Kılıçdaroğlu: ''Tek adam rejimi Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdi''
CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanlığı örtüsü altındaki tek adam rejimi; iflas etmiş dış politika, barış ortamının yok olması, kutuplaştırıcı iktidar dilinin varlığı, ekonominin de tamamen çökmesiyle Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir” ifadelerini kullandı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Kuvvetlerin tek elde toplandığı, yüksek yargı temsilcilerinin yürütmenin başındaki kişi önünde el pençe divan durdukları bir sistemde, anayasal değişikliklere ihtiyaç olduğu açıktır” dedi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bütün kesimlerin katılacağı demokratik güçlü bir anayasaya ihtiyaç olduğunu belirterek, “Türkiye’nin temel konularının, devlet yapısının, temel ilkelerinin yer aldığı, toplumun bütün kesimlerinin katılacağı bir anayasa olması gerekiyor” çağrısını yaptı.
CHP Parti Meclisi (PM) toplantısı 4 Eylül Çarşamba günü saat 10.00’da Sivas’ta yapılacak.
Ahmet Hakan’dan Kılıçdaroğlu yorumu: Feriştahı gelse…Ahmet Hakan’dan Kılıçdaroğlu yorumu: Feriştahı gelse…
“TÜRKİYE, HUKUK VE DEMOKRASİNİN RAFA KALKTIĞI BİR SİSTEM İLE YÖNETİLEMEMEKTEDİR”
Tarafsız Haber Ajansı’ndan Mehmet Gökdemir’in haberine göre, Kılıçdaroğlu, PM’ye sunulan Merkez Yönetim Kurulu Raporu’na, “Yönetilemeyen Türkiye” başlıklı yazdığı sunuş konuşmasında şunları ifade etti:
“Türkiye, denge ve denetleme mekanizmalarından yoksun, kuvvetler ayrılığının yürütmenin başındaki partili bir Cumhurbaşkanının himayesinde tek elde toplandığı, hukuk ve demokrasinin rafa kalktığı bir sistem ile yönetilememektedir.
“TÜRKİYE’Yİ UÇURUMUN KENARINA GETİRMİŞTİR”
Cumhurbaşkanlığı örtüsü altındaki tek adam rejimi; iflas etmiş dış politika, barış ortamının yok olması, kutuplaştırıcı iktidar dilinin varlığı, ekonominin de tamamen çökmesiyle Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir.
“PANSUMAN TEDAVİSİ İLE GÜNÜ KURTARMA TELAŞINDADIR”
Eğitimden sağlığa, sosyal güvenlik sisteminden hukuka ve akla gelen her alanda yönetilemeyen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Üstelik iktidar, tüm bu tablonun düzelebilmesi için köklü reformlar yapmak yerine pansuman tedavisi ile günü kurtarma telaşındadır. Sözde yargı reformu, ekonomide vergi artırarak halkın sırtına yük bindirme gibi geçici çözümler tamamen bu nedenledir. Kuvvetlerin tek elde toplandığı, yüksek yargı temsilcilerinin yürütmenin başındaki kişi önünde el pençe divan durdukları bir sistemde, anayasal değişikliklere ihtiyaç olduğu açıktır. İçinde bulunduğumuz durum, dünyanın her yerinde kriz olarak isimlendirilir.
“TÜRKİYE YÖNETİLEMİYOR, SAVRULUYOR”
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’nin, eğitim, ekonomi, demokrasi, dış politika ve toplumsal barış alanlarında temel sorunları olduğunu, bunlara çözüm üretemeyen bir tek adam iktidarının varlığını her fırsatta söyledik. Özetle Türkiye yönetilemiyor, savruluyor. Bunun çözümü daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları, daha fazla barıştır.
“BİR KİŞİ KOCA GEMİYİ TEK BAŞINA, KAZASIZ BELASIZ GÜVENLİ BİR LİMANA GÖTÜREBİLİR Mİ?”
Kuvvetler ayrılığının yok edildiği bir yerde, ekonominin düzelmesi, kalkınma, hakça bölüşüm beklenemez. ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ diyorlar. Doğrudur. Ama tek adam rejiminde geminin kaptanı, başmakinisti, çarkçıbaşısı, güverte reisi, makine lostromosu, yağcısı, kamarotu, aşçısı aynı kişi… Bir kişi koca gemiyi tek başına, kazasız belasız güvenli bir limana götürebilir mi? İşte bu nedenle Türkiye’nin bütün kesimlerin katılacağı demokratik güçlü bir Anayasaya ihtiyacı var.
“TOPLUMUN BÜTÜN KESİMLERİNİN KATILACAĞI BİR ANAYASA OLMASI GEREKİYOR”
Türkiye’nin temel konularının, devlet yapısının, temel ilkelerinin yer aldığı, toplumun bütün kesimlerinin katılacağı bir Anayasa olması gerekiyor. Böylece toplumda hiç kimse ‘ben Anayasa değişikliğinin dışında kaldım’ demeyecektir. Gerek askeri gerek sivil darbe dönemlerinde yapılan Anayasalar ve Anayasa değişiklikleri topluma büyük acılar çektirmiştir. Bizim, toplumun her kesimini kucaklayan ve Anayasa kitapçığını eline aldığında her yurttaşın ‘bu benim Anayasamdır, bu benim haklarımı koruyan bir Anayasadır ve bu Anayasanın korunması gerekir’ diyebileceği bir Anayasaya ihtiyacımız var.
Oysa demokratik geleneklere aykırı biçimde, Türkiye’de OHAL yönetiminde Anayasa değişikliği yapılmış, suiistimalci bu değişiklik, Türkiye’yi 100 yıllık parlamenter sistem geleneğinden geri götürdüğü gibi, sorunlarına da çözüm sunmamıştır. Hepimizin mağdur olduğu 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin üzerinden üç yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen, örgütün siyasi ayağı ortaya çıkarılmamış, çıkarılması için gerekli çaba gösterilmemiştir. Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu çalıştırılmamıştır. Darbe girişiminin ayrıntılarının ve FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasında iki önemli aktör olacak kişiler Meclis Araştırma Komisyonuna gelmemiştir. Bunlardan birisi MİT Müsteşarı, diğeri dönemin Genelkurmay Başkanıdır. Meclis Komisyonundan hukuka aykırı biçimde kaçmak belki olanaklıdır, ama tarih mahkemesinin duruşma salonundan kimse kaçamaz.
“ASKERİ ÖĞRENCİLERİN, MASUM İNSANLARIN CEZAEVİNDE YATIRILDIĞI BİR DÜZEN KABUL EDİLEMEZ”
İktidar mensuplarının bizzat söyledikleri ‘FETÖ borsası’ nedeniyle parası, ‘dayısı’, siyasi destekçisi olanların kurtulduğu, ama askeri öğrencilerin, masum insanların cezaevinde yatırıldığı bir düzen kabul edilemez. Parti Meclisi üyemiz Eren Erdem’in, Osman Kavala’nın, Cumhuriyet çalışanları, yazar ve çizerlerinin cezaevinde tutulduğu, demokratik haklarını kullanarak barışçıl eylem yapan Gezi direnişçilerinin yargılandığı, ömrünü FETÖ ve benzeri yapılanmalarla mücadeleyle geçirmiş Emin Çölaşan, Necati Doğru gibi gazetecilerin FETÖ’den yargıç karşısına çıkarıldığı, Sözcü Gazetesi manşetlerinden suç unsuru yaratılmaya çalışıldığı ülkede hukuk devletinden bahsedemeyiz.
“EKONOMİK TABLO DA BİR KRİZ İÇERİSİNDEDİR”
Adalet mülkün, yani devletin temelidir. Başka bir ifadeyle adalet çökerse devlet çöker. Dolayısıyla adaletin çöktüğü bir Türkiye’de ekonomik tablo da bir kriz içerisindedir. 6 milyonu bulan ve aileleriyle birlikte yaklaşık 25 milyon kişi olan sokakta çalışarak yaşayanlar, kendisini ‘sahipsiz’ olarak nitelendirmektedir.
Halka tasarruf önlemleri telkin edilirken; babalar evlatlarına harçlık veremediği için intihar ederken, atanamayan öğretmenler canına kıyarken, işsizlik toplumsal bir sorun halindeyken Saray ve yandaşları harcamalarını hız kesmeden artırmış, Ankara’daki Saraya, yazlık, kışlık ve hatta uçan Saray eklemekten kaçınmamışlardır.
İTTİFAKLARA DİKKAT ÇEKTİ
Türkiye’de artan baskı ortamında, her muhalif görüşün terörist olarak ötekileştirilmesine,gazetecilerin, yazarların cezaevinde tutulmasına, insan hak ve özgürlüklerinin, basın ve ifade özgürlüğünün yok sayılmasına karşı 24 Haziran seçimlerinde kurduğumuz Millet İttifakı, yerel seçimlerde de büyük oranda varlığını sürdürerek, demokrasi cephesinin güçlü biçimde halka umut olmasını sağladı. Belediye başkan adayları, belediye meclis üyesi adayları noktasında vardığımız büyük orandaki uzlaşı, karanlığa sürüklenen ülkemizde aydınlığı getirecek yerel seçim sonuçlarının habercisiydi.
“TÜRKİYE ARTIK KAVGA EDEN SİYASİLER İSTEMİYOR”
Türkiye artık kavga eden siyasiler istemiyor. Ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili benimsemiyor. Mutfağında yangın var ve iktidarın bunu söndürmesini bekliyor.