Şule Çet davasında çok konuşulacak ifadeler

Üniversite öğrencisi Şule Çet'in ölümüyle ilgili yargılanan sanıklar suçlamaları kabul etmedi.

Üniversite öğrencisi Şule Çet'in ölümüyle ilgili "cinayet", "nitelikli cinsel saldırı" ve "hürriyeti tahdit" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 39'ar yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan sanıklar Ç.A. ve B.A. suçlamaları kabul etmedi. Sanıklardan A., olay gecesi genç kızın ev arkadaşına yolladığı "Bu adam bana abayı yakmış, Allahım salmıyor" mesajının eve gitmek istememesinin bahanesi olduğunu, Çet'in pencereden kendisinin atladığını savundu, bir müşteki avukatına ise "Dedektif gibi soru soruyorsunuz" diyerek tepki gösterdi.

Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet'in ölümüne ilişkin "cinayet", "nitelikli cinsel saldırı" ve "hürriyeti tahdit" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 39'ar yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan sanıklar Ç.A. ve B.A. suçlamaları kabul etmedi.

31. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar, müştekiler maktul Çet'in babası İsmail Çet, ağabeyi Ercan Bıçak ile sanık ve müşteki avukatları katıldı. Duruşmada AK Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Mücahit Arınç, CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer, Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin ile Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, çeşitli barolar ve kadın örgütlerinin avukatları da hazır bulunarak davaya müdahillik talebinde bulundu.

Şule Çet'in öldürülmesiyle ilgili ilk dava Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Savunmalarını veren katil zanlıları Çağatay Aksu ve Berk Akand'ın çelişkili ifadeleri dikkat çekerken mahkeme sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek davayı 15 Mayıs'a erteledi.

Mahkeme, Çet'in babası ve kardeşleri ile bakanlık avukatları dışındakilerin müdahillik taleplerini, suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle reddetti. Ancak milletvekillerinin yanı sıra kadın örgütleri ve baroların avukatları da beyanlarının alınmadığı gerekçesiyle mahkemenin kararına itirazda bulundu. 
Bunun üzerine mahkeme bu kişilere söz hakkı verdi.

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi ve HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, cinayetin üzerinin örtülmemesi için müdahillik taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Kadın Dayanışma Vakfı'nın avukatı Zekiye Karaca Boz ise kadın cinayetlerinin ve cinsel saldırının kadına yönelik şiddetin en ağır biçimi olduğunu, bir kadına yönelik bu suçun bütün kadınları tehdit ettiğini ve hayatını etkilediğini, bu sebeplerle davaya müdahil olmak istediklerini anlattı.

Ankara Barosu Başkanı avukat Erinç Sağkan da Avukatlık Kanunu'nun barolara insan haklarını savunma sorumluluğu yüklediğini ifade ederek, davaya müdahillik talebinde bulundu.

İnsan Hakları Derneği ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun avukatları da davaya katılmalarına karar verilmesini istedi.

''ŞULE'YE DOKUNMADIK''

Daha sonra sanıklardan Ç.A.'nun savunmasına geçildi. A., sözlerine, "Mesnetsiz suçlamalarla karşınızda olduğum için heyetinizden çok özür dilerim. Hiçbir suçu kabul etmiyorum, öncelikle Allah'a daha sonra da sizin vicdanınıza güveniyorum" diyerek başladı.

Suçlamalarla alakalarının olmadığını savunan A., "Cinsel istismar, cinayet söz konusu değil. Şule'ye dokunmadık. Hala neye dayanarak bu kadar insan üstümüze geliyor? Ya gösteriş amacındalar ya da bir şeyi bilmeden bizi suçlamaya geliyorlar" ifadesini kullandı.

''ŞULE ÇET'İ 'KAFASINI DAĞITMASI' İÇİN PLAZADAKİ OFİSE ÇAĞIRDIK''

A., Şule Çet'in, borçlarıyla birlikte aldığı iş yerinde çalıştığını, diğer personelin işlerine son verdiklerini ancak eski patronunun da ricasıyla Şule Çet'e tekrar iş verdiklerini ifade etti.

Ancak borçlar nedeniyle işleri yürütemediklerini, Çet'in de işsiz kaldığını anlatan A., iş yerindeki konuları konuşmak için Şule Çet ile randevulaştıklarını öne sürdü.

Bulundukları içkili lokantaya gece saatlerinde gelen Şule Çet'in, işsizliğinden, parasızlığından ve sınıfta kalmasından bahsettiğini ileri süren A., lokanta kapanacağı için Çet'i, "kafasını dağıtması" için plazadaki ofisine çağırdığını savundu.

''ŞULE'Yİ TUTMAYA ÇALIŞIRKEN TENDONUM KOPTU''

Lokantadaki bir arkadaşlarının fazla alkol alması nedeniyle gelmediğini, Şule Çet ve diğer sanık B.A. ile plazaya gittiklerini anlatan A., şunları kaydetti: 

"Ofis, plazanın 20. katındaydı. Saat 00.30 sıralarında plazaya geldik. Bütün gece müzik dinlemekten başka bir şey yapmadık. İçki içtik. Şule de alkol aldı. Dışarıda da almıştı. Şule'nin psikolojik durumu gayet neşeliydi. Saat 03.50 sıralarında Şule makam odasına yürüdü. Nereye yürüdüğünü düşündüm. Çünkü çıkışa ya da tuvalete doğru gitmedi. Çantası ve telefonu masada duruyordu. 'Ben gidiyorum' tarzı bir şey duydum. 40-50 saniye sonra peşinden gittim. Ben gittiğimde pencereden sarkık vaziyetteydi. Onu tutmaya çalıştım. Kızarcasına 'Ne yapıyorsun sen?' dedim. Makam koltuğunda oturan Berk'e bağırdım. Tutmaya çalışırken tendonum koptu."

Olaydan bir süre sonra Şule Çet'in nereye düştüğünü görmek için binanın dışına çıktığını, sonrasında yardım çağırmak üzere hastaneye doğru gittiğini kaydeden A., "Çet ile aralarında kesinlikle yakınlaşma olmadığını" söyledi.

A., Çet ile "patron-işçi gibi değil abi-kardeş gibi olduklarını" kaydetti.

MESAJLARIN 'BAHANE' OLDUĞUNU ÖNE SÜRDÜ

Mahkeme heyeti, A.'ya olay gecesi Şule Çet'in ev arkadaşına gönderdiği, "Bu adam bana abayı yakmış, Allahım, göndermiyor", "Biliyordum böyle olacağını", "Bırakmıyor" yazılı mesajları sordu.

A., eve gitmek istemeyen Çet'in bahane olarak bunları gönderdiğini iddia etti.

''O TAVLA NASIL DÜŞMEDİ?''

Sorular üzerine ofisteki bardakları olaydan önce yıkadığını, olaydan sonra da hiçbir yeri silmediğini iddia eden A., sanık B.A.'ın avukatının, "Şule'nin atladığı yerde bir sehpa var. Onu tutmaya çalışırken, o sehpa nasıl yerinden kaymadı? Üzerindeki tavla nasıl düşmedi?" sorusunu yöneltti.

Sehpanın cama dayalı olmadığını savunan A., Çet'in arkadaşına attığı mesajlara ilişkin yeniden sorulan bir soru üzerine, "Merhumeyle arkadaşının mesajlaşmalarının muhatabı ben değilim." dedi.

''GECE SAAT 02:00'DE KİMSE İŞÇİSİNE MESAJ ATMAZ''

Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım, A.'nun, Şule Çet'e daha önce saat 02.00 sıralarında attığı mesaj olduğuna işaret ederek, "Gece saat 02.00'de kimse işçisine mesaj atmaz" diye konuştu.

''DEDEKTİF GİBİ SORU SORUYORSUNUZ''

Müşteki avukatlarının bazı soruları üzerine A., "Dedektif gibi soru soruyorsunuz. Olay yeri uzmanı mısınız? Olaydan sonra haklarınızı nasıl helal edeceksiniz, merak ediyorum." diyerek tepki gösterdi.

'MASAYI DÜZELTMİŞ OLABİLİR MİSİNİZ?' SORUSUNA 'HATIRLAMIYORUM' DEDİ

Bir avukat, dosya içeriğine göre Şule Çet'in düştüğü pencere ile masa arasında boşluk olmadığına işaret ederek, "30-40 santimetre alanda Şule'yi tutmak için mücadele verdim, hatta camı tekmeledim, diyorsunuz. Masayı kaldırmadan tekme atmanız mümkün değil. Masayı düzeltmiş olabilir misiniz?" sorusunu yöneltti.

A., buna "Hatırlamıyorum" yanıtını verdi.

''EĞLENİRKEN ÇEKTİĞİM VİDEOYU GÖNDERDİM''

Sanık B.A. ise Ç.A. ile üniversiteden arkadaş olduklarını, Şule Çet'i ise olay günü tanıdığını söyledi.

Bazlama üretip sattığını anlatan Akand, olay günü Batıkent ve Eryaman'da bazlama dağıttığı sırada A.'nun kendisini telefonla arayarak, akşam buluşmak istediğini aktardı.

Akşam saat 19.00 sularında Ç.A. ile buluşacakları Balgat'taki restorana gittiğini belirten Akand, A.'nun restoranda tek başına oturduğunu, beraber içki içmeye başladıklarını, saat 21.00 sularında arkadaşları Mustafa'nın yanlarına geldiğini söyledi.

İlerleyen saatlerde lavaboya gittiğini belirten Akand, tekrar masaya döndüğünde Şule Çet'i gördüğünü, tanıştıklarını ve sohbet etmeye başladıklarını anlattı. 
Restoranın kapanış saatine yakın A.'nun ofise gidip içki içme teklifinde bulunduğunu savunan B.A., Mustafa'nın teklifi reddettiğini, "Gelin, eğlenmeye devam ederiz." demesi üzerine Çet'in gelmeyi kabul ettiğini bildirdi.

A. ve Çet'in aynı araçla restorandan ayrıldığını belirten Akand, savunmasını şöyle sürdürdü: 

"Ben de aracımla restorandan ayrıldım. Telefonla arayıp nerede olduklarını sordum. Marketten içki aldıklarını söylediler. Bulundukları yere gittim. Çağatay ile Şule marketten çıkıyorlardı. İçki poşeti Şule'nin elindeydi. Araçlarla plazaya vardık. Plazanın girişinde beni bekliyorlardı. Bir ara Çağatay bizden ayrıldı. Mini buzdolabıyla ilgili güvenlik görevlileriyle konuşmak için gitmiş. Ardından üçümüz plazaya girdik. Plazanın makam odasına geçtik. Bilgisayardan müzik açtık. Üçlü koltuklarda içkilerimizi doldurduk. İçmeye, eğlenmeye başladık. Videolar çektim. Bir süre sonra içkilerimizi aynı odada bilgisayarın bulunduğu yere taşıdık. Ben bu sırada arkadaşım Pınar'ı yanımıza gelmesi için ikna etmeye çalışıyordum. Pınar gelmek istemedi. Moralim bozuldu. Eğlenirken çektiğim bir videoyu Pınar'a gönderdim. Bir süre sonra makam koltuğuna bilgisayarın başına oturdum. Çok yorgundum. Telefonumu bir köşeye bıraktım. İçim geçer gibi oldu. Uyumamak için direniyordum. Bu sırada Şule'nin yanımdan kalktığını fark ettim. Çağatay da gitti. Ben müzik dinlemeye devam ettim. Bu sırada içim geçmiş."

''ÇAĞATAY ORAYA BURAYA KOŞTURUYORDU. BARDAK YIKAMA SESİ DUYDUM''

Bir süre sonra Ç.A.'nun, "Berk, Berk" diye bağırıp kendisini uyandırmaya çalıştığını anlatan Akand, "Gözümü açamıyordum. Işıkların açıldığını fark ettim. Önce müzik kesildi. Bilgisayarın kapanış müziğini duydum. Çağatay'ın ayak seslerini duyuyordum. Oraya buraya koşturuyordu. Şişe sesi, peşi sıra bardak yıkama sesi duydum." diye konuştu.

''ŞULE, 'BEN GİDİYORUM' DEDİ VE CAMDAN ATLADI GİTTİ. HADİ BİZ DE GİDİYORUZ DEDİ''

Ardından A.'nun tekrar yanına gelip, "Şule, 'Ben gidiyorum.' dedi ve camdan atladı gitti. Hadi biz de gidiyoruz." dediğini aktaran Akand, şöyle devam etti: 

"Söylediklerine inanamadım. 'Saçmalama.' dedim. 'Ne saçmalaması' diye parmağını gösterdi. 'Tutarken böyle oldu.' dedi. Şule'nin çantasını gösterdi. Kapıya koştum. Parmağı iyice şişmişti. Çağatay ile Şule aralarında bir şey oldu sandım. Aşağıda güvenlikle karşılaştık. Çağatay 'Hadi gidelim.' diyordu. Sakindi. Güvenlik görevlileri, 'Patlama sesi duyduk. Siz de duydunuz mu?' diye sordu. Patlama sesi duymadığımı söyledim. Bu sırada Çağatay da kayboldu. Telefonla arayıp, 'Neredesin, kız nerede?' diye sordum. Güvenlik görevlilerine, 'Buradan bir kız geçti, gördünüz mü?' diye sordum. 'Evet geçti.' demelerini bekliyordum. Geçmedi deyince daha kötü oldum. İtfaiye, polis ve ambulans geldi. İtfaiye asma kata çıktı. Burada diye işaret verince sinir krizi geçirdim."

''SESLENDİĞİNİ DUYMADIM''

B.A., arkadaşı Pınar'a "Burada çok kötü şeyler oldu" şeklinde mesajı saat 02.30 sularında değil, sabaha karşı emniyette gönderdiğini, Pınar'ın kendisine yardım etmesini istediğini söyledi.

Ç.A.'nun, "Şule Çet'i tutmaya çalıştığım sırada Berk'e seslendim." şeklindeki ifadesi hatırlatılan Akand, A.'yu duymadığını söyledi.

Akand, soru üzerine A. uyandırdıktan sonra şişe ve bardak yıkama sesi duyduğuna emin olduğunu bildirdi.

Sanık savunmalarının ardından duruşmaya öğle arası verildi.

Sonraki Haber