Soylu'nun gözü Yargıtay'da: ''İmamoğlu'nu görevden alırım''
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İBB Başkanı İmamoğlu'na verilen hapis cezasının Yargıtay tarafından onanması durumunda görevden alınacağını söyledi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CNN Türk ekranlarında Göksu Öngören Özgür'ün moderatörlüğünde yayınlanan Ne Oluyor Programı'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararıyla ilgili konuşan Bakan Soylu, "Yargıtay'ın İmamoğlu'nun cezasını onaması durumunda ne olacak?" sorusuna, ''Ben görevden alırım, yapacak başka bir şeyim yok. Bizim bugüne kadar uygulamalarımız böyle. Çünkü o Yargıtay kararı ile beraber kamu görevini yapamaz hale gelmiştir." yanıtını verdi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
KATAR'DA GÖREV YAPAN TÜRK POLİSLERİ
Bizim Türkiye'deki maçlarda da görev olan arkadaşlarımızdan Katar'a gönderdik. Burada çok başarılı bir görev yaptılar. Zor maçlardan alınlarının akıyla çıktılar. Birçok ülkenin polisiyle bu görevi yapmak kolay değildi.
Çok mutluyuz hem turnuvanın güvenliği Türkiye'ye geldi hem de başarılı olduk. Arkadaşlarımız şu an peyder pey dönüyorlar. İyi bir koordinasyon sağladık mutluyuz.
İMAMOĞLU KARARI
Davayla ilgili şunu söylemeliyim, İmamoğlu seçildikten sonra Avrupa'ya Türkiye'yi şikayete gitti. Ben de Türkiye'nin Avrupa'da şikayet edilmesinin doğru olmadığını söyledim. Ben şunu diyorum hangi siyasi parti olursa olsun dünyaya gittiği zaman Türkiye'yi şikayet etmemeli. Bu meseleleri kendi içimizde halletmeliyiz. Türkiye'yi Avrupa'da demokrasi ile hukuk ile şikayet ederek suçlayıcı bir dil kullanılıyor. Ben de konuşmamın birinde, 'Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet eden ahmak.' dedim. Bunun ardından bana kendisi daha sonra cevap veriyor. Benim sözüm kafasında kalmış olmalı ki daha sonra, 'Asıl seçimi iptal edenler ahmaktır.' dedi. Ben İçişleri Bakanı'yım seçimi ben iptal etmedim ki. 91 seçimlerinden seçim kurulu üyesiydim. Seçim kurullarının işleyişini bilirim. Bir hukukçu değilim ama onlar kadar bilirim çünkü siyasetçiyim. Seçim iptal etme şikayetle Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılır.
"ELEŞTİREBİLİRSİNİZ AMA HAKARET EDEMEZSİNİZ"
Seçim kurulu bu kararı vermiş ve siz onlara ahmak diyorsunuz. Siz yargının önemli kurumlarını eleştirebilirsiniz ama hakaret edemezsiniz. Genel itibarı ile dava açıldı, bir kamu davası. Davanın ardından onlar 'Bu sözü biz Süleyman Soylu'ya hitaben söyledik.' denildi.
Eğer ben söylediysem, 13 Mayıs 2022'de bana hakaret davası açılıyor. Neden yargılamanın gidişatını değiştirmek için. Ben o davanın tarafı değilim, şikayetçisi bile değilim. İptal için bir müracaatçı bile değildim. Ben daha sonra bana hakaretten bir dava açtım kendisine. Olay 4 Kasım 2019'da meydana geliyor ama karşı taraf bana hakaret davasını 13 mayıs 2022'de açıyorlar. Onlar benimle ilgili olsa da olmasa da tüm her şeyin benimle ilgili olduğunu söylüyorlar. Böyle bir mitleri var. Yargı için bu karar pozitif hukuk açısından doğru bir karar.
Dikkat edilmesi gereken böyle bir mahkeme görülüyor ve bu suçun kanunen karşılığı var. Bu ceza bir kamu görevlisini 2 yıldan fazla ceza alması münasebetiyle buna ait siyasetten yasaklanma getirileceği belli. Mahkeme bir karar vermiş, mahkemenin kararlarına bizim de itirazımız oluyor. Karar siyasetten yanlış demek hukuk devletinde olmaz. Karar hukuki açıdan doğru. Kanundaki kural kişiye özgü değiştirilmiş bir kural değil. Anayasa çok açık bir biçimde yargıya müdahale edilemeyeceğinin altını çiziyor. Bu benim içinde geçerli, Adalet Bakanı içinde geçerli. Baskı unsuru olarak kullanılamaz. Siz bir mahkeme görülürken mahkeme etrafının miting alanı gibi doldurulduğunu resimlerle süslendiğinizi gözdünüz mü?
"SİZ MAHKEMENİN HAKİMLERİNİ, SAVCILARINI AŞAĞILAYAMAZSINIZ"
Şimdi resmen bu mahkemenin başından beri hukuk ihlal edilmektedir. Bir çok mahkeme kararı eleştirilebilir, biz de eleştiriyoruz ancak hakaret edemezsiniz. Siyaseten bu doğru mu? Yanlıştır. 'Ben işime gelince böyle yaparım, işime gelmeyince yapmam' demek hukuka hakarettir. Siz mahkemenin hakimlerini savcılarını aşağılayamazsınız. Mahkemenin etrafına bu zamana kadar kim baskı kurdu, kurabildi.
SİYASİ SONUÇLARLA İLGİLENEN YARGI BU ÜLKEDE NEREYE GİDEBİLİR?
Savcı talep etmiş, hakim yargılama yapmış tartışılan bu olabilir mi, olamaz mı? Siyasi sonuçlarla ilgilenen yargı bu ülkede nereye gidebilir? HDP kapatılsın mı tartışmasında da, dağa giden ve teslim olan teröristlerin yüzde 34'ü HDP binasından dağa kaçtığını söylüyor. Bu İşlerine gelince hukuk devleti işlerine gelmedi mi hukuk devleti değil. İspanya'da siyasi parti kapatıldı aynı tartışmalar orada yaşanmadı.
Ben bu davanın izleyicisiyim. Türkiye'de bilirkişi meselesi sıkıntılı bir durumdur. Benim alanım değil ama Türkiye'de bilirkişi meselesinin ele alınması gerekmektedir. Kimse savcıyla konuştuk diyerek bilgi alma kabiliyetine sahip değil. Bu açıklamalar sübjektif açıklamalardır. Hakim ve savcılar bu konuda değerlendirme ortaya koymaz. Bunların hepsi davayla ilgili kendi haklılıklarını ortaya koymak için verilen ifadelerdir. Hukuku alaşağı ettiğiniz zaman, yarın her şeyle karşılaşabilirsiniz.
İBB'YE KAYYUM ATANACAK MI?
Şimdi, bir düzeltme yapalım. Mahkeme bir bilirkişi atamadı, özel mütalaa olarak verildi. Bilirkişi yok. Ama genelde böyle mütalaalar alınır.
Bizim Anayasamızda, İçişleri Bakanına yetki veriyor. Eğer bir kişi görev suçu dolayısıyla kovuşturmaya tabii tutuluyorsa, İçişleri, görevden alma hakkına sahiptir. Kanunun bunu ikiye ayırmış; bir terör, iki görevden kaynaklanan sebep. Örneğin ihaleye fesat karıştırma gibi bir soruşturma ve kovuşturman çerçevesinde burada İçişleri Bakanı yetkili oluyor. Tüm bunların tamamın kamu hakkını korumak için verilmiş yetkidir. ikinci olarak eğer bir teröre karışma durumu varsa mahkeme soruşturmayı açtığı andan itibaren Bakanlık, kayyum atama yetkisine sahiptir.
"KAYYUM ATANMAZ"
Burada bu dava ile ilgili terörle ilgili herhangi bir süreç söz konusu değil, kayyum atanmaz. Görevden alma da hukuk açısından değerlendirilebilir. Ancak benim görevden alma yetkim yok, Açığa alma yetkim var. Bu konuda kanun böyle söylüyor. Başka bir suç işleseydi de benim görevden alma yetkim yok. İstinaf onaylarsa yargı onayladıktan sonra da bir süreç daha var. Orada benim görevden alma hakkım yok ancak görevinden düşürebilirim. Ancak bu da, Danıştay'ın kararı geldikten sonra olabilir. Bir seçim yapılır ve öyle devam eder ama kesin seçim Danıştay'ın kararından sonra olur.
İMAMOĞLU CEZASI ONAYLANIRSA NE OLACAK?
(İstinaf mahkemesi ve Yargıtay'ın İmamoğlu'nun cezasını onaması durumunda) Ben görevden alırım, yapacak başka bir şeyim yok. Bizim bugüne kadar uygulamalarımız böyle. Çünkü o Yargıtay kararı ile beraber kamu görevini yapamaz hale gelmiştir. Kesinleşmiş. Kesin karar çıkana kadar açığa alırım, o gider Danıştay'a başvurur, başka türlü başvurular yapar. Bu arada benim yaptığım her işlem de hukuka açıktır.
Bu bir devlet, burada kurallar ve teamüller var. Açığa aldıklarımız var, yargı onayladıktan sonra. Ama belediye başkanlığı düşmez. Açığa almak ayrıdır, görevden düşürmek ayrı. Ceza alırsa kamu görevini yapamaz. Karar verilirse bu göreve 10 gün içerisinde valilik tarafından biri atanır, daha sonra seçime gidilir. Ancak süreç açıktır, itiraz etme yetkilerine sahiptir. Kanun çerçevesinde yetkilerim var ve bunları kullanırım.
Ben Türkiye'de İçişleri Bakanı olarak hükümetimizin aldığı kararları ve parti politikalarımızı hayata geçirmekle yükümlüyüm. Terörle mücadele etmeliyim. Şu anda Mardin'e 3 milyon turist geldi, Oteller yapılıyor, Hakkari'den Tıp fakültelerini kazanan öğrencilerimiz var. Terörle mücadele böyle bir şeydir. Burada bir üst bölgesi yapacağız dediğimiz anda herkesin kafası karıncalanıyordu. Artık böyle bir şey yok. Terörü kaynağında yok edeceksiniz sözü Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın sözü, biz bunu yapıyoruz. Bir mücadele yapılıyor ve bunu tüm kurumlar olarak uyumlu olarak yapıyoruz.
Biz sınırda TSK hemen arkasında Jandarma, ve polis var. Biz burası TSK'nındır ya da polisindir demiyoruz. Birlik içinde çalışıyor birbirimizin elinden tutuyoruz. ABD şu an tarihinin en büyük desteğini veriyor terör örgütüne. Almanya PYD'yi PKK'nın Suriye koludur olarak kabul ediyor.
Almanya'nın gördüğü noktadan ABD neden görmüyor. FETÖ'yü ABD destekliyor. FETÖ'den vazgeçen onlarca ülke var ABD vazgeçmiyor. DHKP-C burada PKK burada bizim 'Avrupa ülkelerine ne sorunumuz?' var dedim bir Avrupalı arkadaşıma, bunun için bize destek vereceğini söylemişti. Sağ olsun bahsettiğim devlet adamı bu desteği verdi.
Bizim mücadelemiz bu bölgede başkasının pergelini koydurtmayacağız. Bizim pergelimiz bu yerde huzursuzluk çıkaran bir pergel değil. Bizim bir çizgimiz var. Cumhurbaşkanımız sadece bu ülkenin lideri değil kim böyle söylüyorsa yanılıyordur. Tayyip Erdoğan sadece Türkiye'nin lideri olarak görülüyorsa kendisine ayıp ediliyordu. Tayyip Erdoğan o noktadan çıkmıştır, dünya lideri olmuştur. Bu kazanım sadece kendisine ait bir kazanım değildir. Pergelin sabit ayağını buraya taşımaya çalışanlar, bu toprakların yöneticilerine çelmeye takmaya da çalışırlar.
KILIÇDAROĞLU'NA KUMPAS VAR MI?
Türkiye'nin en büyük avantajlarından biri çok tecrübeli liderleri var. Doğu'da da bu böyle, Batıya nazaran ayakları yere basan liderler var. Buradaki meselede şu Devlet Bey de aslında konuyu çok net bir şekilde ortaya koydu. Parti içinde şerit olmaz. Kimisi gidiyor ABD ile masa kurmaya çalışıyor, kimisi Avrupa ile masa kuruyor, kimisi 90'ların video-konferans yöntemi ile masa kurmaya çalışıyorlar. Vitesi boşa alınmış araç gibiler. İstanbul Büyükşehir Başkanın yapmadığı kalmadı, tüm postları Avrupa'ya serdi. Bunlarla mücadele eden bir genel başkan var. Bir belediye başkanı geliyor ilk önce çalışıyor sonra kendine çalışmaya başlıyor. Bunalar yıllarca sarayı eleştirdiler ama bugün Bizans saraylarında görülmemiş entrikalar ortaya koydular. Bu durumun tarihte tekerrürleri vardır. Kim siyaseti kendisi için yaptıysa yenilmiştir. Sen hakaretleri yaparken düşün. Siyasetçi kibirli olmayacak. Olursa sonuçta böyle olur.
BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARI
(MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Kılıçdaroğlu'na ilişkin açıklamaları) Sayın Bahçeli doğru bir açıklama yapmış. Başka bir partinin genel başkanı ile kucaklaşmaya o partinin genel başkanı üzülmez mi. Ben İstanbul seçimlerini kaybettiğimiz zaman üzülmüştüm, ağlamıştım. Burada hizmetlerimizi yapmaktan yoksun olacaktık bunu hiç anlayamayan birine bırakmakta ayrıyeten üzücüydü. Ben çok fazla siyasetçi ile çalıştım, siyasetin kendisine, üslubuna hakimim. Bu yapılan o partiye haksızlıktır ve bu hiç onların umurlarında değil. Siyaset ciddi bir iştir, ciddiye alınmalıdır. Ben bir eleştiriye maruz kaldığımda içeriden ne yanlış yaptım diye düşünüyorum, onlar bunu düşünemiyorlar.
Samimiyseniz eksikte yapsanız Cenabı Allah yardımcı olur samimi değilseniz düşersiniz. Oyuna girerken açığa giren çok tefrika okuduk. Siyaset ayak oyunları ile yapılan bir iş değildir. Rahmetli Özal'ın mesela halk samimiyetini tuttu. Çalıştı çabaladı ve halk bunu gördü. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın da dünya sokaklarında karşılık bulması samimiyetinden kaynaklanmaktadır.
BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE YAŞANAN TARTIŞMALAR
TBMM siyasetin merkezidir, vatandaşın bütün talebelerinin gündeme geldiği bir yerdir. Siyaset bütçedir çünkü uygulayacağınız politikalarda neye ağırlık vereceğinizi bütçe belirler. Vatandaşın neyini iyileştireceğine bütçe karar verir, bunun üzerinden tartışılır. Muhalefetin ortaya koyduğu şey bu değildir. Muhalefet bize eğitim için bütçenizi şu kadar arttırın demiyor mesela. Burada bir takım yalanlar üzerine gündemi tıkamak için bulunuyorlar. Siyaset bu değil.
Bu sabah Bulgaristanlı mevkidaşım ile görüştüğümüz de Boğaz'da dolaştık biraz. Bize Boğaz'daki gemileri soruyorlar. Neden bu kadar çok gemi var diye. Bu gemiler ihracat gemisi bizim bunları konuşmamız lazım.
"BU İFTİRAYI ATANLAR İSPAT ETMEK ZORUNDALAR"
Bir muhalefet yetkilisi bana uyuşturucu parasıyla cari açık kapattığımızı söylüyor. Bu söylenebilir mi? Ben, terörle mücadele eden arkadaşlarımız bunu yapabilir mi? Şerefimizi İçişleri Bakanlığında mı bulduk? Bunu kim kabul eder? Peki Türkiye Cumhuriyeti devletine böyle bir iftira atılabilir mi? Evet, 'ispat etmeyen şerefsizdir.' dedim. Müddeiyi ispatla sorumludur. Bunlar insanın ağzından peyderpey çıkıyorsa, bunlar kurgulanmış şeylerdir. Ben ispat edilmezse diyorum. Türkiye Cumhuriyetine ve askerine bu iftirayı atanlar ispat etmek zorundalar. İspat edemezlerse de 'Çıkıp yanlış bilgi aldım.' diyerek özür dilemelidirler. Bu da bir erdemdir.
Biz meclisi bir hesap yeri olarak görüyoruz. Milletimizin bütçesi için bir hesap veriyoruz orada savunma yapmamalıyız. Orada çıkıp hakaretler yapmak iftiralar atmak doğru mudur? Kitapçık fırlattılar bütçe konuşmamızda bu doğru bir şey mi? Biz görüşmelerde sorulan sorular yalanda olsa cevap verdik. Geçiştirebilirdim de.
UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE
Biz uyuşturucuyla büyük bir mücadele içindeyiz. Arkadaşlarımın hakkını size yedirebilir miyim? Bu yıl uyuşturucudan ölenlerin rakamı düştü. Biz bu rakam çerçevesinde yaptığımız mücadelenin hakkını veriyoruz. Bu yıl hapishanelerde uyuşturucudan yatan sayısı arttı. Biz buradan öğrendiğimiz verilerle uyuşturucuya karşı politika oluşturduk. İlk olarak metruk binaları belirledik. Bu binalardan bazılarını yıktık, bazılarını yeniledik. Bunu yapmamız ne işe yaradı? Yüzde 31'den yüzde 9'a düşürdük metruk binalarda uyuşturucu kullanımını.
'En iyi narkotik polisi annedir.' diyerek bir mücadele başlattık. Atık sulardan uyuşturucu ayıkladık. İstanbul'da bugün 12 mahalle bu konuda kuşatma altında bu bölgede oturanlar polisin çıkmasını istemiyor. Uyuşturucu eskiden Kocaeli, Düzce, Yalova hattında yakalanırdı. Artık nadiren bu noktalara geliyor. Çünkü biz buralara gelmeden müdahale ediyoruz. Bonzaiyi, eroini bertaraf ettik. ABD, Afganistan'dan çıkarken orayı bir uyuşturucu tarlasına çevirdi. Bugün bu iftiraları da onlar attırıyorlar. Bugün uyuşturucunun yolu Akdeniz'e düştü. Metamfetamin konusunda ülkemize gelmeden genelge yayınladık mücadele için. 100 ton dan fazla metamfetamin yakaladık. Uyuşturucunun rotası değişti.
Avrupa pes etmiş. Artık kendine farklı bir yol bulmaya başlıyor. Kılıçdaroğlu'ndan siz hiç duydunuz mu ? Bu ülkede 110 milyon kök kenevir yakalandı. Oradan üretilecek esrarın önünü geçebilmek için. Türkiye uyuşturucu raporunda PKK'nın yaptığı yok mu? Minimum 2 milyon dolar gelir elde ediyor.
SOYLU'DAN KILIÇDAROĞLU'NA FETÖ SORULARI
Birinci sorum şu: Ekim 2013'te Kılıçdaroğlu, bir diş hekimi muayenesine gidiyor. Orada Mustafa Yeşil var. Gazeteci Yazarlar Vakfı'nın başkanı. Orada oturuyorlar, bir kişi daha var. Pensilvanya'nın talimatı ve bilgisi dahilinde oradalar. Kendisi gidiyor koşa koşa. Kılıçdaroğlu orada birçok şey konuşuyor ve nihayetinde 'Sizin bir mesajınız var mı?' diyor. 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' diyor benim vereceğim mesaj. Yetmiyor, orada bir isim veriliyor. 'Şu adamın İzmir ilinden şu ilçeden Belediye Başkanı olmasını istiyoruz. Ricamız var, size uygun bir insan' diyorlar. Sonra o kişiyi İzmir'de il başkanı yapıyorlar, sonra da milletvekili yapıyorlar. Bedri Serter, isim veriyorum. Kılıçdaroğlu çıksın desin ki 'Hayır'.
Aynı isim üzerinden CHP Genel Merkezi'nden 'Pelsilvanya'ya geçmiş olsun mesajı' iletildi. Daha sonra oradan aradılar. Dediler ki' ismini yayınlayacağız.' Sonra döndüler 'şimdilik olmasın.' dediler.
Milletvekilinin Külliye'ye gittiğini ve para aldığını bunun üzerinden siyaset inşa edeceğini söyledi mi söyledi. Kendi parti üyelerini de töhmet altında bıraktı. Peki kim olduğunu açıkladı mı? Açıklamadı.
Ünal Çeviköz, altılı masadan çıkan ilk bildiriyi bir Avrupa Büyükelçisine gönderdi mi? Büyükelçiye sizin altılı masanın ilk bildirisini redakte ettiriyor. Ya bu ortaya çıkarsa millete ne diyeceksiniz. Geleceğinizin pazarlığını Avrupalı büyükelçiyle oturduk konuştuk mu? Anayasa'yı, birinci seçiminden sonra ikinci seçimin nasıl olacağını,adayların nasıl olacağı, bütün bu safhaları bu metin üzerinden değerlendirdiler. Kemal Kılıçdaroğlu gönderdi mi göndermedi mi? Sen bu iddiayı söyle. Sana sorarlarsa da "inkar edersin" demekle olmaz. Burası Türkiye Cumhuriyeti. Bize kim oyun kurarsa o oyunu bozarız. O ülkenin İçişleri Bakanına da bunu söyledim. Senin Büyükelçin böyle bir şey yaptı.
MİT kumpası belgelerinin Enis Berberoğlu'na nasıl verdin? Sana bu belgeleri kim getirdi? Yine maskeli kişiler mi getirdi? Acaba bir tehdit aldığın için mi adalet yürüyüşüne başladın. Aslında adalet yürüyüşü kendini kurtarma yürüyüşü müydü?
İLK KEZ MAKAS KAPANIYOR
Türkiye, bugün kendi bağımsızlığını ifade eden bir ülke oldu. Bugün 21. yüzyılın altyapısını yaptı. İlk kez batıyı 300 yıldır böyle yakalıyoruz. İlk kez makas kapanıyor. İlk kez savunma sanayinde kendi kabiliyetlerimizi ortaya koyuyoruz. Afrin'de, Azez'de El Bab'da terörü bertaraf ettik. Amonos'lar da artık terör yok. Şu anda bir tek terörist yok. Burada 120 terörist, bugün 3 terörist imha edildi. Şu anda da mağarada operasyon devam ediyor. Karadeniz'de PKK terörü vardı. Şimdi hattımızı kendimiz kurmaya çalışıyoruz.
36 sözde değer ailesi var. Sözde değer ailesi PKK dağa adam götürür ya da değer görür. Ailesine seni şu belediyeye koydum bu belediyeye koydun" derler. Bizim şehitlerimize muhar getirmeye çalışıyorlar. Bu devlet bir sınavdan geçti. Hiç mi hafızamız yok bizim.
İBB'YE ALINAN İŞÇİLER
1668 kişinin FETÖ'den DHKP-C'ye kadar terör bağlantısı var. Bunların hepsinin raporu savcılığa gönderildi. FETÖ'nün TC'den yoksun bıraktığı en önemli mesele denetimdir. Bu denetimler yol göstericidir. Bizim her türlü işlemimiz hukukun uygulamasına açıktır.
(Organize Suç Örgütlerine yönelik mücadele açıklamaları)Biz o gün oraya organize suç örgütü ve mafya yapılanmalarının girebileceğini değerlendirdik. TCK 220 var organize suç örgütlerinin dinlenmesine yönelik. Eğer bunu koymazsak organize suç örgütlerini takip edemeyiz, olmaz diye. Bunu da Cumhurbaşkanımıza sunduk ve bu maddeyi ekledik. Biz organize suç örgütü liderini toplam 1 yıl dinleyebiliyoruz. Bu kötü bir durum yani. Buna rağmen yolumuza yargıyla devam ediyoruz. Biz bunun her birine mesai harcamışızdır. Ama en büyük iftirayı da buralardan yiyoruz. Türkiye yiyor. Bazı ülkelerde bu pasaportlar resmi olarak değişebiliyor. Bazı ülkelerde mafyası vardır. Bazıları için mafyanın ülkesi vardır. Yine yakın komşularımızdan birinin mafyasını ülkemizde yakaladık.Bazı ülkelerde bu pasaportlar resmi olarak değişebiliyor. Bazı ülkelerde mafyası vardır. Bazıları için mafyanın ülkesi vardır. Yine yakın komşularımızdan birinin mafyasını ülkemizde yakaladık.
Bulgaristanlı 7 tane mafya üyesi yakaladık, sınır kapısından gönderdik. En az 15-16 tane uluslararası alanda yakaladık gönderdik. Türkiye'yi kendileri adına rahat duracak bir merkez sanmasınlar. Vukotiç yakalandıktan sonra o dönemim içişleri Bakan yardımcısı başına çuval geçirin, görürse çıktığında beni öldürür" dedi. Ardından bu Sırbistan'lı Vukotiç denen adam 16-17 ay yatıyor Karadağ'a gidiyor orada da 4-5 ay yatıyor. Sahte pasaport alıp estetik yaptırıyor. Daha sonra Türkiye'ye geliyor ve öldürülüyor. Buna benzer 2-3 olay var. Suçu paradan takip etmek lazım. Biz ne zaman bu işlere girdik, SPK dosyalarına girdik o zaman devlet adına en onurlu işi yaptık. Bu paraları Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak için kullanıyorlar.
Burada Türkiye etrafındaki ateş çemberine rağmen, kendisini ayakta tutan, bütün saldırılara zırh oluşturmaya çalışan tertemiz adımlar atıyor. Bataklık dosyasında 5-6 yıldır isteniyor. Hollanda'dan Arjantin'den dosyalar isteniyor.
GÖÇMEN SORUNU
Türkiye'de göç meselesiyle ilgili söylenecek en kritik söz şudur: Göç meselesi durmayacak. Afganistan, Pakistan, Afrika, Irak Libya... düzelecek mi? Şimdi göçün sebepleri var. Vekalet savaşları, yoksulluk, eğitim, gıda, iç savaşlar... Bu insanlar kalkıp binlerce kilometre yürüyorlar. Nereye yürüyorlar. Bugün Bulgaristan İçişleri Bakanıyla saatlerce bunu konuştuk. Ne yapacağız? Ne pozisyon almalıyız?
Türkiye'nin şu an bin 90 km duvarı var. Bizim şimdi gece görüşlü kameralarımız var, 341 tane optik kule var. Optik kulelerin , bazı yerlerde 50 km görebilme kabiliyeti var. Göç bir sınır güvenliği meselesi değildir, göç kaynağında çözülür. Afganistan'da, Irak'ta Suriye'de çözülür. Avrupa Yunanistan'a şunu söylüyor; Çelik kafes ol, öldür benim kapıma gelmesin. Elbette sınırlarımızda güvenlik önlemleri alıyoruz. Çaldıran Türkiye'nin en soğuk ve en zor yeridir. Onun hemen arkasında jandarma ve polisi tutuyoruz. Van Gölünü sahil güvenliğe verdik. Türkiye 2011'den bu yana göç grafiğini aşağı çeken bir ülkedir.
İdlib'de Cumhurbaşkanımız briket ev yapacağız dedi. Eğer biz İdlib'de 200 briket ev yapmasaydık 4 milyon Suriyeli, Türkiye göç edecekti.
VATANDAŞLIK VERİLEN GÖÇMENLER
223 881 kişiye vatandaşlık verildi. 126 bin 786'sı reşit. Gerisi çocuk. İBB başkanı İstanbul'da 2 milyon Suriyeli var dedi. Senin 50 tane zabıtan var. Bizim İstanbul'da 50 bin tane polisimiz var. Göç idaresinde çalışan birçok arkadaşımız var. Nereden buluyorsun 2 milyon rakamını? İstanbul'daki Sureli sayısı en fazla 600-650 bin.