"Cephedeki Türk Kadını, Edebiyatta Yeterince Yer Bulamadı"
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şengül:- "Savaş-kadın konusu az sayıdaki eserde yer alırken, bu konuyu ele alan örneklerde de kadın sadece cesareti, zekası ve sadakatiyle ön plana çıkarıldı. Az sayıdaki eserde, kadınlar
ANKARA (AA) - MELİKE KINACI / YASEMİN KALYONCUOĞLU - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdullah Şengül, "Türk edebiyatında savaş-kadın konusu az sayıdaki eserde yer alırken, bunu ele alan örneklerde de kadın sadece cesareti, zekası ve sadakatiyle ön plana çıkarıldı. Savaşın kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini irdeleyen eserlere çok az yer verildi" dedi.
Üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şengül, AA muhabirine, Çanakkale Savaşı'nda Anadolu kadınının bağımsızlık mücadelesi, fedakarlıkları ve bunun edebiyat dünyasındaki yansımalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Savaşların asıl mağdurlarının kadın ve çocuklar olduğuna dikkati çeken Şengül, erkeklerin mücadelesine destek için cephe gerisinde her türlü rolü üstlenen Anadolu kadınının, eşini, çocuğunu, malını, mülkünü bu uğurda verecek kadar fedakar davrandığını vurguladı. Şengül, "O yıllarda Türk milletinin işgale karşı çıkışındaki kararlılığını anlatma mücadelesinde erkeklerin yanında ve onlar kadar kararlıdırlar" diye konuştu.
Kadınların cephe gerisinde, öncelikle erkeklerin savaşa gitmesiyle boşalan rolleri üstlenmenin yanında, mücadelenin seyrine göre her türlü çabayı gösterdiğini kaydeden Şengül, "Sadece Çanakkale'de değil, geçtiğimiz asrın başında verdiğimiz varlık yokluk mücadelesinde Türk kadını kaderine razı olmak yerine, cephe gerisinde etkin roller üstlenmiştir. Türk kadını, barışın gizli kahramanı olduğu gibi savaşın da en mağdur kahramanıdır" ifadelerini kullandı.
- "Türk basını ve edebiyatında yeterince yer bulamadılar"
Balkan ve Çanakkale savaşlarının üzerinden bir asra yakın zaman geçtiğini anlatan Şengül, bugüne kadar nitelik ve nicelik açısından yeterli olmamakla birlikte, bu savaşları genelde erkeklerin dikkatiyle anlatan ve çoğu zaman cepheden bakan eserler yazıldığını belirtti.
Kadınların cephe gerisindeki mücadelesinin Türk basını ve edebiyatında yeterince yer bulamadığını dile getiren Şengül, şunları kaydetti:
"Kadının savaştaki rolü anlatılırken, genelde bilinen konular işlendi. Mesela, sevdiğinin peşinden cepheye gidenler, cephede yavuklusuyla karşılaşanlar, cephe gerisinde savaşa destek verenler, Hilal-i Ahmer'de gönüllü olarak yer alanlar, erkeklerin cepheye gitmesinden doğan boşluğu ellerine silah alarak dolduranlar, yaşadıkları yerlerde halka önderlik ederek işgale karşı koyanlar, savaşların sonucuna göre mükafat olarak vaat edilen kadınlar. Savaş-kadın konusu az sayıdaki eserde yer alırken, bu konuyu ele alan örneklerde de kadın sadece cesareti, zekası ve sadakatiyle ön plana çıkarıldı. Zaman zaman bir savaş kahramanı gibi anlatıldı. Savaşın kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini irdeleyen eserlere çok az yer verildi."
"Eserlerde savaş ve kadın konusu yeterince işlenmiş olsaydı, her vesileyle savaş baltalarını çıkaranlara, kadınların ve çocukların bu süreçten ne şekilde etkilendiği hatırlatılmış olurdu" diyen Şengül, "Belki bu eserler en azından caydırıcı unsur olabilirdi. Bunu neden başaramadık? Koskoca bir savaşı bir tek esere sığdırmaya çalıştık. Genel fotoğrafı anlatma yerine, bu fotoğrafın farklı karelerine bakılmış olsaydı, savaşın mağdur ettiği kadınlara, çocuklara daha fazla yer verilmesi mümkün olurdu" şeklinde konuştu.
Bunun önemli eksiklik olduğuna işaret eden Şengül, ülkede "harp edebiyatının" gelişmediğini söyledi. Şengül, sağlıklı toplum yapılanmalarının "sağlıklı oluşturulan hafızalardan" geçtiğini bildirdi.
- "Sosyal hayatta daha etkin olmasını sağlar"
Eserlerin toplumu ortak heyecanlarda buluşturması gerektiğini vurgulayan Şengül, şöyle devam etti:
"Bu tip heyecanlar, toplumsal birlikteliklerin esasını oluşturur. Bunların gelecek kuşaklara aktarılmasındaki sorumluluk, sanatın omuzlarındadır. Bunun için de çağdaş edebiyatlarda 'harp edebiyatı' adı verilen bir edebiyat meydana gelmiştir. Bu edebiyatın görevi, her biri çok büyük maliyetlere sebep olan savaşları çeşitli açılardan ele almak, incelemek, sebep ve sonuçları üzerinde durmak, bir tarih felsefesinin oluşmasına zemin hazırlamaktır. Maalesef bizim edebiyatımızda bu süreç gerektiği gibi işletilememiştir."
Türk kadınının verdiği mücadelenin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade eden Şengül, "Savaş-kadın ilişkisini anlatan eserler, sadece kadının savaştaki rolünü anlatmaz. Asıl yapmak istediği, kadına savaş sonrası yeni roller hazırlamak, kadının kimliğini daha güçlendirmektir. Günümüz kadını bu mücadeleden haberdar edilirse, bu, kadın kimliğini güçlendirdiği gibi sosyal hayatta daha etkin olmasını sağlar" değerlendirmesinde bulundu.
O dönemde kadınların savaş konusunda bilinçlendirilmesi konusunun önemli olduğunu anlatan Şengül, sözlerini şöyle tamamladı:
"Balkan Savaşı sırasında İstanbul'da kadınlar konferansı tertip edilir. Bu konferansa Rusya Türklerinden önemli katılımların olması dikkat çekicidir. Rusya'dan Hilal-i Ahmer'e yardım etmek, Türkiye'de kadınlar arasında milli bilinci geliştirmek amacıyla Türk kızlarının geldiği, cephe gerisinde özellikle yaralı askerlere baktıkları ve 1913'de Müdafaa-i Milliyenin 'Kadınlar Heyeti'nin kurulmasına öncülük ettikleri bilinmektedir. Yine milli mücadelenin önemli bir şehri olan Sivas'ta, dönemin valisi Reşit Paşa'nın eşi Melek Reşit Hanım'ın Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetini kurduğunu görüyoruz. Bunlar o dönem için son derece önemli çalışmalardır."