Zorunlu din dersi için mahkemeden kritik karar
Konya Bölge İdare Mahkemesi, müfredat değişikliğinin zorunlu din dersinin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmadığı yönünde karar verdi.
Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi okullarda verilmeye devam ederken, bu dersten muaf tutulan çocukların sayısı da her geçen gün artıyor. Konya Bölge İdare Mahkemesi, Adana 1. İdare Mahkemesi’nin çocuğun zorunlu din dersinden muaf tutulmaması yönündeki kararının kaldırılmasına ve zorunlu din dersinin hukuka aykırı olduğuna hükmetti.
soL Portal’dan Özge Demir’in haberine göre Adana’da yaşayan Hülya-Mehmet Şahin çifti çocuklarının zorunlu din dersinden muaf tutulması yönündeki talebi Çukurova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından “Hristiyan veya Musevi” olduklarının belgelendirmemeleri sebebiyle 27.10.2017 tarihinde reddedilmişti. Bunun üzerine söz konusu muafiyet talebini vekilleri Av. Derya Demir aracılığıyla Adana 1. İdare Mahkemesi’ne taşıyan veliler burada da çocuklarının zorunlu din dersinden muaf tutulamayacağı yönünde kararla karşılaştılar. Adana 1. İdare Mahkemesi, yeni müfredatıyla “Din kültürü ve ahlak bilgisi” dersinin hukuka uygun olduğuna karar vermişti.
Adana 1. İdare Mahkemesi’nin muafiyet talebini reddetme gerekçesi ise oldukça ilginçti. Mahkeme müfredat değişikliği ile birlikte zorunlu din dersinin nesnel ve bilimsel temellere dayandığını, tüm dinleri kapsadığını ve “din” eğitimi değil, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olduğunu, Anayasa’ya uygun olduğuna karar vermişti.
Ancak karardan Mahkeme’nin 4. Sınıf din kültürü ve ahlak bilgisi kitabını incelemediği açıkça görülüyordu, çünkü kararda da söz konusu kitaba herhangi bir atıfta bulunmamaktaydı.
MÜFREDAT DEĞİŞTİ Mİ ?
Ailenin avukatının açıklamaları ise şöyle: Adana 1. İdare Mahkemesi kararında belirttiği gibi, zorunlu din dersinin içeriği gerçekten de değişti. Ancak Mahkeme’nin iddia ettiği gibi nesnel ve çoğulcu, din çeşitliliğine yer veren bir değişiklik yok. Zorunlu din dersi yapılan her değişiklik ile Sünni-Hanefi mezhebine dayalı İslam dini eğitimi haline geliyor. Bunu anlamak için sadece kitapların ana başlıklarına, görsellere bakmak yeterli.
Örneğin 9-10 yaşlarındaki bir çocuk ilk olarak “Günlük hayattaki dini ifadeler” konusu ile karşılaşmakta. Çocuklara okula giderken, ders çalışırken, oyun oynarken, alışveriş yaparken ve arkadaşlarıyla görüşken kullanacakları “bismillahirrahmanirrahim, Allah’a şükür, maşallah, estağfirullah, sübhanallah, allah bereket versin” gibi ifadelerin anlamları ve doğru kullanımları öğretilmekte.
Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan Din kültürü ve ahlak bilgisi kitabının 17. sayfasında yer alan aile görseli oldukça dikkat çekici… Kullanılan görseller de AKP’nin istediği aile kurumu ile uyumlu: Üç çocuk sahibi ve anne babası ile yaşayan bir aile ve o ailenin kadın üyeleri türbanlı.
İlk üniteyi Subhaneke duasını ve anlamını ezberleyerek kapatan çocukların peşini 2. ünitede benzer bir müfredat bırakmıyor “İslamı tanıyalım” başlıklı 2. Ünitede çocuklar İslam inancının esaslarını, İslamın şartlarını öğreniyor ve Kuranı Kerim’i tanıyor. Dinine inanan her Müslümanın İslamın şartlarına uymasının zorunluluk olduğu vurgulanıyor. “…Namaz, insanı her türlü kötülükten ve hayâsızlıktan alıkoyar...” deniyor.
Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi kitabında çocukların namaz kılarken görsellerine yer veriliyor. Yine aynı bölümde oruç tutan, dua okuyan çocukların görselleri de bulunuyor. Aynı ünite ise çocuklar Amentu duası ve anlamı ezberletilerek son buluyor.
2. Ünitede AKP’nin istediği aile modeli ise yine görsellerde yerini alıyor. 3 çocuklu anne ve babası ile yaşayan, türbanlı kadınların yer aldığı aile bu sefer iftar sofrasında gösteriliyor.
Çocukların karşılaştıkları 3. Ünite ise “Güzel Ahlak” başlıklı. Bu ünitede İslam dininin ahlaka nasıl baktığı, Kuran’da güzel ahlak hakkında yer alan öğütler ve Hz. Muhammed’in güzel ahlak konusundaki öğütleri öğretilmekte. Aynı ünitenin sonunda Fatiha suresi ve anlamı çocuklara ezberletilmekte.
4. Ünite Hz. Muhammed’i tanıyalım başlıklı. Hz. Muhammed’in çocukluğu, ailesi, Mekke ve Medine yılları ayrıntılı olarak çocuklara öğretildikten sonra Salli ve Barik Duaları ve anlamları çocuklara ezberletiliyor.
Son ünite ise “Din ve Temizlik” başlıklı. Bu başlıkta İslam dini için temizliğin önemine değiniliyor.
Özetle çocuklar günlük hayatında İslam dinine ait hangi kelimeleri kullanması gerektiğini, İslam ibadetlerini nasıl gerçekleştireceğini, ailesine, kardeşlerine, akrabalarına, komşularına ve öğretmenine İslam dininin sunduğu ahlaki çerçeve ile nasıl davranacağını, İslam dininin liderinin hayatını ve İslam dinine göre nasıl temiz kalacağını, İslam dininin temizliğe verdiği önemi öğreniyor. Başka bir deyişle, 9-10 yaşlarındaki bir çocuk, İslam dinine göre nasıl bir birey olacağının kuramsal ve uygulamalı olarak öğreniyor, üstelik melekler, cinler, ahiret, cennet ve cehennem gibi kavramlarla karşılaşıyor.
Adana 1. İdare Mahkemesi karında “içeriğinin nesnel ve çoğulcu olduğunu, hiçbir dinin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmadığını ve söz konusu müfredatın tüm dinler karşısında tarafsız kaldığını, bütün dinsel inançları eşit mesafede şekillendiğini” iddia ettiği müfredat bu şekilde.
EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI
Davacılar vekili Av. Derya Demir ise ailenin çocuklarını zorunlu din dersinden muaf tutabilmek için uygulamanın Anayasaya aykırı olarak davacıların dinini açıklamaya zorladığını, Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığının Hristiyan ve Musevi dinlerine mensup öğrenciler için tanınan muafiyetin davacıların çocukları için de uygulanması gerektiğini, AİHM’in Eylem Zengin ve Diğerleri -Türkiye, Mansur Yalçın ve Diğerleri – Türkiye gibi kararları ve pek çok da yerel Mahkeme kararı olduğunu belirtti. Söz konusu dersin Anayasanın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi gerekirken bu kurala uyulmadığından dersin Sünni- Hanefi mezhebine dayanan İslam dini eğitimi halini aldığını, işlemin eşitlik ilkesine de aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istendi.
Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, davacıların iddiaları nedeniyle söz konusu dosyayı yeniden ele aldı ve zorunlu din dersinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, Adana 1. İdare Mahkemesi’nin kararını kaldırdı.
KONYA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ: TÜRKİYE LAİK HUKUK DEVLETİDİR
Konya Bölge İdare Mahkemesi karanının gerekçesine göre laik hukuk devletinde din dersinin zorunlu olması mümkün değil. Anayasa Mahkemesinin 16.09.1998 gün ve E:1997/62, K:1998/52 sayılı kararına atıf yapılan gerekçede dikkat çekilen hususlar şöyle: Laik devletin, doğası gereği resmi bir dininin bulunmaması, belli bir dine üstünlük tanımamasını, onun gereklerini yasalar ve diğer idari işlemlerle geçerli kılmaya çalışmamasını gerektirdiği, bu bağlamda, laik bir devlette belli bir dinin, eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemeyeceği, Anayasanın 24. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetimi ve denetimi altında yapılacağı, Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı, bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlı olduğu, Din ve ahlak eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında yapılmasının nedeni, maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi bu konudaki eğitim ve öğretim özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engellemek olduğu, Dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla din kültürü ve ahlak öğretimi dersleri ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasına alındığı, Din eğitimi yerine ‘din kültürü’ dersinden söz edilmesinin de bu amacı açıkça ortaya koyduğu, bunun dışındaki din eğitimi ve öğretiminin, ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin iznine bağlı tutulduğu...
ZORUNLU DİN DERSİ KİTAPLARINDA DİNSEL ÇEŞİTLİLİK YOK
Karar gerekçesinde din dersi kitapları ile ilgili de şu saptamalar yapıldı:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09.10.2007 tarih ve Başvuru No: 1448/04 sayılı Hasan ve Eylem ZENGİN kararında; başvuranların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muaf tutulması talepleri başvuru tarihindeki müfredat programının dini inançlarını yansıtmadığı iddiasına yönelik olduğundan, Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı 4., 5., 6., 7. ve 8. sınıflarda okutulan "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersine ilişkin beş ders kitabının içeriklerinin incelendiği, anılan Mahkemece, söz konusu müfredatın incelemesi sonucunda, Türkiye'de hakim olan dinsel çeşitliliğin, "din kültürü ve ahlak bilgisi" derslerinde dikkate alınmadığı hususu işlenerek içeriğin düzeltilmesi yönünde değerlendirmelere yer verildiği anlaşılmaktadır.
Zorunlu din dersi İslam dini eğitimidir.
Anayasanın 24. maddesine göre din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında olduğu kuşkusuzdur. Ancak, bu öğretimin Anayasanın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi gerektiği, içeriğinin nesnel ve çoğulcu olması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması ve devletin dinler karşısında tarafsız kalarak, bütün dinsel inançları eşdeğer görmesi gerekmektedir. Öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda, bunun "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersi olarak kabul edilemeyeceği ve "din eğitimi" halini alacağı açıktır.
Zorunlu din dersinden muafiyet sistemi yetersiz, müfredat değişikliği tarafsızlık ve çoğulculuk getirmedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 16.09.2014 gün ve Başvuru No:21163/11 sayılı başvuru ile açılan "Mansur Yalçın ve Diğerleri" kararında özetle Türkiye' de ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen "din kültürü ve ahlak bilgisi" öğretiminin rehber ilkelerinin (din kültürü, ahlak bilgisi ve manevi değerler) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı bir yönünün olmadığı, ancak eğitim sisteminde (Hasan ve Eylem ZENGİN kararından sonra her ne kadar Alevi inancına ilişkin olarak değişiklik yapılmış ise de), din dersleriyle ilgili tarafsızlık ve çoğulculuk koşullarının yerine getirilmemesi ve ebeveynlerin inançlarına saygı gösterilmesini sağlayacak uygun bir yöntem sunulmaması nedenleriyle, sistemin yetersiz olmasından ötürü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiği belirtilmiştir.
Velinin talebi olmadığı sürece çocuklara İslam dini eğitimi verilemez.
T.C. Anayasasının 24. maddesinde hiçbir ayrım yapılmadan tüm vatandaşlar için Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olduğunun belirtilmesine ve ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen öğretimin adının "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" olmasına rağmen, bu dersin içerik olarak "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" öğretimi olarak kabul edilemeyeceği açık olduğundan ve din eğitiminin de ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlı olması karşısında davacıların çocuğunun din eğitiminden muaf tutulması yolunda yapılan başvurunun reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uyarlılık görülmediğinden çocuğun muafiyetinin reddi” işleminin iptaline karar vermiştir.
Veliler 26 Aralık 2017 tarihinde soL'a verdikleri röportajda çocuklarını korumak için davayı açtıklarının söylemişlerdi.