Numan Kurtulmuş'tan flaş terör açıklaması

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Iğdır'daki hain saldırı ile ilgili ''İnsanın kanı donuyor'' dedi.

Başbakan yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş Iğdır'da şehit olan askerlerimizle ilgili olarak 'İnsanın kanı donuyor bir ton patlayıcı ile 13 askerimizi şehit ettiler' dedi.

Kurtulmuş, şunları söyledi:

Bu milletin varlığını korumak hepimizin görevidir. Onların fedakarca canlarını verdikleri bu uğurda vatanın dirliğini, birliğini korumak için hep beraber el ele vererek yolumuza devam edeceğiz. Hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımız da var. Bunların içerisinde küçük çocuklar da var. Büyük bir kısmı da terör örgütünün öne sürdüğü kişilerden oluşan sivil kayıplarımız var. Bütün sivil vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyoruz.

BU ORTAMA GİRİLMESİNİ İSTEYEN NE HÜKÜMET NE DE DEVLET

Türkiye bir günde tesadüfen bu noktaya gelmedi. Önce şunu açıkça ifade etmek gerekirse, bu ortama girilmesini isteyen ne hükümet ne devlettir. Bilinçli şekilde ortaya koyan terör örgütüdür. Daha 11 Temmuz’da, Suruç katliamından evvel, Türkiye’de çatışmasızlık dönemini sona erdirdiğini açıklamış, üç gün sonra da yeniden çatışma ortamını başlattıklarını ilan ve ifade etmişlerdir. Sonra da 20 Temmuz’dan sonra da maalesef üç terör örgütünün birden, kumandaları kimlerin elindeyse, terör örgütleri ciddi bir terör faaliyetlerine başlamışlardır.

Bütün bunlar olurken ayan beyan açık şekilde olurken, bir takım kara propaganda merkezleri, kara propagandayı ortaya koymaya başladılar. Tek başına iktidar çıkmadığı için ya da seçim sonuçları istediği şekilde elde edilmediği için terörü başlattılar gibi bir iftirayı başlattılar. Bunların açık bir yalan iftira olduğunu milletimiz biliyor.

Ne tek başına iktidar, ne iktidar koltuğu, ne bir saniyelik iktidarlık bile bir insanın canından daha değerli değildir. Terörün her halükarda sona ermesi için mücadeleettik. Ama maalesef bu ortamı yeniden dirilten ne hükümetin ne devletin iradesidir. Bu çatışmasızlığı sona erdiren bizatihi terör örgütünün kendisidir. O terör örgütlerine emir verenlerdir.

BASIN ORGANLARINA YAPILAN SON DERECE ÇİRKİN SALDIRILARIN VARLIĞI HEPİMİZİ RAHATSIZ EDİYOR

Bizler insani yaşat ki devlet yaşasın felsefesiyle siyaset yaparız. Bizim için bir insanın canı, bir insanın kılı dünyadaki bütün iktidarlardan çok daha önemlidir. Bu terör ortamıyla birlikle maalesef istemediğimiz bir takım toplumsal olaylara da şahit oluyoruz. Basın organlarına saldırıları ifade etmek istiyorum. Son günlerde, bazı basın organlarına yapılan son derece çirkin saldırıların varlığı hepimizi rahatsız ediyoruz. Hükümet olarak bu olayların arkasındaki güçleri de gerçekten kınadığımızı ifade ediyoruz.

KABA KUVVETLE ORTAYA KOYAMAZLAR

Basın organlarının her birisi demokrasinin ayrılmaz parçalardır. Basın organlarının da sorumlu olmaları lazım. Söyledikleri her söze, her cümleye, her görüntüye dikkat etmeleri, eyvallah bunlar basın organlarının sorumluluğu altındadır. Bu yayınlar karşısında memnun olmayabiliriz, memnun olmayan insanlar olabilir. Ama kaba kuvvetle, bir takım saldırılarla ortaya koyamazlar. Bunu tasvip etmek mümkün değildir. Medyaya yapılan bu saldırıları kabul etmiyoruz, asla müsamaha etmeyeceğimizi, ilgililer için de soruşturma açılacağını ifade etmek istiyoruz.

Herhangi bir siyasi partinin mensubunu, işleri benimsemiyor olabiliriz. Bunlara tepki koyabiliriz. Demokratik usuller içerisinde dile getirmek hepimizin hakkıdır. Ama bunları yaparken, siyasi partilere zarar vermek, oy alarak parlamentoya giren partilere zarar vermek kabul edilebilecek şeyler değildir.

Bütün vatandaşlarımızı tepkilerini dile getirirken duyarlılık içinde hareket etmeye, herkesin hakkını hukukunu korumaya davet ediyorum.

BU OYUNA GELMEYECEĞİZ

Oyunu kuranların, bu ülkeyi bölüp parçalamak isteyenlerin en önemli argümanlarından birisi komşuyu komşuya, Türk'ü Kürde düşman kılmaktır. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Bu memlekette yıllardır terörle mücadele veriyoruz. Kanunsuz bir takım işlerle mücadele ediyoruz. Bu toprakları bölüp parçalamak isteyenlerin temel amacı, bu memlekette insanların arasına nefret tohumları ekmektir.

DAİMA BARIŞ DİYECEĞİZ

Biz hep beraber birlikte barış içinde kardeşliğimizi koruyarak yolumuza devam edeceğiz. Bu topraklardan nice hainler geldi geçti. Nice örgütlü güçler gelip geçti. Bunların hepsi gelip geçecektir. Bu zor zamanları da atlatacağız. Birbirimize daha fazla kenetlenerek, terörün karşısında dimdik durarak, evet içimiz kan ağlayacak ama hep beraber dostumuzu düşmanımızı iyi bilerek yolumuza devam edeceğiz. Daima barış diyeceğiz, daima kardeşlik, demokrasi diyeceğiz.

BOŞUNA HAYAL KURMASINLAR

Türkiye asla demokrasi, barış, adalet ve karşılıklı saygıdan bu yoldan geri dönmeyecek. Ben bir kere daha 20 Temmuz’dan bu yana maalesef çok sayıda güvenlik kuvvetimizi kaybettik. Şehitlerimizi askerlerimizi ebediyete uğurladık. Bugün de şehit cenazelerimizi uğurlayacağız. Biz bu zor zamanları aşacağız. Birileri bu Türkiye’nin zor zamanları aşamayacağı, siyasi ve toplumsal bölünmelere gireceğini zannediyor olabilirler. Boşuna hayal kurmasınlar. Bu toprakların her yerinde hep beraber olarak dostça kardeşçe yaşayacağız. Şırnak’ta Hakkari’de İstanbul’da Konya’da 78 milyonun ortak vatanının şehirleri olarak kıyamete kadar yaşamaya devam edeceğiz.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SİLAHLI MAŞALARI TEMİZLENENE KADAR...

Terör örgütünün bu silahlı maşaları temizlenene kadar milletimiz sabır içerisinde güvenlik kuvvetlerine destek olacağız. Terör örgütünün oyunlarının boşa çıkarılacağını temenni ediyorum.

Şunu da ifade etmek istiyorum ki, kanunsuz eylem yapanların, teröre destek olanların karşısına sivil halkımız değil, onların hakkından gelecek olan güvenlik güçlerimizdir. Bir ülkede demokrasi kuralları içerisinde, kurallardan vazgeçmeden, asla 1990’lara geri dönmeden, inşallah bu işi en kısa zamanda bitireceğiz. Ben milletimize baş sağlığı diliyorum. Hep beraber durmaya davet ediyorum.

SORU CEVAP

Iğdır ve Dağlıca’da çok ciddi miktarda patlayıcılardan bahsediliyor. İstihbarat zafiyeti oldu mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir süreç başlayacağını söylemişti. Terörle mücadelenin seyri nasıl devam edecek?
20 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan terör maalesef haince kahpece işler yapıyor. Birisi bankadan para çekerken bir güvenlik görevlimizi şehit ediyor. Dün yine Tunceli’de kızıyla birlikte tatile giderken bir polisimizi şehit ediyor. Bir başka yerde binbaşımızı eşiyle birlikteyken şehit ediyor. Iğdır ve Dağlıca’da ise normal rutin faaliyetlerini sürdüren… Örgüt operasyonlara katılanlara karşı bir şey yapmıyor, külliyen yalandır.

Yol temizliyor. Güvenlik güçlerimizi götürüyor. Öylesine hain bir saldırı ki insanın kanı donuyor. İçine misketini demir parçasını koyarak bombayı patlatıyor. Bu aynı zamanda terör örgütünün iki yüzlü propaganda yaptığını ortaya koyuyor. Bunlarda bir istihbarat zafiyet varmış… Şunu ifade etmek isterim ki, her gün emniyet kuvvetlerimize polisimize gelen yüzlerce istihbarat var. Bunların içerisinde önemli bir kısmı olay olmadığı için duymuyoruz. Bunlar önleniyor. Ama maalesef bir kısmı da önlenemiyor. Bunların hepsi yeniden gözden geçiliyor.

Diyelim Cizre’de bir operasyon yapılıyor. Aynı sokağın içerisinde terör örgütüyle hiçbir ilgili olmayan binlerce insanımız yaşıyor. Ama aynı sokakta nasıl pusu kurarım diye bakan terör örgütü mensubu da var. Anında müdahale edeceksiniz, sivil vatandaşlarımızın kılına zarar vermemek için azami gayret sarf edeceksiniz. Hem istihbarat hem müdahale anlamında yapılacak ne varsa yapılıyor.

Dağlıca ile ilgili bazı iddialar ortaya atıldı muhalefet tarafından şehit sayısının fazla olduğu yönünde. Öldürülen terörist sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Masa başında oturup bir bilgisayarın tuşlarına basıyorsunuz. Şu kadar şehit oldu demek kolay iş, şu kadar terörist öldü demek kolay iş. Daha olur olmaz şu kadar şehit oldu haberini yaydılar, kara propaganda yaydılar. Kamuoyunda infiali artırmak için yapılan tezgahın bir parçasıdır. Terör örgütü sadece yollara bomba döşeyecek bir mücadele yapmıyor. Terör örgütü aynı şekilde, en az bunun kadar ciddi bir algı operasyonu yürütüyor. Dağlıca’dan sonra ortaya çıkan bir takım sayılar, bir takım hatta görüntüler, bunların hepsi bu propagandanın parçasıdır. Bunların tamamına yakını yanlıştır, yalandır.

Örnek olarak söyleyeyim. Bir takım görüntüler var. Bunların önemli bir kısmının, geçmiş döneme ait görüntüler olduğu, Dağlıca’da puslu bir hava vardı o gün. Görüntülerin yayınlandığı medyaya servis edilen görüntüler ise bahar ortamında çekilmiş olan görüntülerdi. Ayrıca Dağlıca’yla ilgili silahlı kuvvetlerimiz bünyesinde bir soruşturma yapılıyor. Olayın nasıl cereyan ettiğiyle ilgili. Bu rapor da paylaşılacaktır.

Cumhurbaşkanı çözüm sürecinde terör örgütünün silah depoladığını söyledi. Acaba o süreçte gereği yapılmadı mı? Basın kuruluşlara yapılan saldırıların kabul edilemez olduğunu belirttiniz. Olaylarda katılımı sabit olan AK Partili milletvekili var, kendisi için soruşturma başlatmayı düşünüyor musunuz?

Bu partinin alacağı bir karardır. Bu saldırıyı kınadığımızı en yüksek ortamda ifade etmek istiyorum. Gerekli uygulamalar partinin alacağı karardır. Parti nasıl karar alacak bunu göreceğiz.

Yaklaşık 35 yıldır sürdürülen terör saldırıları Türkiye’ye ağır bir bedel ödetti. Yakşalık 35 bin insanın öldüğü, 7 bine yaklaşmış olan şehit edildiği süreçten bahsediyoruz.

Hem çözüm sürecini bitireceksiniz, ümitleri ortadan kaldıracaksınız. Sonra hükümet ortadan kaldırıldı diyerek propagandayı kullanacaksınız. Çözüm sürecinin ruhuna aykırı davranan, ortadan kaldıran bizatihi örgütün kendisidir. Bu süre içerisinde belli şekilde örgüt silahları elinden bırakmadığı için

Dağlıca saldırısından sonra operasyonun devam ettiğini biliyoruz. Kara operasyonu var mı? Bundan sonra PKK’ya yönelik, Davutoğlu’nun söylemiyle birlikte her türlü argüman kullanılacak sözünden bunu anlamamız gerekiyor mu? Sınır ötesine geçiyor muyuz?

Her gün güvenlik toplantılarıyla bu süreç takip ediliyor. Sınır ötesindeki PKK mevzilerinin karargahlarının hava operasyonlarıyla yok edilmesidir. Bu anlamda örgütün lojistik tarafının imha edilmeye çalışılmasıdır. Dağlıca’dan sonra da çok sayıda hava operasyonuyla örgütün lojistik imkânların önemli bir kısmına zarar verilmiştir.

1 ton patlayıcı… Bu patlayıcılar nasıl yerleştiriliyor. Neden fark edilmediği önemli bir konu? Yüzü maskeli kişiler gösterileri devam ediyor, neden bunlara müdahale edilmiyor alınmış yasal kararlar varken?

Her gün neredeyse Türkiye’nin bir çok yerinde protestolar oluyor. Sıcak temasa giriyor. Çok kapsamlı ve çok boyutlu mücadele yürütülüyor. Bununla ilgili olarak güvenlik güçleri ellerinden gelen tedbirleri alıyorlar. Bu müdahalenin önemli bir kısmında başarılı sonuçlar elde ediyorlar.

Patlayıcıların önemli bir kısmının, amonyum nitrattan istifade edilerek güçlendirilmiş patlayıcılar kullanıldığı, bunların yapıldığı, bir kısmının da dışardan getirilen malzemelerden yapıldığını biliyoruz

Mesela Dağlıca’daki yol… iki taraflı olarak TSK mensupları araçlarla konvoylarla yola çıktılar. Patlama yerine gelene kadar bombaları patlatarak geldiler. Ama tam burada maalesef bir askerimiz orada kabloyu fark eden askerimiz şehit edildi ve büyük bir patlamayla meydana geldi. Güvenlik güçlerimiz bunları bertaraf etmeye çalışıyorlar. Geniş bir coğrafyada farklı şehirlerde eş zamanlı olarak sürdürülen terörle mücadele süreci var. Ellerinden geleni yapıyorlar.

Bir taraftan da muhalefetten açıklamalar geliyor. Bahçeli yine sıkı yönetime ısrarla vurgu yaptı. Siz hükümet olarak sıkı yönetim uygulamasına ne diyeceksiniz?

İnadına barış, inadına kardeşlik. Terör örgütü ne istiyor, türkiye demokrasiyle yönetilmesin. Terör örgütü bu ortamı sağladıktan sonra zaten istediği gibi faaliyeti gösterecek.

Partiler arasında ayrımları uçurumları daha fazla büyütmenin anlamı yok. Ama hepimizin savunacağı şey demokrasi ve demokratik kurallardır. Türkiye bir seçim geçirdi, allaha çok şükür seçimden sonra iyi kötü işleyen bir demokrasisi olduğu için bu süreçleri yönetilebiliyor.

Sıkıyönetim teklifi, OHAL ilan edilmesi, yönündeki hiçbir teklifi demokratik teklif olarak bulmayız.

1 Kasım’da Türkiye seçime gidiyor. Kendisinin kimlerin ne şekilde yönetmesini söylerse, bunu başımızda tutmak zorundayım. Sıkı yönetim ilan etmek çok kolay. Türkiye’nin ne büyük ağır faturalar ödediğini milletimiz takdirine arz ediyorum. bir daha darbe vesayet dönemlerine geri dönülmeyecektir.

HDP yetkilileri saldırılardan ötürü hükümeti suçluyorlar. Hükümetin kendilerini hedef gösterdiklerini ifade ediyorlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz. Bir zafiyet söz konusu mu?

Bu iddia tamamıyla asılsız bir iddiadır. Biz başından itibaren Türkiye’de bütün partilerin demokratik olarak bu süreçlerin parçası olduğunu, HDP’nin de meşru bir parti olduğu, TBMM varlığının, barışın sağlanması için de katkı sağlanabileceğini ifade ettik. HDP’den de şunu bekledik. Terörle arasına mesafe koysun, sözleri söylesin ve barışın kurulması için birlikte mücadele edelim.

Hiçbir siyasi partiye yapılan saldırıyı da meşru kabul etmeyiz. Seçim döneminde, Ak Parti bürolarına yapılan saldırılar, terör örgütü tarafından kaçırılan AK Partili yöneticiler vardı.  Nasıl HDP’ye yapılan saldırılara nasıl karşı çıkıyorlarsa, diğerlerine yapılan saldırılara da karşı çıkması lazım.

Bakın dün akşam ve evvelsi akşam HDP’ye yapılan saldırılarda, hükümetin yönlendirici olduğu külliyen yalandır. Bütün gücümüzle olayları teskin etmeye çalışıyoruz. Güvenlik kuvvetlerimiz de elinden gelen gayreti sarf ediyor. Bu saldırıların arkasında, esas ne istiyor terör örgütleri? Türk Kürde, Kürt Türk'e düşman olsun, buna asla müsaade etmememiz lazım.

BOYNUKALIN SALDIRIDA YOKTU

Abdurrahim Boynukalın’la ilgili şunu eklemek isterim. Sayın Boynukalın da yaptığı açıklamada, zaten görüntülerde de ortaya çıkıyor. Protesto kısmında olduğu ve taşlama, efendim taşkınlık, saldırı kısmında asla yer almadığını ifade etmiş. Kendisinin de böyle açıklaması var. Bizler bütün basın kuruluşlarımızın sorumluluk içerisinde olmalarını isteriz. Ama herhangi bir basın kuruluşu bizim istediğimiz şekilde yayın yapmıyorsa, saldırının doğru olmadığını ifade etmek isterim.

Operasyon yetkisi valilerde olmaya devam edecek mi, yoksa askerlerde mi olacak?

Bu soru dahi eski dönemlere aittir. Allah aşkına terörle mücadele ediyorsunuz. Asker, jandarma, özel kuvvetler, emniyet mensupları… Bunların arasında ne fark var? Vali'nin vermiş olduğu talimatta eksiklik varda ondan ortaya çıkmış değil. Ortak bir koordinasyon içerisinde hareket ediyor. Dolayısıyla bu eski dönemdendi. Askerler bilir, siviller bilmez… Bir adım sonrası OHAL olsun. sıkı yönetim olsun… Bu geçti eski Türkiye’ye ait alışkanlıklardır. Evet TSK birinci derecede, valilerimiz birinci derecede sorumludur.

Sonraki Haber