Kılıçdaroğlu o ismin üstünü çizecek mi ?
CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP'li Eren Erdem'in tartışma yaratan sözleriyle ilgili ''Türkiye'yi suçladıysa onu partide tutmayacağım'' dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu CHP'li vekil Eren Erdem'in Rus kanalına yaptığı açıklamalarla ilgili konuştu. Kılıçdaroğlu " Eğer Eren Erdem, Türkiye Cumhuriyeti'ni suçladıysa ben onu partide tutmayacağım" dedi.
Kılıçdaroğlu, Habertürk televizyonunda katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, hükümetin, terör sorununu 30 yıldır denenen yöntemlerle çözmeye çalıştığını savundu. Bu yöntemin başarılı olacağını düşünmediklerini ve çözüm için hükümete destek vermeye açık olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, sorunun öncelikli çözüm yerinin Parlamento olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Biz en baştan beri bu yöntemin doğru olmadığını söyledik. Dünyadaki örneklere bakmak lazım. Biz CHP olarak oralara milletvekili arkadaşlarımızı da görevlendirdik. Gidin bakın bakalım onlar nasıl çözmüşler, acaba biz de buralardan örnek alabilir miyiz diye. Bu öneriyi o dönem başbakandı Sayın Erdoğan'a götürdük. Bu yöntemle bu çözülebilir diye ama bizim yöntem kabul görmedi" diye konuştu.
Sorunun artık başka bir noktaya geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Öyle öz yönetim falan bunlar olmaz. Ne demek öz yönetim? Türkiye Cumhuriyeti var. Ben kendi silahlı gücüm olacak, kendi güçlerim olacak ben bunu yapacağım. Yok öyle bir şey" dedi.
Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için ön anlaşmaya varıldığı yönündeki açıklamaları da değerlendiren Kılıçdaroğlu, bunun beklenilen bir gelişme olduğunu, tüm ülkelerle sıcak, samimi ilişkiler kurmada hem bu ülkelerin hem de Türkiye'nin yararı bulunduğunu söyledi.
"Özür dilemesini istiyoruz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bu ülkede 'Cumhuriyetle yaşıtım' diyen bir partinin milletvekili yabancı bir televizyon kanalında kendi devletini terör örgütlerine kimyasal silah vermekle suçlayacak kadar ihanet çukuruna batabiliyor. Mensubu olduğu partiden bir ses var mı?" açıklaması hatırlatılarak CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem'in Rus televizyonuna yaptığı açıklamanın sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Eren Erdem ne yapmış? Adana Cumhuriyet Başsavcılığı bir iddianame hazırlıyor. Ne zaman? 2013’te. 2013/139 esas sayılı iddianame hazırlıyor ve Türkiye üzerinden sarin gazı üretilecek kimyasal maddelerin Suriye'ye gittiğini söylüyor. Kim söylüyor bunu? Devletin başsavcısı hazırlıyor. Eren Erdem değil. Eren Erdem ne yapıyor? Bunu dillendiriyor, 'Böyle bir şey var mı?' diyor. Ne zaman? 20 Ekim 2015'te bir soru önergesi veriyor Sayın Davutoğlu'na. Bu tür iddialar var, iddianamede yazıyor, 'Bunlar gerçek mi?' diye. 20 Ekim'den bu yana 15 gün içinde cevap verilmesi gereken soru önergelerine şu ana kadar cevap verilmiyor. Cevap yok. Niye cevap yok? 10 Aralık 2015 TBMM kürsüsüne çıkıyor, kürsüden iddianameyi gösteriyor, bu olayı anlatıyor. 'Türkiye üzerinden geçiyor' diyor, iddia bu. Fakat hani her şeyi çarpıtmaya alışkın olan bir kişi, Cumhurbaşkanı bu konuyu dillendirirken veya bu konuda özel bir suçlama yaparken metni alıp okuması lazım. Eren Erdem'in konuşması var, TBMM tutanakları zaten meydanda. Tutanaklara bakarlar, var mı böyle bir şey? Suçlayacaksanız 2013'te iddianameyi yazan başsavcılığı suçlayacaksınız. Ben Eren Erdem ile konuştum. Hükümete şu soruyu soruyor, dava açılıyor, bu kişiler yakalanıyor ama bir süre sonra serbest bırakılıyor ve iddianame diyor ki serbest bırakıldıktan sonra bunlar yurtdışına kaçtılar. Niye serbest bırakıyorsunuz? Hangi gerekçeyle bırakıyorsunuz? Şimdi siz bu iddianameyi bir tarafa bırakıyorsunuz, Eren Erdem’i suçluyorsunuz. Neden? Rus televizyonuna demeç verdi diye. Tek kusuru bu. Bu açıklamayı orada yapıyor ama bu açıklamayı TBMM kürsüsünde yaptı, İstanbul’da basın toplantısında yaptı. İşin özü şu, Eren Erdem Türkiye Cumhuriyeti hükümetini veya Türkiye Cumhuriyetini, sarin gazı sattı veya ihraç etti veya buna benzer bir iddiada bulunduysa Eren Erdem diyeceğiz ki 'Kusura bakma senin partide işin yok' ama yoksa Sayın Cumhurbaşkanı özür dileyecek, özür dilemesini istiyoruz."
"Rusya ile bu tür ilişkilerimiz varken Rus televizyonunda böyle bir açıklama yapması sizce olumlu bir şey mi?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, "Zamanlama… Bakın ben Sayın Eren Erdem'e söyledim, Rus televizyonuna böyle bir konuşmanın yapılmasını doğru bulmadığımı söyledim. Zamanlama olarak doğru değil. Zaten sen basın toplantısı yapmışsın, TBMM’de konuşmuşsun, bu konuda soru örengesi vermişsin, zaten bilinen bir olay. İddianame var, gazetelerde yer aldı, isimler söylendi, hangi isimlerin kimyasalları yurtdışına götürdüğü, bunların hepsi iddianamede var ama sanki ilk kez böyle bir şey oluyormuş gibi Eren Erdem üzerinden CHP'yi suçlamak gibi bir kolaycılığa bir ülkenin Cumhurbaşkanı girmemelidir" dedi.
"Aday çıkmıyorsa sorun var demektir"
Partideki kurultay sürecinin sorulduğu Kılıçdaroğlu, "Bir partide genel başkan adayları çıkmıyorsa burada bir sorun var demektir. Eğer demokrasiyi getireceksek bu ülkeye önce parti içinde demokrasi olması lazım. Bu olmadan olmaz. Partilerden başlayarak demokrasiyi toplumun her kesimine götürmeliyiz. Bunu yaptığımız zaman biz görevimizi yapmış oluruz" diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanlık için adayların çıkmasını ve bir yarışın olmasını olumlu bulduğunu ve bundan mutluluk duyduğunu söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, oğlunun doktora tezinde, Endonezya ve Türkiye'de dini partilerin nasıl başarılı olduğunu incelediği belirtilerek CHP’nin eksiklerinin sorulması üzerine, partisinin birden fazla sorunu bulunduğunu aktardı. Kılıçdaroğlu, "Bunlardan biri tarihsel süreç içinde bizim omuzlarımıza yıkılan yükler. Yanlış bir algıyla toplumun bir kesimini en azından bizi suçlaması. Örneğin bunlardan biri CHP camileri ahıra çevirdi. Yok öyle bir şey ama maalesef bu söyleniyor. 'Hangi cami' diye biz sorduk, yok böyle bir şey. Yoksa o zaman bu suçlama niye?" ifadelerini kullandı.
CHP'nin tarihsel mirası
CHP'nin tarihsel mirasına yönelik bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Geçmişte varsa hatalar ders alınabilir, övünelecek şeyler varsa övünülür, ancak önemli olan bizim geleceğe yönelik söylemlerimiz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, toplumda, "CHP'nin çalışsa da çalışmasa da yüzde 25 oy oranında kaldığı yönünde" bir algı olduğu belirtilerek, "Hiç ümitsizliğe düştüğünüz, ben bırakayım dediğiniz oldu mu?" sorusunu yanıtlarken, CHP'nin son yıllarda özellikle seçim bildirgeleriyle, sorunlara çözüm önerileriyle önemli bir aşama kaydettiğini belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP'nin izlediği politika ağır ağır da olsa halkın büyük bir kısmında kabul gördü. 'CHP'ye oy verebilirim' diyenlerin oranı yüzde 52'ye çıkmış durumda. Bir şeyi ekiyorsunuz, toplumun onu algılaması kabul etmesi kolay olmuyor, yılların alışkanlıkları var, o alışkanlıkları terk etmesi kolay olmuyor" dedi.
Bir siyasal partinin başarısının iktidara gelmesi olduğu görüşünü yineleyen Kılıçdaroğlu, "Bütün amaç iktidara gelmek. Biz iktidara gelemedik, doğru. Oy oranımız arttı, doğru. Milletvekilimiz arttı doğru ama bunu yetersiz görüyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin yeni bir yönetim anlayışına ihtiyacı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, CHP'nin bu yönde söylemleri olmasına karşın seçimlerde bunun karşılığını alamadıkları için üzgün olduklarını söyledi.
Geçmiş yargılardan ötürü CHP'nin suçlandığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Onlar geçmişte kaldı. Benim doğmadığım dönemlerle ilgili şeyler anlatıyorlar. Ya ben doğmamıştım, sanki bizi 1930'lu yıllardaki partiymişiz gibi suçluyorlar" açıklamasını yaptı.
CHP'nin seçim hükümetinde neden görev almadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, kendilerinin bir reform hükümetinden yana olduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, "Türkiye bir hükümet kurabilirdi. Bize görev verilmedi. Onlar lütfettikleri kadar bize görev veriyorlar, biz bunu kabul etmiyoruz" dedi.
"Bugünkü aklınız olsa Deniz Baykal'ın Erdoğan ile görüşmesine izin verir miydiniz?"
"Bugünkü aklınız olsa Deniz Baykal'ın Erdoğan ile görüşmesine izin verir miydiniz?" denmesi üzerine ise Kılıçdaroğlu, "Deniz Bey koalisyon görüşmeleri öncesinde gidip böyle bir görüşmeyi yaptı. Koalisyon görüşmeleri sırasında değil ama özel bir yerde. Sarayda böyle bir görüşme olmadı" ifadesini kullandı.
Tuğrul Türkeş'in de hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Belki atmosfer biraz değişmiş olabilir ama sorunu karşı tarafta aramaktansa biraz kendimizde, yüzde 60'lık blokta aramalıyız. Orada da bakın Baykal'ın veya Tuğrul Türkeş'in kusuru yok. Bütün mesele, görüşme süreci içinde benim uzlaşmacı tavrımı, Sayın Bahçeli'de göstermiş olsaydı ozaman bu süreç kendiliğinden çözülmüş olurdu. Olay biraz hükümet olmak istemeyen veya hükümet olmaktan çekinen Sayın Bahçeli'nin tavrı oldu" yanıtını verdi.
7 Haziran sonrası kendilerine görev verilmesi durumunda hükümeti kurabileceklerini tekrarlayan Kılıçdaroğlu, o süreçte AK Parti görüşmeleri hariç diğer partilerle de "arka kapı diplomasisi" yürüttüklerini açıkladı.
Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanlığı seçimi ile ilgili başka bir soru üzerine de "Sayın Baykal'ın hakkını yemeyelim, 'Ne zaman isterseniz ben çekilirim' dedi ama taraflar arasındaki gergin kutuplaşma, seçim sonrasında da devam etti. O kutuplaşma biraz yumuşayabilseydi bunların hepsi olurdu" değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, soru üzerine Deniz Baykal'ın Cumhurbaşkanı ile görüşmeden önceki akşam kendisini arayıp bilgi verdiğini söyledi.
Yeni dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun başarılı olacağına inandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "60 maddede zaten uzlaştık. Biz bu maddelerin arkasındayız" dedi.
Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemiyle ilgili bir soruyu yanıtlarken de şu görüşleri paylaştı:
"Başkanlık sisteminden istenen açıkça şu; Erdoğan'a göre kurulan bir sistem istiyorlar. Tartışılabilir biz tartışılmaz demedik ama başkanlık sisteminden neyi kastettiklerini çıkıp anlatsınlar. 200 yıldır aksayan yön ne? Aksayan darbe hukuku, bunları değiştirelim. Darbe hukukunu ortadan kaldırın, gerçek demokratik kuralları koyduğunuzda parlamenter sistem işler. Bugünkü sorun 12 Eylül darbe hukuku. Biz parlamenter sistemi savunuyoruz, bizim tecrübemiz var. Başkanlık sistemi federal yapılarda olur. Türkiye üniter bir devlet. Türkiye federal bir devlet mi? Bunu mu amaçlıyoruz biz? Erdoğan'a göre başkanlık sistemi isteniyor. Parlamenter sistemi çok güçlü kılabiliriz."
Dış Politika
Türkiye'nin hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yıllık değerlendirme toplantısında, Türkiye'ye yönelik eleştirilerinin giderek sertleştirdiğinin belirtilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Bir devlet başkanının, komşu bir ülkeye yönelik olarak bu kadar sert ifadeler kullanmasını asla doğru bulmuyorum" dedi.
Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin son dönemde giderek geliştiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Tablonun bu noktaya gelmesini tabii doğru bulmuyoruz. İki ülke daha sakin davranabilmeli ama Putin'in giderek olayı tırmandırması asla doğru değil ve doğru da kabul etmiyoruz. Türkiye'ye yönelik düşmanca bir tavır asla doğru değil. Bu iki ülkeye de zarar verir. Oysa iki ülkenin de kazanması lazım. İki ülkenin dost olması lazım. Rusya uçağının sınırı ihlal ettiği için düşürülmesi tabii o günün koşullarına bağlı. Düşürülmeden de Rusya uyarılabilirdi ki bizim askeri kaynaklar 'uyardık' diyor ama Ruslar bu uyarıyı almadığını söylüyor. Ortada henüz bilinmeyen bir alan var. 17 saniyelik bir ihlal var orada. Kuşkusuz bizim ülkemizin sınırlarımızın başka ülke tarafından ihlal edilmesini asla doğru bulmayız. Biz nasıl başka ülkenin sınırlarını ihlal etmiyorsak, edemiyorsak, uluslararası hukuk buna izin vermiyorsa aynı kurallar Rusya için de geçerli. Rusya'nın Türkiye topraklarını havadan ya da karadan ihlal etmesi doğru kabul edilemez."
Krizin, "derin bir kriz" olduğunu ancak iyi yönetilmediğini savunan Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu süreçte konuşmaması gerektiğini iddia etti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarda bulunması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Eleştirebilirdi, 'talimatı ben verdim' diyebilirdi ama Sayın Cumhurbaşkanı sorunun çözümünde anahtar rol oynayabilirdi. Daha sakin konuşabilirdi, Putin'i arayabilirdi. Hiç konuşmayacaktı, Davtuoğlu'ndan bilgi alacaktı, ayrıntıları görecekti, Davutoğlu konuştuktan sonra söylebilirdi. Cumhurbaşkanı olarak daha itidalli, olaylara daha kararlı, çözümleyici yaklaşabilirdi. Böyle bir söylemle gidebilirdi ama öyle olmadı, tam tersi oldu. 'Rus uçağını vurduk' diye açıklama yaptı, 10 dakika açıklamayı değiştirdi. Öyle anlaşılıyor ki devletin duyarlı kaynakları, Başbakandan önce Cumhurbaşkanını bilgilendiriyorlar o da hemen açıklama yapıyor. Az önce söyledim cumhurbaşkanlarının çok dikkatli olması gerekir."
Yeni dönemde, hükümetle, anamuhalefet partisinin sorunlara karşı "uzlaşmacı" bir tavrı ortaya koyup koymayacağının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, bunun hükümetin tavrına bağlı olduğunu söyledi.
Hükümetin yapacağı güzel şeylerde, kendilerinden destek istemesi halinde bu desteği vereceklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, bu noktada kendileri açısından bir sorun olmadığını söyledi.
Yeniden Putin'in açıklamalarına değinen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Putin'in açıklamalarındaki kabul edilemez temel nokta şu; Putin açıkça Türkiye'yi tehdit ediyor. Siz bir ülkeyi açıkça çıkıp nasıl tehdit edebilirsiniz? Türkiye sıradan bir ülke mi? 'Hadi bak bakalım Suriye üzerinde senin uçakların uçuyor mu?' diyor. Arkasından ekliyor, 'füzelerimiz yoktu, şimdi füzelerimizi koydum.' Bu kabul edilemez, asla kabul edilemez. Türkiye'nin böyle bir tehdidi kabul etmesi asla mümkün değil. Biz öyle sıradan tehdit edilecek bir ülke değiliz. Biz bu ülkenin kuruluşunu, kanla, gözyaşıyla yaptık. Dolayısıyla böyle bir mücadeleden çıkıp geliyorsunuz, bu mücadeleyi kazanırken de Rusya ile dostluğumuz da vardı. Rusya'dan gelen silahlar da vardı, yardım ettiler. Şimdi kalkıp da bir uçak düşürme olayı dolayısıyla ki hükümet şu açıklamayı da yaptı, Cumhurbaşkanı 'üzgünüz' dedi. Bir bakan 'Rus uçağı olduğunu bilsek düşürmezdik' dedi. Üzgünüz demek aslında bir anlamda dolaylı özür dilemektir, tansiyonu düşürmek demektir ama öyle anlaşıyor ki Putin, tansiyonu düşürmekten yana değil, bunu bir iç politika malzemesi haline dönüştürdü. Şimdi farklı bir sürecin içine girdik, umarım Türkiye bunları aşar."
Musul'daki Türk askerinin nöbet değişimine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Irak merkezi hükümetinden izin almadan bir başka ülkeye girmek doğru değil. BM var, evrensel hukuk var. Bir ülke sizi davet eder, gider yerleşirsiniz. Daha önce gidenler izin alarak gidilmiş. Asker gönderiyoruz gelen tepkiler üzerine geri çekiyoruz, bu olmamalıydı" dedi.
DAEŞ'in saldırısını hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, "Umarım Türkiye o bölgede bir provakasyonla karşı karşıya kalmaz" ifadesini kullandı.