Sur'da vatandaş ilçeyi terk ediyor

Diyarbakır'ın silahların susmadığı ilçesi Sur'da 20 bin kişi ilçeyi terk etti.

Sur ilçesinde 2 Aralık'ta Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı,  Cemal Yılmaz ve Savaş, Gazi Caddesi ile Dağkapı Meydanında ilan edilen sokağa  çıkma yasağı devam ederken, can güvenliği endişesi taşıyan vatandaşlar ilçeyi terk ediyor. 
 
Çoğunlukla düşük gelirli ailelerin oturduğu ilçede, zor imkanlarla  aldıkları evlerini ve eşyalarını geride bırakan aileler, ya başka ilçelerde  yaşayan yakınlarının yanına ya da imkanları ölçüsünde kiraladıkları evlere  taşınıyor. 
 
65 METREKARELİK EVLERİ KİRALADILAR
 
Terörün felç ettiği ilçede 100'ü aşkın aile,  kendi evlerinden göç ederek merkez Kayapınar ilçesinde TOKİ tarafından alt gelir  grubuna yönelik yapılan 65 metrekarelik dairelere yerleşti.  Özellikle ilçenin Hasırlı Mahallesinden TOKİ konutlarına göç eden  aileler, 250-300 liraya kiraladıkları konutlarda da ulaşım ve eğitim sorunu  yaşıyor. 
 
Göç eden vatandaşlardan 7 çocuklu M.M. 38 yıldır yaşamını sürdürdüğü Hasırlı Mahallesindeki evinden  saldırılar nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığını söyledi. Kendi evlerinde oturduklarını ancak şimdi kiracı olduklarını dile  getiren Mamur, ilçeden göç eden ailelerin kirası uygun olduğu için TOKİ  konutlarına yerleştiğini belirtti. 
 
Ailelerin çok mağdur olduğunu dile getiren Mamur, şöyle konuştu: "Evlerimizi terk ederek 250 liraya kiraladığımız konutlara yerleştik.  Mahallemizin çoğu boşaldı. Mahallemizde sürekli çatışmalar oluyordu. Bu nedenle  evimizi terk edip, kiraya çıktık. Halen de mahalleden kaçan aileler var. Evlerin  içini kazmışlar, delikler açmışlar. Her akşam silah sesleri vardı. Çalışamadığım  için mağdur olduk. Burada ulaşım sıkıntısı yaşıyoruz. Evimize dönmek istiyoruz." 
 
AKRABA 16 AİLE DE GİTTİ
 
  Sur ilçesindeki evini terk ederek TOKİ konutlarına yerleşmek zorunda  kalan N.Ö de çok sayıda akrabasıyla aynı sokakta oturduklarını ancak terör örgütü  mensuplarının tehditleri sonucu akraba 16 ailenin mahalleyi terk ettiğini dile  getirdi. Bazı akrabalarının eşyalarını dahi alamadığına işaret eden N.Ö,  "Evlerini karargah gibi kullanan teröristler duvarları delmiş, odalar ve evler arasında koridor oluşturmuşlar. Teröristler evimizin anahtarlarını elimizden  alıyordu. Can güvenliğimiz kalmamıştı" diye konuştu. Mecburen taşındık. Ev sahibi iken kiracı olduk. Çocuklarımız okula  gidemiyor. 65 metrekarelik evlerde birkaç aile bile kalan var. Kendi evlerimizde  mutluyduk. Bize bunları yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yok" diyen N.Ö, büyük  mağduriyet yaşadıklarını sözlerine ekledi. 
 
20 BİN KİŞİ SUR'UN DIŞINDA BEKLİYOR
 
Al Jazeera'nın haberine göre ise Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı sürerken göç edenlerin sayısı da 20 bine ulaştı. Eşyalarını bırakıp, evlerini terk ettiler. Şimdi surun diğer tarafına gelip içerinden gelen sesleri dinliyor, çatışmaların bitmesini bekliyorlar.
 
YATAK VE İKİ TENCERE ALABİLMİŞ
 
Çatışmalar ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle Sur’dan kaçmak zorunda kalanlardan biri de Fikri Kasap. Kasap, çocukları ve eşiyle birlikte evi terkederken yanlarına sadece yataklarla iki tencere alabilmiş. “Yedi çocuğum var. Dört kızım ve eşimle birlikte Sur ilçesi Fatihpaşa mahallesinde oturuyorduk. Çatışmalar, yasaklar usandırdı bizi. Çıkmaya karar verdik, ancak kazılan hendekler ve örgütçülerden evimizi taşıyamadık. Yataklarımızı ve iki tenceremizi sırtımıza alıp çıktık Sur’dan. Küçük bir ev kiraladık. Kirası 400 lira. İlk kirayı verdim, ikincisini nasıl vereceğimi bilmiyorum. İnşaat işçisiyim ama bu olaylar başlayınca işler de kesildi. Küçük bir tüp aldık. Onda çorbamızı kaynatıyoruz, yataklarımızda da yatıyoruz. Evim ne halde hiç bilmiyorum. Yandı mı yıkıldı mı haberim yok. Her gün gelip bu surların dibine oturuyorum. Oradan silah, bomba sesleri gelince, ‘Acaba nereye düştü, acaba kimse öldü mü?’ diye düşünüyorum.”
 
TABİİ Kİ FAKİRLER ZARAR GÖRÜYOR
 
Fikri Kasap çatışmalarda en çok zararı arada kalanların gördüğünü söylüyor. 
“Bak hemşerim! Bu çatışmalarda kimler ölüyor? Kışın kim en çok üşür, yazın kim en çok yanar? Tabii ki fakirler. Çatışmalarda da böyle. Parası pulu olan kaçıp uzaklara gidiyor. Memleket yıkılmış umurlarında mı? Ortada senin benim gibi fakirler kalıyor. Silahlar patlayınca da önce bize değiyor mermiler. En çok biz ölüyoruz ve en çok biz. İki tarafın da barışmasını istiyoruz, çatışmayla, savaşla bir yere varılacağı yok, yazık günahtır bize, kış kapıda ve biz daha bir ay önümüzü göremiyoruz.”
 
KARDEŞİM YATAĞINDAN FIRLIYOR
 
Devrim Başak 18 yaşında ve lise öğrencisi. Geçtiğimiz günlerde yakılan Kurşunlu Camii’nin (Fatih) yanında ailesiyle birlikte oturuyor. Caminin yakılmasına çok üzülüyor, bir de 7 yaşındaki kardeşi Merve’nin her gece patlama bomba sesiyle yatağından fırlamasına.
“Caminin yandığını duyunca çok üzüldüm. Tam da orada oturuyoruz. Sokağa çıkma yasağı başlayınca çıktık evden. Anneannemin evine sığındık. 15 kişi bir evde yaşıyoruz. Mahallemizde çatışmalar gece yarısı başlıyordu. Her gece kardeşim Merve fırlayıp korkuyla bağırıyordu. Babam hepimizi penceresini kapattığımız bir odaya topluyordu. Elektrik kesilir, sular kesilirdi. Babaannemin evinin önüne çukur kazmışlardı. Polisler geldiğinde ‘Niye bunları aranızda barındırıyorsunuz’ diye bize kızıyorlardı.”
 
ÇATIŞMALAR BİTMELİ MÜZAKERELER BAŞLAMALI
 
Devrim Başak, silahların susmasını ve müzakerelerin başlaması istiyor: 
“Biri hırsızlık yaptığında ertesi gün serbest kalıyor. Ama siyasi bir suçsa müebbet alıyor. Kürtlerin talepleri belli, Kürtçe eğitim, Anayasal güvence ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çok şey değil. Bunun için de çatışmaların sona ermesi ve müzakerelerin başlaması gerekiyor. Talep bu ama iki tarafın da medya organları barıştan çok savaş dilini kullanıyor. Olayları kendi cephelerinden görüyorlar. Bu da çözümden çok çözümsüzlüğü getiriyor.”
 
 TORUNU İLE HER GÜN SUR'UN DİBİNDE
 
92 yaşındaki Ramazan Satıcı da Sur’u terk edenlerden. Yakınlarda bir eve taşınmışlar. Torunu ile her gün surların dibinde oturup çatışma seslerini dinliyor:
“Millet perişan, millet aç, biilaç. Çocuklarımın bir kısmını İstanbul’a gönderdim. Bu meselelerden de uzakta oldukları için kaygılanmıyorum. Akşamları bomba seslerini dinliyoruz. Silah sesleri hiç eksik olmuyor. Çok endişeleniyoruz, çok sıkıntıdayız. Her gün dua ediyorum bu işi Allah bitirsin, bu ataşe bir su döksün diye, yoksa daha pek çok can yanacak, ya da bizim gibi kış kapısında ser sefil olacaklar.”
 
EVE ANCAK EKMEK GÖTÜREBİLİYORUM
 
Ramazan Akbalık doksanlı yıllarda köyünden kaçarak Sur ilçesine göç etmiş. Sur’da başlayan çatışmalar nedeniyle bir kez daha göç yoluna düşünce, ucuz olsun diye yakın bir köyden ev kiralamış.
 
“Sur’da Alipaşa mahallesinde oturuyoruz. Yasak başlayınca artık çıkmamız gerektiğini düşündüm. Dokuz çocuğum ve eşimle birlikte çıktık Sur ilçesinden. Eşyalarımızı almaya kalktık ama izin vermediler. ‘Gidenler evlerini de eşyalarını da kaybederler’ dediler. Doksanlı yıllarda köyümüz yakılmış yine eşyalarımızı alamamıştık. Önce devlet yaptı şimdi de örgüt. Dicle Üniversitesi’nin arkasında bir köyden ev kiraladık. Çocuklar okullarına gidemiyor. Zaten Sur’daydı okulları. İş yok, güç yok. bugün gidip bir mağazaya, modası geçmiş giysileri varsa satabileceğimi söyledim. Sağ olsunlar üç-beş parça verdiler. Sokaklarda dolaşarak birkaç parça sattım. 20 lira kaldı bana. Onunla da bu gördüğünüz ekmekleri aldım. Akşam çocuklarla bunu yiyeceğiz.”
 
KIZIMIN EVİNE GELDİK
 
Münevver Çelik’in sur dibindeki nöbetinin anlamı farklı. Elbiselerini almak için sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur ilçesine polis izni ile giren 16 yaşındaki oğlundan iki gündür haber alamıyor.

“Evimiz Sur’da. Bir çay ocağında çalışan eşimin işyeri de Sur’da. Saraykapı civarında oturuyoruz. Sokağa çıkma yasağı duyurusu yapılınca birkaç parça eşyamızı alıp kızımın evine geldik. 16 yaşındaki oğlum Hüseyin elbiselerini almak için izin alarak içeriye girdi. İki günden beri haber alamıyoruz. İçeride çatışmalar şiddetlendi. Girmemize izin vermiyorlar. Meraktan ölüyoruz. Yeter ki bu savaş bitsin, evlatlarımız zarar görmesin açlıktan ölmeye razıyız. Yetkililere yalvarıyorum evime gidip oğluma baksınlar. Telefonu da yoktu çocuğumun, düşürüp kırmıştı tamir ettiremedik. Burada bekliyoruz ki çıkıp gelsin.”
a.kadir-gerekli
 
VEKİLLER BU İŞ ÇÖZÜLSÜN DİYE SEÇİLDİ
 
Abdülkadir Gerekli, Sur ilçesindeki Savaş mahallesinde oturuyor. Kendileri çıkarken iki çocuğunun evde mahsur kaldığını anlatan Gerekli, HDP’li vekillerin Meclis'te oturup bu işin siyasi olarak çözülmesi için hükümeti zorlamalarını istiyor.

“Sekiz çocuğum var. Şoförlük yapıyorum. Evimizi, barkımızı bırakıp kaçtık. Fırat ve Murat adındaki iki çocuğum evde mahsur kaldılar. Arıyorum, ‘Baba çatışma var, bombalar patlıyor’ diyorlar. Ben de, ‘Evden çıkmayın, kendinizi koruyun’ demekten başka bir şey yapamıyorum. Yiyecekleri bitmiş, aç, susuz bekliyorlar. Hepimiz perişanız, hem canımızdan hem malımızdan oluyoruz. Bu barış dediğimiz şey tek taraflı olmaz. Sivillerin içinden ellerini çekmeleri lazım. HDP’den 60 vekilimiz var hani ne yapıyorlar. Gidip olayların içine giriyorlar. Ne işleri var? Meclis'e gidip yine masaya oturmak için gerekirse oturma eylemi yapsınlar. Onların yeri Meclis, bu iş çözülsün diye oraya gönderildiler. Artık silah zamanı değil.”
 
20 BİN KİŞİ TERK ETTİ
 
Amed Göç-Der’in araştırmasına göre olayların başladığı günden bu yana yaklaşık 20 bin kişi Sur ilçesini terk etti. Olaylarda önce Sur'da 60 bin kişi yaşıyordu. Gidenlerin yarısının kalıcı göç ettikleri, yarısının da olayların durması halinde geri dönecekleri belirtiliyor.
 

Sonraki Haber