Uzay teorileri her gün değişiyor. Yeni keşfedilen gezegenler, yıldızlar glaksiler giderek artmakta. Evrenin nasıl meydana geldiği, ilk günün nasıl başladığı, “ Big Bang” in mi, yoksa başka bir raslantının mı hayatı başlattığı akademisyenler arasında adeta ‘kayıkçı kavgası’. Tartışmalar hararetle sürerken tüm bilim adamlarının kabul ettiği basit bir gerçek var; Ay dünyanın etrafında dönmekte. Dünya güneşin etrafında dönmekte. Güneşte bir ‘kara deliğin’ etrafında dönmekte. ‘Kara delik’ kendi yoğunlugu altında kendi içinde çökünce, dünyamızında içinde bulunduğu güneş sistemini beraberinde götürür mü götürmez mi ? İşte yanıtı aranan soru bu. Bilim adamlarına göre şu ana kadar ortaya çıkan bilimsel tablo, üzgünüm ama, “Happy Ending” senaryosu garanti etmiyor. ‘Mutlu Son’ var mı, yok mu, belli değil.
100 yılda bir yaşanan Tsunami felaketinin ardından tahribatın nedenlerinin tartışıldığı bu günlerde, Einstein gibi Tanrı’nin varlığını kabul edenlere göre “ Tanrı zar atmaz” ** ve mutlaka bir bildiği vardır. Kutsal dengeye inanmıyanlara göre durum farklı ve “Alemin kralı kaos” ***. Kara Delik, yeryüzündeki insanların ‘Kara kaşına kara gözüne’ bakmadan dünyamızında ait olduğu güneş sistemini, gün gelip, yutacak.
Değerli okurlar, yukarıdaki anolojiyi Türkiye’nin AB üyeliğinin gündeme gelmesi ile ilgili yaptım. Geçen haftaki yazımda sizlere söz verdiğim gibi AB konusunu harmanlamaya devam ediyorum. Bir önceki analizimde AB’yi bir kara deliğe benzetmiş ve AB’nin içinde bulunduğu yapısal stresler altında bir kara delik gibi içine çökebileceğini yazmıştım.
Yetersizliğinin Tescili ;
Geçen yazıdan fazla alıntıya girmek istemiyorum, ancak Ankara’nın AB’nin zorlaması ile kanunları çağdaşlaştırması, kişisel özgürlükleri genişletmesi üzülecek bir durumdur. Kriterleri Brüksel’den ithal eden Ankara yetersizliğini tescil ettirmiştir. Batı’dan esen rüzgarlara kendini kaptırmış elitler, pusulasız, rotasız günü kurtarmakla meşgul.
Esas sorunda işte bu noktada yatmakta; AB’nin dağılması halinde, Türkiye’nin bir B planı var mıdır? Hiç sanmıyorum. Diyelim AB dağılmadan 15 sene hayatta kalabildi. Acaba Türkiye 15 sene sonraki AB’yi bugünkü gibi arzuluyacak mı ? Uzay teorileri gibi belirsiz. Sizin anlayacağınız “ Happy Ending” meçhul.
At Başı Gibi Uzanan Ülke
Doğu’dan Batı’ya at başı gibi uzanan Türkiye, tarif icabı, kökleri Asya’dan çıkan, ayakları Orta Doğu’da yere basan bir coğrafyadır. Türkiye Avrupa’nın en uç Güney Doğu noktasına burun farkı ile dokunan bir ülkedir.
Uygarlık temiz suyun kenarında doğmuştur.Anadolu’nun toplam su kaynaklarının yüzde 70 ini oluşturan iki kutsal nehir, Dicle ve Fırat, ‘Küçük Asya’ Anadolu’nun doğusundaki yaman dağlardan kopar. Nil ile birlikte bu üç ulvi nehir, Orta Doğu’nun kendisi demektir. Bu üç nehir olmadan Orta Doğu’da ne bir uygarlık ne de bugünkü anlamı ile bildiğimiz ‘Tek Tanrılı’ dinler oluşurdu.
Türkiye’nin bütün kültür ve folklor alt yapısı ‘Doğu-Akdeniz-Ön Asya’ ekseni üzerine kurulmuş bir külliyedir. Trans-Kafkas ve Trans-Balkan etkileşiminden ortaya çıkan sentez, Türkiye’nin Batılılaşmasından çok söz konusu bölgelerin ‘Orta Doğu’laşmasına yol açmıştır.
Orta Doğu’da Oynayan Taşlar :
Orta Doğu’da taşlar yerinden oynamıştır. Sovyetlerin çökmesi ile yaratılan boşluğu ABD doldurmuştur. ABD’nin Irak’ı işgali Orta Doğu’da yeni bir dönemin başlamasının sebebi değil, sonuçlarından birisidir. Orta Doğu değişim süreci 1948 senesinde kurulan İsrail’le başlamış ve soğuk savaşın bitmesi ile hızlandırılmış döneme girmiştir.
Geçmişe baktığımızda Avrupa’da barış iki çekirdek ülkenin omuzlarında kuruludur. Almanya ve Fransa. İngiltere dışarıdan destek verirse bölgede barış kalıcı olur. Benzer şekilde Orta Doğu’da barış iki çekirdek ülkenin omuzlarındadır. Türkiye ve İran. Mısır dışardan destek verirse bölgede barış kalıcı olur. Bu tarihi gerçekleri Brüksel kriterlerinin rüzgarına kapılıp unutmak kafayı kuma gömmek olur.
Dinamizm Doğu Akdeniz’de :
İsrail ve Filistin prensipte bir arada yaşamayı artık kabul etmiştir. Bundan sonra sorun sınırın nasıl olması sorunudur. Dubai Orta Doğu’nu Hong Kong’u olma yolundandır. Uzak Doğu’nun hareketlenmesi ile yıldızı parlayan Hong Kong’un benzeri bir çıkışı şimdi Dubai yapmaktadır. Bin Laden’in giriştiği saçmalıklar orta sınıf Arapların gözünden kaçmamıştır. Bin Laden türü radikal İslam’ın takip edilmesi gereken bir yol olmadığını Orta Doğu’nun insanları anlamıştır. Orta Doğu’da aşiret/baskı düzenine dayanan liderlerin suyu kaynamaktadır.
Bölgenin Çizgileri :
Her zaman belirttiğim gibi, Doğu Akdeniz sadece Orta Doğu ile sınırlı kalmamaktadır. Karadeniz havzası Doğu Akdeniz’in doğal bir parçasıdır. Türkiye’nin Kuzey komşuları, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbeycan, Karadeniz havzasının organik parçalarıdır. Bu anlamda ilkokul sıralarından şartlandırıldığımız şekilde Türkiye’nin coğrafi konumunu sadece Doğu’dan Batı’ya doğru uzanan bir yarım ada/köprü olarak değil, Kuzey’den Güney’e uzanan bir geçit/kiriş olarakta düşünebiliriz.
Taze beyinlere nakş edilen iki boyutlu doğu-batı yörüngesindeki Türkiye haritasının gerçek hayatta üç boyutlu bir kürenin üzerinde konuşlandığını hatırlatmakta yarar görüyorum.
15 Senede Neler Yapılabilir :
Enerji zengini Rusya ve Ukrayna ile kuzeyden, sermaye ve teknoloji sahibi İsrail ile güneyden belirlenmiş bölgenin merkezi Anadolu’dur. Orta Doğu’da demokrasi sürecine girmiş diğer ülkelerinide eklersek, kuzey güney arasında büyüklüğü ve girişimci ruhu ile istikrarlı bir Türkiye bu bölgenin çekirdek ülkesi konumundadır.Bu tür bir alan, Güney-Doğu Asya gibi, Latin Amerika gibi, Batı Avrupa gibi dünyanın önemli bölgelerinden birisini oluşturmaktadır. Böyle bir cazibe sahasına, Gürcistan ve Ermenistan gibi küçük ülkelerin katılması kendiliğinden oluşur. Hatta AB’nin dağılması halinde, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya gibi ülkelerin gireceği doğal manyetik alan Doğu Akdeniz/Karadeniz havzasıdır. Bu bölgeyi küçümsemeyiniz.
Yukarıda sözünü ettiğimiz ülkeler arasında bugün bir gümrük birliği kurulsa 15 sene içinde güçlü bir ekonomik birliğe ve dış politikada ‘ortak-bölge’ politikası güden nominal bir siyasi birliğe ulaşmak işten bile değildir. ( Bir iki vizyon sahibi lider aranıyor !!! )
Vakar ve Gururun Para Birimi Olmaz :
Nedeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bugün Batı Avrupa’da ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedirler. ‘Kapıdan kovarlarsa Bacadan girerim’* şarki kurnazlığı ve esnaf yüzsüzlüğü ile AB’den tarih almakla Türkiye AB üyesi olmamıştır.Türklerin Batı ile ilk temaslarının üzerinden 1000 yıl geçmesine rağmen Batı’nin ‘omurgasızlığını’ halen deşifre ettiklerini sanmıyorum.
Anglo-Sakson kültürünün hayranları, Shakespeare’nin baş yapıtlarında sıkca görüldüğü gibi türlü entrikalarla karakterlerin birbirlerini nasıl sırtlarından bıçakladıklarını iyi bilirler. Batı kültüründe ilişkiler gurur değil pişkinlik üzerine kurulmuştur.
Üyelik sürecinde Türkiye aşırı lobi yaparak kendini davetsiz misafir durumuna düşürmüştür. Türkiye kerhen ve ayıp olmasın diyerek davetiye gönderilmiş, dere yatağında oturan ‘Doğulu’ komşu konumuna indirgenmiştir. Durumu ‘kavramadan’ size gelen davetiye ile düğün salonuna giderseniz en ‘kıtipiyoz’ masada oturmaya mahkumsunuzdur. En son ve en kötü servisden başka seçeneğiniz yoktur.
O Kadar Zor Mu ?
Ankara’nin kendi kriterleri Brüksel kriterlerinden daha evrensel ve daha insancıl olsun. Türkiye’nin elitleri, ‘bölünme’, ‘irtica’, ‘takiye’ saplantılarından kurtulsun. Yukarıda sözünü ettiğimiz bölge üyeleri arasında Türkiye kendi yarattığı Ankara kriterleri ile ‘eşitler arasında birinci’ üye olarak Bölgesel Ekonomik Birliği oluştursun, bakın siz neler oluyor.
15 yılda Yeni Birlik (YB), yaşlı, yorgun ve sosyal-refah ataleti üzerine çökmüş AB’nin alternatifi olup çıkarsa, çok gülerim.
* Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmak zorunda kalan Demirel’in yeni görev arayışları içinde Olimpiyat’ları İstanbul’a getirmek için Hürriyet’e verdigi demeç.
** Herrgott würfelt nicht. Einstein
*** Stephan Hawkings’e göre Tanrı sadece zar atmakla yetinmez bazen zarları görünmeyecek yere fırlatır.
Meraklısına Not :
Davet
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.
Nazım Hikmet
Uzay teorileri her gün değişiyor. Yeni keşfedilen gezegenler, yıldızlar glaksiler giderek artmakta. Evrenin nasıl meydana geldiği, ilk günün nasıl başladığı, “ Big Bang” in mi, yoksa başka bir raslantının mı hayatı başlattığı akademisyenler arasında adeta ‘kayıkçı kavgası’. Tartışmalar hararetle sürerken tüm bilim adamlarının kabul ettiği basit bir gerçek var; Ay dünyanın etrafında dönmekte. Dünya güneşin etrafında dönmekte. Güneşte bir ‘kara deliğin’ etrafında dönmekte. ‘Kara delik’ kendi yoğunlugu altında kendi içinde çökünce, dünyamızında içinde bulunduğu güneş sistemini beraberinde götürür mü götürmez mi ? İşte yanıtı aranan soru bu. Bilim adamlarına göre şu ana kadar ortaya çıkan bilimsel tablo, üzgünüm ama, “Happy Ending” senaryosu garanti etmiyor. ‘Mutlu Son’ var mı, yok mu, belli değil.
100 yılda bir yaşanan Tsunami felaketinin ardından tahribatın nedenlerinin tartışıldığı bu günlerde, Einstein gibi Tanrı’nin varlığını kabul edenlere göre “ Tanrı zar atmaz” ** ve mutlaka bir bildiği vardır. Kutsal dengeye inanmıyanlara göre durum farklı ve “Alemin kralı kaos” ***. Kara Delik, yeryüzündeki insanların ‘Kara kaşına kara gözüne’ bakmadan dünyamızında ait olduğu güneş sistemini, gün gelip, yutacak.
Değerli okurlar, yukarıdaki anolojiyi Türkiye’nin AB üyeliğinin gündeme gelmesi ile ilgili yaptım. Geçen haftaki yazımda sizlere söz verdiğim gibi AB konusunu harmanlamaya devam ediyorum. Bir önceki analizimde AB’yi bir kara deliğe benzetmiş ve AB’nin içinde bulunduğu yapısal stresler altında bir kara delik gibi içine çökebileceğini yazmıştım.
Yetersizliğinin Tescili ;
Geçen yazıdan fazla alıntıya girmek istemiyorum, ancak Ankara’nın AB’nin zorlaması ile kanunları çağdaşlaştırması, kişisel özgürlükleri genişletmesi üzülecek bir durumdur. Kriterleri Brüksel’den ithal eden Ankara yetersizliğini tescil ettirmiştir. Batı’dan esen rüzgarlara kendini kaptırmış elitler, pusulasız, rotasız günü kurtarmakla meşgul.
Esas sorunda işte bu noktada yatmakta; AB’nin dağılması halinde, Türkiye’nin bir B planı var mıdır? Hiç sanmıyorum. Diyelim AB dağılmadan 15 sene hayatta kalabildi. Acaba Türkiye 15 sene sonraki AB’yi bugünkü gibi arzuluyacak mı ? Uzay teorileri gibi belirsiz. Sizin anlayacağınız “ Happy Ending” meçhul.
At Başı Gibi Uzanan Ülke
Doğu’dan Batı’ya at başı gibi uzanan Türkiye, tarif icabı, kökleri Asya’dan çıkan, ayakları Orta Doğu’da yere basan bir coğrafyadır. Türkiye Avrupa’nın en uç Güney Doğu noktasına burun farkı ile dokunan bir ülkedir.
Uygarlık temiz suyun kenarında doğmuştur.Anadolu’nun toplam su kaynaklarının yüzde 70 ini oluşturan iki kutsal nehir, Dicle ve Fırat, ‘Küçük Asya’ Anadolu’nun doğusundaki yaman dağlardan kopar. Nil ile birlikte bu üç ulvi nehir, Orta Doğu’nun kendisi demektir. Bu üç nehir olmadan Orta Doğu’da ne bir uygarlık ne de bugünkü anlamı ile bildiğimiz ‘Tek Tanrılı’ dinler oluşurdu.
Türkiye’nin bütün kültür ve folklor alt yapısı ‘Doğu-Akdeniz-Ön Asya’ ekseni üzerine kurulmuş bir külliyedir. Trans-Kafkas ve Trans-Balkan etkileşiminden ortaya çıkan sentez, Türkiye’nin Batılılaşmasından çok söz konusu bölgelerin ‘Orta Doğu’laşmasına yol açmıştır.
Orta Doğu’da Oynayan Taşlar :
Orta Doğu’da taşlar yerinden oynamıştır. Sovyetlerin çökmesi ile yaratılan boşluğu ABD doldurmuştur. ABD’nin Irak’ı işgali Orta Doğu’da yeni bir dönemin başlamasının sebebi değil, sonuçlarından birisidir. Orta Doğu değişim süreci 1948 senesinde kurulan İsrail’le başlamış ve soğuk savaşın bitmesi ile hızlandırılmış döneme girmiştir.
Geçmişe baktığımızda Avrupa’da barış iki çekirdek ülkenin omuzlarında kuruludur. Almanya ve Fransa. İngiltere dışarıdan destek verirse bölgede barış kalıcı olur. Benzer şekilde Orta Doğu’da barış iki çekirdek ülkenin omuzlarındadır. Türkiye ve İran. Mısır dışardan destek verirse bölgede barış kalıcı olur. Bu tarihi gerçekleri Brüksel kriterlerinin rüzgarına kapılıp unutmak kafayı kuma gömmek olur.
Dinamizm Doğu Akdeniz’de :
İsrail ve Filistin prensipte bir arada yaşamayı artık kabul etmiştir. Bundan sonra sorun sınırın nasıl olması sorunudur. Dubai Orta Doğu’nu Hong Kong’u olma yolundandır. Uzak Doğu’nun hareketlenmesi ile yıldızı parlayan Hong Kong’un benzeri bir çıkışı şimdi Dubai yapmaktadır. Bin Laden’in giriştiği saçmalıklar orta sınıf Arapların gözünden kaçmamıştır. Bin Laden türü radikal İslam’ın takip edilmesi gereken bir yol olmadığını Orta Doğu’nun insanları anlamıştır. Orta Doğu’da aşiret/baskı düzenine dayanan liderlerin suyu kaynamaktadır.
Bölgenin Çizgileri :
Her zaman belirttiğim gibi, Doğu Akdeniz sadece Orta Doğu ile sınırlı kalmamaktadır. Karadeniz havzası Doğu Akdeniz’in doğal bir parçasıdır. Türkiye’nin Kuzey komşuları, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbeycan, Karadeniz havzasının organik parçalarıdır. Bu anlamda ilkokul sıralarından şartlandırıldığımız şekilde Türkiye’nin coğrafi konumunu sadece Doğu’dan Batı’ya doğru uzanan bir yarım ada/köprü olarak değil, Kuzey’den Güney’e uzanan bir geçit/kiriş olarakta düşünebiliriz.
Taze beyinlere nakş edilen iki boyutlu doğu-batı yörüngesindeki Türkiye haritasının gerçek hayatta üç boyutlu bir kürenin üzerinde konuşlandığını hatırlatmakta yarar görüyorum.
15 Senede Neler Yapılabilir :
Enerji zengini Rusya ve Ukrayna ile kuzeyden, sermaye ve teknoloji sahibi İsrail ile güneyden belirlenmiş bölgenin merkezi Anadolu’dur. Orta Doğu’da demokrasi sürecine girmiş diğer ülkelerinide eklersek, kuzey güney arasında büyüklüğü ve girişimci ruhu ile istikrarlı bir Türkiye bu bölgenin çekirdek ülkesi konumundadır.Bu tür bir alan, Güney-Doğu Asya gibi, Latin Amerika gibi, Batı Avrupa gibi dünyanın önemli bölgelerinden birisini oluşturmaktadır. Böyle bir cazibe sahasına, Gürcistan ve Ermenistan gibi küçük ülkelerin katılması kendiliğinden oluşur. Hatta AB’nin dağılması halinde, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya gibi ülkelerin gireceği doğal manyetik alan Doğu Akdeniz/Karadeniz havzasıdır. Bu bölgeyi küçümsemeyiniz.
Yukarıda sözünü ettiğimiz ülkeler arasında bugün bir gümrük birliği kurulsa 15 sene içinde güçlü bir ekonomik birliğe ve dış politikada ‘ortak-bölge’ politikası güden nominal bir siyasi birliğe ulaşmak işten bile değildir. ( Bir iki vizyon sahibi lider aranıyor !!! )
Vakar ve Gururun Para Birimi Olmaz :
Nedeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bugün Batı Avrupa’da ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedirler. ‘Kapıdan kovarlarsa Bacadan girerim’* şarki kurnazlığı ve esnaf yüzsüzlüğü ile AB’den tarih almakla Türkiye AB üyesi olmamıştır.Türklerin Batı ile ilk temaslarının üzerinden 1000 yıl geçmesine rağmen Batı’nin ‘omurgasızlığını’ halen deşifre ettiklerini sanmıyorum.
Anglo-Sakson kültürünün hayranları, Shakespeare’nin baş yapıtlarında sıkca görüldüğü gibi türlü entrikalarla karakterlerin birbirlerini nasıl sırtlarından bıçakladıklarını iyi bilirler. Batı kültüründe ilişkiler gurur değil pişkinlik üzerine kurulmuştur.
Üyelik sürecinde Türkiye aşırı lobi yaparak kendini davetsiz misafir durumuna düşürmüştür. Türkiye kerhen ve ayıp olmasın diyerek davetiye gönderilmiş, dere yatağında oturan ‘Doğulu’ komşu konumuna indirgenmiştir. Durumu ‘kavramadan’ size gelen davetiye ile düğün salonuna giderseniz en ‘kıtipiyoz’ masada oturmaya mahkumsunuzdur. En son ve en kötü servisden başka seçeneğiniz yoktur.
O Kadar Zor Mu ?
Ankara’nin kendi kriterleri Brüksel kriterlerinden daha evrensel ve daha insancıl olsun. Türkiye’nin elitleri, ‘bölünme’, ‘irtica’, ‘takiye’ saplantılarından kurtulsun. Yukarıda sözünü ettiğimiz bölge üyeleri arasında Türkiye kendi yarattığı Ankara kriterleri ile ‘eşitler arasında birinci’ üye olarak Bölgesel Ekonomik Birliği oluştursun, bakın siz neler oluyor.
15 yılda Yeni Birlik (YB), yaşlı, yorgun ve sosyal-refah ataleti üzerine çökmüş AB’nin alternatifi olup çıkarsa, çok gülerim.
* Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmak zorunda kalan Demirel’in yeni görev arayışları içinde Olimpiyat’ları İstanbul’a getirmek için Hürriyet’e verdigi demeç.
** Herrgott würfelt nicht. Einstein
*** Stephan Hawkings’e göre Tanrı sadece zar atmakla yetinmez bazen zarları görünmeyecek yere fırlatır.
Meraklısına Not :
Davet
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.
Nazım Hikmet