O isimden kritik Cemaat açıklaması
Eski Emniyet İstihbahrat Dairesi Başkanı, Cemaat'i kaleme aldığı kitabında çok kritik açıklamalarda bulundu.
Devlet içindeki 'paralel yapılanmayı' 'İn' kitabında anlatan Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun'dan ilginç himmet açıklaması
Son 30 yıldaki Türkiye’de meydana gelen istihbarat meselelerinin çoğuna hâkim olan Sabri Uzun yine çarpıcı açıklamalarda bulundu.
SOL ÖRGÜTLERDE 'KAMULAŞTIRMA' BUNLARDA 'HİMMET'
Paralel Yapılanmanın vatandaşlardan sürekli para topladığını ve bu paraya da “himmet” denildiğini anlatan Uzun, "Vergilendirme yapıyorlar canım, bırak himmet parasını. Sol örgütler aldıkları vergilere ‘kamulaştırma’ diyorlar, bunlar da aldıkları vergiye 'himmet' diyorlar. Arada hiç fark yok" dedi.
Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, "Legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten Paralel Devlet Yapılanmasının Örgütlenmesi" hakkında AA muhabirine konuştu.
PARAYA HÜKMEDENLER ESAS HAİNLER ONLAR
Bugün için cemaat içerisinde paraya hükmedenlerin bulunduğu iddiasında bulunan Sabri Uzun, şunları kaydetti:
“Cemaat içerisinde paraya hükmedenler, esas hainler onlar, himmet veren adamları hain olarak düşünmemek lazım. Bu himmet parasını alıp yiyen hainler var cemaatin içerisinde. Devletin bu parayı toplayıp yiyen adamlarla uğraşması lazım. Bunlar zaten ya büyük bir kısmı Amerika’da Pensilvanya’da ama Türkiye’de 100 lira para verenlerle uğraşmak yerine o Pensilvanya’da paraya hükmedenler var, onları ele geçirdiğimiz zaman iş biter. Böyle muhabbet sorgusuyla bu olmaz, devlet biraz daha katı sorgu yapması lazım."
Paralel Yapı ile terör örgütü PKK’ya yaklaşımını da değerlendiren Uzun, şöyle konuştu:
“Benim bildiğim bir şey var; ben Temmuz 2005'te, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin PKK ile hem silahlı mücadeleyi yürütmesini hem de diplomatik ilişkilerin, müzakere sürecinin, dolaylı müzakerenin başlatılmasını öneren birisiyim. Ben görüşülmesine sonsuz taraftarım. Türk milletinin emeğinin ve alın terinin, kanının akmasını istemiyorum. Bu temelde ben müzakere sürecine sonsuz taraftarım. Ama onlar devleti ele geçirme temelinde bu PKK’yla müzakere yapılmasına taraftarlar veya eleştiriyorlar, onların nihai amacı devleti ele geçirmek, PKK’yla yapılan müzakere değil onların niyetleri, onların tek amacı devleti ele geçirmek. Yüksekova’da Mezit isimli bir bildiri dağıtıldı, bu bildiriyi dağıtan cemaat, tam tarihini hatırlamasam da 2011 olması lazım… Cemaatin tek amacı da devleti ele geçirmek, bunun çok bilimsellik yönüne kaçmayacağım. Cemaatin yaptığı işte bilimsellik yok ama hainlik var. Dolayısıyla onların hainliğini bilimsellik kılıfı altında görmek yakışmıyor, ben kendime yakıştıramıyorum şahsen."
TSK İÇİNDEKİ YAPILANMA
Paralel Devlet Yapılanmasının en çok örgütlendiği kurumun Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu iddiasında bulunan Uzun, mevcut mücadelenin yetersiz kalacağını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu:
“En çok örgütlendikleri yer Türk Silahlı Kuvvetleri. Bu mantıkla Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu örgütle baş edebileceğini düşünmüyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerini çok önemsiyorum ama bu mantıkla bu olmaz. Ben kitapta şunu yazdım, Altunizade’den cumartesi günleri gidip Hava Harp Okuluna 25-30 kişilik öğrencinin cemaat imamından ders aldığını yazdım. Pazar günü de Deniz Harp Okulu öğrencileri gidip ders alıyordu. Bu 84-85 öğretim yılında, yani bu tarihlerden 99’a kadar, yani cemaat imamının Amerika’ya kaçana kadarki süredeki ders alanların isimlerini şu ana kadar Türk Silahlı Kuvvetleri ortaya çıkarabilmiş değil."
Uzun, Paralel Devlet Yapılanmasının BDDK’da da örgütlendiğini, örgütlenmediği herhangi bir kurumun bulunmadığını kaydetti.
MERKEZ BANKASI VE HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI İDDİASI
Uzun, Paralel Yapı'nın hali hazırda Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığını ele geçirmeye çalıştıklarına işaret ederek, bunlarla ilgili henüz bir çalışma yapılmadığını savundu.
Sabri Uzun, şöyle devam etti:
“Ben şunu görüyorum, devletin üst yönetiminde bulunan insanlar karakterli iseler, korkmuyorlarsa, hukuka bağlıysalar çok acele bir karargah oluşturmaları lazım. Milli Eğitim’de kimler var, nasıl örgütlenmişler, Hazine’de kimler varmış, nasıl örgütlenmişler, Merkez Bankası’nda kimler varmış, en önemlisi Türk Silahlı Kuvvetlerinde kimler varmış, nasıl örgütlenmişler. Gerek Sayın Hanefi Avcı, gerek ben emniyet içindeki örgütlenmeyi biz ortaya koyduk. Arkadaşlarımız da bu konuda çalışmalar yapıyorlar, emniyetçiler. Ama diğer kurumlardaki şahısları kimse ortaya koymadı. Bu ortaya koyulmadığı müddetçe çok net söylüyorum, onun için karakterli olmayı önemsiyorum. Şu anda devlette görevde olan ve bunlarla mücadele edecek adamlar kararsızlar. Çünkü devlet kurumsallaşmazsa bunlarla mücadeleyi kurumsal bir yapıya oturtmazsa bu mücadeleyi yapacak adamlar korkuyorlar.”
DEVLET İÇERİSİNDE BİR KARARGAH OLUŞTURULMASI LAZIM
“Bu korkuyu kırmanın tek yöntemi devlet içerisinde bir karargah oluşturmaktır” sözlerini kullanan Uzun, şöyle devam etti:
“Bu karargah bir idari teşkilatlanma olacak. İkincisi hukuki bir yapı oluşturacaklar, yani kanunlar yapacaklar, hangi kurumda bunlar nasıl mücadele edeceğini kanunlarla ortaya koyacaklar ve teşkilatlanmayla, kanun yetkilendirmesiyle bu işte mücadele başlatılması lazım. Eğer bu başlatılmazsa şu anda mücadele ediyor görünen ve devlet görevlilerinin de üst yönetimin de daha doğrusu mücadele ediyorlar diye bildiği devlet görevlilerinin ayağı titriyor, korkuyorlar. Onların ayağının titrememesi için devlet içerisinde bir karargah oluşturulması lazım ve bu karargahın cumhurbaşkanlığına veya başbakanlığa bağlı olmasını çok önemsiyorum."
MİT KRİZİ İFADESİ ÖNCEKİ OPERASYORLARIN DEVAMIYDI
Uzun, Paralel Devlet Yapılanmasının BDDK’da da örgütlendiğini, örgütlenmediği herhangi bir kurumun bulunmadığını kaydetti
Paralel örgütün MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik 2012’deki operasyon girişimini de anımsatan Uzun, şunları söyledi
"7 Şubat 2012 operasyonu daha önceki operasyonların bir devamı idi. Ben bu operasyonları bir sıraya koymak istiyorum, bir, Mayıs 2005’te Hanefi Avcı’nın Edirne’ye sürgün edilmesinin altında yatan cemaat operasyonudur. İki, Mart 2006’da benim görevden alınmam cemaatin ikinci ayağıydı. Üçüncü ayak, 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarına karşı yapılan operasyondu, dördüncü ayak 17-25 Aralık hükümet darbesidir. Bunlar bir bütündür. Bu arada İzmir casusluk ve fuhuş davası var. O, devlet memurlarını bertaraf etme operasyonuydu ama daha uygulamaya koyulmamıştı, altyapısı hazırlanmıştı. Bu meyanda daha sonraki aşamada Selam Tevhid Örgütü diye düzmece bir örgüt çıkarmışlardı, o örgütle de devleti tamamen ele geçirme aşaması tamamlanmış olacaktı, olmadı."