Cumhuriyet ilan edileli tam 86 yıl oldu. Zor imkanlarla ateş çemberinin içinde kurulan bir cumhuriyet bu günlere geldi. Ateşi gördü ve ihanetleri yaşadı.
Bilinçli bir eğitimsizlik içinde yetiştirilen çocuklarımız 29 Ekimi bir tatil günü olarak görüyor artık.
Her şeye rağmen bu cumhuriyeti yaşatmaya kararlı yurttaşların memleketi burası. Evet ateş ve ihanet kararlı adımlarla yürüyor. Ve bu ülke üzerinde hep oldu. Her saldırı aslında vücuttaki kanserli hücrelerin tedavisi için reçete sayılabilir. Fakat öncelikle hasta kendisini tedavi etmeli.
Her yıl 29 Ekim'lerde bayramı kutluyoruz. Aradan 86 koca yıl geçti. Şimdi geldiğimiz noktaya bir bakın. Gerçekten kavrayabildik mi cumhuriyetin önemini?
Gerçekten anlayabildik mi cumhuriyetin bize kazandırdıklarını?
Atatürk ve silah arkadaşlarının "yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz" derken ki kararlılığını, okullardaki öğrencilere anlatabildik mi? Eğitmenlerimiz anlayabildi mi?
29 Ekim'in bizde yarattığı tatil rehavetinde miyiz hala? Tepemize sağanak gibi ihanet yağıyor. Dış baskılar aldı başını gidiyor. Kadrolaşma her dönem oluyor ama ya cumhuriyete uzak mesafedeki cemaatin etkisi! Hala göremiyor mu gözlerimiz? “Bölünme bir paranoyadır” diye ezber bir türkü çıkartanlar var. Tehlikeyi unutturup uyutuyorlar. Her yerde bu türküyü söylüyorlar.
Komşularla sıfır sorun Atatürk idealleri arasında ama Ermenistan'ın Doğu Anadolu hayali, Kürt terörist örgütünün Güney Doğu hayali, Büyük Ortadoğu Projesi... Ya da çevremizdeki şeriat tehlikesi? Bunlar yalan mı? Suç sadece bize mi ait?
AB, ABD başta tüm fikir teorisyenleri, Eyaletten bahsedenlerin tamamı biliyor, cumhuriyeti yıkmak için temeldir eyalet sistemi. Kaçımız eyaletin ne olduğunu tam olarak anladık?
Kaçımız okullarda bir ezberin dışına çıktık ve çocuğumuza karşılaştırarak anlattık cumhuriyeti. Bak kızım, bak oğlum "İran bir İslam cumhuriyetidir ama kadına, insana saygı açısından iki cumhuriyet arasında fark dağlar kadardır." dedik.
Atatürk'ün "benim iki eserim var, birisi Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisidir" sözündeki eserin ne olduğunu kaçımız anlayabildi?
Geçit törenlerinde geçen tank, uşak, asker, silah ve gazileri düşünün. Bunların aslında ne olduğunu, neden törenlerde geçitle sunulduğunu... Düşünün.
Tamam, dünyadaki türlü etkiler sebebi ile 29 Ekim, 30 Ağustos, 23 Nisan, 19 Mayıs... Bayramları, sadece tatil havasında geçiyor. Doğrudur. Tatil hakkınız...
Fakat Ramazan Bayramındaki tatilin "sebebini" anlayan kafalarınıza, Kurban Bayramlarındaki "tatilin" sebebini sorgulayan beyinlerinize 23 Nisanı, 30 Ağustosu, 29 Ekim'in sebeplerini de anlatın ne olur! Yok saymayın.
Uzatın ayaklarınızı, dinlenmek hakkınız... Dinlenirken düşünün bu imkânı İran cumhuriyetinde bulamayanların olduğunu. Dahili ve harici düşmanları, bil fiil işgal edilen makamların nereler olduğunu... Atatürk’ün sözlerini düşünün. Cumhuriyetin “aslında ne olduğunu” kavrayın.
Cumhuriyet asla ve katiyen yurttaşların sefalete itilmesini ön görmez. Cumhuriyet, 50 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin sefalete mahkûm ettikleri yüz binlerce aileye gıda paketleri, makarnalar, iftar çadırları açmak değildir.
Cumhuriyet dün size düşmanlık edenleri ve düşman olarak gördüklerinizi resmi törenlerle karşılamak hiç değildir.
Bugünkü mağduriyet cumhuriyetten değil, cumhuriyeti onlarca yıldır “yönetemeyenlerin” suçudur. Ve bu asla cumhuriyetin mağlubiyeti değildir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti sağlam ve ayaktadır.
Siz bakmayın... Daha düne kadar polise ve askere kurşun sıkanların, terörist kıyafetleri ile zafer turları atmalarına, konvoylarla gezmelerine. Çember kurarak güvenliklerini sağlarken taşkınlıklara engel olmak için görevlendirilmiş polislerin nasıl bir ruh içinde olduğunu tahmin edebiliyorum.
Siz bakmayın, Osmanlı'nın neden parçalandığını çok iyi bilen bilim adamlarının, “Osmanlı olsaydı Abdullah Öcalan’a paşa rütbesi verirdi” demelerine... Siz bakmayın, İkinci cumhuriyetçiler ve diğerlerinin yazdıklarına çizdiklerine...
İlk hedefimiz Atatürk’ü anlamak olmalı. Atatürk’ü unutmak ve yok saymak Türkiye Cumhuriyetinden vazgeçmek demektir.
Son söz
Bu ülkede bugünlerde esen serin meltemler, yerini ılık ılık esen samyeline bırakacaktır. Elbette sıcak rüzgârlar bu insanları uyandıracaktır. Cumhuriyetin kan kardeşi demokrasidir. Demokrasi ise halkın yönetime katılımıdır. Kendi özgürlüğünü, varlığını korumak, güçlendirmek vatandaşın elinde.
Kısaca cumhuriyet, milletin kendisini yönetmesi ise, yurttaş okuyacak, düşünecek ve gelişmeleri doğru analiz edecek, verilen pirinç, dağıtılan makarnaların etkisinde kalmayacak ve dikkatli oy kullanacak.
Vatandaş, Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birisi olan özgür bir birey ve yurttaş olmanın bilinci ile Cumhuriyetine sahip çıkacak.
Ve sonra bayramını kutlayacak!
Bayramınız kutlu olsun.
http://yolagiden.blogspot.com/
">
Cumhuriyet ilan edileli tam 86 yıl oldu. Zor imkanlarla ateş çemberinin içinde kurulan bir cumhuriyet bu günlere geldi. Ateşi gördü ve ihanetleri yaşadı.
Bilinçli bir eğitimsizlik içinde yetiştirilen çocuklarımız 29 Ekimi bir tatil günü olarak görüyor artık.
Her şeye rağmen bu cumhuriyeti yaşatmaya kararlı yurttaşların memleketi burası. Evet ateş ve ihanet kararlı adımlarla yürüyor. Ve bu ülke üzerinde hep oldu. Her saldırı aslında vücuttaki kanserli hücrelerin tedavisi için reçete sayılabilir. Fakat öncelikle hasta kendisini tedavi etmeli.
Her yıl 29 Ekim'lerde bayramı kutluyoruz. Aradan 86 koca yıl geçti. Şimdi geldiğimiz noktaya bir bakın. Gerçekten kavrayabildik mi cumhuriyetin önemini?
Gerçekten anlayabildik mi cumhuriyetin bize kazandırdıklarını?
Atatürk ve silah arkadaşlarının "yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz" derken ki kararlılığını, okullardaki öğrencilere anlatabildik mi? Eğitmenlerimiz anlayabildi mi?
29 Ekim'in bizde yarattığı tatil rehavetinde miyiz hala? Tepemize sağanak gibi ihanet yağıyor. Dış baskılar aldı başını gidiyor. Kadrolaşma her dönem oluyor ama ya cumhuriyete uzak mesafedeki cemaatin etkisi! Hala göremiyor mu gözlerimiz? “Bölünme bir paranoyadır” diye ezber bir türkü çıkartanlar var. Tehlikeyi unutturup uyutuyorlar. Her yerde bu türküyü söylüyorlar.
Komşularla sıfır sorun Atatürk idealleri arasında ama Ermenistan'ın Doğu Anadolu hayali, Kürt terörist örgütünün Güney Doğu hayali, Büyük Ortadoğu Projesi... Ya da çevremizdeki şeriat tehlikesi? Bunlar yalan mı? Suç sadece bize mi ait?
AB, ABD başta tüm fikir teorisyenleri, Eyaletten bahsedenlerin tamamı biliyor, cumhuriyeti yıkmak için temeldir eyalet sistemi. Kaçımız eyaletin ne olduğunu tam olarak anladık?
Kaçımız okullarda bir ezberin dışına çıktık ve çocuğumuza karşılaştırarak anlattık cumhuriyeti. Bak kızım, bak oğlum "İran bir İslam cumhuriyetidir ama kadına, insana saygı açısından iki cumhuriyet arasında fark dağlar kadardır." dedik.
Atatürk'ün "benim iki eserim var, birisi Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisidir" sözündeki eserin ne olduğunu kaçımız anlayabildi?
Geçit törenlerinde geçen tank, uşak, asker, silah ve gazileri düşünün. Bunların aslında ne olduğunu, neden törenlerde geçitle sunulduğunu... Düşünün.
Tamam, dünyadaki türlü etkiler sebebi ile 29 Ekim, 30 Ağustos, 23 Nisan, 19 Mayıs... Bayramları, sadece tatil havasında geçiyor. Doğrudur. Tatil hakkınız...
Fakat Ramazan Bayramındaki tatilin "sebebini" anlayan kafalarınıza, Kurban Bayramlarındaki "tatilin" sebebini sorgulayan beyinlerinize 23 Nisanı, 30 Ağustosu, 29 Ekim'in sebeplerini de anlatın ne olur! Yok saymayın.
Uzatın ayaklarınızı, dinlenmek hakkınız... Dinlenirken düşünün bu imkânı İran cumhuriyetinde bulamayanların olduğunu. Dahili ve harici düşmanları, bil fiil işgal edilen makamların nereler olduğunu... Atatürk’ün sözlerini düşünün. Cumhuriyetin “aslında ne olduğunu” kavrayın.
Cumhuriyet asla ve katiyen yurttaşların sefalete itilmesini ön görmez. Cumhuriyet, 50 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin sefalete mahkûm ettikleri yüz binlerce aileye gıda paketleri, makarnalar, iftar çadırları açmak değildir.
Cumhuriyet dün size düşmanlık edenleri ve düşman olarak gördüklerinizi resmi törenlerle karşılamak hiç değildir.
Bugünkü mağduriyet cumhuriyetten değil, cumhuriyeti onlarca yıldır “yönetemeyenlerin” suçudur. Ve bu asla cumhuriyetin mağlubiyeti değildir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti sağlam ve ayaktadır.
Siz bakmayın... Daha düne kadar polise ve askere kurşun sıkanların, terörist kıyafetleri ile zafer turları atmalarına, konvoylarla gezmelerine. Çember kurarak güvenliklerini sağlarken taşkınlıklara engel olmak için görevlendirilmiş polislerin nasıl bir ruh içinde olduğunu tahmin edebiliyorum.
Siz bakmayın, Osmanlı'nın neden parçalandığını çok iyi bilen bilim adamlarının, “Osmanlı olsaydı Abdullah Öcalan’a paşa rütbesi verirdi” demelerine... Siz bakmayın, İkinci cumhuriyetçiler ve diğerlerinin yazdıklarına çizdiklerine...
İlk hedefimiz Atatürk’ü anlamak olmalı. Atatürk’ü unutmak ve yok saymak Türkiye Cumhuriyetinden vazgeçmek demektir.
Son söz
Bu ülkede bugünlerde esen serin meltemler, yerini ılık ılık esen samyeline bırakacaktır. Elbette sıcak rüzgârlar bu insanları uyandıracaktır. Cumhuriyetin kan kardeşi demokrasidir. Demokrasi ise halkın yönetime katılımıdır. Kendi özgürlüğünü, varlığını korumak, güçlendirmek vatandaşın elinde.
Kısaca cumhuriyet, milletin kendisini yönetmesi ise, yurttaş okuyacak, düşünecek ve gelişmeleri doğru analiz edecek, verilen pirinç, dağıtılan makarnaların etkisinde kalmayacak ve dikkatli oy kullanacak.
Vatandaş, Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birisi olan özgür bir birey ve yurttaş olmanın bilinci ile Cumhuriyetine sahip çıkacak.
Ve sonra bayramını kutlayacak!
Bayramınız kutlu olsun.
http://yolagiden.blogspot.com/