''Zor günler geride kaldı, önümüzde daha zor günler var''
CHP'li İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Suriye'ye yönelik başlatılan harekâtı YURT'a değerlendirdi. Tekin, Türkiye'yi zor günlerin beklediğini ifade etti.
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, ülke gündemine oturan 'savaş' tartışmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Yurt gazetesinden Tolga Kaan Ateşli'nin haberine göre AKP'nin Suriye politikasının iflas etmiş olduğuna dikkat çeken Tekin, iç politikayı dış politikanın belirlenimine almanın ülke siyasetine zararlı olduğunu vurguladı. İktidarın doğrudan 'Şam yönetimiyle' masaya oturması gerektiğini ifade eden Tekin, ABD Başkanı Trump'ın açıklamalarının ise kabul edilemez olduğunu söyledi.
Türkiye'nin içerisinde bulunduğu atmosfer ve gidişatına dair de değerlendirmelerde bulunan CHP'li İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, "Ekonomimizin tarihsel ve yapısal sorunları devam ediyor. İç tasarruf birikimi düşük bir ülkeyiz. Bu ne demek? Yani tasarruflarımız ihtiyaçlarımıza yetmiyor. Ekonomimizin büyüklüğü 767 milyar dolar düzeyinde. Bu da 2011 seviyesinin gerisinde olduğumuzu gösteriyor. Her yıl da istihdam piyasasına katılan gençlerimizi hesaba katarsanız, Türkiye’nin yüzde 5 ve üzerinde tempolu büyümesi gerekir. Şunu söylemek istiyorum. Gelişmek, kalkınmak, büyümek için dış tasarruflara ve yatırımcılara ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
Tekin'in değerlendirmeleri şöyle:
> Türkiye AKP'li yıllarda dış politikada nereye vardı? Bunun içe dönük yansımaları neler oldu?
AKP döneminde Türkiye’nin dostları azaldı, düşmanlarının da sayısı arttı. Bugün hem bölgemizde hem geniş coğrafyada hem de küresel aktörler nezdinde ne yazık ki Türkiye’nin itibarı ciddi bir erozyona uğramış durumda. Dış politikanın bir iç politika aracı olarak kullanılması nedeniyle, Türkiye kendi çıkarlarını maksimize edebilecek politika tercihlerinden yoksun kaldı. Özellikle AKP’nin Ortadoğu bölgesinde yürüttüğü politika içeride ağır sonuçlar üretti. Bunların ekonomik yansımalarını da hep birlikte görüyoruz. Bir zamanlar bütün bölgeye ticaret yapabilen Türkiye bugün potansiyelinin çok altında bir performans gösteriyor. Dünyanın en tehlikeli şeyi dış politikanın iç politika için kullanılmasıdır. Mussolini, Hitler gibi totaliter liderler dış politika ve savaş enstrümanı ile iç politikada rıza üretmeye çalışırlar. Bunun bedelini de milletler ağır felaketlerle öder. Burası çıkmaz sokak. Dış politikayı Türkiye’nin yüksek çıkarları çerçevesinde rasyonel tartışmalıyız.
> AKP'nin Suriye politikasını başından bu yana değerlendirebilir misiniz?
İflas etmiş bir politikadır. Her bakımdan çöküş yaşanmıştır. Başlangıçta belirlenen agresif amaçların hiçbirine ulaşılamadı zira bunlara ulaşılmasının yolu da yoktu. Şam’da namaz kılmak diye sloganlarla başlanan politika en nihayetinde çok büyük bir insani drama ve Türkiye’nin bölgede yalnızlaşmasına neden oldu. Bugün yapılması gereken Şam yönetimiyle yeniden doğrudan görüşmelere başlamak ve politikayı bölge halklarının insani çıkarları ile uyumlu hale getirmektir.
> CHP, AKP'nin Ortadoğu politikalarına karşın hangi pozisyonda durdu?
Biz başından beri bölgedeki ülkelerle ortak çıkarlara dayanan çok boyutlu bir politika yürütülmesi gerektiğini ifade ettik. Eğer CHP’nin akılcı tavsiyeleri dinlenseydi Rusya ile bir uçak krizi asla yaşamayacaktık, Suriye’de ortaya çıkan insani dram yaşanmayacaktı, bölge ülkeleriyle ilişkimiz de çok farklı bir noktada olacaktı. Gelişen olaylar haklılığımızı apaçık ispat etmiş durumda. Ancak dış politika dinamik bir alan. Yeni gelişmeler çerçevesinde yeni uygulamalar yapılması gerekiyor. Bugünün verili koşulları Türkiye açısından ilkesel başka eylemleri dayatıyor. AKP’nin bu verili koşulları Türkiye lehine yönetebilecek beceriye sahip olmadığını biliyoruz. Önümüzdeki dönem çok daha zorlayıcı olacaktır.
> Son gelişmeler hakkında ne düşünüyorsunuz? Savaş ilanı sizce meşru mudur?
Çıkış senaryosu olmayan adımlar ülkeleri zor duruma sokar. Amerika Birleşik Devletleri Irak’a müdahale ettiğinde çıkış senaryosu yoktu. Bunun bedelini de bütün Ortadoğu bölgesi çok ağır ödedi. Biliyorsunuz kitle imha silahları var diye büyük bir yalan söyleyerek Irak’a savaş açıldı. İç kamuoyu 11 Eylül’ün psikolojisi ile yönetildi. Neticede ortaya çok büyük bir insanlık dramı çıktı. Bugün hala bunun bölgesel etkilerini ağır şekilde yaşıyoruz. Suriye içerisine yapılacak olan bu harekat da bir çok soru işaretine sahip. Orada ne kadar süre kalacağız? Hedeflerimiz ve çizgilerimiz ne olacak? Hangi amaca ulaşınca birliklerimiz yurda geri dönecek? Trump “kendi eşsiz bilgeliği ile çizdiği” bir sınırdan bahsediyor. Bu sınırın ne olduğunu bilmiyoruz. Rusya, İran ve Suriye hükümetleri hangi sınırlarda bu harekatı kabul ediyor, bu da tam olarak belirli değil. Uzmanlar hava desteği olmasa da 30 kilometre derinliğin kontrol edilebileceğini söylüyor. Ancak ABD’nin tavrına güvenilemez. Erdoğan “5 bin nüfuslu 140 köye ve 30 bin nüfuslu 50 ilçeye bir milyon Suriyeliyi yerleştirmek”ten bahsediyor. 140 köy ve 50 ilçe kurmanın toplam ekonomik maliyetinin nasıl karşılanacağı belli değil. Böyle bir bölgenin güvenliğinin nasıl sağlanacağı, Şam yönetimi ile ilişkilerin nasıl tesis edileceği de belirsizliğini koruyor. Çok fazla soru işareti, çok fazla belirsizlik, çok fazla karanlık alan var. Bölgede yaşanabilecek insani sonuçlar da hesaba katılmalı.
> Trump'ın açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Trump bir iç politikaya bir dış politikaya yönelik mesaj veriyor. Türkiye’yi tehdit eden mesajı iç politikaya yönelikti. Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’nin Suriye’ye yönelik tek taraflı bir müdahalesini kabul etmediklerini biliyoruz. Bir çok Cumhuriyetçi senatör ve temsilci de benzer yönde açıklamalarda bulundular. Trump’ın tehdit dolu kabul edilemez ifadeleri zannediyorum bu gruba yönelik bir mesajdı. Daha sonra attığı tweetlerde Türkiye’nin öneminden bahsetti ve Erdoğan ile 13 Kasım’da görüşeceğini söyledi. Bu da dış politikaya yönelik bir hamleydi. Dengesiz bir Amerikan Başkanı ile karşı karşıyayız. Trump’ın ipiyle kuyuya inilmez. Bunu hükümetin de artık anladığını umuyorum.
> Türkiye ekonomisi hangi temel taşları üzerine kurulu? Bu temel taşların emperyalist ülkelerle arasındaki zincir nedir?
Ekonomimizin tarihsel ve yapısal sorunları devam ediyor. İç tasarruf birikimi düşük bir ülkeyiz. Bu ne demek? Yani tasarruflarımız ihtiyaçlarımıza yetmiyor. Ekonomimizin büyüklüğü 767 milyar dolar düzeyinde. Bu da 2011 seviyesinin gerisinde olduğumuzu gösteriyor. Her yıl da istihdam piyasasına katılan gençlerimizi hesaba katarsanız, Türkiye’nin yüzde 5 ve üzerinde tempolu büyümesi gerekir. Şunu söylemek istiyorum. Gelişmek, kalkınmak, büyümek için dış tasarruflara ve yatırımcılara ihtiyacımız var. Dünyadaki 180 ülke birbiriyle daha fazla yatırım almak için rekabet ediyor. En büyük avantajımız dinamik ve genç nüfusumuz ile jeopolitik konumumuz. Ancak bunları kuvvetler ayrılığına dayanan işleyen bir demokrasi ile tahkim etmez, gençlerimize nitelikli bir eğitim vermezsek, ihtiyacımız olan kaynaklara ulaşamayız. Ulaşamadığımız için de sürekli borçlanıyoruz. Denge denetleme mekanizmaları olmadığı için kıt kaynaklarımız israf ve yolsuzluk bataklığında çürüyor. Borç ihtiyacı sürekli artıyor. Sadece borcun faizine her gün 50 milyon dolar para ödüyoruz. Borcu borçla kapatan bir yapı var. Bu sürebilecek bir döngü değil. O yüzden de ağır ekonomik sıkıntılar yaşıyoruz. Yüksek borç ihtiyacı nedeniyle yüksek faiz ödüyoruz, yatırıma gidecek kaynaklar borç ödemesine gittiği için üretim azalıyor, işsizlik oranı yükseliyor, paramız değer kaybediyor ve alım gücü düşüyor. Yani AKP döneminde her gün Türkiye yoksullaşıyor. İhtiyacımız olan şeyler belli ancak AKP’nin bunları yapabilme imkanı yok. Türkiye’nin yönetim değişikliğine ihtiyacı var.
> Yakın gelecekte Türkiye'yi ne bekliyor?
Twitterda gençlerin bir esprisi var, “Zor günleri geride bıraktık önümüzde daha zor günler var" diye... Doğru. Önümüzde daha zor günler var. Dış politika, güvenlik ve ekonomi tartışmalarının arttığı, halkın çok daha kutuplaştığı bir döneme girebiliriz. Özellikle Milli Güvenlik ve Kürt sorunu siyasetin gündemine daha fazla oturacak. Ekonomik koşulların kötüleşmesi toplumsal psikolojiyi çok daha zorlayacak. Siyaset kurumunun toplumsal sorunlara cevap vermekten uzaklaşmamasını umuyorum.