Tahir Elçi'nin eşi: Kahrolsun PKK demedim
Diyarbakır'da öldürülen Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi çok ses getiren konuyla ilgili ilk kez konuştu.
Diyarbakır’da katledilen Elçi’nin eşi Türkan Elçi, “Eşimin en büyük fobisi bir çocuğun babasız kalmasıydı. Keşke tutuklansaydı da böyle olmasaydı. Her kesimden sevildiği için böyle bir şeyle karşılık buldu, hayatı sonlandırıldı” dedi
Diyarbakır’da öldürülen ve on binlerin katıldığı cenaze töreni ile toprağa verilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi duygusal konuşması ile uğurlayan eşi Türkan Elçi, Milliyet’e konuştu. “Keşke tutuklansaydı da böyle bir şey olmasaydı” diyen Elçi, eşinin gözü kara olduğunu, tek tarafın adamı olsa ona yönelik bir şey olmayacağını söyledi. Türkan Elçi’nin Milliyet’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Olayla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu yorumları çok safiyane olarak değerlendiriyorum; ‘kaçamadı, koşmadı, diğerleri bir yerlere gitti...’ Kaçmış olsaydı bile planlı olduğu için her kim düşünmüşse, bilerek, tasarlayarak; yerini tespit ederek sadece Tahir’i hedef alacaktı. Polisle karşı taraf arasında çatışma çıktı da bu çatışmadan dolayı arada gitti gibi bir şey yok. Öyle olsaydı başkaları da ölürdü. Niye hiç kimse değil bir tek Tahir vuruluyor, tek kurşunla ensesinden vuruluyor. Her kesimden sevildiği için böyle bir şeyle karşılık buldu, hayatı sonlandırıldı. Bir tek tarafın adamı olmuş olsaydı ona yönelik bir şey olmayacaktı. Adım gibi eminim. Gözü karaydı.
Eşinizi uyardığınız oluyor muydu?
Çok, çok, çok uyardım. Bir çocuğu nasıl anne servise bindirir okula gönderir, ‘oğlum bunu yapma, şöyle yapma’ diye öğütler ya... Sabahları; ‘Tahir aman dikkat et’. Öğrencilik ve gençlik dönemi acılar içinde geçmişti. Bu kadar acı, işkence görmüş insanın biraz rahat bir hayat yaşama hakkına sahip olduğunu düşünürdüm.
Son günlerde daha mı tedirgin oldunuz?
Geçen hafta sonu İstanbul’daydık. Metroya bindik, insanlar gelip ‘PKK terör örgütü değildir derken buna inanarak mı söylediniz?’ diye sordu. O kişinin niyetini ilk başta algılayamıyorsun ama Tahir, ‘ben toplumun daha iyi bir yöne doğru gitmesi için bunu söyledim’ dediğinde karşıdaki kişi ikna olabiliyordu.
‘PKK terör örgütü değildir’ diyordu ama PKK şiddetini eleştiriyordu...
Cizre raporları vardı. Gittiği hiçbir yerde, ‘hendekler iyidir’ diye bir şey demedi. Bunun doğru olmadığını PKK’lıların yakınında bulunan kişilerin bulunduğu ortamlarda bile çok net şekilde çekinmeden söyledi.
Olay günü ‘Kahrolsun PKK’ dediğiniz iddia ediliyor?
Böyle bir açıklama yaptığımı arkadaşlarımdan duydum. Üzüldüm. İnsanın ciddi bir acısının yaşandığı anda anormal yalanla karşılaşması acısını artırıyor. Tahir’i biraz daha iyi anladım. Tahir’in o sosyal medya ile kirli medya ile nasıl cebelleştiğini anladım. Söylemediğim bir laf üzerinden bu kadar kirlilik yaratılıyorsa...
İstanbul’a gitmeden önce ne yaşandı aranızda?
Biz tutuklanacak gözüyle bakıyorduk. Şu anda keşke tutuklanmış olsaydı diyorum. Keşke o tutuklanmayı bu kadar büyütmeseydim. Sağlık problemleri vardı. 4 yıldır by-pass olması gerekiyordu. İki yıl arayla 4 stent taktırdık. Günde bir torba ilaç içiyordu. Ama şu an keşke tutuklansaydı da böyle bir şeyle karşılaşmasaydık diyorum. İnsan bazen tutuklanmaya da keşke diyebiliyormuş.
Bunun ucu nereye gidiyor?
Benim o olayı sıcağı sıcağına bu yaptı, şu yaptı deme lüksüm yoktu. Bilmediğim konuda ahkam kesmek benim gibi birine yakışmaz, Tahir’e de yakışmazdı. Çünkü ben yanında çırak olarak yetiştim. Suikast olduğu yönündeki kanaatimin nedeni şu: Başka biri niye değil, sadece o ve ensede tek kurşunla vurulması.
Olayın aydınlanacağına inanıyor musunuz?
Ben inanmıyorum. Başbakan veya Cumhurbaşkanı ‘aydınlatacağız’ dediklerinde farklı bir tepki veremezdim. Tahir de olsaydı nezaketi elinden bırakmaz ‘görüşmek istemiyorum’ demezdi. Başbakan çok üzüldüğünü söyledi. Eşi de ‘Bir kadın olarak, anne olarak sizi anlıyorum’ dedi. Oğlum Arin 10, Nazenin 18 yaşında. Aramalarını bir adım olarak da düşünüyorum. CHP Genel Başkanı aramadı. Aradılar ulaşamadılar mı bilemiyorum. Onların da arama çabası içinde olacaklarına inanıyorum.
En büyük korkusu neydi?
Faili meçhullerde bile en çok onu üzen şey, ‘falanca kişinin çocuğu kaldı ortada’ olurdu. Arkada kalan çocukları çok çok önemserdi. Şimdi ne yazık ki aynı durumla kendisi karşılaştı. Onun en büyük fobisi bir çocuğun babasız kalmasıydı. Sürekli bunu söylerdi.
Cenaze törenindeki konuşmanız herkesi ağlattı?
Ben şiirle ilgileniyorum, öykü çalışmalarım var. Bu metni gece uykusuz kalınca yazdım. Konuşma gibi bir şeyim yoktu. Tahir’in çantası yanı başımdaydı. Onun bloknotlarına yazdım ve hiç üstünü karalamadım. Biraz da onun duyma ihtimaline binaen okudum, yoksa bir mizanseni yerine getirmedim.
Nerelisiniz, nerede tanıştınız?
Diyarbakırlıyım. Tahir’le ortak arkadaşlarımız vardı, öyle tanıştık. 20-21 yıldır evliyiz. Şiddeti kabul etmeme, benimsememe, onaylamama noktasında fikirsel birlikteliğimiz var.
Kızı Nazenin’le daha özel bir bağı mı vardı?
Kızımı çok narin, çok ince, hassas bir kız olarak yetiştirdi. Kızım 10-15 gün önce yurtdışı başvurusunda bulundu. Tahir gitmesini istemiyordu. Kızımın kararlı olduğunu görünce ‘izin verelim gitsin’ dedi. Oturdu, bütün başvurularını kendisi yaptı.
Son dönemde en çok neyi sorun ediyordu?
En çok Türkiye’nin Suriyelileşmesinden korkuyordu. Halep’te nasıl ki bütün tarihi eserler yıkıldı... ‘Her ne olursa olsun, bunları demokratik yollarla çözebiliriz’ diyordu. Şiddetle, barikat, hendek kurma ile sivil insanların zarar görebileceği adımlar atmadan da çözülebileceğine inanıyordu.