Osman Baydemir: ''İş kontrolden çıkıyor !''
"Mevcut durumu en kirli çatışma olarak görüyorum. Bu çatışma ortamı, kontrolden çıkmak üzere. Hem örgütün hem devletin kontrolünden.."
Vatan gazetesi yazarı Murat Çelik, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şanlıurfa Milletvekili Baydemir ile telefonda bir röportaj gerçekleştirdi:
İşte o sorular ve Baydemir’in cevapları:
- Şu son haftalarda yaşananlar için ‘en kirli çatışma’ tabirini kullanmanızın nedeni nedir?
- Çünkü barışa, çözüme en yakın olduğumuz dönemden tekrar 90’ların, 93’lerin ruhuna dönmek, bu halka yapılabilecek en büyük zulümdür diye düşünüyorum. “
- Peki kim yaptı bunu?
- Bu çözüm sürecinde kimler hata yaptı, kimler eksik bıraktı, bütün bunları tartışabiliriz. Ama emin olun, kim nerede hata yaptı sorusu ve ona verilecek yanıt maalesef anlamını yitirdi. Bundan sonra, çatışmayla geçireceğimiz her bir gün, bugüne kadar yaşadıklarımızın misliyle acı olacaktır. Bunun hangi tarafın eyleminden kaynaklandığının da bir kıymeti harbiyesi yok. Çünkü doğuracağı sonuç bir acı olacaktır, ona misliyle yanıt vermek, yeni bir acıyı doğuracaktır. Bir kez daha 93’lerin kısır döngüsüne döndük.
- Konunun tek bir tarafı mı var? Siz gelinen noktada sadece devleti mi sorumlu görüyorsunuz? Örgütün hiç mi payı yok bu ortamın oluşmasında?
- Çok açık ve net... Bu çatışma kontrolden çıkmak üzere.
- Örgütün de mi kontrolünden çıkmak üzere?
- Kesinlikle. Örgütün de istemediği, tasavvur dahi etmediği bir noktaya doğru gidiyor. Aynı şekilde hükümetin de, devletin de... İş, her iki tarafın da kontrolünden çıkıyor. Bu her iki tarafın da emin olun, istemediği bir gidişattır. Yani tasarlanmayan, düşünülmeyen, arzulanmayan bir ‘Suriyeleşme’ye doğru gidiyoruz. Onun için, hükümetin politikası her ne ise, örgütün politikası her ne idiyse, mutlaka, bir an önce bu gidişata bir son verilmeli. Bu çatışma, kontrol edilebilir olmaktan çıkıyor. Her iki taraf için de böyle.
- Yapılması gereken nedir size göre?
- Derhal eller tetikten çekilmelidir. Acilen 2013 - 2014 ruhuna geri dönülmelidir. O ruha geri dönersek, oturup, masada, her iki tarafın da inandığı, güvendiği bir gözlemci heyet huzurunda; 2013’ten 2015’e kadar kim ne hata yaptı, neden masa devrildi, kimin hatası neydi, bütün bunları konuşmak ve bir daha o hatalara düşmemek mümkündür. Son dönemde bütün bu yaşananlar hangi derdimize çare oldu? Her ölüm, her öldürme, bizi çözüm ruhundan, masadan, daha da fazla uzaklaştıracaktır.
- Nasıl olacak peki bu dediğiniz? PKK silahı bıraktım dese belki ama...
- Masada her ihtimal gündeme gelmelidir. Her konuyu konuşmak mümkündür. Önemli olan tarafların bir şekilde masaya oturmasıdır. Yaşadığımız trajediden dersler çıkartarak, karşılıklı güvenle aynı masaya oturulabilmesidir. Her ocağa ateş düşüyor. Annelerin feryadını izliyoruz. Hiçbir siyasi liderin kişisel gururu, kibri veya söylemiş olduğu söz, o insanların hayat hakkından daha kıymetli değildir.
- Bunu kim ya da kimler için söylüyorsunuz?
- Herkes için söylüyorum. Kendim için de... Sayın Cumhurbaşkanı’ndan, bizim Eş Genel Başkanımıza kadar herkes için söylüyorum. Her birimiz kişisel gururumuzu, kibrimizi, o insanlara bin kere kurban etmeliyiz. Başka çaresi yok. Bir eyleme misliyle yanıt vermek veya bir askeri operasyona misli bir eylemle yanıt vermek çıkmaz sokaktır.
- Sizler bunları söylüyorsunuz ama durum ortada. Örgüt üzerinde etkisi olmuyor mu bu çağrılarınızın?
- Silah sesi, vicdanın sesini, siyasetin sesini her zaman bastırır. Bir kez daha o raddeye gitmemesi için siyasi kurumların devreye girmesi lâzım. Biz ancak bu şekilde silahı susturabiliriz.
- Ama iki taraf da ilk adımı karşıdan bekliyor...
- Benim çağrım da şu: Gelin birlikte yapalım, gelin aynı anda yapalım.