"28 Şubat'ı Yapanların Vebali Çok Büyük"
Fazilet Partisi'nden 1999'da milletvekili seçilen ancak başörtüsü nedeniyle TBMM'de yemin ettirilmeyen ve göreve başlamadan milletvekilliği düşürülen Doç. Dr. Merve Kaçakçı İslam: - "Ben hayatımın yarısından uzun bir süresini, bu zihniyetin zoraki uygulad
İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Fazilet Partisi'nden 1999'da milletvekili seçilen ancak başörtüsü nedeniyle TBMM'de yemin ettirilmeyen ve göreve başlamadan milletvekilliği düşürülen Doç. Dr. Merve Kavakçı İslam, 28 Şubat süreci nedeniyle hayatının yarısından fazlasını Batı ülkelerinde geçirmek zorunda kaldığını belirterek, "28 Şubat'ı yapanların vebali çok büyük" dedi.
İslam, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
"Alttaki sancının su yüzüne çıkması" olarak da düşünülebilecek 28 Şubat'ın, Cumhuriyetin kuruluşundan beri ülkede yerleştirilmek istenen, Batı'nın üstünlüğü fikri üzerinden üretilen, oryantalist değerler sisteminin muhafaza edilmesi için yapıldığını belirten İslam, 28 Şubat'ın sadece 90'lı yıllara ait bir durum olmadığını ifade etti.
"28 Şubat'ı, İskilipli Atıf Hoca'nın Şapka Kanunu'na itiraz ederek, kimliğinden ödün vermemek için sarığını başından çıkartmak istememesi sebebiyle idam edilmesinden bağımsız düşünemeyiz" diyen İslam, 28 Şubat'ın "halka, millete, Anadolu'ya karşı yapılmış bir darbe" olduğunu kaydetti.
Bu ülkenin halkına, Anadolu'ya karşı yürütülen baskıların, 90'lı yıllara ait olmadığını dile getiren İslam, şu değerlendirmelerde bulundu:
"O yüzden de su yüzünde dağın gözüken tarafı olarak nitelendirebileceğimiz, ülkemizi, 10, 20, 30 yıl sosyo-ekonomik ve siyasi anlamda geriye götüren bir müdahaledir. O dönemde çok sıkıntılar çekildi. Bunu halk olarak hep beraber çektik. Dönemin Müslüman siyasetçileri ve onların partilerine yansıması, hadiselerin 'arka bahçeler' olarak nitelendirilen bir imam hatipler diskuru üzerinden yürütüldü. Baktılar ki şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımızın, eski Cumhurbaşkanımızın, Meclis Başkanımızın, birçok siyasetçimizin içinde bulunduğu siyasi hareket, dindar nesillerden ve imam hatipli geçmişten besleniyor. Refah Partisi vardı o zaman, 'imam hatipleri arka bahçeleri olarak görüyor' dediler. Bu cümle Mesut Yılmaz'a ait bir cümle. Bu ülkenin hem dinine hem ilmine hem de milli değerlerine sahip çıkan hem de ilerlemesini isteyen nesillerin önünü kesmek amacıyla imam hatiplerin kapılarına zincir vuruldu. Ancak kin ve nefret o denli büyüktü ki, sadece onları görmedi, hedef alanlar. Yani imam hatipleri ortadan kaldırmak ve dindar nesle ket vurmak, onların yetişmesine engel olmak amacıyla meslek okullarının tamamını da kapattı. Yani sadece dindarlar etkilenmedi. Ancak ülkemizdeki Hristiyanların, Yahudilerin, Ermenilerin, diğer azınlıkların dini eğitimlerine karışmaksızın Kur'ani eğitime odaklandı ve Kur'an-ı Kerim'in 12 yaşından küçük çocuklarımıza evde veya dışarıda, yani özel hayatınızda bile olsa öğrenimini engelledi. Sadece yazın devletin açtığı Kur'an kurslarına giderek belli saatlerde, fazlası değil ancak orada Kur'an-ı Kerim'i öğrenebilirler gibi engeller çıkarttı."
- "İslam'la savaşmak istediler"
İslam, bu düzenlemenin ardından çocuklarına Kur'a-ı Kerim eğitimi vermek için evine gelen hocayla yolunu ayırdığını anlatarak, şunları kaydetti:
"Onun da başına bir sıkıntı gelsin istemedim, kendi başımıza da sıkıntı gelsin istemedim. Otorite, bunu yürütmeye koymanın da takipçisi de oldu. Yani dönemin DSP, MHP ve ANAP koalisyonu. Şimdiki nesillerimiz tam anlamıyla bilemeyebilirler, o günün DSP'si, bugünün CHP'sine karşılık geliyor. O dönem DSP'de olan birçok milletvekili hala CHP'de. MHP aynı MHP'ydi. Devlet Bahçeli, o dönemde de bunu imzalayan, bunun başında duran ekibin içerisinde. Ve de ANAP. 'Siyasi hayatıma mal olsa bile bu 8 yıllık kesintisiz eğitimi kanunlaştırarak, imam hatiplerin ve dolayısıyla bunu arka bahçesi olarak görüyor olmaları gereken dindar siyasetin önünü keseceğim' anlamında sözlerle bunun başını Mesut Yılmaz çekti. Ne acı, ilginç, ibretliktir ki siyasi hayatına mal oldu."
Merve Kavakçı İslam, bu dönemde toplumun büyük bir kesimine tesir eden bir darbe gerçekleştiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hedef İslam'dı. İslam'la savaşmak istediler. Bu saikle yola çıktılar ve MGK'nın tavsiyeymiş gibi adlandırılan, aslında emirden çok emir niteliğindeki kararlarına baktığımızda bunu çok bariz şekilde görmekteyiz. Bunu Batılılaşma adına yaptılar. Batı'nın varoluşsal anlamda, yaratılış itibarıyla doğrudan üstün olduğunu, yani Müslümanların Batılılaşması gerektiği saiki ve görüşüyle yaptılar. Gözleri de bir şey görmedi. Ben bu kesime 'içimizdeki Batıcılar' diyorum. İçimizdeki oryantalistler diyorum. İçimizdeler, bizden gibiler ama bizden değiller. Zihin olarak başka diyarlara aitler. Ama ne üzücüdür ki, aslında başka diyarlara da ait değiller. Batılı da değiller. Ben hayatımın yarısından uzun bir süresini, yine bu zihniyetin üzerimize maalesef giydirdiği, zoraki uyguladığı başörtüsü yasağı sebebiyle Batı'da geçirdim. Batı'yı da biliyorum. Bu Batı'ya da uymuyor. O Batılıların en kötüsü neyse, bile bile bir düşmanlık yapan, İslam dinini hedef alanları örnek aldılar. Batı'nın güzel yüzünü örnek almadılar. İçimizde Batı'nın en çirkin yüzü var. O en çirkin yüzü 28 Şubat'ı yaptı zaten. Üzücü olan tabii bir insanın hakkı bile ihlal edilse, insanlığın hakkı ihlal ediliyor. Pratikte baktığımızda 28 Şubat'ın bir bela, bir mağduriyet sebebi, bir zulüm olarak dokunmadığı, erişmediği, sızlatmadığı hiçbir ailenin kalbi yok. Herkese, her kesime ulaştı. Dinle alakası olmayan, dinden uzak duran kesimler dahil olmak üzere ama meslek edinmek isteyen, meslek okulunda okumak isteyen kesimlerin de önüne geçti. Yani 28 Şubat'ı yapanların vebali çok büyük. Çünkü etkilenen toplumsal kesim çok geniş bir tabana yayıldı."
- "28 Şubat'ı yapanlar bize bunun bin yıl süreceğini söylüyorlardı"
O dönemde okullarda uygulanan "ikna odaları" ile başörtülü öğrencilere edilen eziyetleri unutmanın mümkün olmadığını belirten İslam, "ikna odalarını" akademik kariyeri içerisinde de inceleme fırsatı bulduğunu aktardı.
Merve Kavakçı İslam, şunları aktardı:
"Bunu dünya vatandaşlarına nasıl anlatırım diye düşündüğümde şöyle bir kanaate sahip oldum. İkna odaları dönemin ruhlar için oluşturulmuş, bedenlerin ötesinde, ruhumuzu, kimliğimizi boğan gaz odalarıydı diye düşünüyorum. Onun için çok acı bir tecrübeydi. 28 Şubat'ın üzerinden zaman geçtikçe duygusallıktan çıkarak, bir çalışma olarak, ibret almak anlamında ve bugünümüzü doğru mukayeseler üzerinden okuyup değerlendirmek, içinde bulunduğumuz dönemin kıymetini bilmek ve geleceğe de bunlar üzerinden doğru bir okuma yaparak, hedefimizi doğru şekilde tayin etmek anlamında her zaman gündemde tutulması gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda devam etmekte olan mağduriyetlerin giderilmesi için 28 Şubat'ın doğru anlaşılması gerektiğine inanıyorum. 28 Şubat'ı yapanlar bize bunun bin yıl süreceğini söylüyorlardı. Ne büyük bir kibir. Ne büyük bir insan gücüne güven... Bin yıl sürmedi, sürmez inşallah ama çok büyük bir tahribat yaptı."