SONAR açıkladı; işte AK Parti'nin oy kaybının nedeni: Geçim derdi!
Son kamuoyu araştırmalarındaki AK Parti'nin oy oranlarındaki dikkat düşüşün değerlendiren SONAR Araştırma Başkanı Bayrakçı, vatandaşın iktidara verdiği kredinin dolduğunu belirterek "Geçim derdi AK Parti'nin oylarını eritiyor" dedi.
31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinden kan kaybederek çıkan AK Parti iktidarındaki çözülme sürerken, yaşanan oy kaybı da son dönemki anketlere yansıyor.
Peş peşe yayımlanan pek çok araştırma, gerek AK Parti’nin oylarındaki düşüşü gerekse Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden duyulan rahatsızlığı gözler önüne seriyor.
Yurttaşın AK Parti iktidarına verdiği kredinin dolduğunu vurgulayan SONAR Araştırma Başkanı Hakan Bayrakçı ile yerel seçimlerin ardından iktidar ve muhalefetin durumunu anlattı.
BirGün'den Mehmet Emin Kurnaz'ın haberine göre, ne dış politikada yaşanan gelişmelerin ne de içerideki ‘mega projelerin’ AK Parti’nin yitirdiği hegemonyasını yeniden inşa etmeye yettiğini belirten Bayrakçı, bugün yurttaşların önceliğinin yaşanan ekonomik kriz olduğunu ifade ediyor.
AK Parti, 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinden kan kaybederek çıktı. AK Parti’deki bu düşüş devam ediyor mu?
Evet, bizim gözlemlerimize de yansıyor, devam eden bir düşüş var. İşin ilginç yanı bu kez hiçbir şey bu düşüşü engelleyemez. Seçmende 17 senenin bıkkınlığı var. Hatta bu psikoloji iki üç sene önce de yaşanabilirdi. Ancak iktidarın şansı iyi gitti. Her seçim öncesi bir olay oluyor ve AK Parti o seçimi bir şekilde kurtarıyordu. Mesela MHP ile ittifak kurulmamış olsaydı AK Parti için durum vahim olurdu, erken seçime gidilecek sonuçlar ortaya çıkardı. Ama bir kutuplaşma oluştu, MHP seçmeni ya da AK Parti’nin AK Parti’ye oy vermek istemeyen seçmeni, karşısındaki bloku görünce gene bu iktidara oy verdi. Bu onların son şansıydı.
İktidar kendisini zaten kutuplaşma siyaseti üzerinden var etmeye çalışmadı mı?
Aynen öyle ama bir vesile olması da onların şansı, her seferinde kendileri yaratmıyor bunu. Bundan sonraki ilk seçimde bu tür bir şey olsa da tekrar toparlanması çok zor, o anlamda söylüyorum.
BU SAATTEN SONRA DOKTORA İLAÇ VERİLMEZ
Dış politikada yaşanan gelişmeler, özellikle Barış Pınarı Harekatı, Libya meselesi gibi gündemlerin seçmen nezdinde bir karşılığı yok mu?
Var ama bunu şöyle bir angajmanla söylemek isterim, toplumların kendi dinamikleri var. Mesela Fransızlar savaşmayı çok severdi. Napolyon ile bir sürü savaşa girdiler. Fakat öyle bir dönem geldi ki Fransa’ya, ressamlar, müzisyenler, yazarların da etkisiyle ‘her şey Fransa için’ söylemini bıraktılar. Ekonomiye, sanata verdiler kendilerini. Türkiye de yüzyıllardır hep savaşla iç içe geçmiş bir toplum. Bu ülkede yaşayanlar için de benzer bir durum var bana göre. Türk toplumu da artık bizim gözlemlerimize göre vatan, millet, Sakarya, bayrak, savaş, söylemlerini aşmış görünüyor. Tam olarak değil tabii ki, bu gelişmeler hâlâ toplumu etkiliyor, onların psikolojilerini de etkiliyor ama onun önünde gelen temel şeyler var. Bunlar da geçim derdi, para, ekonomik sorunlar. Yurttaş için artık çocuğunun okul parasını ödeyebilecek mi?’ sorusu her şeyden önemli hale geliyor Türkiye’de. Hal böyle olunca hadi diyelim bir yıl şöyle bir bahane bulundu, başka bir yıl da başka bahaneler gelişti, dış güçler, iç mihraklar vs. dendi. Bunların sonucunda bir müddet sonra hükümet yıpranmaya başlar. Bu yüzden doktor ilaç vermez bu saatten sonra, diyorum.
Burada ekonomik krizin belirleyici olduğunu söylüyorsunuz. 31 Mart öncesi ve sonrası, meydanlara kurulan tanzim satış noktalarıyla da erimeyi önleyemediler. Peki, Kanal İstanbul, ‘yerli otomobil’ gibi “dev proje”lerin seçmende bir karşılığı var mı?
Bundan üç beş yıl önce olsaydı belki karşılığı olurdu. Ancak şu an, bu şartlarda bir karşılığının olması mümkün görünmüyor. Üç beş yıl önce olurdu, hatta seçmen iktidara kredi bile verebilirdi, “bak şunu da yaptılar” diyebilirdi. Kesin konuşmak her zaman zor olsa da siyasette, birtakım tecrübelerimizden dem vurarak konuşuyorum.
İKTİDARA VERİLEN KREDİ DOLDU
Türkiye’de seçmen kitlesinin kaygan bir zeminde bulunduğunu düşünüyor musunuz? Seçmenin tercihi birtakım gelişmelerle hızlı şekilde değişebiliyor mu?
Kesinlikle, bunu daha önceki seçimlerde de gösterdi bu toplum. Mesela Turgut Özal yüzde 40’ların üzerinde oyla iktidara gelmişti. 89 yerel seçimlerinde yüzde 22 aldı. Burada da ekonomi çok önemli dedik. Büyük sıkıntılar var diyoruz, bu durumun seçmende, bilhassa AK Parti’ye oy veren kesimlerde etkisi daha yüksek. Çünkü, CHP’ye oy veren zaten muhalif. Ancak Türkiye’de yüzde 12’leri bulan ve seçimlerin kaderini etkileyen bir kararsız ya da kaygan zeminde bulunan seçmen kitlesi var. Bu kesim, parti bağnazlığı olmayan, gidişata göre, kendi dünyasına göre hangi parti çıkarına yakınsa ona göre hareket ediyor. Burada çok büyük bir şans yakalayamazsa AK Parti, kendi kitlesini yeniden toparlayamaz. Mesela Erdoğan ABD’ye laf söyleyince farklı çevrelerde ekstra prim kazanıyor. Bunun hâlâ belli bir karşılığı var ancak bu eskisi gibi yüzde 51’leri bulduracak bir potansiyele sahip değil. Çünkü en iyi zamanında bile yüzde 51 buçuk oy aldılar. Bu ortamda, özellikle iç politikadaki duruma bakarak bu krediyi tekrar kullanmaları mümkün görünmüyor.
AK Parti’de erimeden bahsediyoruz, özellikle Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın partilerinin AK Parti tabanında karşılığı var mı?
İktidarın içinden çıkan hareketler, bu söylediğinize çokça prim bırakmaz. Seçmen, ‘sen onca sene beraber değil miydin?’ ya da ‘siz işlerin bozulduğunu anladınız ne diye bu kadar zaman beklediniz?’ gibi sorularla gelir, geliyor. Zaten Erdoğan’a yakınlık duyanlar bu yeni partilere kızıyorlar. Bakın, MHP, AK Parti limanına yanaştığından beri, AK Parti’den MHP’ye çokça oy geçişi oldu. Barajın altına geçmiş bir MHP tekrar yükseldi. Bu Babacan ve Davutoğlu için daha zor görünüyor. Biz belediye anketlerinde sormasak da kendimiz soru ekleyerek genel durumu değerlendiriyoruz. Seçmene ‘kime oy vereceksiniz’ diye sorunca yeni partiler diyen de var ama en fazla iki buçuk üç bandında çıkıyor Türkiye ortalamasında.
50 artı 1’e dayanan bu sistem AK Parti’yi MHP’ye bağımlı kıldı. AK Parti’de bu ittifaktan memnuniyetsizlik var mı?
Seçmen bazında rahatsızlık olduğunu düşünmüyorum. Anadolu’daki eski merkez sağ AK Parti’ye yönelmişti, şehirlerdeki eski merkez sağ ise CHP’ye yöneliyor. MHP ile yapılan işbirliğine bakarsak bu hesapları onlar da yapıyordur. MHP olmasa şu an AK Parti iktidarı kaybeder, bunu biliyorlar. “İslam Aydınları” grubu vardı. AK Parti’ye katıksız destek veriyordu, diğer taraftan liberal bir görüşe de sahiptiler. Bu kitle bile MHP’ye olan mecburiyeti biliyor. Basına yansıtmıyorlar, ama parti içindeki tartışmalara tabii yansıyordur. Bu liberal kesim özellikle referandum sürecinde ortaya çıkmıştı. Açılım sürecinde de yine bunu destekleyen İslamcı-liberal bir kesim vardı. Bu kesim rahatsız olsa da adres bulamadığı için hâlâ orada.
Yeni partiler onlar için adres olamaz mı?
Olur tabii, biraz önce bahsettiğimiz yüzde 2 buçuk, 3’lerde gezen seçmen kitlesi buna tekabül ediyor. AK Parti içinden gelen kesim bu. CHP’ye, MHP’ye oy veren seçmen bu yeni partilere oy vermez. AK Parti ile iş yapan araştırmacılar anketlere yansımıyor dese de yeni partilerin oylarının yüzde 90’ı AK Parti’den geliyor sonuçta.
İYİ Parti Lideri Akşener, yurttaşların yüzde 64’ünün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden rahatsız olduğunu söylemişti. AK Parti içindeki büyük bir kesimin de bu sistemden rahatsızlığına işaret etti. Sizin gözlemleriniz neler?
Ben o anket konuşmalarından da ayrı olarak söyleyeyim. Bu tespit doğru, Meral Hanım da bir anket şirketine araştırma yaptırmıştır. Onu baz alarak söylemiştir. Gidişat kesinlikle bunu gösteriyor. Bu durum toplumsal olarak genel rahatsızlık halini alırsa, Erdoğan, yine referanduma götürmek isteyecektir. Referandumdan da Erdoğan’ın istediği gibi bir sonuç artık çıkmaz. Seçmenin çoğunluğu parlamenter sisteme dönüş istiyor. Bu durum bizim gözlemlerimize de yansıyor.
CHP ATEŞTEN GÖMLEK GİYİNİYOR
CHP yerel seçimlerdeki başarının ardından ibreyi belediye başkanlarına ve belediyelere çevirdi. Bunun bir karşılığı olur mu?
CHP’ye normalde AK Parti seçmeninden oy geçişi zor. Taban olarak yüzde 27’lere dayanmış bir oran var. Bir de CHP’nin elinde ateşten gömlek var, bunu nasıl giyecek göreceğiz. Evet yerel seçimlerde HDP’nin yüzde 11’i çok önemliydi. Birçok ilde bunun etkisi oldu. Ancak öyle bir denge var ki on puan HDP’den geliyor diyelim, CHP’deki geri kalan 20-25 puan bandı, Kürt meselesinde alerjisi olan bir kitle. Kim bunlar? Akdeniz, Ege ve Marmara seçmeni. Yani HDP’nin on puanı birçok yerde seçim kazandırdı ama CHP’nin taban seçmeni şimdilik Erdoğan’a karşı bu birliğe onay verse de ilerisi için zor bir durum gelişebilir. Ateşten gömlek dediğim şey bu.
CHP-İYİ Parti ortaklığı bu şartlarda süreklilik arz eder mi?
Bunlar devam edecekler gibi görünüyor, İYİ Parti için CHP, CHP için de İYİ Parti can simidi. İYİ Parti’nin 8 buçuk 9 potasında oy oranı var. Buradaki açığı CHP ile ittifak yaparak kapatıyorlar. Keza CHP de hiçbir zaman belli bir rakamın üzerine çıkamadığı illerde İYİ Parti seçmenin de katkısını alıyor. Ama işin içine HDP de girince burada bir sıkıntı çıkmaya başlıyor. Bugün evet iktidar için ülke içinden çıkılmaz bir hale gelmiş, oy kaybı sürüyor ama öte yandan muhalefetin de işi çok zor. Muhalefet için de güllük gülistanlık bir durum yok Türkiye’de. Üçü birleşmeseler yüzde 50’ye yaklaşamıyorlar, üçü birleşince bu defa seçmenlerden biri önümüzdeki süreç içinde, CHP’nin iktidara gelmesi durumunda icraat içinde sorun çıkarabilir.