70 yıl önce bugünlerde, CIA darbesi İran’da rejimi ve başka pek çok şeyi değiştirdi

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: 70 yıl önce bugünlerde, CIA darbesi İran’da rejimi ve başka pek çok şeyi değiştirdi

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Dünyada yoğun olaylar yaşanıyor.

Rusya’da paralı asker örgütü Wagner’in sahibi Prigojin, mafya filmlerine taş çıkartan bir operasyonla yok edildi. BRİCS örgütüne üye ülkelerin 5’ten 11’e çıkması çok kutuplu dünya lehine epey etkili bir hamle oldu. Ukrayna’dan gelen haberler, savaşın ABD liderliğindeki Batı’nın istediği gibi gitmediğini gösteriyor.

Hepsini kısa süre içinde daha ayrıntılı ele alacağız.

Ama şimdi, İran’da halkın büyük desteğiyle işbaşına gelen Musaddık hükümetinin, tam 70 yıl önce bugünlerde bir CIA darbesiyle devrilmesine bakalım.

İran’daki mevcut Ayetullahlar rejiminin baskısı ve kadınlara uygulanan zulüm haberleri medyada çıktıkça, aklıma sık sık yıllar önce yaşanan o darbe gelir.

CIA’in tezgahladığı darbe olmasaydı bugün İran’da daha insani, demokrasiye daha yakın bir rejim bulunabilirdi. Türkiye dahil tüm bölge, büyük olasılıkla o doğrultuda daha teşvik edici bir jeopolitik ortam içinde bulunacaktı.

Amerika ve İran muhtemelen bugün olduğu gibi sert ve düşmanca bir kavgaya tutuşmamış olacaktı.

İranlı-Amerikalı yazar John Ghazvinian, ABD-İran ilişkilerinin tarihi konusunda otorite kabul edilen bir isim. O konuda 2021'de yayınlanan çalışması yılın en başarılı kitaplarından biri seçilmişti.

Ghazvinian, İranlıların bir zamanlar demokrasi ve özgürlük kalesi olarak gördükleri Amerika’ya nasıl hayranlık ve sevgi beslediklerini, hatta “Yengi Donya” dedikleri o ülkeyi, iki büyük güç İngiltere ve Rusya arasındaki sömürgecilik kavgasından (Büyük Oyun) korunmada bir umut olarak gördüklerini anlatır.

Umutların tam tersi gerçekleşti.

Muhammed Musaddık daha önce değişik bakanlık görevleri yapmış, ama Şah’la anlaşmazlığa düşerek siyasetten çekilmişti. Şah, oğlu Rıza Pehlevi lehine tahttan çekilmek zorunda kalınca Musaddık siyasete döndü ve yeniden meclise seçildi.

İngiltere on yıllardır Anglo-İran Petrol Şirketi vasıtasıyla İran petrollerini kontrol ediyordu. Musaddık millileştirilme kampanyası başlatarak büyük destek ve saygınlık kazandı.

Musaddık'ın petrolü millileştirilme tasarısı meclisten geçti. Yeni Şah Rıza Pehlevi, meclisin kararıyla daha da güçlenen Musaddık'ı istemeyerek de olsa başbakanlığa getirdi.

Giderek sertleşen bir iktidar mücadelesi başlatan Şah, Başbakan Musaddık’ı görevden alma girişimine rağmen halk ve kamuoyu desteği karşısında başarısız kalınca İran'ı terk etmek zorunda kaldı.

19 Ağustos 1953’te bir darbeyle Musaddık hükümeti devrildi. Darbenin ayrıntıları gizli resmi arşivlerin açıklanmasıyla artık iyi biliniyor.

İran petrollerinin kontrolünü kaybeden İngiltere, büyük abisi Amerika’ya başvurdu ve Musaddık’ı devirme konusunda anlaştılar. Görev CIA ve İngiliz istihbarat örgütlerine verildi.

Darbe tezgahına “Ajax Operasyonu” kod adı verildi. Yazılı talimat bizzat ABD Cumhurbaşkanı Dwight Eisenhower tarafından imzalandı.

Amerikan-İngiliz istihbarat örgütleri büyük rüşvetler dağıtarak İran medyası ve Şia din adamları arasından pek çok kişiyi satın aldı. Darbe girişimini önceden haber alan Musaddık devrilmekten kurtuldu. Kendisini güvene aldığını sanıyordu.

Ancak ABD Başkanı Eisenhower, ahlaki değerlerden yoksun (sinik) şekilde “devam” talimatı verdi. Dört gün sonraki ikinci darbe girişimi başarılı oldu, Musaddık hükümeti 19 Ağustos’ta devrildi.

İran’da rejim ve başka pek çok şey değişti.

Şah Rıza Pehlevi ülkeye döndü, tekrar başa geçti. Giderek yoğunlaşan bir baskı ve zulüm rejimi kurdu. En küçük kuşku üzerine keyfi tutuklamamlar ve Tahran’daki uğursuz hapishane Evin zindanında insanlık dışı işkenceler yapılıyordu.


Foto: 1953’te Musaddık hükümetini deviren Ajax operasyonunu arazide yöneten CIA görevlisi Kermit Roosevelt’in 1950 tarihli fotoğrafı (ABD Cumhurbaşkanlarından Roosevelt’in torunu).

Ayetullah Humeyni sağcı, solcu ve komünistler dahil tüm muhalefeti geniş bir muhalefet cephesinde birleştirdi. Şah rejimi Aralık 1979’da devrildi. Şah Rıza Pehlevi 26 yıl sonra bir kez daha yurt dışına kaçtı.

Humeyni yanlısı gençler Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni işgal etti, onlarca çalışanı esir aldı, aylarca süren bir kriz başladı. Elçilik işgalinin arkasında sadece öfke değil, Amerika her an tekrar müdahale ederek rejim değişikliği girişiminde bulunabilir endişesi de yatıyordu.

Humeyni daha sonra, adım adım, muhalefet cephesindeki tüm ortaklarını tasfiye etti. “Velayet-i Fakih” rejimini kurdu.

Fakih, fıkıh yani İslam hukukunda uzmanlaşmış din adamı (Şia’da Ayetullahlar) demek. Velayet-i Fakih, “Ayetullahlar Yönetimi” olarak anlaşılabilir.

Şia’nın İmamiyye mezhebinde, On İkinci İmam Mehdi’nin saklandığına (gaybet) ve Kıyamet’ten kısa süre önce yeryüzüne döneceğine inanılır.

Bizzat Humeyni’nin geliştirdiği Şia yorumuna göre, İmam Mehdi dönene kadar, yani Kıyamet’e kadar yönetme hakkı sadece Ayetullahlara aittir.

Pek çok Ayetullah’a göre Şia’da böyle bir öğreti yoktur, bu bir Humeyni imalatıdır.

Tabii Pehleviler de kendi hanedanlarının Kıyamet’e kadar iktidarda kalacağı bir rejim hayal ediyordu.

Kötülüğü dillere düşmüş aynı Evin zindanında şimdi Ayetullahlar rejimi, muhalif gördüklerine işkence yapıyor.

ABD 1950’lerde İran’ı kendi hegemonyası altında tutma hırsı yerine, söylevlerde bol kullandığı gibi dünyada gerçekten demokrasi ve hukuk devletini güçlendirme kaygısıyla hareket etseydi, bugün daha farklı bir Ortadoğu olabilirdi.

Denebilir ki, Amerika’nın yaptığı ta 70 yıl önceydi. O dönemin koşulları ve değer yargılarıyla hareket etti.

Evet ama, o günden bugüne Amerika’nın tutumunda değişen pek bir şey olmadı.

Washington Post gazetesinin haberine göre, sadece Soğuk Savaş döneminde (1947-1989), yani 42 yıl boyunca, ABD tam 72 kez başka ülkelerde rejim değişikliği girişiminde bulundu. Bazıları başarılı, bazıları başarısız.

Aynı siyaset Soğuk Savaş sonrasında, ABD’nin tek kutuplu dünyanın liderliğini yaptığı dönemde de sürdü.

Kritik sonuçlar doğuran Amerikan destekli darbelerden biri 2014’de Ukrayna’da gerçekleşti. Rusya yanlısı olduğu gerekçesiyle, tamamen demokratik seçimlerle işbaşına gelen Yanukoviç hükümeti devrildi.

Darbenin icrasında fütursuzca açıktan rol oynayan ABD görevlisi Bayan Victoria Nuland, şimdi Washington’da Dışişleri Bakan Yardımcısı.

Bir başka araştırmaya göre ABD, sadece 2001 sonrasında (Teröre Karşı Savaş dönemi) ve sadece Batı Afrika’da 12 adet darbe girişimini destekledi. Sayılar inanılır gibi değil.

Ama ABD, kısa süre önce dünyanın en fakir ülkelerinden Nijer’de gerçekleşen darbeye şiddetle karşı çıktı. Çünkü devrilen iktidar ABD yanlısıydı. Washington, “darbe uzmanı” Bayan Nuland’ı darbecilerle pazarlık için Nijer’e gönderdi.

ABD’ye göre İran şimdi “haydut devlet”. İran’a göre Amerika “Büyük Şeytan”.

Hangi taraf haklı, okuyucularımız karar versin.

">

Dünyada yoğun olaylar yaşanıyor.

Rusya’da paralı asker örgütü Wagner’in sahibi Prigojin, mafya filmlerine taş çıkartan bir operasyonla yok edildi. BRİCS örgütüne üye ülkelerin 5’ten 11’e çıkması çok kutuplu dünya lehine epey etkili bir hamle oldu. Ukrayna’dan gelen haberler, savaşın ABD liderliğindeki Batı’nın istediği gibi gitmediğini gösteriyor.

Hepsini kısa süre içinde daha ayrıntılı ele alacağız.

Ama şimdi, İran’da halkın büyük desteğiyle işbaşına gelen Musaddık hükümetinin, tam 70 yıl önce bugünlerde bir CIA darbesiyle devrilmesine bakalım.

İran’daki mevcut Ayetullahlar rejiminin baskısı ve kadınlara uygulanan zulüm haberleri medyada çıktıkça, aklıma sık sık yıllar önce yaşanan o darbe gelir.

CIA’in tezgahladığı darbe olmasaydı bugün İran’da daha insani, demokrasiye daha yakın bir rejim bulunabilirdi. Türkiye dahil tüm bölge, büyük olasılıkla o doğrultuda daha teşvik edici bir jeopolitik ortam içinde bulunacaktı.

Amerika ve İran muhtemelen bugün olduğu gibi sert ve düşmanca bir kavgaya tutuşmamış olacaktı.

İranlı-Amerikalı yazar John Ghazvinian, ABD-İran ilişkilerinin tarihi konusunda otorite kabul edilen bir isim. O konuda 2021'de yayınlanan çalışması yılın en başarılı kitaplarından biri seçilmişti.

Ghazvinian, İranlıların bir zamanlar demokrasi ve özgürlük kalesi olarak gördükleri Amerika’ya nasıl hayranlık ve sevgi beslediklerini, hatta “Yengi Donya” dedikleri o ülkeyi, iki büyük güç İngiltere ve Rusya arasındaki sömürgecilik kavgasından (Büyük Oyun) korunmada bir umut olarak gördüklerini anlatır.

Umutların tam tersi gerçekleşti.

Muhammed Musaddık daha önce değişik bakanlık görevleri yapmış, ama Şah’la anlaşmazlığa düşerek siyasetten çekilmişti. Şah, oğlu Rıza Pehlevi lehine tahttan çekilmek zorunda kalınca Musaddık siyasete döndü ve yeniden meclise seçildi.

İngiltere on yıllardır Anglo-İran Petrol Şirketi vasıtasıyla İran petrollerini kontrol ediyordu. Musaddık millileştirilme kampanyası başlatarak büyük destek ve saygınlık kazandı.

Musaddık'ın petrolü millileştirilme tasarısı meclisten geçti. Yeni Şah Rıza Pehlevi, meclisin kararıyla daha da güçlenen Musaddık'ı istemeyerek de olsa başbakanlığa getirdi.

Giderek sertleşen bir iktidar mücadelesi başlatan Şah, Başbakan Musaddık’ı görevden alma girişimine rağmen halk ve kamuoyu desteği karşısında başarısız kalınca İran'ı terk etmek zorunda kaldı.

19 Ağustos 1953’te bir darbeyle Musaddık hükümeti devrildi. Darbenin ayrıntıları gizli resmi arşivlerin açıklanmasıyla artık iyi biliniyor.

İran petrollerinin kontrolünü kaybeden İngiltere, büyük abisi Amerika’ya başvurdu ve Musaddık’ı devirme konusunda anlaştılar. Görev CIA ve İngiliz istihbarat örgütlerine verildi.

Darbe tezgahına “Ajax Operasyonu” kod adı verildi. Yazılı talimat bizzat ABD Cumhurbaşkanı Dwight Eisenhower tarafından imzalandı.

Amerikan-İngiliz istihbarat örgütleri büyük rüşvetler dağıtarak İran medyası ve Şia din adamları arasından pek çok kişiyi satın aldı. Darbe girişimini önceden haber alan Musaddık devrilmekten kurtuldu. Kendisini güvene aldığını sanıyordu.

Ancak ABD Başkanı Eisenhower, ahlaki değerlerden yoksun (sinik) şekilde “devam” talimatı verdi. Dört gün sonraki ikinci darbe girişimi başarılı oldu, Musaddık hükümeti 19 Ağustos’ta devrildi.

İran’da rejim ve başka pek çok şey değişti.

Şah Rıza Pehlevi ülkeye döndü, tekrar başa geçti. Giderek yoğunlaşan bir baskı ve zulüm rejimi kurdu. En küçük kuşku üzerine keyfi tutuklamamlar ve Tahran’daki uğursuz hapishane Evin zindanında insanlık dışı işkenceler yapılıyordu.


Foto: 1953’te Musaddık hükümetini deviren Ajax operasyonunu arazide yöneten CIA görevlisi Kermit Roosevelt’in 1950 tarihli fotoğrafı (ABD Cumhurbaşkanlarından Roosevelt’in torunu).

Ayetullah Humeyni sağcı, solcu ve komünistler dahil tüm muhalefeti geniş bir muhalefet cephesinde birleştirdi. Şah rejimi Aralık 1979’da devrildi. Şah Rıza Pehlevi 26 yıl sonra bir kez daha yurt dışına kaçtı.

Humeyni yanlısı gençler Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni işgal etti, onlarca çalışanı esir aldı, aylarca süren bir kriz başladı. Elçilik işgalinin arkasında sadece öfke değil, Amerika her an tekrar müdahale ederek rejim değişikliği girişiminde bulunabilir endişesi de yatıyordu.

Humeyni daha sonra, adım adım, muhalefet cephesindeki tüm ortaklarını tasfiye etti. “Velayet-i Fakih” rejimini kurdu.

Fakih, fıkıh yani İslam hukukunda uzmanlaşmış din adamı (Şia’da Ayetullahlar) demek. Velayet-i Fakih, “Ayetullahlar Yönetimi” olarak anlaşılabilir.

Şia’nın İmamiyye mezhebinde, On İkinci İmam Mehdi’nin saklandığına (gaybet) ve Kıyamet’ten kısa süre önce yeryüzüne döneceğine inanılır.

Bizzat Humeyni’nin geliştirdiği Şia yorumuna göre, İmam Mehdi dönene kadar, yani Kıyamet’e kadar yönetme hakkı sadece Ayetullahlara aittir.

Pek çok Ayetullah’a göre Şia’da böyle bir öğreti yoktur, bu bir Humeyni imalatıdır.

Tabii Pehleviler de kendi hanedanlarının Kıyamet’e kadar iktidarda kalacağı bir rejim hayal ediyordu.

Kötülüğü dillere düşmüş aynı Evin zindanında şimdi Ayetullahlar rejimi, muhalif gördüklerine işkence yapıyor.

ABD 1950’lerde İran’ı kendi hegemonyası altında tutma hırsı yerine, söylevlerde bol kullandığı gibi dünyada gerçekten demokrasi ve hukuk devletini güçlendirme kaygısıyla hareket etseydi, bugün daha farklı bir Ortadoğu olabilirdi.

Denebilir ki, Amerika’nın yaptığı ta 70 yıl önceydi. O dönemin koşulları ve değer yargılarıyla hareket etti.

Evet ama, o günden bugüne Amerika’nın tutumunda değişen pek bir şey olmadı.

Washington Post gazetesinin haberine göre, sadece Soğuk Savaş döneminde (1947-1989), yani 42 yıl boyunca, ABD tam 72 kez başka ülkelerde rejim değişikliği girişiminde bulundu. Bazıları başarılı, bazıları başarısız.

Aynı siyaset Soğuk Savaş sonrasında, ABD’nin tek kutuplu dünyanın liderliğini yaptığı dönemde de sürdü.

Kritik sonuçlar doğuran Amerikan destekli darbelerden biri 2014’de Ukrayna’da gerçekleşti. Rusya yanlısı olduğu gerekçesiyle, tamamen demokratik seçimlerle işbaşına gelen Yanukoviç hükümeti devrildi.

Darbenin icrasında fütursuzca açıktan rol oynayan ABD görevlisi Bayan Victoria Nuland, şimdi Washington’da Dışişleri Bakan Yardımcısı.

Bir başka araştırmaya göre ABD, sadece 2001 sonrasında (Teröre Karşı Savaş dönemi) ve sadece Batı Afrika’da 12 adet darbe girişimini destekledi. Sayılar inanılır gibi değil.

Ama ABD, kısa süre önce dünyanın en fakir ülkelerinden Nijer’de gerçekleşen darbeye şiddetle karşı çıktı. Çünkü devrilen iktidar ABD yanlısıydı. Washington, “darbe uzmanı” Bayan Nuland’ı darbecilerle pazarlık için Nijer’e gönderdi.

ABD’ye göre İran şimdi “haydut devlet”. İran’a göre Amerika “Büyük Şeytan”.

Hangi taraf haklı, okuyucularımız karar versin.

Tüm yazılarını göster