Soma davasında yürek burkan sözler !

301 işçinin hayatını kaybettiği Soma faciasının duruşmaları bugün görüldü.

301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma'daki maden faciasına ilişkin davanın dün ve bugün yapılan duruşmalarında yine gözyaşı vardı. Duruşmaya oğlunu kaybeden bir madenci babasının, "2 torunum kaldı, 2 ve 4 yaşında. Bana 'Baba' diyorlar. Bir çocuğun dedesine 'baba' demesi ne demek bilir misiniz hakim bey" sözleri damgasını vurdu.

301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma'daki maden faciasına ilişkin davanın dün ve bugün yapılan duruşmalarında yine gözyaşı vardı. Faciadan kurtulan madenciler ile ölen madencilerin yakınlarının dinlendiği oturumda söylenenler yürek burktu, Gözyaşları sel oldu. Maden kazasında mühendis oğlunu kaybeden, 35 yıllık emekli maden mühendisinin iddiaları ise tüyleri diken diken etti: "Kaçış yolunu üretim panosu yaptılar. İlk kurtarma işlemini saat 7'de yapan tahlisiye ekibinin kurtardığı işçi sayısı, sadece 5. Tahlisiye ekibi, temiz hava tersine döndürüldükten sonra sadece cesetleri buldu, Dışarıdakiler galeyana gelmesin, diye cesetlere oksijen maskesi koyarak ocaktan çıkarıp buzhaneye koydu. Olay günü ilk planda mahsur kalanları kurtarmayı değil, kaynağını belirleyemedikleri yangını söndürmeyi planladılar."

"MADENE GİRMESİ İÇİN TORPİL YAPTIM, KADER, FITRAT KABUL ETMİYORUM"

Faciada hayatını kaybeden 26 yaşındaki Uğur Çolak'ın babası İsmail Çolak, madenci emeklisi olduğunu, kendisinin de aynı madende çalıştığını belirterek, şirketin son yıllarda işçi ve işçiye önem vermediğini gördüğünü söyledi. Baba Çolak, "Kendi elimle götürdüm. Madene girmesinde torpil yaptım. Ayaklara göre daha rahat olan bacalarda çalışsın, diye. İki yıl çalıştı. Madende bir arkadaşını kaybedince korktu, işi bıraktı. 6-7 ay boş kaldı. Çocuğu oldu. Tekrar madene başladı. 'Madende şartların zor, sizin zamanınızdaki gibi değil' diyordu. 13 Mayıs günü ocağımıza incir ağacı diktiler. Keşke üretime önem vereceklerine cana önem verselerdi, 301 kişi yaşıyor olurdu. 433 çocuk yetim, 255 genç dul kaldı. "

"DEVLETTEN, SARI SENDİKADAN DAVACIYIZ SİZ BİR ÇOCUĞUN DEDESİNE 'BABA' DEMESİ NE DEMEK, BİLİR MİSİNİZ"

Çolak, oğlunun cenazesini, kolundaki dövmeden teşhis ettiğini hatırlatarak, "Biz savaştan çıkmadık. Davacıyız, ilgili kamu görevlilerinden, müfettişlerden, devletten, sarı sendikadan. 2 torunum kaldı, 2 ve 4 yaşında. Bana 'Baba' diyorlar. Bir çocuğun dedesine 'baba' demesi ne demek bilir misiniz hakim bey. Vereceğiniz karar saygılıyız. Tarih sizi de unutmayacak. Sanık avukatlarını da unutmayacak" ifadelerini kullandı.

"MÜFETTİŞLERE OĞLAKLAR HAZIRLANIR, BARLAR KAPATILIRDI"

Hem eşi İsa Sevben'i hem de eşinin kardeşini kaybeden Nurten Sevben, mahkeme heyetine eşiyle birlikte çekilen fotoğrafı göstererek, "Biz böyleydik" dedikten sonra fotoğrafı ikiye böldü ve "Şimdi böyle yaptılar. Çocuklarıma hem anneyim, hem de baba. Birbirimizi çok severdik. Doyamadık birbirimize" dedi. Müfettişleri eleştiren Sevben, "Müfettişler gelince oğlaklar hazırlanırdı, Kınık'taki barlar kapatılırdı. Müfettişler ocağa inmezdi" diye konuştu.

Olayla ilgili soruşturma sonucunda açılan davada tutuklu 8 sanık, "olası kastla öldürme" suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçundan da 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istemiyle yargılanıyor.

Tutuksuz 38 sanık hakkında ise "taksirle birden fazla kişinin ölümüyle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis isteniyor. Bunlardan 25'i hakkında da bu suçları 'bilinçli taksirle' işledikleri gerekçesiyle aynı aralıktaki ceza süresinin, üçte birden yarısına kadar artırılarak uygulanması talep ediliyor.

"1 GÜN EĞİTİM ALDIM, SINAV SORULARININ YANITLARINI SÖYLEDİLER"

Tanık olarak dinlenen Armağan Çetin, 2010 yılında maden işçiliği yapmaya başladığını, facianın yaşandığı Eynez Ocağında da tamir tarama depo görevlisi olarak çalıştığını belirtti.
Çetin, işe girdiğinde 1 gün eğitim aldığını, daha sonra 'formalite' sınav yapıldığını, yanıtlarının söylendiğini iddia ederek, işçiler üzerinde üretime dönük baskı olduğunu, işçilere köle gibi davranıldığını öne sürdü. Ocakta son zamanlar çizme, baret, maske gibi malzemelerin bile verilmediğini söyleyen Çetin, "İşçiler arasında patronun bu durumu bilmediği söyleniyordu. Patron olarak Alp Bey'i biliyoruz. Onu görsek bunları yansıtırdık. Müfettişler gelmeden önce haberimiz oluyordu. Müfettişlerin üretim yapılan yerlere inmediği oluyordu" dedi.

"PLAN DEĞİŞTİ, KAÇIŞ YOLU KAPANDI, ÜRETİM PANOSU OLDU"

Davanın bugünkü 33'üncü oturumunda, 263 kişinin öldüğü, sadece 3 kişinin kurtulabildiği S panosunda üretimden sorumlu vardiya amiri olarak çalışan ve olayda yaşamını yitiren maden mühendisi Koray Karadağ'ın babası emekli maden mühendisi Cihat Karadağ dinlendi. İddianamedeki tüm tanık ve sanık ifadeleri ile bilirkişi raporlarını okuyarak hazırladığı 100 sayfalık notla mahkeme huzurunda söz alan Baba Karadağ, 35 yıllık maden mühendisi olduğunu, 2004 yılında emekliliğe hak kazanmasının ardından, İmbat Madencilik'te bir yıl, Soma Kömürleri AŞ'nin bölgedeki diğer ocaklarında da 2,5 yıl taşeronluk yaptığını söyledi.

"ÇALIŞANLARIN YÜZDE 85'İ TAŞERONA BAĞLIYDI KAÇIŞ YOLU ÜRETİM PANOSU OLDU"

Sanıkların taşeron sistemi bulunmadığını savunduğunu anımsatan Karadağ, şöyle konuştu:

"2008 yılında taşeron sistemi yasal olarak kalksa da ekip başı veya dayı başı adıyla aynı sistem devam etti. Ocakta, 22-23 taşeron ekibi bulunuyordu. Ocakta çalışan 3 bin 367 kişiden ayak, baca, ateşleme, tarama ve sökümdeki tüm personel, taşerona bağlıydı. Yani ocakta çalışanların yüzde 85'i, taşerona bağlı çalışıyordu. Üretim zorlaması, taşeron eliyle yapılıyordu.

Olayda en çok ölümün gerçekleştiği S panosu, 2010 yılında kaçış yolu olarak planlanmıştı. Ancak ocaktaki başka bölüm, metan gazı dolayısıyla, üretime kapanınca plan değişikliğiyle üretime açıldı. .

Soma Kömürleri AŞ'nin, deneyimli çekirdek kadrosu art arda açılan yeni ocaklara dağıtıldı. Bu nedenle ocaktaki yetkili kadro, yeterli bilgi birikimi ve tecrübeye sahip değildi. Üretim 2,5 kat, çalışan sayısı bin artmasına rağmen, havalandırma sistemi değişmedi. Karbonmonoksit, metan problemleri, yangın riski hep vardı ama işçi sağlığı ve güvenliği yerine üretimi ön planda tutmuşlar."

"İLK PLANDA KURTARMAYI DEĞİL, YANGINI SÖNDÜRMEYİ PLANLADILAR DIŞARDAKİLER GALEYANA GELMESİN, DİYE CESETLERİ OKSİJEN MASKESİ TAKARAK ÇIKARDILAR"

Emekli maden mühendisi Karadağ, risk değerlendirme analizi raporu ve acil eylem planının, adeta uygulama amacıyla değil, prosedür gereği oluşturulduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlk kurtarma işlemini saat 7'de yapan tahlisiye ekibinin kurtardığı işçi sayısı, sadece 5. Tahlisiye ekibi, temiz hava tersine döndürüldükten sonra sadece cesetleri buldu, Dışarıdakiler galeyana gelmesin, diye cesetlere oksijen maskesi koyarak ocaktan çıkarıp buzhaneye koydu. Olay günü ilk planda mahsur kalanları kurtarmayı değil, kaynağını belirleyemedikleri yangını söndürmeyi planladılar. Olay anında ocaktaki en üst düzeyde Sorumlu Teknik Müdür İsmail Adalı'nın da bulunduğu yangın söndürme ekibi, alev görmeden boş dumana su tutarak, ana yolda bayılmış insanların cesetlerini haşladı."

İş veren olarak olayda sorumluluğu bulunduğunu ileri sürdüğü TKİ Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi Müdürlüğü yöneticilerinin de davada yargılanması gerektiğini savunan Karadağ, olayın gerçekleşme şekline ilişkin de şu bilgileri
verdi:

"Bununla ilgili bilirkişi raporlarını, büyük ölçüde doğru buluyorum. Kaza başlangıcı, bant veya kablo yangınından olamaz çünkü sanıkların da dediği gibi malzeme, zaten yangına dayanıklı. Bir bant, birden alev topu şeklinde yanmaz. C panosundaki eski imalatta kalan kömürlerin oksidasyon sonucu yanıp kor hale geldiğini, sonra da metan gazı birikimiyle tavandan ana yola sirayet ederek açık aleve kavuştuğunu tahmin ediyorum. 4. bandın çalışmaması da üzerine düşen kömürlerden ileri gelmiştir."

MAHKEME 100 SAYFALIK NOTU KABUL ETTİ

Karadağ'ın notlarını dosyalayıp sunma teklifi, mahkeme başkanı Aytaç Ballı tarafından kabul edildi.

Ocakta üretimden sorumlu maden mühendisi olarak çalışan Vedat Eren de tanık olarak verdiği ifadede, halen aynı ocakta çalıştığını belirterek, kendilerine aylık üretim hedefi konduğunu, üretim miktarı da gözetilip verilen primin, işe girdiğinden bu yana sürekli arttığını vurguladı.

Olayla ilgili soruşturma sonucunda açılan davada tutuklu 8 sanık, "olası kastla öldürme" suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçundan da 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istemiyle yargılanıyor.

Tutuksuz 38 sanık hakkında ise "taksirle birden fazla kişinin ölümüyle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis isteniyor. Bunlardan 25'i hakkında da bu suçları "bilinçli taksirle" işledikleri gerekçesiyle aynı aralıktaki ceza süresinin, üçte birden yarısına kadar artırılarak uygulanması talep ediliyor.

AA & DHA

Sonraki Haber