En büyük ulusal bayramımız 29 Ekim her şeye karşın görkemle kutlandı.
Yurdun hemen her yanında ve Ankara’da yürüyenler, Cumhuriyet’lerine sahip çıktı.
Bizim Cumhuriyet’imiz, halktandır, haklıdır, Hakçadır; demokrasinin de temel taşıdır.
Halktandır; Atatürk, Kuruluşu ve Kurtuluşu içinden yetiştiği halkla birlikte başarmıştır.
Haklıdır; Uluslara bağımsızlık ister; emperyalizm karşıtıdır; Dünya’da Barış diler.
Hakçadır, kulluğu, sömürüyü ret eder, refahta, adalette, katılımda eşitlikçilik ister.
90 yıl önce Dünya’ya örnek olmuştu, 21. yüzyılda da yine kalplere dolmaya başladı…
Ortadoğu’da sınırlarıyla oynanan halklar, Orta Avrupa’da demokrasi ve özgürlüğü arayanlar..
İnanın, Atatürk’ün karma ekonomi modelini, bütüncül kalkınma ilkelerini önemsiyorlar.
29 Ekim’de halk, telif hakkına sahip çıktı, “büyük projeler” yine Anadolu’da erimeye başladı.
Ankara yürüdü, Türkiye aydınlandı; bir anlamda da; BOP’çular çuvallamaya başladı.
Bu 29 Ekim, bir dolu yönüyle tarihe geçecek; bu kesin…
Örneğin, Seyahat özgürlüğünü kısıtlayan bir genelgeden söz ediliyor. (1)
Toplumun en doğal hakkı olan bu bayram buluşmasının, “istihbarat var” savıyla ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri çerçevesinde örselemeye çalışılmasının ‘yersizliği, artık birinci ağızlardan dile getiriliyor. (2)
Yine de yasal formel sürecini, 40’a yakın kitle örgütünün ikmal etmeye katkı verdiği ve Ankara’da barışçıl saiklerle bir araya gelen milyonların ‘buluşmasında, gaz bombası ve basınçlı su devreye girince, “barikatlar aşıldı” ve şimdi de “barikatı kim açtırdı” tartışması başladı. (3)
Tüm bunlara karşılık, halkımız büyük bir olgunlukla, demokratik haklarını kullandılar.
Elbette, istenmeyen bir iki yaralanma oldu ama bir Ulus, nicedir kan ağlayan yaralarını sardı.
Gerçekten, Cumhuriyet’in bir bayram coşkusu içinde “kitleselleşmesi”, onun temellerinde yükselen demokrasinin de, sahiplenilmesidir. Buna da, en çok devleti yönetenler, hele ki siyasetçiler sevinmelidir.
Dahası, yıllardır belli çevreler; “ceberut devlet”, “Tek Parti Anlayışı”, “Vesayet” demediler mi; işte halkın ta kendisi, kendi evinde, çifte bayram sevinci ve barış içinde, bir’araya gelmiş; adeta bütün memleket “Ulusal Bütünlük” için de yürümüştür. Bu aynı zamanda Anayasanın temel ilkelerine ve başkanlık değil katılımcı demokrasiye sahip çıkıştır. Bu “yürüyüşte” herkesin adı, sanı, kökeni, unvanı, varlığı, yokluğu farklıdır, ama kuşkusuz hepimizin soyadı= Türkiye’dir.
29 Ekim, bir çok bakımdan ilklerin kaydedildiği, dopdolu anlamıyla bir milattır. Yasaklarla, baskılarla ve yokluklarla refleksini kaybettiği sanılan bir halkın, soylu uluslaşma serüveninde eşsiz bir öz-gerçekleşim günüdür. Bu yürüyüşe emek verenlere, bastonlarıyla yürüyen ninelere dedelere, ışıl ışıl bayramlıklarını giyip gelen bebelere, o gün oraya kalplerini gönderenlere, selam olsun…
(1): http://www.haber3.com/iste-cok-gizli-29-ekim-belgesi--1584485h.htm
(2): http://siyaset.milliyet.com.tr/sahin-barikat-kargasada-acildi/siyaset/siyasetyazardetay/31.10.2012/1619529/default.htm
(3): http://www.haber3.com/gulden-erdogana-yanit-geldi--1584903h.htm
">
En büyük ulusal bayramımız 29 Ekim her şeye karşın görkemle kutlandı.
Yurdun hemen her yanında ve Ankara’da yürüyenler, Cumhuriyet’lerine sahip çıktı.
Bizim Cumhuriyet’imiz, halktandır, haklıdır, Hakçadır; demokrasinin de temel taşıdır.
Halktandır; Atatürk, Kuruluşu ve Kurtuluşu içinden yetiştiği halkla birlikte başarmıştır.
Haklıdır; Uluslara bağımsızlık ister; emperyalizm karşıtıdır; Dünya’da Barış diler.
Hakçadır, kulluğu, sömürüyü ret eder, refahta, adalette, katılımda eşitlikçilik ister.
90 yıl önce Dünya’ya örnek olmuştu, 21. yüzyılda da yine kalplere dolmaya başladı…
Ortadoğu’da sınırlarıyla oynanan halklar, Orta Avrupa’da demokrasi ve özgürlüğü arayanlar..
İnanın, Atatürk’ün karma ekonomi modelini, bütüncül kalkınma ilkelerini önemsiyorlar.
29 Ekim’de halk, telif hakkına sahip çıktı, “büyük projeler” yine Anadolu’da erimeye başladı.
Ankara yürüdü, Türkiye aydınlandı; bir anlamda da; BOP’çular çuvallamaya başladı.
Bu 29 Ekim, bir dolu yönüyle tarihe geçecek; bu kesin…
Örneğin, Seyahat özgürlüğünü kısıtlayan bir genelgeden söz ediliyor. (1)
Toplumun en doğal hakkı olan bu bayram buluşmasının, “istihbarat var” savıyla ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri çerçevesinde örselemeye çalışılmasının ‘yersizliği, artık birinci ağızlardan dile getiriliyor. (2)
Yine de yasal formel sürecini, 40’a yakın kitle örgütünün ikmal etmeye katkı verdiği ve Ankara’da barışçıl saiklerle bir araya gelen milyonların ‘buluşmasında, gaz bombası ve basınçlı su devreye girince, “barikatlar aşıldı” ve şimdi de “barikatı kim açtırdı” tartışması başladı. (3)
Tüm bunlara karşılık, halkımız büyük bir olgunlukla, demokratik haklarını kullandılar.
Elbette, istenmeyen bir iki yaralanma oldu ama bir Ulus, nicedir kan ağlayan yaralarını sardı.
Gerçekten, Cumhuriyet’in bir bayram coşkusu içinde “kitleselleşmesi”, onun temellerinde yükselen demokrasinin de, sahiplenilmesidir. Buna da, en çok devleti yönetenler, hele ki siyasetçiler sevinmelidir.
Dahası, yıllardır belli çevreler; “ceberut devlet”, “Tek Parti Anlayışı”, “Vesayet” demediler mi; işte halkın ta kendisi, kendi evinde, çifte bayram sevinci ve barış içinde, bir’araya gelmiş; adeta bütün memleket “Ulusal Bütünlük” için de yürümüştür. Bu aynı zamanda Anayasanın temel ilkelerine ve başkanlık değil katılımcı demokrasiye sahip çıkıştır. Bu “yürüyüşte” herkesin adı, sanı, kökeni, unvanı, varlığı, yokluğu farklıdır, ama kuşkusuz hepimizin soyadı= Türkiye’dir.
29 Ekim, bir çok bakımdan ilklerin kaydedildiği, dopdolu anlamıyla bir milattır. Yasaklarla, baskılarla ve yokluklarla refleksini kaybettiği sanılan bir halkın, soylu uluslaşma serüveninde eşsiz bir öz-gerçekleşim günüdür. Bu yürüyüşe emek verenlere, bastonlarıyla yürüyen ninelere dedelere, ışıl ışıl bayramlıklarını giyip gelen bebelere, o gün oraya kalplerini gönderenlere, selam olsun…
(1): http://www.haber3.com/iste-cok-gizli-29-ekim-belgesi--1584485h.htm
(2): http://siyaset.milliyet.com.tr/sahin-barikat-kargasada-acildi/siyaset/siyasetyazardetay/31.10.2012/1619529/default.htm
(3): http://www.haber3.com/gulden-erdogana-yanit-geldi--1584903h.htm