"Son Kumpas Örgütün Sonunu Getirdi"
İzmir'deki "askeri casusluk" davasının iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ: - "Dünyada bir daha ne böyle bir iddianame hazırlanır, ne de böyle bir dava açılır. Dünya tarihi 357 sanıklı casusluk ordusunu ilk ve son kez gördü"- "Her şerde bir hay
İZMİR (AA) - GÜLCAN KAPLAN - İzmir'deki "askeri casusluk" davasının iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ, davanın dünyada örneğinin bulunmadığını savunarak, "Dünya tarihi 357 sanıklı casusluk ordusunu ilk ve son kez gördü. Her şerde bir hayır vardır. Bu son kumpastı. Bu dava, örgütün sonunu getirdi" dedi.
Başbuğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, davanın geldiği aşama ve son dönemde gerçekleştirilen operasyonların, davanın "Paralel Devlet Yapılanması" tarafından kurulmuş bir komplo ve kumpas olduğunu gösterdiğini, artık bu durumun herkes tarafından anlaşıldığını söyledi.
İddianamenin hukukla bağdaşan yanının olmadığını öne süren Başbuğ, delil niteliğinde bir bulgu olmadan suçlamaların yapıldığını belirtti.
"Bu iddianame, savcı Zafer Kılınç'ı aşar. Bana göre çok daha önceden hazırlandı" diyen Başbuğ, şöyle konuştu:
"İddianamede aynı suçla yargılanan bir kişi tutuklu, diğeri tutuksuz, aynı suçtan birine müebbet isteniyor, diğerine 10 yıl istiyor. İddianameyi hazırlayanlar yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Sağlıklı bir psikolojik yapısı olan ve bazı değerleri taşıyan birine deseniz ki 'Bir kumpas kuracağız, iddianame yaz', bunların hiçbirini hayal edemez. Çünkü içeriğinde her yönden inanılmaz sapık yazı ve notlar var. Böyle bir iddianameye hesap verme durumuna düştük."
Kılınç'ın hazırladığı iddianamenin "adamı ipe götürecek cinsten" olduğunu, suçlananların 5 bin kişiye yaklaştığını ve aralarında en üst düzey asker, bürokratlar ile iş adamlarının bulunduğunu bildiren Başbuğ, iddianameyi hazırlayanların hukuk fakültesinden mezun olduklarından şüphe duyduklarını savundu.
Başbuğ, "İşleyen bir hukukta, mahkeme başkanı olsam biri böyle bir iddianameyle gelse, 'bu iddianameyi görmemiş olalım, meslektaş sayılırız, al bunu git' derdim. Dahası bu kişiyle ilgili suç duyurusunda bulunup hakkında işlem yapardım ama Atilla Rahman başkanlığındaki mahkeme, önüne sunulan bu iddianameyi kabul etti" diye konuştu.
Dünyada bir daha ne böyle bir iddianamenin hazırlanmasının ne de böyle bir dava açılmasının mümkün olmadığını ileri süren Başbuğ, "Dünya tarihi 357 sanıklı casusluk ordusunu ilk ve son kez gördü. Her şerde bir hayır vardır. Bu, son kumpastı. Bu dava, örgütün sonunu getirdi" değerlendirmesinde bulundu.
- Hakim ve savcıya yurt dışı çıkış yasağı getirilmesi
İddianameyi hazırlayan ve geçen hafta HSYK tarafından açığa alınan savcı Zafer Kılınç ve hakim Serdar Ergül hakkında yurt dışına çıkış yasağı kararının "çok yerinde ve zamanında verilmiş bir karar" olduğununa işaret eden Başbuğ, "Çünkü hep birlikte gördük, savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara gibi örgüte aktif hizmet eden çok sayıda kişi yurt dışına kaçtı" şeklinde konuştu.
Başbuğ, 12 Mayıs 2012'de gözaltına alındığını ve 4 günlük gözaltı süresinin sonunda savcının talimatıyla hakim Serdar Ergül'ün karşısına çıkarıldığını anımsattı.
İçeriye girmesiyle çıkmasının bir olduğuna dikkati çeken Başbuğ, "İki dakikada benim suçlu olduğuma kanaat getirdi, 2 bin sayfalık iddianameyi kelime kelime anladı ve beni tutukladı" dedi.
Özel yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesinde de hukuksuzlukların devam ettiğini öne süren Başbuğ, "Biz, hukuku bu mahkemelerin ortadan kaldırılarak davanın 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanmasıyla görmeye başladık" ifadesini kullandı.
Davada gelinen aşamada, duruşma savcısının dijital verilerin delil niteliği taşımadığını ve örgütün varlığına dair kanıt olmadığını belirterek, hukuka aykırı işlemlerle ilgili sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulma talebini olumlu karşıladıklarını aktaran Başbuğ, mahkemenin beraat kararını "delil yetersizliğinden" değil, "yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması" sebebiyle esastan vermesini beklediklerini söyledi.
- Fetullah Gülen hakkında askeri casusluk iddiası
Coşkun Başbuğ, soruşturmanın başından dava safhasına kadar geçen süreçte aktif rol alan emniyet ve adli personel ile Fetullah Gülen hakkında daha önce terör örgütü, darbe teşebbüsü ve gizli belgelerin paylaşılması gibi konularda suç duyurusunda bulunduğunu hatırlattı. 4 Şubat'ta ilave olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına yeni bir dilekçe sunduğunu anımsatan Başbuğ, aynı kişiler hakkında "sahte delil üretmek", "hırsızlık yapmak", "gizli bilgi ve belge temin ederek askeri casusluk yapmak", "fuhuşa aracılık etmek", "fuhuş ve yasa dışı iş yapan kişilerle iş birliği yapmaktan" dolayı da suç duyurusunda bulunduğunu sözlerine ekledi.
- Davanın geçmişi
Türk Medeni Kanunu'nun 10. maddesiyle görevli Savcı Zafer Kılınç'ın "askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede, sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti.
İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensubunun da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütünce fişlendiği ileri sürülmüştü.
Örgüt lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve dokuzar yıl, sanıklar arasındaki Donanma Komutanı Oramiral Koramiral Veysel Kösele (dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı) hakkında da "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.
İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Nisan 2013'te görülmeye başlanan davada bugüne kadar 44'ü, Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 sanık tahliye edilmişti.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından davanın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesi kararlaştırılmış, 5'i asker 10 tutuklunun da bu mahkemece tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu kalmamıştı.
Milli Savunma Bakanlığının 20 Ekim 2014'te görülen duruşmadaki müdahillik talebi, "suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle kabul edilmişti. 3 yıllık yargılama sonunda mütalaasını okuyan Cumhuriyet Savcısı Ali Ertan, dijital verilerin delil niteliği bulunmadığı ve iddianamede ileri sürüldüğü gibi ortada örgütün varlığına dair kanıt olmadığını ifade ederek, tüm sanıkların "örgüt" suçundan beraatini istemişti.
HSYK 2. Dairesi, geçen hafta, davanın iddianamesini hazırlayan savcı Zafer Kılınç ve tutuklama kararı veren hakim Serdar Ergül'ü geçici olarak görevden uzaklaştırmış, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi de "yurt dışı çıkış yasağı" kararı vermişti.