Unutulmaya Yüz Tutmuş Diller Anılıyor

Uluslararası Anadil Günü, her yıl 21 Şubat'ta kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla çeşitli etkinliklerle kutlanıyor- TDK Başkanı Prof. Dr. Kaçalin:- "21 Şubat Milletlerarası Ana Dili Günü, dillere saygının vurgulandığı, dünyada unutu

İSTANBUL (AA) - İZZET TAŞKIRAN - Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sinan Kaçalin, 21 Şubat'ta çeşitli etkinliklerle kutlanan Uluslararası Anadil Günü'nün, dillere saygının vurgulandığı, dünyada unutulmaya yüz tutmuş ve az konuşuru olan dillerin tanıtıldığı, halkı bilgilendirme yönü daha ağır basan bir gün olması gerektiğini belirtti.

UNESCO tarafından Uluslararası Anadil Günü günü ilan edilen 21 Şubat, 2000'den bu yana kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

Pakistan'ın Urdu dilinin 1952'de Bangladeş halkının da resmi dili olduğunu deklare etmesinden sonra ortaya çıkan Bengal Dil Hareketinin temelini oluşturduğu Anadil Günü dolayısıyla bazı ülkelerde bilimsel toplantı ve seminerler düzenleniyor.

TDK Başkanı Prof. Dr. Kaçalin, Uluslararası Anadil Günü dolasıyla AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'de 70 milyondan fazla kişinin Türkçe konuştuğunu söyledi.

Türk dilinin 220 milyondan fazla konuşur sayısıyla dünyada beşinci sırada olduğunu belirten Kaçalin, "Türkçe, 12 milyon kilometrekarelik geniş bir coğrafi alanda konuşulması açısından da dünyanın en büyük dillerinden biridir" dedi.

Kaçalin, Türklerin bugün de varlığını geniş bir coğrafyada sürdürdüğünü dile getirerek, doğuda Moğolistan ile Çin’den, batıda Viyana’ya, kuzeyde Sibirya'dan, güneyde Lübnan sınırı ve Kıbrıs içlerine kadar uzanan geniş coğrafyaya yayıldığını ifade etti.

- "Dil, kültürün aynasıdır"

Prof. Dr. Kaçalin, Türklerin farklı milletlerle kültür alışverişinde bulunduğunu dile getirerek, "Kültür alışverişi dile de yansımıştır. Çünkü dil, kültürün aynasıdır. Öbür milletlerle olan kültür alışverişi neticesinde Türkçe, birçok yabancı dile kelimeler vermiş, bazı dillerden de kelimeler almıştır. Arapça'daki topçu, börek, kundura ve bardak gibi çok sayıda kelime Türkçe kökenlidir. Arnavutçada bulunan bardak ve etek gibi pek çok kelime de Türkçe kökenlidir. Türk Dil Kurumu kaynaklarına göre, Arapçada 2 bin, Arnavutçada 3 bin, Rusçada 2 bin 500, İtalyancada 146 Türkçe kökenli kelime vardır" diye konuştu.

Kaçalin, "ana dil"in bir dilin lehçelere ayrılmadan önceki ilk şekli olduğunu, "ana dili"nin ise anne, baba veya aileden öğrenildiğine dikkati çekerek, "Elbette insanlar evlerinde aileleriyle, arkadaşlarıyla istedikleri dili, lehçeyi, şiveyi, ağzı konuşmakta serbesttir. Bu çok tabiidir. Ancak milletlerin, devletlerin ortak bir eğitim-öğretim dili, haberleşme-irtibat dili, resmi yazışma dili olmalıdır. Bu, bir arada yaşamanın, ortak bir noktada buluşmanın, millet olmanın, devlet olmanın bir zaruretidir. Bütün dünyada bu böyledir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmi dili Türkçedir. Bu gerçek tartışılmamalıdır. Özel hayatta çok dillilik olabilir, insanların bu konudaki hürriyetlerini kısıtlamak doğru olmaz ama devlet için çok dillilik söz konusu olamaz" değerlendirmesinde bulundu.

Bütün dillere, lehçelere, şivelere ve ağızlara da saygı duyulması gerektiğini kaydeden Kaçalin, dilin insanlığın ortak değeri olduğunu vurguladı.

"Kültürümüzün aynası ve taşıyıcısı olan, bizi biz yapan, manevi değerlerimizi içinde barındıran, devlet dili Türkçemize sahip çıkmak, gereken özeni göstermek, yüceltmek bu topraklarda yaşayan herkesin görevidir, sorumluluğudur" diyen Kaçalin, dillerin milletler açısından manevi miras olduğunu, bunun kötü niyetlilerin elinde bir şeyler için araç olmaması gerektiğini söyledi.

Kaçalin, birleştirici güç olan dilin ayrıştırıcı olarak kullanılmaması gerektiğini de ifade ederek, dilin her yönüyle ele alınması ve içtimai ihtiyaçlara göre doğru kullanılması gerektiğinin altını çizdi. Bu ihtiyacın sözlü ve yazılı alanda herkesin birbirini doğru anlamasını sağlayacak ortak dilin kullanılması yönünde olduğunu aktaran Kaçalin, "Bu ortak dil de Türkçedir. Bunun aksi, yabancılaşmayı ve iletişim kopukluğunu meydana getirir. Unutmamak gerekir ki sınırsız hürriyet yoktur. Dildeki hürriyet de bir yere kadardır" ifadelerini kullandı.

Dil konusunun hafife alınmaması, bu konuda atılacak her adımın iyice düşünülmesi gerektiğine işaret eden Kaçalin, "21 Şubat Milletlerarası Ana Dili Günü, dillere saygının vurgulandığı, dünyada unutulmaya yüz tutmuş ve az konuşuru olan dillerin tanıtıldığı, halkı bilgilendirme yönü ağır basan bir gün olmalıdır. Yapılacak etkinlikler bu hususlar dikkate alınarak düzenlenmelidir" dedi.

- "Türkçe, bir imparatorluk dilidir"

Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın ise yeryüzündeki her dilin başka dillerden etkilendiğini söyledi.

Bir dönem TDK Başkanlığı da yapan Akalın, bu etkilenmede kültürel, iktisadi, toplumsal, teknolojik ilişkilerin önemli pay sahibi olduğunu dile getirerek, iktisadi, kültürel ve teknolojik bakımdan gelişmiş ülkelerin bu ilişkilerde daima baskın olduğunu, başka toplumların dillerini de etkilediğini bildirdi.

Bilim ve teknolojide üretken olan toplumların ürettiklerini başka ülkelere ihraç ederken bunlarla ilgili kelime ve terimlerini de alıcı toplumun diline girmesini sağladığını belirten Akalın, şöyle devam etti:

"Atalarımız da geçmişte bilimde, teknolojide üretken; siyasi ve iktisadi bakımdan da güçlü oldukları dönemlerde Türkçe dünya dillerine pek çok kelime vermiştir. Türkçe, bir imparatorluk dilidir. Bunun bir sonucu olarak özellikle Balkan, Kafkas ve Orta Doğu dilleri olmak üzere pek çok dilde Türkçeden geçme kelimeler olduğunu görürüz. Sırpçada sayısı yedi bine yaklaşan Türkçe alıntıdan badžànak ‘bacanak’, bàlta ‘balta’, dùšek ‘döşek’, jòrgan ‘yorgan’, kàjmak ‘kaymak’, òdžak ‘ocak’ bunlardan yalnızca birkaçıdır. Bulgarcadan Türkçeye geçen yirmi iki söze karşılık Bulgarcada ajràn ‘ayran’, bej ‘bey’, boyadžiya ‘boyacı’, gjuvèč ‘güveç’, djuzen ‘düzen’, djušeme ‘döşeme’ gibi yaklaşık altı yüz Türkçe alıntı kullanılmaktadır."

Akalın, başka dillerden Türkçeye alınan veya başka dillere verilen kelimelerin sayısına ilişkin "Bazı dillere verdiğimiz kelimeler sayıca aldığımızdan daha fazla. Bazı dillerden de aldığımız kelimeler verdiklerimizden daha çoktur. Ama en ilginci, bu kelimeleri kronolojik açıdan değerlendirdiğimizde şunu görüyoruz: Dünya dillerine verdiğimiz en son iki kelime döner ve dolmuş. Bilimde, kültürde, teknolojide, dünya siyasetinde güçlü ve gelişmiş olduğumuz zaman dilimiz de dünya dillerini etkilemeye devam edecektir" diye konuştu.

- "Dünyada yaşayan 7 bin 102 ana dili var"

Prof. Dr. Akalın, Türkçenin baskın yapıları ve baskıcı uygulamalarının tarihte görülmediğini vurgulayarak şunları anlattı:

"Eğer öyle olsaydı Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğu’da bugün Türkçeden başka dil olmazdı. Batılı sömürgeci devletlerin, Çarlık Rusyasının, Sovyetlerin uygulamalarının benzerlerini Osmanlı Devleti hiçbir zaman uygulamadı. Osmanlı Devleti’nin dili Türkçe idi. Ama üç kıtaya yayılmış bu devlette farklı dilleri konuşanlar her zaman vardı. Ancak bu diller bölgedeki üç büyük dil Türkçe, Arapça ve Farsçanın etkisinde kalıp gelişmemiş olabilir. Diller, hayatın doğal akışı içerisinde bu dillerin etkisi altına girip yaygınlaşamamış, yerel kalmış olabilir. Bunda kasıt yoktur. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de benzer durum söz konusudur. Darbe dönemleri dışında ülkemizde dillerin yasaklanması söz konusu değildir."

Yapılan bir araştırmada, dünyada yaşayan 7 bin 102 ana dili olduğunun belirlendiğini aktaran Akalın, Birleşmiş Milletler Teşkilatına üye 193 ülke olduğu düşünüldüğünde ülke başına ortalama 36-37 ana dilin düştüğünü bildirdi.

Akalın, herkesin ana dilinin aynı olamayacağına dikkati çekerek, tek bir dilin konuşulduğu ülkenin yeryüzünde olmadığını belirtti. Bazı ülkelerde 500 ana dilinin varlığından söz eden Akalın, bu durumun ülke kültürleri için zenginlik olduğunu dile getirdi.

Ana dillerinin öğrenilmesi ve geliştirilmesinin kültürel zenginliğin yaşatılması anlamına geldiğini belirten Akalın, "Avrupa Birliği mevzuatında da ülkelerdeki resmi dil veya devlet dili dışındaki dillerin öğrenilmesi, yaşatılması bireysel hak olarak görülmektedir. Bu şu demektir: İnsanların ana dillerini öğrenmelerini, ana dillerinde yayın yapmalarını, kültürlerini geliştirmelerini sağlarsınız ama fizik, kimya, matematik, edebiyat derslerini her bir ana dilinde veremezsiniz. Tıp öğretimini her bir ana dilinde vermek asla mümkün değildir" değerlendirmesinde bulundu.

Akalın, binlerce tıp teriminin her bir ana dilinde karşılığı bulunmadığını ifade ederek, böyle bir uygulamanın fiziki olarak da mümkün olmadığını kaydetti.

Yargılamaların da her ana dilinde yapılamayacağını ifade eden Akalın, "Sanık veya tanık devlet dilini bilmiyorsa çevirmen aracılığıyla ifadesine başvurulabilir ama yargı dili, yasalar, yönetmelikler ülkenin devlet diliyledir. Kısacası bu konuda Türkiye Cumhuriyeti gerekeni yapmıştır. Yasal düzenlemelerle farklı dillerde yayın yapılması, bu dillerin öğrenilmesi sağlanmıştır. Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de resmi dil, devlet dili uygulaması vardır ve Anayasamıza göre de devlet dili Türkçedir" şeklinde konuştu.

Sonraki Haber