MHP'den Kanal İstanbul açıklaması: 2011'deki şartlar değişti
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Kanal İsanbul projesiyle ilgili açıklama yaptı. 2011'deki eleştiri şartlarının değiştiğini belirten Yalçın, ''Bu hususta MHP’nin temel beklentisi Kanal İstanbul iç su yolunun, Montrö Sözleşmesi’ne halel getirmeyecek surette düzenlenmesidir.'' dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, partisinin Kanal İstanbul Projesi konusundaki temel beklentisinin projenin iç suyolunun, Boğazların hükümranlık haklarını Türkiye'ye veren Montrö Sözleşmesi'ne halel getirmeyecek şekilde düzenlenmesi olduğunu bildirdi.
Yalçın, Kanal İstanbul Projesine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, birbirine rakip olan, kıyasıya eleştiren siyasi partiler ve politikacılar arasında ülkenin vazgeçilmez menfaatleri, milletin mutlak mevcudiyeti ve devletin bekası gereği bazı uzlaşmaların hayata geçebileceğini belirtti.
MHP'nin kuruluşundan beri yapıcı, pozitif, sorumlu, sorun çözen ve ön yargısız bir siyasi anlayış sürdürdüğünü, demokrasinin işleyişini bozan tıkanıklıkların ortadan kaldırılması için çaba gösterdiğini ifade eden Yalçın, "Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi MHP, temel ilkelerinden taviz vermeden, geçmişteki kimi değerlendirmelerini gözden geçirebilmekte ve memleketimizin hayrına olmak üzere, bazı siyasi adım ve projelere destek vermektedir. Kanal İstanbul Projesi de günümüzün şartlarında, bölgede ve dünyada olup bitenler bağlamında değerlendirilmiştir. Eleştiri konusu olan 2011'in şartları değişmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'ye denizler üzerinden gelen tehdit ve tehlikelerin olağanüstü arttığını belirten Yalçın, şu ifadeleri kullandı:
"Gerek Rusya ile Ukrayna arasındaki toprak sorunları ve Kırım ihtilafı dolayısıyla yaşanan gerginliklerin Karadeniz ülkelerine yansımaları, gerek Suriye ve Doğu Akdeniz’de yaşananlar, gerekse Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin ABD, AB ve bazı bölge ülkelerini arkasına alarak attığı tehditkar adımlar karşısında Türkiye, güvenlik çıkarlarını korumak üzere bazı tedbirler almak mecburiyetindedir. Böylesi muhataralı bir küresel atmosferde devleti yönetenleri yalnız bırakmak, ihanetten farksızdır."
Gelişmiş ülkelerle kendilerine müstakbel tehdit olarak gördükleri Türkiye arasında her alanda adı konmamış bir savaşın cereyan ettiğini vurgulayan Yalçın, bu savaşı sürdürebilmenin yolunun savunmada millilik ve yerliliği azami ölçüde artırarak bağımlılıktan kurtulmanın yanında ekonomik ve ticarette de güçlü adımların atılmasından geçtiğine işaret etti.
Bir deniz ülkesi konumundaki Türkiye'nin deniz ticaretinin dünyadaki pastasından çok az pay aldığına işaret eden Yalçın, şunları kaydetti:
"Bu bağlamda, Türkiye'nin bazı küresel hamleler yapması doğaldır. Denizleri birbirine bağlayan su kanalları üzerindeki ticaret devasa boyutlardadır. Akdeniz'i Marmara üzerinden Karadeniz'e bağlayacak ve Türkiye'nin deniz ticaretine muazzam katkılarda bulunacak bir 'iç suyolu' olan Kanal İstanbul da bu çerçevede mütalaa edilmelidir. Kanal İstanbul'u 2011 koşullarında değerlendirip bugünkü bölgesel ve küresel fotoğrafı görememek, en hafif tabirle cehalettir.
Bu hususta MHP'nin temel beklentisi, Kanal İstanbul iç suyolunun, Boğazların hükümranlık haklarını Türkiye'ye veren, bölgede ve Karadeniz'de barışın sürmesine katkıda bulunan Montrö Sözleşmesi'ne halel getirmeyecek surette düzenlenmesidir. O takdirde Kanal İstanbul hem siyasi hem ekonomik hem de konjonktürel açıdan stratejik bir proje değeri taşıyacaktır."
Yalçın, İstanbul Yarımadası'nın çevresel, jeolojik ve coğrafi yapısını dikkate alacak, bilimsel kriterler ışığında hayata geçirilecek bir kanal projesinin cazip bir ekonomik ve ticari hacim üreteceğine dikkati çekerek, sadece bölge ülkelerini değil, dünyada deniz ticaretinin temel figürü olan ülkeleri de Türkiye'ye çekecek olan Kanal İstanbul'un bu anlamda çok büyük getiri sağlayacağını aktardı.
Kanal İstanbul'un çevre felaketine yol açacağı, depremi tetikleyeceği, rant kapısı olacağına dair iddiaların hepsinin "peşin hükümlü ve bilimsel dayanaktan" yoksun olduğunu anlatan Yalçın, "Sadece AFAD'dan gelen ve Kanal İstanbul projesinin deprem riski oluşturduğu yönündeki iddiaları yalanlayan açıklama bile bu türden karalama kampanyalarının kofluğunu ortaya koymaya yeterlidir. Dünyada faaliyette olan kanallar üzerinden ilgili devletler milyarlarca dolar kazanırken, siyasi, ekonomik ve stratejik hedeflerine ulaşmak isteyen bazı ülkelerin harıl harıl yeni kanallar açma çabaları sürerken, Türkiye’nin önüne engel çıkarılmamalıdır." değerlendirmesinde bulundu.