2012’in MODU

‘Bugün modumda değilim’, şehirde konuşulan Türkçeye yerleşti. İngilizceden doğrudan transfer...

Engin Civan engin.civan@haber3.com

‘Bugün modumda değilim’, şehirde konuşulan Türkçeye yerleşti. İngilizceden doğrudan transfer edilmiş bir deyimdir. Kelime esasında ‘mood’ olarak yazılır. İngilizcede ‘oo’  ‘u’ olarak telaffuz edilir.  Yazılışı doğrudan Türkçeye ‘mod’ olarak geçmiş kelimenin. Genel anlamda ruh hali, gönlüm, ‘havam’ anlamında kullanılmakta.

Değerli okurlar 2012 işte böyle yanlış yazılmış yanlış telaffuz edilmiş bir yıl olmaya namzet. Benzetmemizi şimdilik ‘halet-i ruhiye’ anlamına gelen ‘mood’ kelimesiyle sınırlı tutalım. Analizimizde 2012’yi değerlendirirken ‘pantaloon’ un yanlış telaffuzundan doğan ‘pantolon’ benzetmesiyle eksen kayma riskinden kendimizi koruyalım.

2012 de Neler Olacak:

Türkiye’nin son yıllarda kazandığı ekonomik ve siyasi başarılar özgüveni arttırmış durumda. Bu özgüvenin dikkatli kullanılması ve yanlış adımlara yol açmaması Türkiye için en kritik faktördür.

Türkiye’nin yaptırım gücü son analizde etrafında olan biten gelişmelerle sınırlıdır. Emin olun 2012’de Türkiye’nin etrafında ‘çok şeyler’ olup bitecek. Yaygın medya deyimiyle ‘şok şeyler’.

Etrafımızda olan biteni ülke bazında irdelersek:

Suriye: ABD askeri bir müdahalede bulunmayacak. Türkiye devlet olarak, AKP siyasi iktidar olarak, Suriye’de çoğunluğu oluşturan Sünnilerin hür seçimler yoluyla iktidara gelmesi için uğraşacak. Esad sonunun Kaddafi’den beter olduğunu bildiği için ölümüne direnecek. Sonuç; Suriye’de kan akmaya devam edecek. Eğer gelişmeler kontrolden çıkarsa Türkiye’ye geçmişte Bulgaristan’da olduğu gibi 2 milyon göçmen akımıyla karşı karşıya kalacak. Sosyal olarak istenmeyen gerilimlere yol açabilir. İktisadi olarak enflasyonist baskıdır.

İran: Ülkeyi yöneten ruhban sınıfın nükleer bombada ısrar etmesi ülke ekonomisini tahrip etmeye devam ediyor. Geçen ay İran riyali yüzde 20 değer kaybetti. İran Hürmüz Boğazını kapatırsa kendi bindiği dalı da kesmiş olur.

 Rasyonel beklentiler İran’ı yönetenlerin halkın daha fazla eziyet çekmesine izin vermeden bir çözüme yanaşması yönünde. Ancak İran’da 30 küsur yıldır iktidar olan Şiiler iktidarı sürdürmek için rasyonel davranmaya bilir.

 İran’ın Türkiye’yle arası 2012’de daha da gerginleşecek. Tehran’ın Suriye’de, Kuzey Irak’ta ve İsrail’le olan sürtüşmelerinde Türkiye taraf olacak ve genelde İran’ın karşı saffında yer alacak. 2011’in son çeyreğinde İran’da başlayan sermaye kaçışı hızlanarak devam edecek ve Türkiye’yi sermaye girişi olarak pozitif etkileyecek.

Avrupa Birliği:

Türkiye’yi birinci dereceden sıkıntıya sokacak bölgedir. AB’de dağınıklık devam edecek. Borç salmalında olan üye Akdeniz ülkelerinde kopma fikirleri yaygınlaşacak. Doğal olarak İtalya en problemli ülke olarak gündemde kalacak. Balkanlar dağınık ve kaos içinde debelenecek fakat artık 3. Dünya Savaşı çıkaracak güçte olmadıklarını öğrenecek.

AB’nin borç sorunu son analizde Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın kasasındaki yüzlerce ton altından fedakârlık edip etmeyeceği sorusuna gelip dayanacak. Bu süreç içinde Hitler’in hayal ettiği Alman coğrafyası ve Aryan üstünlüğü Avrupa’da  ‘de facto’ kurulmuş olacak.

 Seks skandalıyla gündeme gelen IMF eski başkanı Dominque Strauss Kahn’ı (DSK) hatırlarsınız. Fransız sosyalistlerinin ağababası Musevi kökenli DSK, sosyalist parti üzerinden Sarkozy’ye saldıracak. Sarkozy’i  Fransa’yı ve Avrupa’yı satmakla suçlayacak ve sosyalistler seçimleri kazanacak. Bu sonuç Avrupa’da çözümsüzlüğü daha olası hale getirecek ve Avro düşmeye devam edecek.

Türkiye:

Avrupa derin ekonomik çöküntüye giderken Türkiye’nin ihracat ve turizm gelirleri zorlanacak. İmalat sanayi genelde küresel taşeron olarak çalıştığı için ithalat talebinde ortaya çıkan düşüş, döviz kuru üzerindeki baskıları azaltacak. Amerikan tüketicisi borçlarını azaltmaya devam edeceği için yükselen piyasaların ABD’ye ihracatı yavaşlayacak.  Türkiye’de bundan nasibini alacak. Petrol dâhil bütün emtia fiyatları düşecek bu da Türkiye’ye pozitif etki yapacak. Dünyada yaşanacak genel yavaşlama Türkiye’nin ihracatının hızını kesecek. İhracatta tek parlak nokta, özellikle cemaat ilişkileri üzerinden Afrika, Orta Asya, Endonezya ve Malezya gibi yeni piyasalara giren orta ve küçük ölçekli girişimcilerin ihracat başarıları olacak.

Herkesin merak ettiği döviz kuru konusunda beklentilerim şöyle; Yılın ilk 6 ayında dolar kuru 1.80-1.90 bandında dolaşacak. Merkez’in aktif tavrı, Türkiye’nin yüksek faizli bonoların yarattığı sermaye girişi döviz talebini kontrol altında tutacak. Şimdilik ilk 6 ay görüntüsü böyle. Aşırı kar etmek isteyenlere dolar yerine Japon Yen’i öneririm.

Avro’nun durumu pek parlak değil. Avro hızlı bir şekilde iki değişik para birimine dönüşebilir. Birinci Avro Çekirdek Avro olarak giderek ‘Marklaşır’. Akdenizli üyelerde alış-veriş fonksiyonu gören ikinci bir ‘Frankenştayn’ Avro görebiliriz.

Tabii ki siz yinede kafanızı kullanın, bana bakmayın. Bizim coğrafyada söylenir: ‘ İyi gelir Allah’tan kötü gelir kuldan’.

Son bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Bütün tahminlerim dış veya iç şoklardan arınmış bir model üzerinedir.

Sıcak çatışmalar, doğal afetler, suikastlar ve sağlık faktörü gibi eksojen şoklar varsayımlarımızın dışında. Değerli okur önümüzdeki 6 ay seyir defteri böyle.

12 Ocak 2012  

">

‘Bugün modumda değilim’, şehirde konuşulan Türkçeye yerleşti. İngilizceden doğrudan transfer edilmiş bir deyimdir. Kelime esasında ‘mood’ olarak yazılır. İngilizcede ‘oo’  ‘u’ olarak telaffuz edilir.  Yazılışı doğrudan Türkçeye ‘mod’ olarak geçmiş kelimenin. Genel anlamda ruh hali, gönlüm, ‘havam’ anlamında kullanılmakta.

Değerli okurlar 2012 işte böyle yanlış yazılmış yanlış telaffuz edilmiş bir yıl olmaya namzet. Benzetmemizi şimdilik ‘halet-i ruhiye’ anlamına gelen ‘mood’ kelimesiyle sınırlı tutalım. Analizimizde 2012’yi değerlendirirken ‘pantaloon’ un yanlış telaffuzundan doğan ‘pantolon’ benzetmesiyle eksen kayma riskinden kendimizi koruyalım.

2012 de Neler Olacak:

Türkiye’nin son yıllarda kazandığı ekonomik ve siyasi başarılar özgüveni arttırmış durumda. Bu özgüvenin dikkatli kullanılması ve yanlış adımlara yol açmaması Türkiye için en kritik faktördür.

Türkiye’nin yaptırım gücü son analizde etrafında olan biten gelişmelerle sınırlıdır. Emin olun 2012’de Türkiye’nin etrafında ‘çok şeyler’ olup bitecek. Yaygın medya deyimiyle ‘şok şeyler’.

Etrafımızda olan biteni ülke bazında irdelersek:

Suriye: ABD askeri bir müdahalede bulunmayacak. Türkiye devlet olarak, AKP siyasi iktidar olarak, Suriye’de çoğunluğu oluşturan Sünnilerin hür seçimler yoluyla iktidara gelmesi için uğraşacak. Esad sonunun Kaddafi’den beter olduğunu bildiği için ölümüne direnecek. Sonuç; Suriye’de kan akmaya devam edecek. Eğer gelişmeler kontrolden çıkarsa Türkiye’ye geçmişte Bulgaristan’da olduğu gibi 2 milyon göçmen akımıyla karşı karşıya kalacak. Sosyal olarak istenmeyen gerilimlere yol açabilir. İktisadi olarak enflasyonist baskıdır.

İran: Ülkeyi yöneten ruhban sınıfın nükleer bombada ısrar etmesi ülke ekonomisini tahrip etmeye devam ediyor. Geçen ay İran riyali yüzde 20 değer kaybetti. İran Hürmüz Boğazını kapatırsa kendi bindiği dalı da kesmiş olur.

 Rasyonel beklentiler İran’ı yönetenlerin halkın daha fazla eziyet çekmesine izin vermeden bir çözüme yanaşması yönünde. Ancak İran’da 30 küsur yıldır iktidar olan Şiiler iktidarı sürdürmek için rasyonel davranmaya bilir.

 İran’ın Türkiye’yle arası 2012’de daha da gerginleşecek. Tehran’ın Suriye’de, Kuzey Irak’ta ve İsrail’le olan sürtüşmelerinde Türkiye taraf olacak ve genelde İran’ın karşı saffında yer alacak. 2011’in son çeyreğinde İran’da başlayan sermaye kaçışı hızlanarak devam edecek ve Türkiye’yi sermaye girişi olarak pozitif etkileyecek.

Avrupa Birliği:

Türkiye’yi birinci dereceden sıkıntıya sokacak bölgedir. AB’de dağınıklık devam edecek. Borç salmalında olan üye Akdeniz ülkelerinde kopma fikirleri yaygınlaşacak. Doğal olarak İtalya en problemli ülke olarak gündemde kalacak. Balkanlar dağınık ve kaos içinde debelenecek fakat artık 3. Dünya Savaşı çıkaracak güçte olmadıklarını öğrenecek.

AB’nin borç sorunu son analizde Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın kasasındaki yüzlerce ton altından fedakârlık edip etmeyeceği sorusuna gelip dayanacak. Bu süreç içinde Hitler’in hayal ettiği Alman coğrafyası ve Aryan üstünlüğü Avrupa’da  ‘de facto’ kurulmuş olacak.

 Seks skandalıyla gündeme gelen IMF eski başkanı Dominque Strauss Kahn’ı (DSK) hatırlarsınız. Fransız sosyalistlerinin ağababası Musevi kökenli DSK, sosyalist parti üzerinden Sarkozy’ye saldıracak. Sarkozy’i  Fransa’yı ve Avrupa’yı satmakla suçlayacak ve sosyalistler seçimleri kazanacak. Bu sonuç Avrupa’da çözümsüzlüğü daha olası hale getirecek ve Avro düşmeye devam edecek.

Türkiye:

Avrupa derin ekonomik çöküntüye giderken Türkiye’nin ihracat ve turizm gelirleri zorlanacak. İmalat sanayi genelde küresel taşeron olarak çalıştığı için ithalat talebinde ortaya çıkan düşüş, döviz kuru üzerindeki baskıları azaltacak. Amerikan tüketicisi borçlarını azaltmaya devam edeceği için yükselen piyasaların ABD’ye ihracatı yavaşlayacak.  Türkiye’de bundan nasibini alacak. Petrol dâhil bütün emtia fiyatları düşecek bu da Türkiye’ye pozitif etki yapacak. Dünyada yaşanacak genel yavaşlama Türkiye’nin ihracatının hızını kesecek. İhracatta tek parlak nokta, özellikle cemaat ilişkileri üzerinden Afrika, Orta Asya, Endonezya ve Malezya gibi yeni piyasalara giren orta ve küçük ölçekli girişimcilerin ihracat başarıları olacak.

Herkesin merak ettiği döviz kuru konusunda beklentilerim şöyle; Yılın ilk 6 ayında dolar kuru 1.80-1.90 bandında dolaşacak. Merkez’in aktif tavrı, Türkiye’nin yüksek faizli bonoların yarattığı sermaye girişi döviz talebini kontrol altında tutacak. Şimdilik ilk 6 ay görüntüsü böyle. Aşırı kar etmek isteyenlere dolar yerine Japon Yen’i öneririm.

Avro’nun durumu pek parlak değil. Avro hızlı bir şekilde iki değişik para birimine dönüşebilir. Birinci Avro Çekirdek Avro olarak giderek ‘Marklaşır’. Akdenizli üyelerde alış-veriş fonksiyonu gören ikinci bir ‘Frankenştayn’ Avro görebiliriz.

Tabii ki siz yinede kafanızı kullanın, bana bakmayın. Bizim coğrafyada söylenir: ‘ İyi gelir Allah’tan kötü gelir kuldan’.

Son bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Bütün tahminlerim dış veya iç şoklardan arınmış bir model üzerinedir.

Sıcak çatışmalar, doğal afetler, suikastlar ve sağlık faktörü gibi eksojen şoklar varsayımlarımızın dışında. Değerli okur önümüzdeki 6 ay seyir defteri böyle.

12 Ocak 2012  

Tüm yazılarını göster