Prof. Dr. Ceyhan koronavirüs aşısı karşıtlarına böyle seslendi
Türkiye'nin Çin'den 50 milyon doz koronavirüs aşısı alındığının açıklanmasının ardından özellikle sosyal medyada başlayan "aşı karşıtlığı" için Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'dan dikkat çeken bir uyarı geldi.
Corona virüsü pandemisi ile mücadelede tünelin sonundaki ışığı görebilmek için arayışlarına devam eden dünya, aşı ile umutlandı ancak uzmanlar, toplumsal bağışıklık kazanmak için geniş kitlelerin aşı olması gerektiğinin altını çiziyor. Yaşadığımız çağda bilgiye olduğu kadar dezenformasyona da ulaşım kolaylaşırken bu durum ve belirsizlik hali, aşıya yönelik tereddütleri bulunan insanlar için endişeyi artırıyor.
Sözcü gazetesinden Mehmet Aktaşoğlu'nun haberine göre Ipsos'un World Economic Forum için yaptığı araştırmaya göre Fransızların yüzde 59'u çıkarsa ABD'lilerin yüzde 67’si ve Birleşik Krallık vatandaşlarının ise yüzde 85’i aşıyı yaptıracağını söylüyor. Türkiye’de ise Ipsos’un aşı çalışmalarındaki son gelişmelerden önce hazırladığı ve 2 Kasım’da yayınladığı ankette “kesinlikle” ve “muhtemelen” diyenlerin toplamında yüzde 52’ye ulaşılıyor.
Türkiye’de 18 yaşından büyük 800 kişinin katıldığı ankete göre “Corona virüsü için aşı bulunsa, aşı yaptırma eğiliminiz ne olur” sorusuna katılımcıların yüzde 28’i kesinlikle yaptırırım, yüzde 24’ü ise muhtemelen yaptırırım cevabını verdi. Muhtemelen yaptırmam diyenler yüzde 10, kesinlikle yaptırmam diyenler ise yüzde 8’lik bir kesimi oluşturmakta. Kararsızların oranı ise yüzde 30. Bu çok yüksek bir oran zira uzmanlara göre pandemiyi bitirmenin yolu kitlesel bağışıklık ve bu da aşıyla sağlanacak.
‘NEREDEYSE BÜTÜN ERİŞKİNLERE BU AŞIYI YAPMAK ZORUNDAYIZ’
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Sözcü’ye yaptığı açıklamada, “Bizim amacımız nüfusun en az yüzde 60’ının bağışık hale gelmesi. Diyelim ki yüzde seksen etkili bir aşı uyguladık. Dolayısıyla Türkiye nüfusunun neredeyse yüzde seksenini aşılamanız lazım. Bu aşılar bilimsel etik kurallara göre çocuklarda uygulanamıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 20’sinin çocuk olduğunu düşündüğümüzde, neredeyse bütün erişkinlere bu aşıyı yapmak zorundasınız. Aşı karşıtlığı ve aşıya karşı olan güvensizlik de göz önünde bulundurulduğunda orada çok ciddi bir mücadele olacak. Diyelim ki yüzde 30 insan aşı yaptırmadı; salgını aşı ile kontrol altına alamazsınız.” dedi.
Görüşüne başvurduğumuz bir diğer isim olan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Önder Ergönül de hastalığın sona ermesinde aşının oldukça önemli olduğunun altını çiziyor: “Hastalığın sağlıklı bir şekilde sönümlenmesi için toplum bağışıklığının yüzde yetmişe ulaşması gerekiyor. Dolayısıyla aşı yapılması lazım ki o aşıyla ancak buna ulaşabileceğiz. Kendi kendine bu noktaya ulaşmasını beklediğimizde sağlık sistemimiz felç oluyor, ölümler oluyor. Halbuki aşıya ulaştığımızda hem böyle bir durum olmayacak hem de salgının sönümlenmesine ve bir an evvel normal hayata dönüşe imkan sağlanacak.”
FACEBOOK KOMPLO TEORİLERİNİ KALDIRACAK
Facebook, Covid-19 aşılarıyla ilgili yanlış bilgilendirme içeren paylaşımları kaldıracağını duyurdu. Buna göre Facebook ve Instagram'da uzmanlar tarafından çürütülmüş iddiaları içeren paylaşımlara yer verilmeyecek. Aynı açıklamada bugüne kadar salgın hakkında yanlış bilgi içeren 12 milyon civarında paylaşımın kaldırıldığı bildirildi.
Ipsos’un araştırmasında güvensizliğin kaynağı olarak ise yan etki ön plana çıkıyor. Katılımcılar yüzde 58 ile açık ara “Yeni bir aşı olduğu için yan etkilerden endişe ediyorum” diyor. Yüzde 8 aşının koruyucu olabileceğini düşünmüyor, yüzde 7 ise aşı ücretli olursa satın alamayacağını düşünüyor. Yüzde 58 gibi oldukça yüksek bir oranın ortaya çıkması, aslında aşıyla ilgili soru işaretlerinin giderilmesinin de çok çok önemli olduğunun altını çiziyor.
Bu konuda ikna edicilerin önemini de vurgulamak lazım. The Telegraph için bir makale kaleme alan Marie-Claire Chappet, annesi Anne Chappet’i ikna etme sürecini aktarırken, yazının son bölümünde kalemi eline alan 70 yaşındaki Anne, aşı karşıtı olmadığının altını çizerken “geçmişte yapılan korkunç medikal hataları gördüğünü ve bu yaşanan süreçte de endişe duymakta haklı olduğunu” öne sürüyor. Elbette bu örneklerin yanı sıra daha uç bir noktaya gitmek gerekirse televizyonlarda, özellikle ABD’deki eski sigara reklamlarında, “doktor” tavsiyeleri ile sigaranın önerildiği günleri yaşayanlar için endişeler normal. Ancak Anne Chappet, kendisiyle dalga geçmeden, düşüncelerini küçümsemeden bilgi verenler sayesinde edindiği bilgilerle aşı olmaya karar verdiğini belirtti.
Türkiye’de de bilim insanlarına duyulan güvenin yanı sıra, çevredeki insanların ve güvenilir olduğu düşünülen kişilerin de ciddi bir etki yarattığı aşikar. Komşunuz emekli doktor Neriman Hanım veya emekli hemşire Filiz Hanım aşı olduysa, bu kesinlikle çevrede etki yaratacaktır. Belki de bu kampanyada sözüne ve attığı adımlara güvenilen komşular, siyasi figürler ve ünlü isimlerin alacakları tavır da önemli bir rol oynayacak.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan bu konu hakkında da çarpıcı açıklamalarda bulundu. Aşı kararsızlığı üzerine konuşan Ceyhan, “Bu üzerinde çalıştığımız bir konu. Uluslararası bir grubumuz var onlarla odak toplantıları yapıyoruz. Türkiye’de de çalışıyoruz. Aşı kararsızlığı aslında birçok faktörü olan bir olay. Toplumda ya bireysel kaygılardan kaynaklanır ya insan bulunduğu sosyal çevreden etkilenir ya dini nedenlerle bazen aşı kararsızlığı olur ya da aşı karşıtı konuşanların ve toplum liderlerinin etkisi olur… Bu değişik ülkelerde değişik nedenlerle, sonuçlar verir” dedi.
‘TÜRKİYE’DE DİNİ FAKTÖRLER VE TOPLUM LİDERLERİ ETKİLİ…’
“Aşı karşıtı konuşanlar, sosyal medya grupları, yurtdışında Türkiye’ye göre daha etkili. Bizde o kadar yüksek değil. Çünkü ne kadar uğraş verseler de çocukluk aşılamaları yüzde 98 oranında yapılabiliyor Türkiye’de” diyen Ceyhan, şu çarpıcı tespitte bulundu:
“Bizde daha çok etkili olan dini faktörler ve toplum liderlerinin etkileri. Mesela, bulunduğu cemaatin liderinden ya da feodal bir yapıda, o yapının başındaki liderden veya ülkeyi yönetenlerin aşıya yaklaşımından etkileniyor insanlar. Dolayısıyla bunun bütün kanallarla desteklenmesi lazım. Diyanet’in devreye girip bu aşıyı desteklemesi lazım. Siyasi liderlerin ve kanaat önderlerinin -ki bu çok yapılır- herkesten önce görüntü vererek aşı olması lazım. Salgının bitmesi, sadece ülkenin sağlığı açısından değil, ekonomik ve sosyal bir çok problemin giderilmesi için de şart.”
VE KOMPLO TEORİLERİ…
İşin bir başka boyutu da komplo teorileri… “Corona aslında yok”, “Çin bunu biyolojik silah olarak dünyaya saldı”, “yaşlıları öldürüp yeni bir dünya düzeni kurmak istiyorlar” ve “hastalık 5G yüzünden çıktı” gibi fikirlerden en az birine maruz kalmış olabilirsiniz. Bu teoriler aşıya olan güveni de etkiliyor.
Örneğin, virüsün ortaya çıktığı ilk günlerde bunun çok ciddi bir pandemiye dönüşebileceğini öngören Microsoft’un kurucusu ve şimdilerde hayır işlerine odaklanan Bill Gates de komplo teorisyenlerinin hedefinde. Bir kesim; ilaç firmalarının ve Bill Gates’in bu işten büyük kâr elde edeceklerini öne sürüyor ve bu firmalar ile Bill Gates’i, zaman zaman dolaylı yoldan, zaman zaman ise doğrudan pandemiden sorumlu tutuyor.
Google'dan komplo teorilerine reklam vermeme cezasıAncak uzmanlar, bu teorilerin endişeli insanlarda aşılara güvensizlik oluşturabileceğini öne sürüyor. Cambridge Üniversitesi’nden Dr. Sander van der Linden, korku ve belirsizlik hislerini kaşıyan bu teorilere karşı bu iki duyguya sahip insanların daha duyarlı olabileceğini ifade ediyor. Peki komplo teorileriyle nasıl başa çıkacağız? Bir komplo teorisine bakarken nelere dikkat etmemiz gerek? The Guardian 5 maddede komplo teorilerine nasıl bakılacağını gösterdi.
1. Görünmez bir ejderhayı avlamak:
Astrofizikçi ve yazar Carl Sagan’ın unutulmaz metaforu şöyle: Sagan, bir ziyaretçisini ejderhasını göstermek için garajına götürür. Kapı açıldığında boş garajı gören misafir hayal kırıklığına uğrasa da Sagan, ejderhanın görünmez olduğunu öne sürer. Bunun üzerine misafir yere ejderhanın ayak izlerini belirlemek için un döker. Bu nafile çabanın ardından Sagan görünmez ejderhasının havada durduğunu söyler. Misafir bu kez ısıyı tespit eden termal kamera kullanıp yine bir şey göremeyince Sagan uçan görünmez ejderhasının alevsiz bir uçan görünmez ejderha olduğu cevabıyla gelir. Sözün özü bu güzel anekdot gösteriyor ki böylesi iddiaların varlığını da yokluğunu da ispatlamak mümkün değil. İddia sahibi mutlaka ispatlanamayacak bir argüman sunacaktır.
2. Çakma uzmanlar:
Birleşik Krallık’ta pandemi döneminde rastlanan bu fenomenin iki çarpıcı isminden uzman olarak videolar paylaşan Barrie Trower’ın bir ortaokul öğretmeni olduğu ortaya çıktı. Karantina karşıtı eylemlerde boy gösteren ve ünlenen Piers Corbyn’in öne sunduğu raporların kaynağı olan Centre for Research on Globalisation’ın ise 9 Eylül hakkında komplo teorilerini fonlayan bir isim tarafından fonlandığı tespit edildi.
3. Zamanlaması manidar:
“ABD’de hit olan ‘The Masked Singer’ (Maskeli Şarkıcı) adlı yarışma programı Ocak 2019’da çıkmıştı… Zamanlaması manidar. 5G’nin elektromanyetik dalgaları hastalığa sebep oluyor. Baby Yoda da 2019’un sonuna doğru vizyona girmişti…”
Bunlar çok ciddi teoriler veya görüşler değil elbette ancak aşı vurulan çocukların otizme yakalanma oranının daha fazla olduğunu öne sürenler var. Yapılan araştırmalara göre otizm 2 yaşında daha görülebilir oluyor ve bu dönem çocuğun aşılarının yapıldığı döneme denk geliyor. Pek çok çalışma da bunun sadece bir tesadüf olduğunu vurguluyor ve aşı vurulan çocuklarda vurulmayanlara nazaran otizmin daha yaygın olduğunu gösterecek hiçbir verinin olmadığının altını çiziyor.
4. Yanlış kıyaslama veya elmalar, armutlar…:
Sokağa çıkma yasakları ve alınan sert tedbirleri eleştirirken “Yılda trafik kazalarından binlerce insan ölüyor. Bunları önlemek için ülkeyi kapatıyor muyuz…” gibi bir argüman tespit edilmesi en kolay zırvalardan. Zira trafik kazaları bulaşıcı değil. Bilimin inkar edilmesi üzerine çalışmalar yapan Prof. John Cook, “Karşılaştırılan iki şeyin aralarındaki farklara bakın. Bu farklar sonuca etki edecek şekilde önemliyse, ilişki yanlış kurulmuş demektir” diyor.
5. Konu kapatan klişeler:
Son madde de bu. “İstatistiklerle ve verilerle istediğin sonucu gösterebilirsin” diyerek konuyu kapatmaya çalışanlara sükunetinizi koruyarak bir sonraki seansta yine uzman görüşlerini aktarmayı, bilimsel verilerle yaklaşmayı denemelisiniz. Van der Linden’in tavsiyesi bu yönde.