Türkiye'de yakalanan DEAŞ'ın sözde yöneticisi: ''Üstad Zeyd ben değilim''
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'de yakalandığını duyurduğu terör örgütü DEAŞ'ın üst düzey yöneticilerinden ''Abu Zeyd/Üstad Zeyd'' kod adlı terörist Bashar Hattab Ghazal Al Sumaidai, ''Benim DEAŞ'da üst düzey görevli olduğum iddiası gerçek değildir. O kişi benimle karıştırılan 'Üstad Zeyd' kod adlı doktor olan İsmail Al İsavi adında kişidir. İddia edildiği gibi eğitim bakanı ve adalet bakanlığı yapmadım. DEAŞ lideri değilim'' diyerek kendini savundu.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya tutuklu bulunan, 'Abu Zeyd/Üstad Zeyd' kod adlı terörist Bashar Hattab Ghazal Al Sumaidai ile eşi Makaram Taha Ali ve Azzam Ali Husseın Al-Neama getirildi. Sanık avukatları da salonda hazır bulundu.
"TÜRKİYE'YE DEAŞ'I BIRAKTIKTAN BİR SENE SONRA GELDİM"
Sanık Bashar Hattab Ghazal Al Sumaidai kimlik tespitinde Avcılar'da ikamet ettiğini, ayakkabıcıda çalıştığını ifade etti. Al Sumaidai savunmasında suçlamaları kabul etmediğini söyleyerek, "Türkiye'nin Anayasal düzenini ortadan kaldırmaya çalışmadım. Ben Türkiye'yle birlikteyim. Benim DEAŞ ile olan bağlantım zorla olan bir bağlantıydı. Abu Zeyd/Üstad Zeyd denilen kişi ben değilim. Abu Zeyd kod adlı kişi Dr. İsmail Al İsavi adında, hukuk doktoru olan kişidir. Irak'ta şu anda tutukludur. Musul'da medresede Arapça dersi veriyordum. Irak'ın kontrolü DEAŞ'e geçince, örgüte katılmam konusunda baskı yapıldı. Katılmak zorunda kaldım. Bize maaş ve silah verilmeyecekti. Bize medresenin aynen devam edileceği söylendi. Biz de kitaplar değiştirilmeden, eğitimin devam ettirilmesini sağladık. DEAŞ insanlara zulüm yapıyordu. İnsanlar bu konuda insanlar bana başvurunca, onların hakkını DEAŞ'ten alıp onlara teslim ediyordum. 2016 yılında zulümler çoğalınca bende Irak'a geçmek zorunda kaldım. Bana Irak'ta 'Üstad Zeyd' ve 'Üstad Reşat', yani üstad öğretmen deniyordu. Doktor olan 'Üstad Zeyd' kod adlı İsmail Al İsavi ile karıştırıldığım için, bu yanlışlıktan dolayı, Irak'ta hakkımda idam kararı verilmişti. Türkiye'ye DEAŞ'ı bıraktıktan bir sene sonra geldim" dedi.
"ETKİN PİŞMANLIKTAN YARARLANMAK İSTİYORUM, DEAŞ LİDERİ DEĞİLİM"
Sumaidai savunmasının devamında, DEAŞ döneminde görevinin öğretmenlik olduğunu ifade ederek, "Benim görevim öğretmenlikti. DEAŞ gelince de öğretmenliğe devam ettim. İkinci görevim DEAŞ'ın yaptığı haksızlıklara karşı, insanları haklarını örgütün elinden almaktı. Benim DEAŞ'da üst düzey görevli olduğum iddiası gerçek değildir. O kişi benimle karıştırılan 'Üstad Zeyd' kod adlı, hukuk doktoru olan İsmail Al İsavi adındaki kişidir. İddia edildiği gibi eğitim bakanı ve adalet bakanlığı yapmadım. Ben o dönem temyiz mahkemesi gibi, DEAŞ'ın zulüm yaptığı kişiler bana gelir, ben de kararın olması gerektiği şekilde insanlara söylerdim. DEAŞ'de yer alan 21 kişinin isimlerini vererek, Ankara'da teşhis etmiştim. Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum. Ben DEAŞ lideri değilim. Tahliyemi istiyorum" ifadelerini kullandı.
"YAKALANDIKTAN SONRA EŞİMİN DEAŞ'LI OLDUĞUNU ÖĞRENDİM"
Al Sumaidai'nin eşi Makaram Taha Ali savunmasında, "Iraklıyım, 10 yıl önce babam, benden 20 yaş büyük bir adamla beni zorla evlendirdi. Irak'ta biz kadınların herhangi bir hakkı veya söz hakkı yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Ben ne DEAŞ'lıyım ne de o örgüt hakkında bilgim var. Onlarla herhangi bir bağlantım yoktur. Biz Irak’taydık, eşim 'Tehlikeden dolayı Suriye'ye gideceğiz' dedi. Sonrasında Türkiye’ye geldik. Bunu neden yaptık bilmiyorum. Biz kadınların sorgulama hakkı yoktur. Eşimin de DEAŞ'lı olduğu hakkında bilgim yoktu. Yakalandıktan sonra eşimin DEAŞ’lı olduğunu öğrendim. Eşimle DEAŞ ile ilgili herhangi bir şey konuşmadık. Komşularımdan eşimin DEAŞ'lı olduğunu duyduğumda eşime sormuştum. Bana kızmış ve kabul etmemişti. Eşim dışında diğer sanığı tanımıyorum. Suçsuzum tahliyemi talep ediyorum" şeklinde konuştu.
"DEAŞ’E ÜYE DEĞİLİM, ONLARA HİÇ KATILMADIM"
Azzam Ali Husseın Al-Neama savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "Ben terör örgütüne üye değilim. Ben Türkiye'yi ve halkını çok seviyorum. Biz Irak'ta yaşanan sorunlardan dolayı Türkiye’ye geldik. Türkiye'ye zarar verme amacım asla yoktur. DEAŞ'a üye değilim, onlara hiç katılmadım. Ben ev satın almak istedim. 2011 yılında evi zorla başka birine devretmem istendi. O nedenle zor durumda kalarak Türkiye'ye geldim. Diğer sanıkları da tanımıyorum, daha önce de hiç görmedim. Ülkemde DEAŞ tarafından bir kere gözaltına alındım, 2 hafta sonrada serbest bırakıldım" diye konuştu. Sanık avukatları ise müvekkillerinin tahliyelerine karar verilmesini talep etti.
AL SUMAİDAİ'NİN EŞİNE TAHLİYE KARARI
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Bashar Hattab Ghazal Al Sumaidai ve Azzam Ali Husseın Al-Neama'nın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Heyet, Sumaidai'nin eşi Makaram Taha Ali'nin ise tahliyesine karar verdi. Mahkeme, dijital materyallerin bilirkişi tarafından incelenerek rapor hazırlanmasına karar vererek duruşmayı erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin raporlarına göre, şüpheli Bashar Ghazal Al Sumaidai'nin, örgütün en son sözde lideri olan Abdullah Kardaş'ın ölümünden sonra yeni lider olarak açıklandığı belirtildi. Örgütün basın yayın organlarında, şüphelinin isminin ön plana çıkarıldığı belirtilen iddianamede, Sumaidai'nin yakalanmasının ardından yakalanan Azzam Ali Husseın Al-Neama ve Makaram Taha Ali Ali'nin soruşturmalarının da bu dosyaya eklendiği bildirildi. Şüpheli Azzam Ali Husseın Al-Neama'nın 'Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme', 'DAEŞ Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma' suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenirken, Al Sumadai'nin eşi Makaram Taha Ali'nin de 'DEAŞ silahlı terör örgütüne üyelik' suçundan 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor.