsal ülkelerden olumlu yönde ayrışmıştır.” (S.6).
Bu kısa cümledeki iki önerme de yanlış.
Türkiye ekonomisi, bu konuda en güvenilir Dünya Bankası verilerinin açıkça gösterdiği gibi son 12 yılda kesintisiz büyümedi, o dönemin çoğunda küçüldü (2014-2020 arası yedi yılda). 12 yıllık toplam büyüme ise sadece %8,1, yılda ortalama %1’in altında. Üstelik bunlar toplam milli gelir; kişi başına düşen milli gelirin değişiminde Türkiye çok daha kötü durumda.
“Emsal ülkelerden olumlu yönde ayrıştığı…” sözcükleri ise tam bir efsane!
Türkiye ile en yakın kıyas edilebilecek olanlar, Üst Orta Gelir Grubu ülkeler. Yine DB verilerine göre, bu grubun toplam milli hasılası 2011-2022 arası büyük sıçrama gösterdi ve 18,5 trilyondan 30 trilyon $’a çıktı. Artış % 62. Türkiye’de milli gelirin aynı dönemde büyümesi sadece %8.
Tüm dünya ekonomisi ile kıyaslandığında benzer bir durum söz konusu. Türk ekonomisinin %8 büyüdüğü 12 yıllık dönemde, dünya ekonomisi %36 büyüdü.
OVP’nin iddia ettiği gibi, Türk ekonomisinin son 12 yılda emsal ülkelerden olumlu yönde ayrıştığı boş bir iddia.
Üniversite yıllarında zor problemleri çözemeyen arkadaşlarımız, uydur kaydır çözümler gazlayarak sunardı sınav kağıtlarını. Belki hoca yutar veya kısmi puan alırım diye. Sınavdan sonra arkadaşlarına “filanca problemi sabunladım” diye anlatırlardı.
AKP iktidarı kritik bir ekonomi belgesi olan OVP’yi bol miktarda sabunlayıp hazırlamış.
Bu belgeyi hazırlayan AKP iktidarı mı düzeltecek ekonomiyi?
Açıklanan OVP güven doğuran bir belge değil. Aksine, iktidarın ekonomiyi düzeltme yeteneği olmadığını gösteriyor. Güven sarsıyor.
Seçenek olamayan CHP: Halka rağmen koltuk ihtirası
Ana muhalefet CHP, ülkeyi yönetemeyen AKP karşısında seçenek olma yeteneğini yitirdi. Başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, parti sözcülerinin açıklamalarını insanlar ciddiye almıyor, kulak bile vermiyorlar.
Muhalefet çok kolay kazanılacak hayati seçimi zincirleme yanlışlarla kaybetti, Erdoğan’a hediye etti. Yanlış aday, yanlış ittifak modeli, hafızalardaki en berbat kampanya, sandıklara sahip çıkamama, vs.
Ağır hezimetin elbet birden çok sorumlusu var; ama ilk sırada KK yer alıyor.
Aradan üç ay geçti, KK dahil hiçbir muhalefet çevresinden seçimin niçin kaybedildiğine hakkında asgari düzeyde bir özeleştiri gelmedi. Belli ki hiçbir zaman gelmeyecek, üstüne yatacaklar.
KK’nın onurlu şekilde seçimden hemen sonra istifa etmesi gerekirdi, koltuğa yapıştı. Kurultay toplayıp kendini yeniden seçtirerek demokratik meşruiyet kazanacağını sanıyor.
“Partiyi güvenli limana taşıyacağım” diye muğlak ve abes sloganlar kullanıyor. Tıpkı seçim kampanyasında yaptığı gibi: ‘Sana söz’ veya ‘Geliyor gelmekte olan’ vs.
Değişik anketlerin ortaya koyduğu ve hemen herkesin basit sosyal gözlemlerle teyit ettiği üzere, CHP’li seçmenin büyük çoğunluğu KK’nın değişmesini istiyor.
Ama yaklaşan kurultayda KK karşısına kim aday çıkarsa çıksın çok rahat tekrar seçilecek. Hem de muhtemelen rekor oyla!
Bunun iki temel nedeni var. CHP örgütleri önemli ölçüde aşiretçilik ilişkilerinin ağırlığı altında delegelerini belirliyor. İkincisi, KK’nın elinde yaklaşan yerel seçimler için aday belirleme, yani belediye rantlarını dilediği gibi peşkeş çekme havucu var.
Parti örgütlerinin temel işlevi seçmenin taleplerini merkeze doğru taşımak ve parti siyasetine dönüştürmektir. CHP’li seçmenin açık çoğunluğu KK değişsin istiyor, ama örgütlerin seçtiği delegeler açık arayla KK’yı seçecek!
Buradan çıkan sonuç CHP’nin tükenişidir. Parti yapısının aşiretçiliğe ve rant dağıtımına teslim olması, çürümesidir.
CHP artık sosyal demokrasi bir tarafa, demokratik bir parti bile değildir. Sosyal demokrat bir partiden çok, etik olmayan çıkar ve rant ilişkilerinin ağır bastığı bir kabileye daha yakındır.
KK artık ‘kifayetsiz muhteris’ politikacı tiplemesinin en mükemmel örneği ve özüdür (quintessential).
Yönetemeyen bir iktidar ve çürümüş bir ana muhalefete sahip ülkemizin Allah yardımcısı olsun.
">Türkiye acı bir gerçeği yaşıyor. AKP ülkeyi yönetemiyor, muhalefet iktidara seçenek olamıyor.
Bu acı gerçeğin sayılamayacak kadar çok örneğini gözlüyoruz. İşte son günlerde yaşadığımız iki gelişme.
İktidarın ciddiyetten yoksun belgesi: Orta Vadeli Program
AKP iktidarı sadece ekonomi değil adalet, demokratik hukuk düzeni, eğitim, dış ilişkiler dahil hemen her konuda son derece başarısız. Yönetemiyor.
Ama herhalde en önemlisi, ekonomiyi adeta kırıma uğratması. Ekonomi yönetiminde beceriksizlikler akıl alır gibi değil.
Son örnek, bu ayın ilk günlerinde açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) adlı önemli belge oldu. OVP, gelecek üç yıl için ekonomik öngörüleri ve hedefleri açıklayan belge.
OVP’lerin aynı zamanda ekonomiye öngörülebilirlik ve güven kazandırması, istikrara katkı yapması beklenir. Ancak açıklanan belge ciddiyetten ve ikna edici olmaktan uzak.
Ekonominin en temel sorunlarından biri yüksek enflasyon. Başlıca nedeni de siyasi zorlamayla getirilen akıl dışı ‘politika faizi’. Veya “faiz sebeptir…” saplantısı.
Tepeden dayatmalarla politika faizi yapay şekilde enflasyonun altına düşürüldü. Politika faizi ile piyasa faizi arasındaki farkı idrak dahi edemediler. Türk parasından kaçınılmaz kaçış başladı, dövizin fiyatı sıçradı, dövize bağımlılığı yüksek Türk ekonomisinde fiyatlar zıpladı.
OVP’nin giriş bölümünde sayfalarca dünya ekonomisinde değişik nedenlerle enflasyonun yükseldiği (savaş, Covid, tedarik zincirinde aksamalar, vs.), Türkiye ekonomisinin de o nedenle yüksek enflasyona kapıldığı anlatılıyor!
OVD’yi kamuoyuna sunan CB Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın sözleri aynen şöyle: “Son yıllarda dünyadan, bölgemizden, birçok sebepten kaynaklanan geçici bir yükseliş dönemindeyiz ama…”
CB Tayyip Erdoğan da sık sık benzer açıklamalar yapıyor, enflasyonun sorumluluğunu başkalarına atıyor.
Ama bizdeki enflasyon, bölge ve dünyadaki enflasyondan kat kat daha yüksek!
OVD’yi hazırlayanlar enflasyonun nedenini doğru teşhis edebilmiş dahi değil. Nasıl enflasyonla mücadele edecekler?
OVP’ye göre milli gelir 2023’te 18.654 milyar TL veya 867 milyar $ olacak (GSYH, cari fiyatlarla, sayfa 29).
Yani OVP’yi hazırlayanlar 2023 ortalama $ kurunu 21,52 TL kabul etmiş (18.654/867). Fakat bu kabul ciddiyetten uzak.
Ortalama döviz kuru genellikle yıl başı, ortası ve sonundaki kur değerleri dikkate alınarak hesaplanır. Yıl başı ve ortası $ kuru 18,69 ve 26,01 TL.
OVP’nin varsayımının gerçekleşmesi için yıl sonunda $ kurunun yaklaşık 15,40 olması gerekiyor. Şu an 27 TL civarında!
Merkez Bankası kısa süre önce yıl sonu $ tahmini 26,18 TL olarak açıklamıştı. Bu tahmine göre 2023 ortalama dolar kuru 24,22 TL oluyor, yani OVP öngörüsünden %57 daha yüksek!
Merkez Bankası öngörüleriyle kaba şekilde çelişen bir OVP var önümüzde.
OVP yer yer acı itirafları da içeriyor. 2023’te toplam faiz harcaması 582 milyar TL olacak (Tablo 1.5, s.49). Yaklaşık 24 milyar dolar, milli gelirin yaklaşık %2,7’si. Toplam yatırım harcamaları 472 milyar TL.
Faiz karşıtlığını en akıl dışı uygulamalara vardıran bir iktidar döneminde, millete Cumhuriyet tarihinin rekor faizini ödetiyorlar. Faiz harcaması yatırımlardan bile % 23 daha fazla!
OVP’ye göre ““Türkiye ekonomisi… on iki yıldır kesintisiz büyüme sürecini sürdürerek emsal ülkelerden olumlu yönde ayrışmıştır.” (S.6).
Bu kısa cümledeki iki önerme de yanlış.
Türkiye ekonomisi, bu konuda en güvenilir Dünya Bankası verilerinin açıkça gösterdiği gibi son 12 yılda kesintisiz büyümedi, o dönemin çoğunda küçüldü (2014-2020 arası yedi yılda). 12 yıllık toplam büyüme ise sadece %8,1, yılda ortalama %1’in altında. Üstelik bunlar toplam milli gelir; kişi başına düşen milli gelirin değişiminde Türkiye çok daha kötü durumda.
“Emsal ülkelerden olumlu yönde ayrıştığı…” sözcükleri ise tam bir efsane!
Türkiye ile en yakın kıyas edilebilecek olanlar, Üst Orta Gelir Grubu ülkeler. Yine DB verilerine göre, bu grubun toplam milli hasılası 2011-2022 arası büyük sıçrama gösterdi ve 18,5 trilyondan 30 trilyon $’a çıktı. Artış % 62. Türkiye’de milli gelirin aynı dönemde büyümesi sadece %8.
Tüm dünya ekonomisi ile kıyaslandığında benzer bir durum söz konusu. Türk ekonomisinin %8 büyüdüğü 12 yıllık dönemde, dünya ekonomisi %36 büyüdü.
OVP’nin iddia ettiği gibi, Türk ekonomisinin son 12 yılda emsal ülkelerden olumlu yönde ayrıştığı boş bir iddia.
Üniversite yıllarında zor problemleri çözemeyen arkadaşlarımız, uydur kaydır çözümler gazlayarak sunardı sınav kağıtlarını. Belki hoca yutar veya kısmi puan alırım diye. Sınavdan sonra arkadaşlarına “filanca problemi sabunladım” diye anlatırlardı.
AKP iktidarı kritik bir ekonomi belgesi olan OVP’yi bol miktarda sabunlayıp hazırlamış.
Bu belgeyi hazırlayan AKP iktidarı mı düzeltecek ekonomiyi?
Açıklanan OVP güven doğuran bir belge değil. Aksine, iktidarın ekonomiyi düzeltme yeteneği olmadığını gösteriyor. Güven sarsıyor.
Seçenek olamayan CHP: Halka rağmen koltuk ihtirası
Ana muhalefet CHP, ülkeyi yönetemeyen AKP karşısında seçenek olma yeteneğini yitirdi. Başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, parti sözcülerinin açıklamalarını insanlar ciddiye almıyor, kulak bile vermiyorlar.
Muhalefet çok kolay kazanılacak hayati seçimi zincirleme yanlışlarla kaybetti, Erdoğan’a hediye etti. Yanlış aday, yanlış ittifak modeli, hafızalardaki en berbat kampanya, sandıklara sahip çıkamama, vs.
Ağır hezimetin elbet birden çok sorumlusu var; ama ilk sırada KK yer alıyor.
Aradan üç ay geçti, KK dahil hiçbir muhalefet çevresinden seçimin niçin kaybedildiğine hakkında asgari düzeyde bir özeleştiri gelmedi. Belli ki hiçbir zaman gelmeyecek, üstüne yatacaklar.
KK’nın onurlu şekilde seçimden hemen sonra istifa etmesi gerekirdi, koltuğa yapıştı. Kurultay toplayıp kendini yeniden seçtirerek demokratik meşruiyet kazanacağını sanıyor.
“Partiyi güvenli limana taşıyacağım” diye muğlak ve abes sloganlar kullanıyor. Tıpkı seçim kampanyasında yaptığı gibi: ‘Sana söz’ veya ‘Geliyor gelmekte olan’ vs.
Değişik anketlerin ortaya koyduğu ve hemen herkesin basit sosyal gözlemlerle teyit ettiği üzere, CHP’li seçmenin büyük çoğunluğu KK’nın değişmesini istiyor.
Ama yaklaşan kurultayda KK karşısına kim aday çıkarsa çıksın çok rahat tekrar seçilecek. Hem de muhtemelen rekor oyla!
Bunun iki temel nedeni var. CHP örgütleri önemli ölçüde aşiretçilik ilişkilerinin ağırlığı altında delegelerini belirliyor. İkincisi, KK’nın elinde yaklaşan yerel seçimler için aday belirleme, yani belediye rantlarını dilediği gibi peşkeş çekme havucu var.
Parti örgütlerinin temel işlevi seçmenin taleplerini merkeze doğru taşımak ve parti siyasetine dönüştürmektir. CHP’li seçmenin açık çoğunluğu KK değişsin istiyor, ama örgütlerin seçtiği delegeler açık arayla KK’yı seçecek!
Buradan çıkan sonuç CHP’nin tükenişidir. Parti yapısının aşiretçiliğe ve rant dağıtımına teslim olması, çürümesidir.
CHP artık sosyal demokrasi bir tarafa, demokratik bir parti bile değildir. Sosyal demokrat bir partiden çok, etik olmayan çıkar ve rant ilişkilerinin ağır bastığı bir kabileye daha yakındır.
KK artık ‘kifayetsiz muhteris’ politikacı tiplemesinin en mükemmel örneği ve özüdür (quintessential).
Yönetemeyen bir iktidar ve çürümüş bir ana muhalefete sahip ülkemizin Allah yardımcısı olsun.