ABD’de Demokratların başkan adayı Kamala Harris’in yardımcısını belirlemesiyle seçim kampanyası hızlandı. Joe Biden’ın çekildiği günlerde Harris, Donald Trump’ın yaklaşık %2 gerisindeydi. 15 günde arayı -benim beklemediğim bir hızla- kapattı, ilk kez geçen hafta 0,2 gibi küçük farkla öne geçti, ardından arayı 1,1 puana kadar açtı (*).
Kazanabilmek için Harris’in toplam oyda arayı biraz daha açması gerekebilir, çünkü Başkan’ı eyaletlerden seçilen delegeler belirliyor ve delege başına düşen ortalama oy Demokratları destekleyen eyaletlerde genellikle biraz daha yüksek. Trump delege çoğunluğunu kazanıp 2016’da ilk kez başkan seçilirken, rakibi Hillary Clinton toplam seçmen oyunda %3’e yakın bir farkla aslında yarışı birinci bitirmişti.
Eyaletlerin büyük çoğunluğunda kimin kazanacağı büyük ölçüde belli. Sonucu oy farkının başa baş gittiği yedi eyaletin belirlemesi bekleniyor, orada Trump az farkla önde. Delege hesabında şu an Trump 281-257 kazanıyor görünüyor, ama müşterek bahisçilere göre Harris’in kazanma şansı daha yüksek. Başa baş giden yarışta kasım başına kadar dengeler kolayca değişebilir. Başa baş, sert ve çekişmeli bir yarış görünüyor.
Yarış böyle devam ederse, kimin başkan olacağını tek bir eyalet sonucu belirleyebilir. Pennsylvania şu an “yeni Başkanı belirleyen vilayet” sıfatına en yakın aday gibi duruyor.
Trump’ın büyük dezavantajı, rakiplerinin sert şekilde eleştirdiği ve aşırı uygulamalar içeren siyasi programı, aşağıda özetledik.
Harris silik bir Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Medyaya da yansıdığı gibi Başkan Biden, Harris’e uzun süre somut bir dosya emanet etmedi. Ancak Harris’in ısrarlı taleplerinden sonra dış ilişkilerde protokol ağırlıklı görevler uygun bulundu.
Hindistan-Jamaika kökenli Harris vasat bir siyasetçi ve kazanırsa neler yapacağı henüz büyük ölçüde belirsiz.
250 yıldır bir kadın başkan seçemeyen Amerika’da açık ve örtülü cinsiyet ayrımı (sexism) özellikle siyasette hâlâ güçlü. Harris’in bir dezavantajı cinsel ve etnik kimliği. Bazı uzmanlar, Clinton’un 2016’da seçimi kaybetmesinin nedenlerinden biri olarak kadın olmasını gösterir. Clinton, Harris’in adaylığı vesilesiyle kaleme aldığı bir yazıda o seçimde karşılaştığı cinsiyetçi aşağılamaları anlattı.
Trump şimdiden Harris’in etnik kökenine laf sokmaya başladı bile- bizim siyasetimize pek yapancı olmayan bir üslupla: “Onun siyah olduğunu birkaç yıl öncesine kadar bilmiyordum, sonra birden siyah oluverdi, şimdi kendisi siyah olarak bilinmek istiyor. Hintli midir, siyah mıdır, yani ben bilmiyorum”. Bir de sosyal medyada yazılanları düşünün!
Harris seçilirse Amerika’da birçok açıdan ‘ilkler’ yaşanacak.
* * *
Trump seçilirse neler göreceğiz?
İlk kez Başkan seçildiğinde siyaset ve devlet tecrübesi sıfırdı. Paralı işadamı olarak katıldığı bir TV ‘reality show’ dizisi sayesine kamuoyunda biraz isim yapmıştı.
Kadrosu yoktu, hükümette en kritik görevlere getirdiği isimleri bile tanımıyordu. Seçildikten sonra CV’ler topladı, bakanlarını mülakat yaparak belirledi, o nedenle üst düzey isimler sık sık değişti.
Daha sonra, Başkanlık koltuğuna oturduğunda NATO hakkında hiçbir şey bilmediğini açıkladı. Savunma Bakanı’na “NATO’yu bana anlat” demiş ve sonra görüşünü bildirmiş: “Bu örgütü beğenmedim, çıkalım buradan”.
Bir başka gün yine Savunma Bakanı’na, Meksika’daki uyuşturucu kaçakçılığı yapan örgütlere “birkaç Patriot füzesi atalım, hepsini bitirelim” der. Bakan bunun hukuksuz bir eylem olduğunu, çok tepki çekeceğini söyleyince, “biz yapmadık deriz” diye ısrar eder. Patriot füzeleri sadece havadaki hedeflere karşı kullanılabilir, karadaki hedefleri vuramaz gibi teknik gerekçelerle Bakan durumu kurtarır ve anlar ki Trump değişik füze sistemlerinin hepsine Patriot diyormuş!
Şimdi Trump epey tecrübe kazandı ve geniş bir kadroya sahip. Bunun Amerika’ya faydası mı, zararı mı daha çok olacak? Seçilirse göreceğiz.
Trump’ın yapacağı ilk işlerden biri muhtemelen, yeniden “siyasi kadro” tanımı yapmak, bakanlıklarda ve federal kurumlarda çok sayıda üst düzey görevliyi değiştirip kendi adamlarını getirmek olacak. Bir tahmine göre sayıları 20 bin, hatta daha fazla olabilecek bu kişilerin en önemli özelliği, Trump’a sadakatle bağlı olmaları. Bazı vakıfların uzun süredir topladığı ve eğittiği binlerce isim, aynı zamanda “muhafazakar Hıristiyan ideolojiyi” benimsemiş kişiler arasından seçiliyor.
Trump 2.0 iktidarının diğer kritik ayağı, yasama ve yargı erkleri karşısında yürütmenin, yani Başkanın yetkilerini güçlendirmek olacak. Trump ve yandaşları, Amerika’nın iyi bilinen “kuvvetler ayrılığı” ve denetim-denge düzeni yerine, iktidarın yürütmede yani Başkan’da yoğunlaştığı kuvvetler birliği görüşünü savunuyor (unitary executive theory).
Özerk işleyen federal kurumların hepsi sıkı şekilde Başkan’ın denetimine alınacak. Ayrıca Başkan’a “bütçe kullanmama yetkisi” (impoundment power) verilerek, yasama organı Kongre’nin bütçe yetkisi fiilen tırpanlanacak. Kongre hazırladığı bütçede tahsisat belirlese dahi Başkan, herhangi bir bütçe kalemi için ayrılan paranın harcanmasını engelleyebilecek. Böylece Trump’ın hoşlanmadığı hiçbir konuda harcama mümkün olmayacak.
Trump, Adalet Bakanlığı ve yargıda kapsamlı bir kadrolaşma planlıyor. Kendisi ifadesiyle, Özel Yetkili Savcılar “Joe Biden ve Biden suç ailesinin bütün mensupları” hakkında soruşturma başlatacak ve “5 Kasım akşamı Amerikalılar için yeni özgürlük günü, hükümeti gasp etmiş yalancılar ve sahtekarlar için mahşer günü” olacak. Tabii ‘yalancılar ve sahtekarlar’ arasında öncelikle muhalifler yer alacak.
Amerika’da aşırı dozda uyuşturucu kullanımı nedeniyle son iki yılda (2022 ve 2023) 300 binden fazla insan öldü. Bu ürkütücü bir sayı.
Meksika sınırına on binlerce asker yığınağı yapılacak ve sınır mühürlenecek. O arada yine polis gücü ve askerler kullanarak, ikamet belgesi olmayan ve bir kısmı yıllardır Amerika’da yaşayan milyonlarca göçmen toplanacak, kamplara koyulacak, hızla ve kitlesel şekilde yurt dışına gönderilecek.
Amerika’da siyasal ve toplumsal gerginlikler halen yüksek düzeyde. Trump 2.0 ile birlikte ülke, sonuçları belirsiz sert bir kutuplaşma yaşanabilir.
Trump’ın mega projeleri de var. Ülkenin iç taraflarında tamamen yeni ve ultra modern 10 adet ‘Özgürlük Kenti’ inşa edilecek. Amerikalılar o kentlere “uçan otomobillerle” gidecek!
Kısa süre önce bir kripto para konferansına katılan Trump, kendisinin ilk “Kripto Başkan” olacağını ve kripto parayı destekleyen düzenlememeler yapacağını ilan etti. Kripto para yatırımcıları Trump’ın kampanyasına sıkı parasal destek sağlıyor.
Trump 2.0 iktidarı, başta Çin tüm dünya ülkelerine karşı gümrük vergilerini yükseltecek, tüm ithal ürünlerin fiyatı artacak. Gelir vergisi ve kurumlar vergisi oranları düşürülecek. Asgari ücret yükseltilecek. Göçmenlerin kovulacağı da dikkate alınırsa, sonucun ne olacağı belli: Büyümenin yavaşlaması, refah kaybı ve yüksek enflasyon.
Merkez Bankası’nın (FED) politika faizini indirmesi zorlaşacak, muhtemelen yükseltmek zorunda kalacak. Trump takımı durumun farkında ve faizleri düşük, doları zayıf tutmak istiyorlar. Ne yapacaklar henüz belli değil, değişik senaryolar konuşuluyor. Bir seçenek, FED’i faiz kararları alırken Başkan’a danışmak zorunda bırakacak yasal düzenleme. Ama hangi senaryo seçilirse seçilsin, Merkez Bankası özerkliğini büyük olasılıkla kaybedecek.
İktisatçılar bu ekonomi politikasının uzun vadede sorunlar yaratacağını söylüyor. Bir ihtimal, uzun vadeye dahi kalmadan mesela 1,5-2 yıl içinde, borsalarda ağır bir krizinin patlaması.
Tabii Türkiye’yi öncelikle ilgilendiren Washington’un dış politikasıdır. Trump’ın ve yardımcısı olarak seçtiği JV Vance’ın açıklamalarına ilaveten Robert O’Brien’in kısa süre önce yayınladığı bir makale, o konuda yeterli bilgi sağlıyor. O’Brien, Trump’ın son Ulusal Güvenlik Danışmanı ve yeni yönetimde üst düzey görev bekliyor; yazısını muhtemelen Trump’ın onayı ile yayınlandığı varsayılabilir.
Birinci öncelik Çin. Tüm Çin ürünlerine yüksek gümrük vergisi uygulanacak, Amerikan teknolojisinin Çin’e gitmesi tamamen engellenecek ve Çin’le ekonomik bağlar koparılacak (decoupling). Endonezya, Filipinler, Vietnam gibi bölge ülkelerinin askeri güçlerini geliştirmesi desteklenerek Çin kuşatma altına alınacak.
Ortadoğu’da Trump’ın siyaseti, İsrail-Filistin dahil her sorunun nedeni olarak görülen İran üzerine odaklanacak. İran’a kapsamlı yaptırımlar dahil, “aşırı ve maksimum baskı” uygulanacak.
Trump’ın belirgin özelliği fevri ve öngörülmez kararlar alması. Çin’e karşı veya Ortadoğu’da askeri güç tırmanması yaşanır mı, öngörmek imkansız.
Ukrayna’ya parasal destek kesilecek ve barış anlaşması teşvik edilecek, sorun daha çok Avrupa’ya bırakılacak. AB’nin olağan uygulamalarını bırakıp Ukrayna’yı hemen üye yapması için Washington bastıracak. Yıkıma uğramış ülkenin yeniden inşası için gereken fatura da tamamen veya büyük ölçüde Avrupa’ya kesilecek. Trump kazanırsa, gözleri kapalı Biden yönetimi peşine takılan AB liderleri Ukrayna sorununda zor günler yaşayacak.
* * *
Türkiye için hangi adayın seçilmesi daha iyi?
Harris’in ne yapacağı büyük ölçüde belirsiz olduğundan böyle bir kıyas çok anlamlı değil. Ama ABD’nin dış politikası bağlamında Türkiye’nin öncelikleri nelerdir, önem sırasına göre özetleyelim.
– Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren sorunlar çözülmeli. Ülke güvenliği açısından önem taşıyan F16 ve F35 uçaklarının tesliminde yaşanan pürüzlerin kaldırılması, Washington’un bölgede PKK bağlantılı örgütlere sağladığı desteğe son vermesi gibi.
– Bölgemizde barış ve istikrar sağlanmalı. Washington Suriye ve Irak’ı istikrarsızlaştırma siyasetine son vermeli ve bu iki ülkedeki askerlerini çekmeli. İsrail-Filistin barışı sağlanmalı ve bağımsız Filistin devleti kurulmalı. Ukrayna-Rusya savaşı son bulmalı. İran’ı tecrit ve kuşatma siyaseti terk edilmeli.
– Amerika’nın küresel siyasetinde değişim. Amerika dünyanın jandarması rolünden ve kendisini “istisnai ulus” olarak görmekten vazgeçmeli. Her türlü yöntemi kullanarak başka ülkelerin iç işlerine karışma alışkanlığını (liberal enternasyonalizm) terk etmeli. Dış politikada diplomasiye, müzakereye ve hukuk kurallarına öncelik vermeli, askeri güç kullanımını son çare olarak görmeli.
Son paragrafı bir başka yazımızda daha ayrıntılı irdeleyeceğiz.
—
(*)- Kamuoyu araştırma sonuçları için, çok sayıda araştırmanın ortalamasını gösteren Real Clear Politics verilerini kullanıyoruz.
">ABD’de Demokratların başkan adayı Kamala Harris’in yardımcısını belirlemesiyle seçim kampanyası hızlandı. Joe Biden’ın çekildiği günlerde Harris, Donald Trump’ın yaklaşık %2 gerisindeydi. 15 günde arayı -benim beklemediğim bir hızla- kapattı, ilk kez geçen hafta 0,2 gibi küçük farkla öne geçti, ardından arayı 1,1 puana kadar açtı (*).
Kazanabilmek için Harris’in toplam oyda arayı biraz daha açması gerekebilir, çünkü Başkan’ı eyaletlerden seçilen delegeler belirliyor ve delege başına düşen ortalama oy Demokratları destekleyen eyaletlerde genellikle biraz daha yüksek. Trump delege çoğunluğunu kazanıp 2016’da ilk kez başkan seçilirken, rakibi Hillary Clinton toplam seçmen oyunda %3’e yakın bir farkla aslında yarışı birinci bitirmişti.
Eyaletlerin büyük çoğunluğunda kimin kazanacağı büyük ölçüde belli. Sonucu oy farkının başa baş gittiği yedi eyaletin belirlemesi bekleniyor, orada Trump az farkla önde. Delege hesabında şu an Trump 281-257 kazanıyor görünüyor, ama müşterek bahisçilere göre Harris’in kazanma şansı daha yüksek. Başa baş giden yarışta kasım başına kadar dengeler kolayca değişebilir. Başa baş, sert ve çekişmeli bir yarış görünüyor.
Yarış böyle devam ederse, kimin başkan olacağını tek bir eyalet sonucu belirleyebilir. Pennsylvania şu an “yeni Başkanı belirleyen vilayet” sıfatına en yakın aday gibi duruyor.
Trump’ın büyük dezavantajı, rakiplerinin sert şekilde eleştirdiği ve aşırı uygulamalar içeren siyasi programı, aşağıda özetledik.
Harris silik bir Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Medyaya da yansıdığı gibi Başkan Biden, Harris’e uzun süre somut bir dosya emanet etmedi. Ancak Harris’in ısrarlı taleplerinden sonra dış ilişkilerde protokol ağırlıklı görevler uygun bulundu.
Hindistan-Jamaika kökenli Harris vasat bir siyasetçi ve kazanırsa neler yapacağı henüz büyük ölçüde belirsiz.
250 yıldır bir kadın başkan seçemeyen Amerika’da açık ve örtülü cinsiyet ayrımı (sexism) özellikle siyasette hâlâ güçlü. Harris’in bir dezavantajı cinsel ve etnik kimliği. Bazı uzmanlar, Clinton’un 2016’da seçimi kaybetmesinin nedenlerinden biri olarak kadın olmasını gösterir. Clinton, Harris’in adaylığı vesilesiyle kaleme aldığı bir yazıda o seçimde karşılaştığı cinsiyetçi aşağılamaları anlattı.
Trump şimdiden Harris’in etnik kökenine laf sokmaya başladı bile- bizim siyasetimize pek yapancı olmayan bir üslupla: “Onun siyah olduğunu birkaç yıl öncesine kadar bilmiyordum, sonra birden siyah oluverdi, şimdi kendisi siyah olarak bilinmek istiyor. Hintli midir, siyah mıdır, yani ben bilmiyorum”. Bir de sosyal medyada yazılanları düşünün!
Harris seçilirse Amerika’da birçok açıdan ‘ilkler’ yaşanacak.
* * *
Trump seçilirse neler göreceğiz?
İlk kez Başkan seçildiğinde siyaset ve devlet tecrübesi sıfırdı. Paralı işadamı olarak katıldığı bir TV ‘reality show’ dizisi sayesine kamuoyunda biraz isim yapmıştı.
Kadrosu yoktu, hükümette en kritik görevlere getirdiği isimleri bile tanımıyordu. Seçildikten sonra CV’ler topladı, bakanlarını mülakat yaparak belirledi, o nedenle üst düzey isimler sık sık değişti.
Daha sonra, Başkanlık koltuğuna oturduğunda NATO hakkında hiçbir şey bilmediğini açıkladı. Savunma Bakanı’na “NATO’yu bana anlat” demiş ve sonra görüşünü bildirmiş: “Bu örgütü beğenmedim, çıkalım buradan”.
Bir başka gün yine Savunma Bakanı’na, Meksika’daki uyuşturucu kaçakçılığı yapan örgütlere “birkaç Patriot füzesi atalım, hepsini bitirelim” der. Bakan bunun hukuksuz bir eylem olduğunu, çok tepki çekeceğini söyleyince, “biz yapmadık deriz” diye ısrar eder. Patriot füzeleri sadece havadaki hedeflere karşı kullanılabilir, karadaki hedefleri vuramaz gibi teknik gerekçelerle Bakan durumu kurtarır ve anlar ki Trump değişik füze sistemlerinin hepsine Patriot diyormuş!
Şimdi Trump epey tecrübe kazandı ve geniş bir kadroya sahip. Bunun Amerika’ya faydası mı, zararı mı daha çok olacak? Seçilirse göreceğiz.
Trump’ın yapacağı ilk işlerden biri muhtemelen, yeniden “siyasi kadro” tanımı yapmak, bakanlıklarda ve federal kurumlarda çok sayıda üst düzey görevliyi değiştirip kendi adamlarını getirmek olacak. Bir tahmine göre sayıları 20 bin, hatta daha fazla olabilecek bu kişilerin en önemli özelliği, Trump’a sadakatle bağlı olmaları. Bazı vakıfların uzun süredir topladığı ve eğittiği binlerce isim, aynı zamanda “muhafazakar Hıristiyan ideolojiyi” benimsemiş kişiler arasından seçiliyor.
Trump 2.0 iktidarının diğer kritik ayağı, yasama ve yargı erkleri karşısında yürütmenin, yani Başkanın yetkilerini güçlendirmek olacak. Trump ve yandaşları, Amerika’nın iyi bilinen “kuvvetler ayrılığı” ve denetim-denge düzeni yerine, iktidarın yürütmede yani Başkan’da yoğunlaştığı kuvvetler birliği görüşünü savunuyor (unitary executive theory).
Özerk işleyen federal kurumların hepsi sıkı şekilde Başkan’ın denetimine alınacak. Ayrıca Başkan’a “bütçe kullanmama yetkisi” (impoundment power) verilerek, yasama organı Kongre’nin bütçe yetkisi fiilen tırpanlanacak. Kongre hazırladığı bütçede tahsisat belirlese dahi Başkan, herhangi bir bütçe kalemi için ayrılan paranın harcanmasını engelleyebilecek. Böylece Trump’ın hoşlanmadığı hiçbir konuda harcama mümkün olmayacak.
Trump, Adalet Bakanlığı ve yargıda kapsamlı bir kadrolaşma planlıyor. Kendisi ifadesiyle, Özel Yetkili Savcılar “Joe Biden ve Biden suç ailesinin bütün mensupları” hakkında soruşturma başlatacak ve “5 Kasım akşamı Amerikalılar için yeni özgürlük günü, hükümeti gasp etmiş yalancılar ve sahtekarlar için mahşer günü” olacak. Tabii ‘yalancılar ve sahtekarlar’ arasında öncelikle muhalifler yer alacak.
Amerika’da aşırı dozda uyuşturucu kullanımı nedeniyle son iki yılda (2022 ve 2023) 300 binden fazla insan öldü. Bu ürkütücü bir sayı.
Meksika sınırına on binlerce asker yığınağı yapılacak ve sınır mühürlenecek. O arada yine polis gücü ve askerler kullanarak, ikamet belgesi olmayan ve bir kısmı yıllardır Amerika’da yaşayan milyonlarca göçmen toplanacak, kamplara koyulacak, hızla ve kitlesel şekilde yurt dışına gönderilecek.
Amerika’da siyasal ve toplumsal gerginlikler halen yüksek düzeyde. Trump 2.0 ile birlikte ülke, sonuçları belirsiz sert bir kutuplaşma yaşanabilir.
Trump’ın mega projeleri de var. Ülkenin iç taraflarında tamamen yeni ve ultra modern 10 adet ‘Özgürlük Kenti’ inşa edilecek. Amerikalılar o kentlere “uçan otomobillerle” gidecek!
Kısa süre önce bir kripto para konferansına katılan Trump, kendisinin ilk “Kripto Başkan” olacağını ve kripto parayı destekleyen düzenlememeler yapacağını ilan etti. Kripto para yatırımcıları Trump’ın kampanyasına sıkı parasal destek sağlıyor.
Trump 2.0 iktidarı, başta Çin tüm dünya ülkelerine karşı gümrük vergilerini yükseltecek, tüm ithal ürünlerin fiyatı artacak. Gelir vergisi ve kurumlar vergisi oranları düşürülecek. Asgari ücret yükseltilecek. Göçmenlerin kovulacağı da dikkate alınırsa, sonucun ne olacağı belli: Büyümenin yavaşlaması, refah kaybı ve yüksek enflasyon.
Merkez Bankası’nın (FED) politika faizini indirmesi zorlaşacak, muhtemelen yükseltmek zorunda kalacak. Trump takımı durumun farkında ve faizleri düşük, doları zayıf tutmak istiyorlar. Ne yapacaklar henüz belli değil, değişik senaryolar konuşuluyor. Bir seçenek, FED’i faiz kararları alırken Başkan’a danışmak zorunda bırakacak yasal düzenleme. Ama hangi senaryo seçilirse seçilsin, Merkez Bankası özerkliğini büyük olasılıkla kaybedecek.
İktisatçılar bu ekonomi politikasının uzun vadede sorunlar yaratacağını söylüyor. Bir ihtimal, uzun vadeye dahi kalmadan mesela 1,5-2 yıl içinde, borsalarda ağır bir krizinin patlaması.
Tabii Türkiye’yi öncelikle ilgilendiren Washington’un dış politikasıdır. Trump’ın ve yardımcısı olarak seçtiği JV Vance’ın açıklamalarına ilaveten Robert O’Brien’in kısa süre önce yayınladığı bir makale, o konuda yeterli bilgi sağlıyor. O’Brien, Trump’ın son Ulusal Güvenlik Danışmanı ve yeni yönetimde üst düzey görev bekliyor; yazısını muhtemelen Trump’ın onayı ile yayınlandığı varsayılabilir.
Birinci öncelik Çin. Tüm Çin ürünlerine yüksek gümrük vergisi uygulanacak, Amerikan teknolojisinin Çin’e gitmesi tamamen engellenecek ve Çin’le ekonomik bağlar koparılacak (decoupling). Endonezya, Filipinler, Vietnam gibi bölge ülkelerinin askeri güçlerini geliştirmesi desteklenerek Çin kuşatma altına alınacak.
Ortadoğu’da Trump’ın siyaseti, İsrail-Filistin dahil her sorunun nedeni olarak görülen İran üzerine odaklanacak. İran’a kapsamlı yaptırımlar dahil, “aşırı ve maksimum baskı” uygulanacak.
Trump’ın belirgin özelliği fevri ve öngörülmez kararlar alması. Çin’e karşı veya Ortadoğu’da askeri güç tırmanması yaşanır mı, öngörmek imkansız.
Ukrayna’ya parasal destek kesilecek ve barış anlaşması teşvik edilecek, sorun daha çok Avrupa’ya bırakılacak. AB’nin olağan uygulamalarını bırakıp Ukrayna’yı hemen üye yapması için Washington bastıracak. Yıkıma uğramış ülkenin yeniden inşası için gereken fatura da tamamen veya büyük ölçüde Avrupa’ya kesilecek. Trump kazanırsa, gözleri kapalı Biden yönetimi peşine takılan AB liderleri Ukrayna sorununda zor günler yaşayacak.
* * *
Türkiye için hangi adayın seçilmesi daha iyi?
Harris’in ne yapacağı büyük ölçüde belirsiz olduğundan böyle bir kıyas çok anlamlı değil. Ama ABD’nin dış politikası bağlamında Türkiye’nin öncelikleri nelerdir, önem sırasına göre özetleyelim.
– Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren sorunlar çözülmeli. Ülke güvenliği açısından önem taşıyan F16 ve F35 uçaklarının tesliminde yaşanan pürüzlerin kaldırılması, Washington’un bölgede PKK bağlantılı örgütlere sağladığı desteğe son vermesi gibi.
– Bölgemizde barış ve istikrar sağlanmalı. Washington Suriye ve Irak’ı istikrarsızlaştırma siyasetine son vermeli ve bu iki ülkedeki askerlerini çekmeli. İsrail-Filistin barışı sağlanmalı ve bağımsız Filistin devleti kurulmalı. Ukrayna-Rusya savaşı son bulmalı. İran’ı tecrit ve kuşatma siyaseti terk edilmeli.
– Amerika’nın küresel siyasetinde değişim. Amerika dünyanın jandarması rolünden ve kendisini “istisnai ulus” olarak görmekten vazgeçmeli. Her türlü yöntemi kullanarak başka ülkelerin iç işlerine karışma alışkanlığını (liberal enternasyonalizm) terk etmeli. Dış politikada diplomasiye, müzakereye ve hukuk kurallarına öncelik vermeli, askeri güç kullanımını son çare olarak görmeli.
Son paragrafı bir başka yazımızda daha ayrıntılı irdeleyeceğiz.
—
(*)- Kamuoyu araştırma sonuçları için, çok sayıda araştırmanın ortalamasını gösteren Real Clear Politics verilerini kullanıyoruz.